Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Her Güne Bir Film Önerisi

Mart Ayı Film Listesi


24 Mart - Yojimbo - (Akira Kurosava)



Yojimbo'da gezgin bir samurayın yolu küçük bir kasabaya düşer. Bu küçük kasaba iki azılı çete tarafından yönetilmekte ve iki tarafın arasındaki güç gösterileri ve üste çıkma savaşlarıyla bölünmektedir. Samuray bu karışıklığın içerisine düştüğünde, geç olmadan kasabayı terk etmesinin iyi olacağı uyarılarına rağmen geri adım atmaz. Parlak zekasını kullanarak iki düşman tarafı birbirine düşürüp böylece iki grubun da yok olmasını sağlamak için zekice bir plan tasarlar.

25 Mart - Badlands - (Terrence Malick)



"Badlands", 1973 tarihi bir gerilim filmi. Charles Starkweather ve Caril-Ann Fugate’in 1958 yılında işledikleri vahşi cinayetler beyazperde'ye aktarıldı. Gerçek olaylardan ilham alınan bu yapımda, gençlerin içlerindeki büyük boşluk ve bunaltı, sarsıcı bir biçimde gözler önüne seriliyor. Terrence Malick'in yönetmenlik koltuğunda oturduğu filmde, genç bir çöp toplayıcısı olan Kit Carruthers ve kız arkadaşı Holly Sargis'in Güney Dakota’dan Montana’ya doğru yaptıkları kanlı yolculuk anlatılıyor. Tüm amaç, Holly’nin ilişkilerini onaylamayan babasını ortadan kaldırmaktır. Bu yolculuk sırasında kendilerini kaybeden çift, yol boyunca karşılaştıkları insanları öldürmeye başlarlar. Herhangi bir amaç gütmeden, düşünmeden yaptıkları bu eylemler onlar için yalnızca birer oyundan ibarettir. Çok geçmeden eğlenceli oyunları polisin dikkatini çeker.

26 Mart - Nema-ye Nazdik - (Abbas Kiyarüstemi)



Bazen ortak ilgi alanları insanları umulmadık yerlerde ve biçimlerde kesiştirir. Hele ki bu bir sanatsa. Bir yönetmenin hayranlarından olan Ali, onun filmleştirdiği eserini bir yolculuk sırasında okurken, bunu fark edip aşırı derecede ilgi gösteren bir yolcu ile tanışır. Yönetmen Mohsen Makhmalbaf’ın hayranı olan bu kadın, aynı duyguları paylaştığını tahmin ettiği bu kişi ile sohbet etmek ister. Bu ilgiden hoşlanan Ali, kendini yönetmenin adı ile tanıtır. Hatta yeni film çalışmalarından söz eder. İran’ın en zengin ve tanınmış ailelerinden birine mensup olan kadının hayatına süzülerek kendi filmini yapmak için bir kapı arar. Elbette ki yalan, eninde sonunda ortaya çıkacaktır.

27 Mart - Life of Brian - (Terry Jones)



Brian’ın Hayatı'nda iki bin yıl önce üç bilge adam bir yapıya girip kralları için dua edeceklerdir. Yanlış bir odaya giren adamlar burada kundağa sarılmış bir bebek bulurlar. Bebeği kutsal sayan adamlar ona İsa ismini verirler. Kutsal bir varlık olarak görülen bu bebek, Brian, çevresi tarafından hayatı boyunca Mesih olarak saygı görecek; bu süreç boyunca din, siyaset, iktidar ve insanoğlu ile ilgili trajikomik olaylar yaşanacaktır.

28 Mart - Faust - (Jan Švankmajer)



Jan Svankmajer, animasyon sinema türünün en büyük ustalarından biri olarak kabul ediliyor. Çek usta kuklacı olarak başladığı kariyerini canlandırma sinema alanında sürdürmüş ve dünyanın bu daldaki en önemli isimleri arasına girmişti. Kukla karakterlerle gerçek oyuncuları bir arada kullandığı ?Faust? uyarlaması Svankmajer'in en önemli filmlerinden biri. Kendine özgü fantastik bir dünya kuran Svankmajer izleyiciyi tekinsiz ama olağanüstü bir yolculuğa davet ediyor.

29 Mart - Caro Diario - (Nanni Moretti)



Üç bölümden oluşan bu film, birbirine sıkı sıkıya bağlanmış ve hayatın içinde olan olaylar silsilesini anlatmaktadır. İlk bölüm “Vespa'mda”, ikinci bölüm “Adalar” ve son bölüm ise “Doktorlar” adını taşımaktadır. Nanni Moretti, ilginç metaforlar ve eleştiriler içeren, kendi halinde görünen fakat aslında derin anlamları barındıran bir geziye çıkar. İtalya için ilginç bir karakter olan Moretti’nin bu gezide yazdığı günlükleri onun filmine ilham olur ve hem yönetmenliğini hem de başrolünü üstlendiği bir gezi filmi çeker. Filmin her bölümünde farklı farklı duygular hissedilir.

30 Mart - A Heart in Winter - (Claude Sautet)



İki kanka olan Maxime ve Stephane bir müzik dükkanı işletmektedirler. Bu mütevazı mekanlarında kemanlar tamir ederler. Stephane, alımlı bir görüntüye sahip olmasına rağmen pek dışa dönük bir kişiliği yoktur. En büyük ilham aldığı şey ise müziktir. Ancak müzik üretmeyi değil tınılara kulak vermeyi seçmiştir. Maxime ise Stephane'ın tersine, güler yüzlü ve sosyaldir. Maxime'in güzel sevgilisi Camille ise çok yetenekli bir kemancıdır. Aşk üç kişiliktir lafını doğrularcasına Camille ile Stephane arasında da bir yakınlık doğacaktır. Bu çarpraz aşkın varacağı yol, üçü için de farklı ve hüzünlü bir mecra anlamına gelecektir.

31 Mart - Die Wand - (Julian Pölsler)



Frau adında bir kadın bir gün gözlerini bir dağ kulübesinde açar. Dahası görünmez bir duvarın ardında bir köpek, bir kedi ve inekle birlikte burada mahsur kalmıştır. Duvarın neden ve nasıl orada olduğu tam bir muammadır. Korkularını yenmek için yanındaki hayvanlarla birlikte yaşadıklarını gün gün kaleme alır. Mevsimler açar ve kadın kendisini yeni sürprizler beklediğini fark eder.

Julian Roman Pölsler’in yönetmenliğini üstlendiği Alman yapımı film, Marlen Haushofer’in kült romanından uyarlandı. Günümüze dair bir Robinson Crusoe öyküsü sunan film 2012 Berlin Film Festivali’nden "Kiliseler Birliği Ödülü" ile dönmüştü.

Nisan Ayı Film Listesi


1 Nisan - Sans Soleil - (Chris Marker)



Japonya’dan, Gine’nin Bijago Adaları’ndan, Capa Verde’den görüntüler ve sesler... Dünyanın dört bir yanını dolaşan anlatıcı, ilgisini tek çeken şeyin sıradanlık olduğunu söyleyerek bizi bambaşka yerlerde en sıradan gündelik hayatların içine sokarak , en sıradan yerlerde, harika manzaralar eşliğinde gezdirir. Dinsel ayinlere, sokak gösterilerine, kutlamalara tanık eder. Marker’ın başyapıtı Güneşsiz, aynı anda hem antropolojik bir araştırma, hem zaman kavramı üzerine felsefi bir deneme, hem de şiirsel bir sinema örneği olan eşsiz bir yapım.

2 Nisan - İl Postino - (Michael Radford)



Sıradan bir İtalyan postacı, ünlü bir şairin mektuplarını taşırken şiir sevmeyi öğrenir. Bu durumu Beatrice adındaki güzeli etkilemek için kullanacaktır. Mektupların sahibi Pablo Neruda’dır. Onun gönderilerinden sorumlu postacı Mario, kısa sürede kendisi ile bir bağ kurar. Ondan aldığı destekle Mario, kendi içindeki cevheri açığa çıkartmayı öğrenir. Ardından da aşka davet zamanı gelir. Film, Antonio Skarmeta’nin 1983 yapımı filminin yeni versiyonudur. Orijinalinde 1970’lerde Şili’deki bir sahil kasabasında geçen olaylar bu kez 1950li yıllarda İtalya’da yaşanıyor. En İyi Film Oscarına aday gösterilen çok az sayıdaki yabancı filmden biridir.

3 Nisan - Smoke - (Paul Auster, Wayne Wang)



Bu filmin ilginç bir öyküsü var. 1990 yılında 'The New York Times' gazetesi, yazar Paul Auster’den bir Noel hikayesi yazmasini ister. Bu istek sonucunda ortaya çıkan 'Auggie Wren’s Christmas Story' isimli hikaye, Smoke’un senaryosu için temel oluşturur.

Wayne Wang’ın yönettiği ve Brooklyn’deki bir tütün dükkanında geçen film için, Auster öyküyü, hayatları Auggie Wren ile kesişen dört yeni karakter ekleyerek genişletti. Mahallenin buluşma yeri olan dükkanın işletmecisi Auggie rolünde, Harvey Keitel, muhteşem bir performans sergiledi.

Diğer karakterleri oluşturan; önü kesilmiş bir yazar olan Paul (William Hurt), başbelası bir delikanlı Rashid, Auggie’nin eski sevgilisi Ruby ve diğerleri, yazın bir kaç günü boyunca bir arkadaşlık ağı kurarlar.

Bundan önce, romanı Şans Müziği’ni oldukça sıkı bir stilde sinemaya uyarlayan Auster bu kez epey gevşek ve doğaçlamaya açık bir üslup tutturuyor; karakterlerini kendi hayatları hakkında konuşmak üzere serbest bırakıyor.

Asıl noel hikayesi ise en sonda Tom Waits müziğinin önünde ve siyah beyaz olarak oynuyor.

4 Nisan - The Bride Wore Black - (François Traffaut)



Siyah Gelinlik, nişanlısı beş adam tarafından vahşice öldürülen Julie'nin intikam öyküsünü anlatıyor.

Katillerin her birini tek tek öldürmek için yemin eden Julie'yi ünlü oyuncu Jeanne Moreau'nun canlandırdığı filmin müzikleri yine bir Hitchcock müdavimi olan Bernard Herrmann'a ait. Bu arada film Kill Bill'in de ilham kaynağı...

5 Nisan - The Perfect Circle - (Ademir Kenović)



Sırp Kuşatması altındaki Saraybosna`da insanlar kenti gruplar halinde terkederken geride kalanlar yokluk umutsuzluk ve ölüm korkusuyla yüzyüzedir. Bu kargaşa arasında bencil, duyarsız bir şair, iki evsiz çocuğa rastlar.

6 Nisan - The Stolen Children - (Gianni Amelio)



Polis memuru Antonio, Rosetta ve erkek kardeşi Luciano’yu Milano’dan Sicilya’daki bir yetimhaneye götürmekle görevlidir. Çocukların anneleri 11 yaşındaki Rosetta’yı fuhuş yapmaya zorladığı için tutuklanmıştır. Antonio ve çocukların başta mesafeli olan ilişkileri zamanla değişir ve birbirlerinin geçici birer dostu olurlar.

7 Nisan - Let The Right One İn - (John Ajvide Lindqvist)



Sürekli hor görülen bir ergenin kankası vasıtasıyla hayattan, kaderden ve berbat okul arkadaşlarından hesap sormasının hikayesi "Gir Kanıma". Son dönem korku sineması örneklerinden klişe kullanmaması ve bir hayli özgün içeriğe sahip olmasıyla öne çıkan "Låt den rätte komma in", Stockholm'ün varoşlarında annesiyle birlikte yaşayan küçük Oskar'ın tuhaf hikayesini anlatıyor. Kahramanımız Oskar, sık sık da şehir dışında yaşayan babasını ziyarete gitmektedir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman aşağılanan ve sürekli alay edilen bir çocuk olan Oskar öc alacağı günlerin hayalleriyle yaşamaktadır. Bir gece soluk benizli bir kızla tanışan Oskar, Eli adındaki bu "değişik" kızla çok yakın arkadaş olur. Birlikte güzel zaman geçirseler de Eli'ın bir sırrı vardır. Bir vampir olan Eli, Oskar'la arasındaki arkadaşlığa bunu yansıtmasa da zamanla ikilinin başına büyük dertler açılır. Son dönem Kuzey Avrupa sinemasından çıkan en çarpıcı yapıtlardan biri olan 'Gir Kanıma', sanat sinemasıyla vampir filmleri janrının başarıyla harmanlandığı yapımlardan biri.

8 Nisan - My Dinner With Andre - (Louis Malle)



Film, o dönemde New York'un tiyatro camiasında aktif olan Wallace ve Andre'nin bir akşam yemeğindeki sohbetlerini içeriyor. Andre, her şeyden vazgeçip dünyayı dolaşmasıyla ve tanıdığı farklı insanlarla ilgili deneyimlerini paylaşıyor. İkili film boyunca, dünyaya, gerçekliğe ve insana ilişkin derinlemesine sorular soruyorlar.

9 Nisan - Lovers of the Arctic Circle - (Julio Medem)



Ana ve Otto’nun tüm hayatları, nerede olurlarsa olsunlar, sanki bir şekilde birbirleriyle bağlantılı gibi sürmektedir. Çok önceden Madrid’teki bir okulun çıkışında tanışan ikiliyi aralarına giren zaman ya da mesafe ayıramayacaktır. Bir zamanlar sadece bir kaçamak zevkten can bulan bu ilişki gün geçtikçe derin bir aşka dönüşecektir. İkisi de zamanla asla ayrı kalamayacakları ‘o’ günün bir gün geleceğini bilerek, hayata dair umutları yükleneceklerdir. İspanyol sinemasının en tanınmış yönetmenlerinden biri olan Julio Medem’in zaman içerisinde popülerliğini arttıran filminin başrollerinde Najwa Nimri ve Fele Martinez var.

10 Nisan - Paris, Texas - (Wim Wenders)



Paris, Texas, toplumdan uzaklaşan bir adamın hayata ve ailesine yeniden bağlanmasını konu ediyor. Travis, içine kapanık bir adamdır. Ruhunda gizlediği şeyleri dışavurmaktan büsbütün kaçınmaktadır. Kimsenin gitmeyi bile düşünmeyeceği yollardan yürümektedir. Bir gün Travis'in kardeşi onu tekrar modern dünyaya davet eder. Kendi oğlu dahil herkes onu beklemektedir. Travis yeniden yollara düşecektir elbette ki; ancak önceki hedefi uzun bir zamandır görmediği eski karısını bulmak olacaktır. Wim Wenders'ın başyapıtı yol filmi kalıplarını bambaşka bir boyuta taşıyor.

11 Nisan - The Discreet Charm of the Bourgeoisie - (Luis Buñuel)



Seçkin sınıf üyesi bir grup burjuva bir yemekte buluşmak ve son dönemin modasını, politik olaylarını, taze dedikoduları paylaşmak istiyor. Fakat öyle durumlarla karşılaşıyorlar ki, amaçlanan buluşma ve yemek bir türlü gerçekleşmiyor. Onun yerine son derece 'saçma' ve komik olaylar ortaya çıkıyor.

12 Nisan - Quatre nuits d'un rêveur - (Öykü: Dostoyevski, Yönetmen Robert Bresson)



Jacques genç hayalci bir ressamdır. Şans eseri Paris'te köprüden atlamak üzere olan Marthe'ye rastlar .Konuşurlar ve birbirlerini ertesi akşam tekrar görmeye karar verirler. Zaman içerisinde aşığının onunla bu köprüde buluşma sözü verdiğini ve gelmemiş olduğunu anlayan Jacques sonraki gecelerde Marthe'ye aşık olur, ama 4. gecede Marthe'nin eski aşığı geri döner.

13 Nisan - Sonatine - (Takeshi Kitano)



Çok yüzlü Japon Çılgını Takeshi Kitano'nun dördüncü filmi "Sonatine", daha önceki işleri üzerine özetlenmiş kısa bir caz teması gibi görünüyor, cehenneme tek gidiş biletiyle delidolu Yakuza'nın öyküsü, rastlantısal bir şiddete karışır. Film, düşünmeye iten bir güldürü ile birden patlak veren şiddetin bir karışımıdır ve hayat yorgunu bir romantizm içerir.

14 Nisan - Stranger Than Paradise - (Jim Jarmusch)



Birbirine son derece yabancı ve bir o kadar da farklı iki kuzenin bir araya gelmesi ile aralarında büyüyen nefret ve uzaklaşma hissinin hikayesi olarak karşımıza çıkıyor, sıradışı yönetmen Jim Jarmusch’un 1984 tarihli çalışması.

kişiler arası yabancılaşmanın Jim Jarmusch ’ağzı’ ile sunulan en önemli örneklerinden olan Stranger Than Paradise, ne kadar Batı toplumlarına ait bir sorunu merkezine alıyormuş gibi görünse de evrensel duruşunu da kaybetmiyor.

15 Nisan - The Song of Sparrows - (Mecid Mecidi)



Karim, Tahran'ın dışındaki bir devekuşu çiftliğinde çalışmaktadır. Küçük evinde ailesi ile sade ve mutlu bir hayat sürmekteyken bir gün devekuşlarından biri kaçar. Karim bundan sorumlu tutulur ve çiftlikten kovulur. Kısa bir süre sonra, büyük kızının işitme cihazını tamir ettirmek için şehre iner, ama motosikletli taksi sürücüsü olduğu sanılır. Karim böylece yeni mesleğine başlamış olur; sıkışık trafiğin içinde insan ve yük taşır. Ancak her gün uğraştığı insanlar ve malzemeler Karim'in cömert ve dürüst karakterini değiştirmeye başlar ve karısı ile kızlarının mutsuzluğuna yol açar. Karim'in bir zamanlar o kadar el üstünde tuttuğu değerleri geri kazanmasını sağlamak en yakınlarına kalmıştır.

16 Nisan - Shadows in Paradise - (Aki Kaurismäki)



Shadows in Paradise, Aki Kaurismakinin İşçi Sınıfı Üçlemesi adını verdiği üçlemenin ilk ayağı. Ariel filmiyle üçlemeye devam eden ve Match Factory Girlle de üçlemeyi sonlandıran yönetmen, bu üçlemede; başkent Helsinkinin varoşlarında yaşamaya çalışan sıradan insanların hayatlarına odaklanır. Yönetmen üçlemesiyle; ülkesinin bütün iyi imajını da yerle bir eder. Dışarıdan bakıldığında, her İskandinav ülkesi gibi Finlandiyada bir düşler ülkesidir. Toplumsal bir refahın sağlandığı, insan haklarının en üst seviyede olduğu, sosyal kurumların tıkır tıkır işlediği, işsizlere bile para ödendiği ve herkesin birbiriylemutlu mesut yaşadığı cennetten bir parçadır; Finlandiya. Ama yönetmen, bu üçlemeyle birlikte başkent Helsinkinin romantik ve ütopik imajının arkasındaki gerçekleri gösterir.

Üçlemenin ilk filmi olan Shadows in Paradisede, çöpçülük yaparak hayatına devam eden Nikander ve sürekli iş değiştiren Ilona arasındaki ilişki üzerinden, geniş bir toplumsal bakış açısı yakalanır. İki karakterde tipik bir Kaurismaki kaybedenidir. Nikander sıradan bir kaybeden görüntüsünde; yalnız yaşayan, tutkusu olmayan, asosyal bir adamdır. Ilona ise, sürekli iş değiştirmesine rağmen, aslında hep sınıf atlamanın peşindedir. Bu yüzden de, Nikanderi kabul etmesi kolay olmaz.

