Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Şarkıların Üzerimizde Bıraktığı Hissiyat

Ben biraz daha derin ve uzun uzadıya yazacağım. Tabi ben yazarken çok eğleneceğim fakat siz okurken bilemiyorum.

  • Şarkılarla yaşayan bir insanım.
  • Hobi olarak küçüklükten beri Gitar çalarım.
  • Hayatımın her noktasında müzik vardır.
  • Ayağım sürekli ritm tutar, bir yandan elimle bateri çalarım. (kot pantolonuma vurup o tok sesi almak var ya! Off...)
Bu kadar sebep olunca da ee uzun uzadıya yazmak geliyor içimden.

Bir şarkı yok hayatımda benim beni çok çok etkileyen. İlginç anılarımla bir dolu şarkı var hayatımda. O yüzden bu konu tam benlik desem yeridir. Teşekkürler @amaneden , aklına sağlık.


İlk şarkı;


Şarkı bu. Ama hikaye inanın çok tuhaf...

93'lüyüm. 2003'de bilgisayarım oldu. 2005'de internet bağlatıldı. Ve o tarihten beri internetten Counter-Strike 1.5 oynuyorum. Sonrasında liseye geçtim. E lise dönemi artık toyluk kalktı. Refleksler muazzam. Cs_Italy'de 1 dakikada kaç tavuk vurur yarışı yapardık 15vs15 oyunda. O derece uçuyorum yani, doruklardayım ya. E tabi bunun sonucunda şehirdeki internet kafe turnuvalarına katılmaya başladım. Bir yandan internetten solo devam ediyorum, diğer yandan büyükler çağırıyor. Sürekli oynuyorum. Doymuyorum. Yemiyorum, içmiyorum oynuyorum.

Ee bunun sonucunda bilinçli bir aile n'apar?

  • Bilgisayar oynamak hafta içi günde iki saate indirildi.
  • Hafta sonu serbest.
Ben her gün 2 saat oynayıp kapatıyordum. Hafta sonu ise uyumuyor oynuyordum. Yemiyordum oynuyordum. Kitap okuma saatimiz olurdu. Bir sayfayı kaç saniyede okuduğumu hesaplar, kronometreyi çalıştırır bilgisayarı açar oynardım. O derece manyaktım abi hani normal bir şey değil. Durum tamamen anormal.

Sonrasında ne oldu?

  • Sonrasında bu hafta içi tamamen yasaklandı.
  • Hafta sonu 2 saate düşürüldü.
Peki ben n'aptım?

  • Babam ve annem çalışıyor. annem benim okulumda öğretmendi. Ben sabahçıyken o öğleci oluyordu. Efsane bir durumdu benim için. Yani büyük bir lütuf ya. Haftalık ders programını çalmıştım defterime yazıp ezberlemiştim. Ne zaman derse gidiyor, ne zaman geliyor, hangi günler nöbetçi her detay avucumun içinde abi.
  • O yokken açıyordum bilgisayarı gelmesine 45dk kala kapatıyordum. 45 dakika çok kritikti. Onu da deneyerek bulmuştum. Bir gün 1 saat erken kapattım ve başında bekledim. Ne zaman tam olarak soğuyor. Bakın size yemin ediyorum, bilgisayar markası Compaq, kasa 36, monitör 45 dakikada tamamen soğuyordu. Yani anlayacağınız kasaya hatta özellikle monitöre soğuma fırsatı veriyordum. Yoksa anlaşılırdı. (Ben bu detayları düşünüyorsam benim annem benden çakaldır hesabıyla..)

Gel zaman git zaman ve bir gün annem okuldan erken geliyooooooor. Hobaaa! (Olacakları az çok anlamışsınızdır baya uzun tuttum intro'yu çünkü.)

He bir de neymiş Müzik öğretmeni iyileşmiş o okutmuş İstiklal Marşı'nı. Bu müzik öğretmeni yıllardır hasta arkadaşlar. Bir kere İstiklal Marşı'nı okutmadı. Beden eğitimi olan annemin müzik bilgisi olduğu için o okutuyordu. Hani şu klasik el hareketleri var ya o işte.

Neyse, n'oldu tabi?

Pc sıcak. Çünkü kapatalı yaklaşık 15dk olmuştu.

Benim çakal annem n'aptı? Geldi, ayakkabılarını kilere bıraktı... Balkondan çıkarken şöyle bi pc'ye baktı. Bi odanın içinde nefes aldı. Dedi ki "burası niye çok sıcak?"

BAMMMM!!!!

Sonrasında gelen yaptırımlar;

Sorun: Klavye saklanmaya başladı.
Çözüm: Okula yürüyerek gidip gelmeye başladım, para biriktirip klavye aldım.
Gerçekleşen: 1 ay sonra o da patladı.

Sorun 2: Monitöre ve kasaya takılan görüntü kablosunu saklandı,
Çözüm 2: İnternet kafeden çaldım, taktım ve oynadım.
Gerçekleşen 2: 1 ay sonra o da patladı...

Durmuyordum ya, durmuyordum.

Neyse şarkının hissettirdiğiydi di mi konu. Ama anlatmam lazım buraları çünkü hissettiğim şey ile şarkı inanın alakasız. Anlamazsanız "bu keko ne diyor lan" diyeceksiniz bana.

Neyse,

MSN kullanımı hat safhada o dönemde biliyorsunuz. Bir yandan 1 yıldır peşinden koştuğum kız ile sohbet ederken bir yandan 30-40 yaşlarında amcalarla Counter 1.5 oynuyordum.

  • Deha abi vardı mesela; İstanbullu, siyah saçlı, klanın lideriydi Klan adı -silver bLack-. Aynı zamanda software uzmanıydı, anlardı server kurma, adminlik yapma işlerinden.
  • Güven abi vardı: Amca da desem yeridir. 32 yaşındaydı. Bana sürekli taktik verirdi hem oyun ile hem kız ile ilgili. Uganda'da yaşardı. Şaka değil gerçekten Uganda'da yaşıyordu. Web-cam ile göstermişti Türkiye'de olmadığını. Yani Türkiye'nin bir çok yerini gezdim onun gösterdiği bir yer hala göremedim. Kesin Uganda abi. Vs. vs. böyle farklı kişiler...

Neyse, sona gelelim.

Ben sabah akşam durmadan Counter oynardım işte. De_dust2'yi temel olarak aldığımızda de?Inferno da çok oynanırdı. Dediğim gibi diğer yandan da sevdiğim ama açılamadığım bir kız vardı. Son 3-4 aydır da çok çok yakın arkadaştık. Hatta o dönemim modası olan "kanka" ydık bizde yani anlayacağınız. Bir yandan kız ile arkadaşça MSN'de yazışırken bir yandan rahatlamak, kafamı dağıtmak için 1.5 oynuyordum.

Ben bu şarkıyı şu anda ne zaman dinlesem kendimi "elimde 3-1 varmış ve Conter'dan SAS'ı seçmiş, inferno'da uzundan Terör base'ine yakın balkonun altına rush atarken" buluyorum.

Ya inanılmaz. Anlatılır gibi değil arkadaş. Neden bu şarkı? Kız abi işte. Kafamı dağıtmak için oynardım, zaten /rank'de 1.yim 2.yim bilemedim 3. Açardım müziği son ses kulaklıklarda. Inferno... Elde 3-1 (akrep)... Rush atıyorum... Aradan 10 sene geçmiş ben hala bu şarkıyı dinleyince gözümün önüne yukarıda koyu yazdığım şeyler geliyor. Yok böyle bir şey abi. Travma da diyemiyorum çünkü mutlu oluyorum ya.

İşte böyle. Çok uzattım evet ama gerçekten şarkılar benim için yaşam. Oksijen gibi bir şey.



NOT:
Beğenildiyse diğer şarkılarımı ve anılarımı paylaşacağım. Ben müthiş keyif alıyorum yazarken ama siz okurken sıkıldıysanız gerek yok paylaşmama. :)

Buraya kadar da geldiysen YUH sana be!

Neyse ben kaçtım.
 
Son düzenleme:

Kulak hafızasına hem çok ilginç gelir hem de çok önem veririm. Hatırlamaya çalıştığım herhangi bir şeyde başvurduğum ilk ipucu o anla eşleşen seslerdir.Bir de insanlarda unuttuğum en son özellik de sesleri ya da sadece bu türkü ile sizle paylaşmak istediğim kişinin özelinde sesi kaldı yalnız kulaklarımda o kadar seneden sonra.
Lise de sosyal çocuktum hem basketbol takımında oynar hem de tiyatro kulübündeydim. 3 sınıftayım Milli Mücadele dönemini anlatan bir eser canlandırılacak onun seçmesi var katıldım ben de tabii. Seçme tamamlandı roller dağıtıldı. Benim ufak bir kaç diyaloğum var ve en sonda vurularak şehit düşürüyorum. Şehit düştükten sonra kapanışta memlekette beni bekleyen yarim bu türküyü söylüyor ve perde kapanıyor. Tabii ben bu türküyü provalarda o kadar çok o kadar çok dinledim ki ama asla sıkılmadım çok güzel ve tiz bir sesi vardı. Provaların en güzel kısmı benim için artık onun türküyü söylediği zamanlar oluyordu. Sene sonunda eseri canlandırdık türküyü onun ağzından son kez dinleyip yaz tatiline girdik.
Yaz tatilindeki yegane amacım 4. sınıfın başında onunla konuşmak hislerimi söylemekti defalarca mektuplar yazdım beğenmeyip beğenmeyip yırttım yüzlerce kez ayna karşısında provalar ettim. Sadece bu da değil yazıldığı dershaneyi öğrendim aynı dershaneye kayıt oldum. Bizim zamanımızda sosyal medya etkin de değil oradan bul konuş. Yaz tatili çabucak geçti gitti. Okul ve dershane açılmış gözlerim devamlı onu arıyordu.
Yazın tatil dönüşü trafik kazasında babası ile vefat ettiğini öğrenmem fazla sürmedi. Daha fazla uzatmadan tamamlarsam son kez canlı dinlediğim bilsem bu türküyü o sahnede onun ağzında çok farklı davranmak isterdim. Tabii köprünün altından çok sular aktı ama bu türkü onun ardından okuduğum en büyük duam ve anma şeklim oldu.
 
Son düzenleme:

Kulak hafızasına hem çok ilginç gelir hem de çok önem veririm. Hatırlamaya çalıştığım herhangi bir şeyde başvurduğum ilk ipucu o anla eşleşen seslerdir.Bir de insanlarda unuttuğum en son özellik de sesleri ya da sadece bu şarkı ile sizle paylaşmak istediğim kişinin özelinde sesi kaldı yalnız kulaklarımda o kadar seneden sonra.
Lise de sosyal çocuktum hem basketbol takımında oynar hem de tiyatro kulübündeydim. 3 sınıftayım Milli Mücadele dönemini anlatan bir eser canlandırılacak onun seçmesi var katıldım ben de tabii. Seçme tamamlandı roller dağıtıldı. Benim ufak bir kaç diyaloğum var ve en sonda vurularak şehit düşürüyorum. Şehit düştükten sonra kapanışta memlekette beni bekleyen yarim bu türküyü söylüyor ve perde kapanıyor. Tabii ben bu türküyü provalarda o kadar çok o kadar çok dinledim ki ama asla sıkılmadım çok güzel ve tiz bir sesi vardı. Provaların en güzel kısmı benim için artık onun türküyü söylediği zamanlar oluyordu. Sene sonunda eseri canlandırdık türküyü onun ağzından son kez dinleyip yaz tatiline girdik.
Yaz tatilindeki yegane amacım 4. sınıfın başında onunla konuşmak hislerimi söylemek defalarca mektuplar yazdım beğenmeyip beğenmeyip yırttım yüzlerce kez ayna karşısında provalar ettim. Sadece bu da değil yazıldığı dershaneyi öğrendim aynı dershaneye kayıt odum. Bizim zamanımızda sosyal medya etkin de değil oradan bul konuş. Yaz tatili çabucak geçti gitti. Okul ve dershane açılmış gözlerim devamlı onu arıyordu.
Yazın tatil dönüşü trafik kazasında babası ile vefat ettiğini öğrenmem fazla sürmedi. Daha fazla uzatmadan tamamlarsam son kez canlı dinlediğim bilsem bu türküyü o sahnede onun ağzında çok farklı davranmak isterdim. Tabii köprünün altından çok sular aktı ama bu türkü onun ardından okuduğum en büyük duam oldu.
Şarkıyı açarak okumuş olmam ayrı bir can yakıcı oldu. Söylenecek söz yok.
 

Ruh halime göre mi müzik dinliyorum yoksa müzikler mi beni istedikleri ruh haline sokuyor bazen emin olamıyorum.
Çoğu zaman sözü olmayan müzikler dinlerim çünkü, sözün müziği kısıtladığını düşünürüm. Örneğin; bu müzikte söz olsaydı sadece o sözün anlamları içinde kısılıp kalacaktım ama şimdi bu dört buçuk dakikalık müzikte bir hikaye yaşıyorum. Bir adam kırmak ve kaybetmek istemediği, çok sevdiği birine bir şeyler anlatıyor. Kendisini anlaması için yalvarıyor, anlaşılmadıkça hiddetlenip sesini yükseltiyor. Sonra yeniden kendine hakim oluyor çünkü onu da kaybetmekten korkuyor. Ama adam köşeye sıkışmış artık dayanamıyor o yüzden bu patlamalara engel olamıyor.
Ne hissettiğimi kelimelerle anlatmak pek mümkün olmuyor ama yaklaşık olarak buna benzer bir şey. İşte tam da bu yüzden herhangi bir şarkı sözünün beni kısıtlaması hoşuma gitmiyor. Müzikteki her bir nota, sayfalarca sözün anlatamayacağı hisler uyandırabilirken, birkaç satır söz içinde hapsolmak bana göre değil.
Mussorgsky bunu bestelerken ne hissetmiş, ne düşünmüş, ne anlatmak istemiş hiç önemli değil. Tek önemli olan dinlerken bana ne hissettirdiği.
 
Bence müzik insanın duyguları ne zaman yaşayacağına karar veren bir yargıç gibi.Müzik ne isterse sen o duyguyu yaşarsın.Kaçış yolu yoktur.Peki ben niye mi müzik dinliyorum?Bilmem

@amaneden ilginç ve bir o kadar da iyi düşünülmüşbir konu.Aklına sağlık
 
Son düzenleme:
Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık