Kaynak: D&R
Romanın baş kahramanı Meursault, Fransız asıllıdır ancak Cezayir’de yaşamakta ve küçük bir devlet dairesinde memur olarak çalışmaktadır. Adını bilmediğimiz bu karakter, kitap boyunca hep soyadı ile anılacaktır. Hikaye, ana kahramanımızın annesinin ölüm haberini almasıyla başlar. Anne, bir huzurevinde yaşamaktadır ve ne zaman öldüğü bilinmemektedir. Ancak huzurevinden gelen mektup dolayısıyla Meursault, cenaze ve defin işlemleri için beklenmektedir. Zorla müdüründen izin koparan Meursault cenaze için yola düşer. Bu andan itibaren kahramanın, annesinin ölümü ile ilgili farklı düşüncelerine şahit oluruz.
Meursault, annesinin ölümüne çok da üzülmemiştir. Öyle ki annesini görmek dahi istemez. Bu durum, genç adamın duygusuz olarak anılmasına neden olacak ve ilerde işleyeceği bir cinayetin davasında aleyhine kullanılacaktır. Meursault, annesinin ölümünden sonra Cezayir’e geri döner ve Marie isimli bir kadınla sevgili olur. Burada da karakterin annesinin ölümüne karşı duyduğu kayıtsızlık ortaya çıkar. Bir gün Meursault, Raymond ismindeki komşusuyla yakınlık kurmaya karar verir ve olaylar buradan itibaren değişmeye başlayacaktır.
Raymond’un sevgilisi ile yaptığı kavgada arka çıkan Meursault, istemeden de olsa kızın Arap abilerinin radarına düşecektir. Beraber bir gezintiye çıktıkları esnada kızın abisini vuran ve bunu oldukça kayıtsız bir şekilde gerçekleştiren Meursault, hapse düşecek ve yargılanacaktır. Ancak öylesine duygusuz davranacaktır ki en sonunda hakim, cinayetten ziyade topluma karşı gösterdiği ahlaksızlık sebebiyle Meursault’yu idama mahkum edecektir.
Bu esnada ise kahramanımızın kendi ile hesaplaşması, kendini yeniden tanıması ve hayata duyduğu yabancılıkla ilgili düşüncelerine tanık oluruz.