Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Sevdiğiniz Şiirler

ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM...

Jorge Luis BORGES
 
Bugün Süleyman Nesip'in ölüm yıl dönümü. Anmak adına bir kızın gözünden sevgiyi, aşkı karmaşık duygularla hissedişini yansıtan bir şiirini aşağıya bırakıyorum:

İLK HEYECĀN

-Bir Genç Kız Lisānından-​

Şimdi kuş hıffetiyle mest-i şebāb
Şurada rūhum uçmak isterken,
Şimdi bir tatlı ıstırāb u hicāb,
Şimdi bir korku kendi kendimden.

Şimdi bir şey ki şūh bir rüyā
Gibi hem gölge, hem nevāziş-gâr;
Sonra gizli bir ihtiyāç bana
Sonra bir ihtirāz-ı hüsn ü vekār...

Şimdi bir zevk, sonra hiçbir şey
Bir sıcaklık, acūl bir heyecān...
Yine hep hüzn ü neşe pey-der-pey.

Bir de bilmem nedense bir hiddet,
Bir tutukluk ki ādetā nefret
Şu geçen genç için civārımdan...

Türkiye Türkçesine Aktarımı:

İLK HEYECAN

-Bir Genç Kız Dilinden-​

Şimdi kuş hafifliğiyle gençlik sarhoşu
Şurada ruhum uçmak isterken,
Şimdi bir tatlı acı ve utanma
Şimdi bir korku kendi kendimden.

Şimdi bir şey ki cilveli bir rüya
Gibi hem gölge hem de gönül alan;
Sonra gizli bir ihtiyaç bana
Sonra bir güzel ve gururlu çekinme...

Şimdi bir zevk, sonra hiçbir şey
Bir sıcaklık, sabırsız bir heyecan...
Yine hep hüzün ve neşe azar azar.

Bir de bilmem nedense bir öfke,
Bir tutukluk ki bayağı nefret
Şu geçen genç için civarımdan...
 
Geçip gitmiş günler gelin,
rakı için sarhoş olun,
ıslıkla bir şeyler çalın,
geberiyorum kederden.

İlerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar;
bari selâm yollasınlar,
geberiyorum kederden.

Başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin,
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin.

Nâzım Hikmet'in 6 Şubat 1958'de, Varşova'da yazdığı 'Günler' şiiri.
 
...

Bazan ölüm vardır
Ölümden önce gelir
Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
Sorular hep yanıtsız kalır orada
Sadece konuşan rüyalardır
Yahut hayaller suskun duvarlarda
Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
Ama beyin hep umuttan yanadır

Bazan akan bir film şeridinin
Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir
Ölüm
Karşıda bir manga asker
Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de
Takılıp kalır masmavi gökyüzünde
Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta

Ölümden uzak ölümler vardır
Gazete ilanlarında rastlanılan
Dünyaya bağlılığın zavallı
Ve muannit
Bir belgesidir
Daha çok kalanlara ait.

Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü

Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerde

...

-Erdem Bayazıt / Ölüm Risalesi
 
Kaybolmak üzere suya düşen bilezik,
Bak bütün kırışıklıklar silindi sudan.
Son saatimde mi uyandım uykudan?
Neden boş geçen yıllardan içim hala ezik?
Durdu beni ölüme götüren kervan.
Eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda.
Duydum ki, sevmeyi bilen dudaklarda,
Benim ilahilerim hala okunan.
Sevgilim.. Ellerime dokunaraktan beni çağıran bir eda var sesinde.
Bu muydu insana son nefesinde görüneceğinden bahsedilen şeytan?
Sular çekilmeye başladı köklerde.
Isınmaz mı acaba ellerimde kan?
Nolur! Bütün güneşler batmadan,
Bir türkü daha söyleyeyim bu yerde!

Orhan Veli - Son Türkü
 
Her devrin mimarı olmuşlardı ya
Hani herkesten çok bilmişlerdi ya
Düzeltiriz diye gelmişlerdi ya
Kaosla ıslahı karıştırdılar.

İhtirasta, öçte uyum başladı
Zirveden tabana kıyım başladı
Gün geldi… Geriye sayım başladı
Düzlükle berzahı karıştırdılar.

Ulaştı istismar en son raddeye
İndi haramiler dağdan caddeye
Uluhiyet yüklediler maddeye
Şeytanla Allah’ı karıştırdılar.

Tur attılar uçtan uca dünyada
Beklediler kapı-baca dünyada
Dost seçelim derken koca dünyada
Çörçil’le Cinnah’ı karıştırdılar.

 
Bugün Cahit Sıtkı Tarancı'nın doğum günü. İyi ki doğdun otuz beş yaşı önemli kılan usta. Bahsettiğim gibi en sevilen şiirlerinden olan 'Otuz Beş Yaş'ı paylaşıyorum:

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var,
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hâtırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

N'eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanmadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.

Not: Tarumar, "dağınık, perişan, sefil" demektir.
 
Cahit Sıtkı'nın günü üzerine onun şiirinden başka bir tane (Memleket İsterim) paylaşıyorum:

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
 
Başımızın üstünde bir bulutun
Güneşe asılmış gölgesi,
Uzakta toz hâlinde dağılan
Yoğurtçu sesi,
Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi.





Gerçekten de gün bitmeden başladı. Neyse... Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Başımızın Üstünde Bir Bulutun' adlı şiiri.


 
Bugün Yusuf Atılgan'ın ölüm yıl dönümü. Nur içinde yatsın. Kendisinden 'Uyu' adlı şiirini paylaşıyorum:

Uzaklarda bir saat on ikiyi çalıyor,
Bulutlar bile yorgun yerlere alçalıyor.
Ay, suda yıkanıyor, renkler yakıyor suyu
Rüzgâr seni okşuyor, bırak artık uykuyu.

Hayaller titreşiyor, renk renk mavi, siyah, mor,
Titreşen su bağrında ay sevdayla yanıyor,
Işıklar si koynunda gümüşten birer kuyu
Bak mehtapta uyuyor, uyanma yavrum uyu.

Saat, ilerleme dur, bu an bu dakka dur,
Gece, mehtapla rüzgâr ve sevgilim uyuyor...
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık