Ruh halime göre mi müzik dinliyorum yoksa müzikler mi beni istedikleri ruh haline sokuyor bazen emin olamıyorum.
Çoğu zaman sözü olmayan müzikler dinlerim çünkü, sözün müziği kısıtladığını düşünürüm. Örneğin; bu müzikte söz olsaydı sadece o sözün anlamları içinde kısılıp kalacaktım ama şimdi bu dört buçuk dakikalık müzikte bir hikaye yaşıyorum. Bir adam kırmak ve kaybetmek istemediği, çok sevdiği birine bir şeyler anlatıyor. Kendisini anlaması için yalvarıyor, anlaşılmadıkça hiddetlenip sesini yükseltiyor. Sonra yeniden kendine hakim oluyor çünkü onu da kaybetmekten korkuyor. Ama adam köşeye sıkışmış artık dayanamıyor o yüzden bu patlamalara engel olamıyor.
Ne hissettiğimi kelimelerle anlatmak pek mümkün olmuyor ama yaklaşık olarak buna benzer bir şey. İşte tam da bu yüzden herhangi bir şarkı sözünün beni kısıtlaması hoşuma gitmiyor. Müzikteki her bir nota, sayfalarca sözün anlatamayacağı hisler uyandırabilirken, birkaç satır söz içinde hapsolmak bana göre değil.
Mussorgsky bunu bestelerken ne hissetmiş, ne düşünmüş, ne anlatmak istemiş hiç önemli değil. Tek önemli olan dinlerken bana ne hissettirdiği.