17 Nisan - Dreams - (Akira Kurosava)



Ünlü yönetmen Akira Kurosawa'nın yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı 1990 tarihli Yume (Düşler) isimli film, insanoğlunun geçmişten bugüne doğada yarattığı yıkıma dair çarpıcı metinler sunuyor. "Düşler" isimli film, Kurosawa'nın hepsi doğayla ilişkili farklı rüyalarını anlattığı 8 kısa filmden oluşuyor. Her biri bize, bugünkü manzaraya bakıp doğayı yeniden düşünme fısatı veren bu kısa filmlerden "Su Değirmenleri Köyü" başlıklı kısa filmin sunduğu ise oldukça noktasal ve çarpıcı bir etki yaratıyor.

18 Nisan - Zerograd - (Karen Shakhnazarov)



Özgün adı “Gorod Zero” olan “ Sıfır Kenti”, 9. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilmiştir., Kafka hikayelerinianımsatan konusuyla “ Sıfır Kenti “ Moskova’dan bir iş için trenle küçük bir kasabaya gelen mühendis Aleksey Varakin’in burada başından geçen tuhaflıkları anlatmaktadır. Washington Post bu filmi “ Sovyet tarzı bir alacakanlık kuşağı” (The Twilight Zone) olarak değerlendirmiştir. Sıfır Kenti İtalya'da düzenlenen Bergamo Film Günlerinde Bronz Rosa Camuna, Sovyetler Birliğinde ise en iyi yapım tasarımı dalında Nika Ödülünü kazanmıştır.

19 Nisan - Shock Corridor - (Samuel Fuller)



Johnny Barrett hırslı bir gazetecidir. Hayatında en çok istediği, yaptığı haberle bir Pulitzer ödülü kazanmaktır. Bu ödülü kazanmak için de oldukça sıradışı bir yola başvurur. Dr. Fong ve sevgilisinin yardımıyla bir psikiyatri kliniğine sızar. Burada bir hasta gibi davranan Johnny'nin tek istediği, klinikte işlenen gizemli bir cinayeti aydınlatmak ve suçluyu bulmaktır. Cinayetin üç tanığıyla konuşabilmek için Johnny elinden geleni yapacaktır ancak bu iş düşündüğünden daha tehlikelidir.

20 Nisan - L'Appât - (Bertrand Tavernier)



L'appât (Fresh Bait) - Yem, Paris'te yaşayan üç genci anlatıyor. 18 yaşındaki Natalie bu üç gençten biridir. Kolay yoldan para kazanmanın yollarını arayan gençler bir plan geliştirir. Buna göre Natalie gözüne kestirdiği insanlarla birlikte onların evine gitmekte, daha sonra da Eric ile Bruno'yu içeri alarak evi soymalarını sağlamaktadır. Ancak bu üç gencin başına hiç ummadıkları olaylar gelecektir...

21 Nisan - Au Revoir les Enfants -(Louis Malle)



İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransa'da şehir dışında rahipler tarafından yürütülen bir yatılı okulunda iki küçük çocuk arkadaş olur. Bunlardan biri Fransız Julien Quintin, diğeri ise Almanlardan okul görevlileri tarafından saklanan Yahudi Jean Bonnet'tir. Başlarda birbirine düşman olan bu iki çocuğun zamanla aralarında duygusal bir bağ doğar ve bir sırrı paylaşırlar. Hoşçakalın Çocuklar, bu iki çocuğun ilişkisine tanıklık eden Louis Malle'in perspektifinden yaklaşır

22 Nisan - A Pure Formality - (Giuseppe Tornatore)



Uzun zamandır yeni bir romanı yayınlanmamış ünlü yazar Onoff (Gerard Depardieu), evinin yakınlarında işlenen bir cinayet nedeniyle karakola getirilir. Komiser Onoff'un olayla ilgisi olabileceğinden şüphelenmektedir ve bu gizemli cinayet çözülene kadar o odadan çıkış yoktur.

23 Nisan - Kiss of the Spider Woman - (Manuel Puig)



Manuel Puig’in aynı adlı romanından uyarlanan film Güney Amerika ülkelerinden birinde aynı hücreye kapatılan bir devrimciyle bir eşcinselin sıra dışı dostluk öyküsünü anlatan etkileyici bir drama...

Bu filmle Oscar kazanan William Hurt, Cannes’da da en iyi aktör seçildi.

24 Nisan - Jean De Florette - (Claude Berri)



Uzun bir aradan sonra doğduğu köye dönen Ugolin'in en büyük hayali karanfil yetiştirmektir. Bu işte yüksek bir kâr olabileceğini gören amcası Le Papet yeğenine karanfil ekmesi için bir tarla aramaya başlar ve komşusu Jean Cadoret'nin çiftliğinde karar kılar.

25 Nisan - Manon Des Sources - (Claude Berri)



Claude Berri’nin Marcel Pagnol’un romanından yola çıkarak çektiği iki filmden sonucusu olan Manon Des Sources, Florett’in ölümüyle noktalanan Jean De Floretein devamı niteliğinde. Babasının ölümünün ardındaki sırrı öğrenen Manon, babasının intikamını almakta kararlıdır.

26 Nisan - El día de la bestia - (Álex de la Iglesia)



Günah işleyerek ruhunu şeytana satıp böylece Deccal’ı engelleyebileceğine inanan bir rahip, O’na yardım etmeye çalışan satanist metalci genç, dolandırıcı bir medyum ve büyükbabanın ekseninde gelişmekte.

27 Nisan - Un homme qui dort - (Georges Perec)



Modern yaşamın ağırlığını kaldıramayan, "tutunamayan" kişiler üzerine bir film. Artık hiçbir şey hissetmeyen isimsiz baş karakterin hikayesi, diyalog olmayan, sadece bir dış sesin konuştuğu film boyunca anlatılıyor.

28 Nisan - Er Ist Wieder Da - (Timur Vermes)



Timur Vermes'in, Adolf Hitler hakkında aynı adlı en çok satan romanından uyarlanan, David Wnendt tarafından yönetilen 2015 Alman yapımı komedi filmi. Film, Hitler'in günümüz Almanları ile etkileşime girmesini konu alıyor.

29 Nisan - Baran - (Mecid Mecidi)



Tahran'da kış mevsimi gelmiştir. 17 yaşındaki genç Lateef, bir firmanın inşaatında kendi halinde çalışmaktadır. İnşaatta çalışan işçilere çay dağıtmak ya da yemek hazırlamak gibi küçük bir işi olan Lateef, bu halinden son derece mutlu ve de memnundur. Ancak bu güzel zamanlar kısa bir süre sonra sona erer. İranlı insanlardan ve Afganistan'daki savaştan kaçan mültecilerden oluşan işçilere bir yenisi eklenir. Rahman isimli Afgan da bunlardan biridir. Lateef'in işi artık Rahman'ındır ve bu durum Lateef'i fazlasıyla rahatsız etmektedir. Eski kolay işini kaybetmeyi kendine yediremeyen Lateef, Rahman isimli genci rahatsız etmeye ve ona zulmetmeye başlar. Ta ki Rahman'ın küçük sırrı ortaya çıkana dek...
İran'ın ünlü yönetmenlerinden Majid Majidi'nin yazıp yönettiği film gösterildiği sene çeşitli festivallerde onlarca ödüle layık görülmüştü.

30 Nisan - Dellamorte Dellamore - (Michele Soavi)



Kuzey İtalya’nın küçük bir kasabasında bulunan buffalora mezarlığının bekçisi Francesco Dellamorte’nin işi sadece mezarlığı beklemek değildir. Aynı zamanda mezarından kalkan huzursuz ölülerin kellesini uçurmak da görevleri arasındadır.

Ölülere ve ölüme karşı duyarsızlaşan Dellamorte için aşkın anlamı ölümden çok farklı olacak ve fakat aşk ve ölüm birbirine yakın yürüyecektir.

Kült çizgi roman kahramanı Dylon Dog’a en yakın beyazperde kahramanının bu filmde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Komik, tuhaf ama sonuna kadar romantik bir zombi filmi. En unutulmaz sahnesine Sezen Aksu’nun bir şarkısı eşlik ediyor.

Ağustos Ayı Film Listesi


4 Ağustos - Vagabond - (Agnes Varda)



Fransa'nın güneyindeki üzüm bağlarındayız. Dondurucu kış soğuğunda, Mona adlı bir evsizin cesedi bulunur. Çevresinde Mona'yı tanıyanlarla onun geçmişine yarı-belgesel bir yolculuk yaparız. Onu hayatının son haftalarında tanımış insanlarla Mona'nın hayatına bol geriye dönüşlerle bir bakış atarız. Sokaklarda oradan oraya sürüklenen bir yaşamda yollarının kesiştiği, tanımaya çalıştığımız bu gizemli karakteri, köhne bir evde esrar içen yaşlı bir adam ve bir kadın, ağaçların korunmasını isteyen bir çevreci ve Mona'nın üzüm bağlarında hasat zamanı beraber çalışırken aşık olduğu Tunuslu bir adamın gözünden izleriz.

5 Ağustos - Central Station



Annesi Rio de Janeiro`nun merkez istasyonu önünde öldürüldükten sonra, küçük çocuk, yalnız ve iyiliğe inanmayan bir kadın tarafından sahip çıkılır. Kadın, aklına ilk gelen, çocuğun üzerinden çıkar elde etme düşüncesiyle, Brezilya`nın uzak Kuzeydoğusunda yaşayan babasına götürüp teslim etme sorumluluğu arasında kalır. Sonuçta onları giderek daha da uzak ve tanışık olmadıkları yerlere götüren kamyonlar ve arabalarda seyahat ederken, aralarındaki düşmanlık da yokolmaya başlar. Yolculuk, herbirinin kendi kişiliklerini bulacağı bir seyahate dönüşmektedir.

6 Ağustos - Paradise Now



İki çocukluk arkadaşı, intihar bombacısı olarak yetiştirilirler. İkisinin de amacı Tel Aviv’de büyük bir eylem gerçekleştirmektir. Olay öncesi aileleriyle son bir gece geçirirler. Ve son yolculukları başlar...

Fakat adım adım eylerimlerine yaklaştıkça, beklenmedik olaylarla

karşılaşırlar ve kader yavaş yavaş yollarını ayırır.

Vaat Edilen Cennet, gerçekleştirdikleri terör olayları ile bütün dünyayı şaşkına çeviren intihar bombacılarının dünyasına içeriden bakıyor. Gösterildiği yerlerde olay yaratan sarsıcı bir film. Bütün dünyanın algılamaya çalıştığı bir ruh hali üzerine önemli bir inceleme.

7 Ağustos - Rosetta



Genç ve heyecanlı bir kız olan Rosetta büyük bir yoksulluğun içine doğmuştur. Alkolik annesiyle birlikte yaşarken hayatın sunduklarının her daim uzağında kalmıştır. Artık o, herhangi bir iş için her şeyi yapmaya razıdır.Dardenne kardeşlerin en önemli filmlerinden biri olan Rosetta, gösterildiği festivallerin çoğundan ...

8 Ağustos - Carnival of Souls



Mary Henry ve arkadaşları arabalarıyla dolaşırlarken başka bir arabadaki gençlerin kışkırtmasıyla yarış yapmaya kalkışırlar. Köprüden geçerlerken kontrolden çıkması sonucu araba nehre uçar ve kazadan yalnızca Mary kurtulmayı başarır.

Kazanın şokundan kurtulamayan kız, Utah’ta bir kilisede iş bulur ve oraya doğru yola çıkar. Yerleştiği Utah’da da huzuru bulan Mary, giderek kendi içine kapanmaya ve paranoyak bir ruh haline sürüklenmeye başlar.

9 Ağustos - Ali: Fear İts The Soul



Emmi artık altmış yaşlarına yaklaşmış olan üç çocuk sahibi bir annedir. Hayatını temizlik yaparak kazanmaktadır. Bir gün gittiği bir yerde 30'lu yaşlarındaki Ali ile karşılaşır. Evlenmeleri pek uzun sürmez. Ancak aralarındaki yaş farklı nedeniyle etraflarındaki insanlardan büyük bir tepki almaya başlarlar. Bu tepki üzerlerindeki büyük bir baskıya dönüşür ve toplumun içerisinde yapayalnız kalırlar.

Alman sinemasının efsanevi yönetmeni Fassbinder'in Alman toplumuna ışık tuttuğu filmi sinemanın klasikleri arasında yer alıyor.

10 Ağustos - The Purple Rose of Cairo



Cecilia, 1930’ların ekonomik kriz dönemi Amerikası’nda, çok az para için ölümüne çalışan, işe yaramaz kocası tarafından sürekli taciz edilen mutsuz bir garsondur. Tek kaçışı, tutku derecesinde sevdiği sinemadır. Kahire’nin Mor Gülü isimli filmse favorisidir. Defalarca kez gittiği filmde bir gün baş karakter Tom Baxter perdeden inip gerçek hayata karışır. Üstelik Cecilia’ya aşık olur!

Woody Allen’ın en sevdiği eseri olduğunu itiraf ettiği bu film, büyük ustanın hem komik ve fantastik hem de gerçekçi yapımlarını adeta tek potada eritiyor. Kritiklerin de Allen’ın görüşünü paylaştığını söylememize gerek yok.

11 Ağustos - Festen



'Şölen' babalarının 60. doğum gününü kutlayan varlıklı bir ailenin kutlama yemeği sırasında yaşadıklarını anlatır. Tüm sıradanlığıyla devam eden doğum günü yemeği, ailenin erkek çocuğu Christian'ın söz hakkı alıp konuşmaya başlamasıyla şok edici bir havaya bürünür. Christian küçük bir çocukken, babası Helge'nin kendisine ve yakın zamanda intihar eden ikiz kız kardeşi Linda'ya cinsel tacizlerde bulunduğunu anlatır. Bu şok edici konuşma üzerine ortam gerilir fakat konuklar bu hikayeyi inandırıcı bulmaz. Ancak ölen kız kardeşin ardında bıraktığı veda mektubu tam da o esnada bulunur ve bu mektup doğum günü şölenini alt üst edecek niteliktedir.

12 Ağustos - The Shop on Main Street



İkinci Dünya Savaşı'nın en acımasız dönemlerinden birinde, Çekoslavakya'dayız. Savaşın getirdiği yoksulluk ve acılarla bitap düşmüş insanlardan biridir kahramanımız Rozália Lautmannová. Eski ve mütevazı bir dükkana sahip olan yaşlı kadının en büyük suçu bir yahudi olmasıdır. Yaşadığı yer Nazi işgali altındadır; bölgenin yeni lideri ise son derece ırkçı bir adamdır. Yeni kurallara göre, denetimci sıfatıyla insanlar olacak ve bunlar yahudileri göz hapsi altında tutacaktır. Eski bir marangoz olan Anton "Tóno" Brtkobu da bir emirle yaşlı kadını ve yıpranmış dükkanını denetlemesi için görevlendirilir. Başlarda durumu anlayamayan kadın ve gerçeği bilen ancak buna boyun eğen adam arasında tuhaf bir ilişki başlar.

13 Ağustos - Rope



Aynı evde yaşayan iki parlak üniversite öğrencisi Philip ve Brandon 'kusursuz cinayet'in var olduğunukanıtlamak ve böylecek kendi zekalarını ispatlamak için eski sınıf arkadaşları David Kentley'i iple boğarak öldürürler. Cesedi evdeki eski bir sandığın içine saklayan Brandon ve Philip son derece soğuk kanlı bir şekilde bir akşam yemeği daveti verirler. Üstelik bu yemekte yer alan davetliler arasında, öğretmenleri, Kentley'in ailesi ve nişanlısı gibi isimler vardır. Hiçbir şeyden haberi olmayan davetliler tüm olağanlıkla yemeklerini bitirirken misafirler arasından bir kişi bir şeylerin yolunda gitmediğinden şüphelenmeye başlar.

Hitchcock dehasının anbean yansıdığı filmlerden biri olan yapıt Patrick Hamilton'ın aynı isimli oyunundan uyarlanmıştır.

14 Ağustos - Stroszek



Bruno Stroszek hapishaneden tahliye olurken, hapishane müdürü tarafından içkiyi bırakması konusunda uyarılır. Bruno çıktığında gittiği bardan Eva adlı bir fahişeyi teselli eder ve evine davet eder. Kadın satıcıları Eva’yı bulurlar ve tacizlerini sürdürürler. Bunun üzerine Bruno’nun ev sahibi, onları Amerika’ya gitmeleri için teşvik eder. Yolculukları için gerekli parayı Eva inşaat işçileri ile yatarak kazanır. Bu üç kahraman Amerika’da yaşamlarını sürdürebilecekler midir?

Yönetmenliğini ve senaristliğini Werner Herzog’un üstlendiği yapımın başrollerinde Bruno Schleinstein, Eva Mattes ve Clemens Scheitz yer alıyor.

15 Ağustos - Kes



Okulda kabadayı, evde alakasız bir anne ve abisi tarafından dayak yiyen, işçi sınıfına ait bir Yorkshire çocuğu olan on beş yaşındaki Billy Casper, Kes adını verdiği bir şahini evcilleştirmeye ve eğitmeye başlamasıyla hayatının anlamı değişir. İngilizce öğretmeni Mr. Farthing ve sınıf arkadaşları tarafından yardım alan ve yüreklendirilen Billy, sonunda şimdiye kadar farkında olmadığı bir tarafını keşfederek mutsuz varlığının amacını bulur, ta ki hayatının trajedisi meydana gelene kadar.

Altı kez Cannes Film Festivali'nde büyük ödül alan ve İngiltere'nin en büyük yönetmenlerinden kabul edilen Ken Loach'ın ilk filmi olan Kes, aynı zamanda yönetmenin en önemli filmlerinden.

16 Ağustos - Sayat Nova



Ermeni ozan Sayat Nova'nın hayatını ele alan film, sanatçının ünlü şiirleri eşliğinde Nova'nın yaşamının önemli dönüm noktalarını işliyor. Sofiko Chiaureli'nin altı farklı rolde izleyici karşısına çıktığı filmde Nova'nın bilinmeyen, gölgede kalmış eserleri de ölümsüzleşiyor. Sergei Parajanov'un yazıp yönettiği filmin başlıca rollerinde Sofiko Chiaureli, Melkon Alekyan ve Vilen Galstyan yer alıyor.

17 Ağustos - Le Havre



Eski bir yazar olan, bohem bir hayat tarzına sahip olan Marcel Marx, Fransa'nın liman şehri Le Havre'de yaşamakta, kentte ayakkabı boyacısı olarak mütevazi bir hayat sürüp gitmektedir. Başarılı bir edebiyatçı olma hayallerinden vazgeçerek işi, karısı Arletty ve akşamları demlendiği bar arasında gidip gelen Marcel'in çizdiği bu sade hayat, yasa dışı yollarla kente gelen Afrikalı bir göçmenin hayatına girmesi ile alt üst olur. Eşi Arletty ise bu arada ciddi bir hastalığa yakalanır. Marcel'ın kılıçlarını yeniden kuşanma vakti gelmiştir...

Yapımdan önce yönetmenin aklındaki fikir Avrupa’ya gelen Afrikalı bir çocuğun hikayesiydi. Esas gayesi hikayeyi İtalya ya da İspanya’da kurmaktı ama uygun bir şehir bulmakta zorlandı. Deniz kıyısından Hollanda’ya kadar şehir şehir gezerken kendisini Fransa'da Le Havre’de buldu. Buradaki atmosfer onu çok etkiledi. Senaryo 2009’da yazıldı, bazı karakterlerin isimleri Fransız film ikonlarına bir saygı duruşu olarak seçildi, örneğin Arletty ve Jacques Becker. Baş karakterin adı ise Karl Marx’a bir gönderme olarak kondu. Filmin bütçesi 3.8 milyon idi, 750bin euro’luk bir destek ise Fin Film Vakfı’ndan geldi. Yönetmen Le Havre’nin Fransa’nın Memphis Tennesseesi olduğunu, Robert Piazza’nın ise Elvis olduğunu söylüyor.

Film Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI en iyi film ödülünü aldı. Ayrıca 2011 Münih Uluslararası Film Festivali'nde en iyi uluslararası film ödülünü aldı.

18 Ağustos - Withnail and I



Kara komedi türündeki film, 1969 yılında Londra'da yaşayan ve aktörlük yapan iki gencin hayatlarına ve talihsiz maceralarına odaklanır. Çok yakın arkadaş olan Withnail ve Marwood, son derece tembel, keyif düşkünü ve de alkolik işsizlerdir. Kenar mahallelerden birinde yaşayan ikili başlarındaki belalardan kurtulmak için bir süreliğine Withnail'in amcasının kır evine taşınırlar. Burada sefalettten uzaklaşacaklarını düşünen ikili, başta Monty amcanın tacizleri olmak üzere çeşitli maceralarla karşılaşır.

Bruce Robinston'un 1960 sonlarında yaşadığı hayatı konu alan film eğlenceyi ve dramı bir arada sunuyor.

19 Ağustos - The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover



İngilizler, Amerikan sinemasının aksine çok fazla tehlikeli sularda yüzmeyen, daha belirli sınırlarda kalmayı tercih eden yönetmenleriyle maruftur. Ancak "Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı" bu standartizasyon kalıpları içinde değerlendirilebilecek bir film asla değil... Bu film, çatlak İngiliz yönetmen Peter Greenaway'in korku ile komedi unsurlarını başarıyla harmanladığı bir film... Konusuna gelince; filmde iğrenç bir insan olan korkunç haydut Albert'i izleyeceğiz... Bu ceberut kişilik, adamları ve karısı Georgina ile birlikte her akşam aynı lokantada kurdurduğu açgözlü sofrada yemek yemektedir. Albert’in saçtığı dehşet, Fransız aşçı Richard’ın, yemek aralarında Georgina’nın aşığı Michael ile mutfak köşelerinde yatıp kalkmasına göz yummasına sebep olmaktadır.

20 Ağustos - Women on the Verge of a Nervous Breakdown



Televizyon yapımlarında dublaj yapan Pepa Marcos, kısa bir süre önce sevgilisi Iván tarafından terk edilir ve depresyona girer. Uyku ilaçları alarak yaşayabilen kadın yalnız başına acısını çekme fırsatı bulamayacaktır. Çevresindeki yakınları nedeniyle kendisini curcuna dolu olaylar silsilesinin içerisinde bulan kadın, sinir krizinin eşiğine adım adım yaklaşmaktadır...

'Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar', İspanyol sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Pedro Almodovar imzalı. 1988 yılında Akademi Ödülleri'nde 'Yabancı Dilde En İyi Film' kategorisinde Oscar ödülüne aday gösterilen film, yönetmenin dünya çapında tanınmasını sağlamıştır.


21 Ağustos - Bring Me the Head of Alfredo Garcia



Alfredo Garcio bir adamın kızını hamile bırakmış ve ortadan kaybolmuştur. Meksialı çiftçi, kızını lekeleyen bu adamın peşine elbette ki bir grup insanı takacaktır. Bennie adlı bir piyano sanatçısı ise adamın öldüğünü öğrenir ve ödülü kapmak için mezarını kazmaya karar verir. Ancak bu kellenin peşindeki tek kişi kendisi değildir. İşler geçen her dakika biraz daha karışmaya başlayacaktır.

Sam Peckinpah'ın kaleminden ve kamerasından şiddeti harika bir şekilde kullanan, yenilikçi bir film...

22 Ağustos - Midnight Cowboy



Joe Buck, geçmişini bir kenara bırakarak New York'a doğru yola çıkar. Güzel görünümüne oldukça güvenen Joe, New York'ta zengin kadınlarla tanışıp jigololuk yapmanın peşindedir. Ancak Amerika, onun kafasında kurduğu gibi bir yer değildir. Bir süre sonra fakir bir dolandırıcı olan Ratzo Rizzo ile tanışır. İkili birbirlerinin bu hayattaki en yakın varlığı olacaklardır. Bir süre sonra işler yavaş yavaş yoluna girmeye başlar. Bu onlara yepyeni bir hayatının kapısını açacaktır. Ancak Rizzo'nun kronik hastalığı ikili için bir kıyamet gibi olacaktır.

68 kuşağının ruhunu en iyi yansıtan filmlerden biri olan Geceyarısı Kovboyu, kendi döneminin Oscar ödüllerinde de adından bolca söz ettirmişti.

23 Ağustos - Danton



Robespierre’in önderliğinde Halk Koruma Komitesi bir çok infaza sebep olmuş ve ülkede terör estirmiştir. Bunu öğrenen Danton ülkesinin geri çekilmesinden dolayı Paris’e 1973 Kasımında geri dönmüştür. Arkasına halkın da desteğini alan Danton daha önceki müttefikleriyle çatışmaya girer. Ancak Robespierre, Danton ve yandaşlarını yakalayarak devrim mahkemesi öncesi giyotinle idam etmeye çalışır.

Yönetmen Andrzej Wajda, oyuncu Gérard Depardieu ve devrim filmi Danton birçok ülkede ödül almıştır.

24 Ağustos - Kandahar



Taliban'ın sebebiyet verdiği iç savaş, Afganistan'ı kasıp kavurmaktadır. Nafas ise bu savaşın acıları sebebiyle ülkesinden kaçmak zorunda kalan bir kadın habercidir. Başvurduğu Kanada'da daha rahat ama üzgün bir yaşam sürmektedir. Bir gün ülkede kalan kız kardeşinden bir mektup alır. Mektupta, kızın kendini öldürme kararı aldığı yazmaktadır. Nafas'ın bir şekilde geriye dönmesi gerekmektedir. Tek şansı İran üzerinden Afganistan'a girmektir. Bu da pek kolay olmayacaktır.

25 Ağustos - Bab'aziz



Bab'Aziz, le prince qui contemplait son âme, kör bir derviş Bab'Aziz ve torunu Ishtar'ın hikayesini konu ediyor. Küçük Ishtar ve yaşlı bir derviş olan kör dedesi Bab'Aziz, 30 yılda bir yapılan derviş toplantısına gitmek için yola koyulur. Ancak gidilecek yeri bilmiyorlardır. Dede ve torunu, uçsuz bucaksız çölün ortasında gerçekleşecek olan buluşma için birlikte çölün ortasında dolaşır. Onların gizli yeri bulabilmeleri için çölün sonsuz sessizliğini kalpleriyle dinlemeleri gerekir.

26 Ağustos - Fantastic Planet



Fransız animasyoncu René Laloux imzalı başyapıt, iki farklı tür arasındaki ezeli mücadeleyi anlatıyor.

Dev yaratıklar ve küçük 'insansılar' arasındaki mücadele, içerdiği etkileyici fantastik unsurlara rağmen son derece tanıdık geliyor. Laloux ve senarist arkadaşları, 70’lerin politik iklimini çok iyi yansıtan bu filmde, sınıf mücadelesine dair düşüncelerini paylaşıyorlar aslında.

70’lerin en başarılı animasyon filmlerinden biri olduğunu özellikle belirtmek gerek. Saykodelik teknikleri, bilinçaltına işleyen müzikleri ve müthiş detaylar ve göndermeler içeren senaryosuyla ölümsüz bir klasik.

27 Ağustos - Shoot The Piano Player



Charlie, çeşitli eğlence mekanlarında piyano çalarak para kazanmaya çalışan bir piyanisttir. Kendisi geceli-gündüzlü çalışırken kardeşi olan Chico'nun başı ise gangsterlerle belaya girmiştir. Charlie kardeşini bu dertlerden kurtarmak için ona yardım etmeye karar verir. Ancak en sonunda o da kendisi büyük bir gangster sorunun ortasında bulacaktır. Tek destekçisi ise çalıştığı mekanda onun iş arkadaşı olani tutkuyla aşık olduğu Lena'dır. Lena ve Charlie, baş gösteren problemler karşısında birbirlerine daha da çok bağlanmaya başlayacaklardır.

Yeni Dalga'nın iz bırakan yönetmenlerinden François Truffaut'nun bir romandan uyarladığı Piyanisti Vurun, ustanın önemli filmlerinden...

28 Ağustos - The Masque of The Red Death



Sahip olduğu topraklarda salgın hastalık patlak veren kötücül ve zalim prens Prosperois, ölümcül salgının hüküm sürdüğü ve insanların hayatlarını kaybettikleri Catania köyüne gider. Prospero köyün bu halini görüp yakılıp yok edilmesini emreder ancak Gino ve Ludovico tarafından engellenir. İkisini öldürmeye karar verir ancak bu esnada Gino'nun güzeller güzeli karısı Francesca ortaya çıkar. Genç kadın, babası Ludovico ve kocası Gino'nun hayatı için yalvarır. Prospero, Francesca'yı ele geçirme düşüncesiyle onları kalesine götütür. Prospero aynı zamanda Şeytan'a ibadet eder ve zengin ve soylu arkadaşlarını salgından korunmaları için kalesine davet eder. Ancak bir maskeli balo esnasında beklemediği bir davetliyle karşılaşır...

29 Ağustos - The Man Without a Past



Yönetmen Aki Kaurismäki’nin, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nü kazandığı film, Finlandiya üçlemesinin ikinci bölümüdür. Kimliği bilinmeyen bir adamın, üç eşkıya tarafından öldürülesiye dövülmesi ile başlar. Aslen Helsinki’ye yeni bir düzen kurmak umudu ile gelmiş olup ancak geçmişini yitiren bu adam, ansızın kendine geldiğinde kim olduğuna dair hiçbir fikri yoktur. Hayatta kalmak uğrunda destek arasa da ihtiyacı olan ilgiyi kimseden görmez. Bir umut Kurtuluş Ordusu’na katılarak yaşamını devam ettirmeye çalışır. Orada kendisi için daha iyi bir yaşam ümidi içinde olan Irma ile tanışır. Film feci bir vahşet ile başlar ancak ilerledikçe sevgi ve yalnızlık, acı ve güç, sadakat ve kırılganlık üzerine eşsiz bir öğretiyi sürdürür. Irma rolündeki Kati Outinen, kusursuz ölçüde özenli ve şefkatli kadın rolü ile bu film ile 2002 Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almıştır. Olağanüstü ölçüde hiciv, sıcaklık, masumiyet, dürüstlük vurguları ile Kaurismaki’nin diğer filmlerinin ayak izlerini takip etmektedir.

30 Ağustos - Heavenly Creatures



İki genç kız oldukça yoğun bir fantezi yaşamları vardır. Aileleri bu fantezilerin fazla yoğun olmasından ötürü endişe duyarlar. Bu sebepten ötürü de onları ayırırlar. Kızlar ise intikam almaya karar verirler. Pauline ile Juliet, hayallerindeki aleme Borovnia adını verirler. Bu iki arkadaş, müzik, sanat ve edebiyat alanında birbirlerini bütünlemektedirler. Kızlar bu dünya uğrunda cinayete bile kalkışabilecek bir ruh halindedirler. Film gerçek bir hikayeden alınarak uyarlanmıştır ve Juliet, yazar Anne Perry’dir aslen.

31 Ağustos - Audition



Aoyoma, 7 yıl önce veda ettiği karısından beri hiçbir kadınla birlikte olmamıştır. Yakın bir arkadaşı halen depresyonda olan bu adamı kurtarmak için ilginç bir plan yapar. Bir tv şovu için bir mülakat hazırlıyormuş gibi yaparak Aoyama'ya uygun bir eş bulacaktır. Birçok adaydan sonra Asami adında oldukça güzel bir kadın kendini gösterir. Aoyama, ikna olmuş gibidir. Ancak bambaşka planları olan Asami, başka bir gezegenden gelmiş gibidir.

(Özetler alıntıdır)

İzleyip beğendiğim filmleri listelemek istedim. Mayıs ayında güncellerim artık. Çok piyasa filmi eklemedim. :)
 
Son düzenleme:
Contratiempo ve el cuerpo gizem türünde favori filmlerim. Gizem türünü sevenlere öneririm. Kaliteli filmler.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık