Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

En Son Hangi Kitabı Okudunuz?

  • Konbuyu başlatan Reversi
  • Başlangıç tarihi

Üye silindi 2842



Gündüz Vassaf-Cehenneme Övgü

Baştan sona korkunç bir genelleme tufanı, bağnaz denilebilecek bir bire*ycilikle beraber her yokuşun totalitarizm eleştirisine çıktığı bir kitap olmuş. Haliyle bu radikalizm kendiyle beraber aklı çevreleyen bir sis perdesi de getiriyor. Bu da argümanlarının altını harlarken de yalan yanlış beyanlardan geri durmamasına sebep olmuş. İddialarını kanıttan ve tarihsel bağlamdan azat etmiş. Bir sürü not aldım okurken. Bir noktadan sonra bıkkınlık verdi not alma işi.

Bu radikal bire*ycilik meselesine de girmek lazım. Çizgiyi o karanlık noktaya çektiğinizde, yani Stirner’dan tanıdığımız o bire*y* olmanın efsunlaşmış ceketini sırtınıza geçirdiğinizde neredeyse her şeyi totaliter ve bire*yin karşıtı olarak değerlendirmeniz kaçınılmaz. Bu düşünce yapısıyla iletişim kurmak, bir şeyler alıp vermek de neredeyse imkansız.

K=Keko, G=Gündüz;

K: Nefes almak totaliter midir?
G: Tabiki kuzum.

K: Peki iletişim totaliter diyebilir miyiz?
G: Dememek için kör olmak lazım..

K: Peki cinsel olmayan sexs??
G: Maalesef, evet.

K: Kuşlar????
G: Hiç sormayacaksın sanmıştım, herhalde canım.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:


Gündüz Vassaf-Cehenneme Övgü

Baştan sona korkunç bir genelleme tufanı, bağnaz denilebilecek bir kişicilikle beraber her yokuşun totalitarizm eleştirisine çıktığı bir kitap olmuş. Haliyle bu radikalizm kendiyle beraber aklı çevreleyen bir sis perdesi de getiriyor. Bu da argümanlarının altını harlarken de yalan yanlış beyanlardan geri durmamasına sebep olmuş. İddialarını kanıttan ve tarihsel bağlamdan azat etmiş. Bir sürü not aldım okurken. Bir noktadan sonra bıkkınlık verdi not alma işi.

Bu radikal kişicilik meselesine de girmek lazım. Çizgiyi o karanlık noktaya çektiğinizde, yani Stirner’dan tanıdığımız o kişi* olmanın efsunlaşmış ceketini sırtınıza geçirdiğinizde neredeyse her şeyi totaliter ve kişiin karşıtı olarak değerlendirmeniz kaçınılmaz. Bu düşünce yapısıyla iletişim kurmak, bir şeyler alıp vermek de neredeyse imkansız.

K=Keko, G=Gündüz;

K: Nefes almak totaliter midir?
G: Tabiki kuzum.

K: Peki iletişim totaliter diyebilir miyiz?
G: Dememek için kör olmak lazım..

K: Peki cinsel olmayan sexs??
G: Maalesef, evet.

K: Kuşlar????
G: Hiç sormayacaksın sanmıştım, herhalde canım.
 
Kırmızı Köşk'ün Esrarı - Pertev Şevket


Bu kitabın yazarına dair kimsenin elinde bir bilgi yok, yazarın cinsiyeti dışında hiçbir şey bilinmiyor. Eser Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevrilmiş, yayınevi tarafından yazara "Pertev Şevket" diye takma bir ad verilmiş. Bu kitabın Cumhuriyet ilân edildikten sonra yazılan ilk polisiye roman olduğu düşünülüyor. Kitaptaki olaylar genel olarak İstanbul ve İzmir'in varlıklı kesimlerinin ikâmet ettiği ve gezdiği yerlerde geçtiği için yazarın Osmanlı Dönemi'nde yaşamış varlıklı bir ailenin oğlu olduğunu düşündüm ben açıkçası, 1. Dünya Savaşı'ndan bir şekilde sağ çıkmayı başarıp bu kitabı kaleme almış. Buraya kadar her şey çok havalı görünüyor değil mi, şimdi kitabı gömmeye başlayabilirim.😄 Bu kitabı okumaya başlayan hiçbir insan, kurgudaki katili ve cinayetin sırrını çözemez, yaratılan bilmecenin bu kainatta çözülmesi gerçekten mümkün değil. Çünkü bu romanda hiç kimse olduğunu iddia ettiği kişi değil ve dahası, hiç kimse yaptığını iddia ettiği şeyi aslında yapmamış... Elinize kâğıt-kalem alıp cinayeti çözmeye çalışsanız da nafile, yazar bir süre sonra o kadar saçmalamış ki gizem çözüldüğünde bile okuru rahatlatmak yerine daha da sinirlendirmeyi başarıyor. Paragrafın başında yazdığım bilgilerden dolayı Kayıp Kitaplar Kütüphanesi’nde yer alan bu kitabı çok merak ederek sipariş etmiştim ama zaman ve para ayırıp okuduğunuza değecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum.:)

Kumların Kadını - Kōbō Abe


Japonya’da böcek bilimci ve aynı zamanda öğretmen olarak görev yapan bir erkeğin ortadan kaybolmasıyla başlıyor olaylar. Romanın tamamı çölün ortasında bir kulübede hapsolan bu erkeğin gözünden anlatılıyor. Bir insanın başına böyle bir olay geliyorsa bundan en çok etkilenecek kişiler öncelikle en yakınları olur, değil mi? Bu noktada adamın hapsedildikten sonra yıllarca hayatını paylaştığı ve psikolojisinde derin yaralar açan karısını hiç düşünmemesi, hayatında öyle bir kadın hiç var olmamış gibi davranması gerçekten tuhaf olmuş; yazar bu konuyu bilinçli olarak mı atladı acaba, kitap bittikten sonra bile emin olamadım. Hapsedildikleri yerde elektrik yok, 60’lı yılların modern dünyasında kullanılan hiçbir şey yok, buna rağmen geceleri vuku bulan olayların hiçbirinde gökyüzünden bahsedilmemesini ciddi bir eksiklik olarak gördüm açıkçası. Ana karakter bir bilim insanı ve kaçış yolları ararken yıldızlardan faydalanması en doğal hareketlerden biri olurdu, çölde karanlıktayken gökyüzü görünmez mi oluyor? Esasen bir bilim insanı olan yazarın bunu düşünmemiş olması da şaşırtıcı, romanda yer verilen bazı detaylar o kadar iyi düşünülmüş ki, yazarın gizli bir sebepten ötürü bunları atlamış olabileceğinden bile şüphelendim. Kelimelerin yerleri değiştirilerek ya da farklı kelimeler kullanılarak zaman zaman aynı cümlelerin tekrar etmesi de fark ettiğim diğer bir konu. Tüm bu eleştirilerime rağmen bu kitabı tavsiye ederim, gerçek dışı bir kurgu içermesine rağmen bazı toplumların ve kişilerin başa çıkmak zorunda olduğu gerçekleri okura başarılı bir şekilde yansıtıyor. Özgürlük ve tutsaklık, kişisel haklar ve toplumsal sorumluluklar, şehir ve çöl... Abe’nin cidden akıcı bir anlatımı var. Bu kitabı aratınca çıkan birkaç inceleme yazısında, kitapta kapitalizm eleştirisi yapıldığı iddia ediliyordu bu arada. Onları ciddiye almadım, çünkü bu kitap esasen yazarın 13 yıllık sevdası olan komünizme vedası...

Güle Güle Kötü Kız - Temple Mathews


Geçen sene gerilim romanlarını tararken karşıma çıkmıştı, yenice okuma fırsatım oldu, gerilimden ziyade gençlik romanıymış meğer. Kitabın arka kapağındaki yazıda ana karakterin öldüğüyle ilgili spoilerı okuyunca sinirlenmiştim ama kitabın ilk 15 sayfasından sonra karakterin öldürülmüş olduğu zaten anlaşılıyor. Daha önce Beterböcek, 6. His, hatta Angel Beats! gibi eserlerde sıkça işlenen konulardan alıntı yapıldığını düşünüyorum. Ne yazık ki gerilim yaşatacak bir içeriği yok, sonradan kızın diğer karakterlerle giriştiği cinayet keşfi ve intikam davaları, romanı biraz ilgi çekici kılsa da genel olarak kitabı kurtarmaya yetmedi, tavsiye etmiyorum.
 
Sapiens .


Güzel kitap . 300 bin senelik bir zaman dilimini 400 sayfada basit bir şekilde anlatmaya çalıştığı için belli sıkıntılar olabilir ama yine de çok iyi bir zemine oturtmuş kitabı harari. Basitlik zekanın en yüksek seviyesidir .
 
Kara Keşiş - Anton Çehov

Bu öyküden çıkarılacak ders; insanın kendini çok büyük görmemesi ve uyku düzenini muhakkak koruması gerektiğidir.
 
The Tainted Cup (Shadow of Leviathan #1)

Ülkemizde dilimize çevrilen İlahi Kentler serisi ile tanınan Robert Jackson Bennett'in yazdığı yeni serinin ilk kitabı The Tainted Cup kitabını okudum. Kitap 2025 Hugo ödülü finalistlerinden biri, ödülü kazanma olasılığı da var. 2024'ün de en beğenilen fantastik kitaplarında biriydi. The Tainted Cup bir fantastik gizem hikayesi, bir cinayet romanı. Ana karakterlerimiz dahi detektifimiz Anagosa Dolabra ve asistanı Dinios Kol. Kitap Dinios Kol'un gözünden birincil şahıs bakış açısıyla anlatılıyor. Bu yönüyle Sherlock serisine benzese de ki çoğu tanıtımda da böyle bir benzetme yapılmış, ana karakterimizin olayların içine dahli, Watson gibi genelde sadece gözlemciden öteye gitmeyen bir karaktere göre çok daha fazla. Zaten seri yazar Rick Stout'un Nero Wolfe serilerinden esinlenilmiş. Nero Wolfe şişman bir koltuk detektifi olarak, asistanını olaylara gönderip detayları öğrenerek olayları oturduğu yerden çözen bir karaktermiş. Kitapta da aynı dinamik işliyor.

Kitabın dünya yaratımı ve gizemleri bayağı uyuşmuş, temposu da gayet iyi ayarlanmış. Olayların çözüm şekli de gayet tatmin edici. Şahsen benim bayağı keyif aldığım bir okuma tecrübesi oldu. Tam bu tarz bir fantastik gizem hikayesi de okumak istiyordum, gayet güzel yazılmış bir tanesi de denk gelmiş oldu. Serinin bir devam kitabı da çıktı, onu da okuyacağım. Yazar da seriye olabildiğince devam etmek istiyor, 6 da olabilir 9 da diye yorum yapmıştı yakın zamanda sorulan sorulara cevaben. Bir fantastik cinayet hikayesi okumak isteyip İngilizcesi olanlar bir deneyebilirler.
 
Sıfırdan Bire - startuplar üzerine notlar .


Çok kısa bir kitap 200 sayfa bile değil ve sayfa başına düşen kelime sayısı da ortalama kitaplara göre az.
Çok abartıldığı kadar iyi bir kitap değil ama ilginiz varsa kısa olduğu için okunur. 2 oturuşta biter iyi okuyucuysanız.
 

Üye silindi 2842

Keyifli bir Mayıs oldu.
Rüyanın Öte Yakası


Fikir üzerine inşa edilmiş bir hikaye. Baya bölük pörçük bir iş olmuş, bitirip gidelim hissini aldığınız için siz de okurken o moda geçiyorsunuz. Ele aldığı sorular ve bu sorular etrafında üretilmiş cevaplar fazla kalıplara sıkışmış vaziyette. İnsanı değerlendirdiği şekil biraz sakil geldi, kotaramamış. Sevemedim.
Kara Büyücü Loncası-1 Büyücü Loncası


Bilindik bir dünya yaratımı ve hikaye anlatıcılığı ile iyi denebilecek bir giriş kitabı olmuş. Sonya’yı okurken Vin’i anımsadım ara ara. Özellikle Sissoylu’ya dönüşmeden önceki hali fazlasıyla benzer geldi. Gerçi böyle bir kurguda ana karakter olarak yaşam mücadelesi veren bir kız çocuğu seçtiğiniz zaman aşağı yukarı buna benzer bir işleyiş kaçınılmaz.
Severek okudum, daha genç işi bir seri, görünen kısmı şimdilik böyle.
Bereketli Topraklar Üzerinde


Toplum eleştirisini, sınıfsal çelişkilerini propagandaya dönüştürmeden, didaktik bir tonla bulamaca çevirmeden oldukça yalın bir dille anlatmayı tercih etmiş. Karakterlerin iç konuşmaları üzerinden kurduğu anlatı ile beraber tüm süreci bu iç çatışmalar etrafına inşa etmiş. Fakir Baykurt ile kıyaslanınca bu farklılıklar fazlasıyla görünür hale geliyor.
Kapanışa doğru, köy yerinde kocalarını, oğullarını, babalarını bekleyen kadınlar üzerinden kurulan anlatı, ciğerlerinize kadar işleyen, nefesinizi daraltacak kadar tanıdık o yoksulluğu gözler önüne seriyor. Kitabın başından sonuna kadar size eşlik eden, karakterlerin iç diyaloglarıyla beraber yaratılan rıza inşası kapanışta da son noktayı koymaktan geri durmuyor. Geride kalan kadın ve çocukları bekleyen yokluk, sefalet ve sömürü.
“Paçavralar içindeki korkuluk; kuru, çıplak ayakları üzerine kalktı, kızını buz gibi elinden tuttu. Hırsla çekti, çıktı gitti. Ne çığlık, ne döğünme, ne telaş”
İnsanın Dört Zindanı


İslami değerler referans alınarak irdelenen “beşer”, yaşamla ancak böyle güçlü bir bağ kurabilen birisi tarafından bu şekilde irdelenebilirdi. Meseleye hem inanç hem de düşünce düzleminde yaklaşabilmiş, yaşamın her zerresini sözcüklerinden hissedebildiğiniz adeta bir manifesto olmuş. Akademik olarak birtakım sorunlar barındırıyor gibi görünse de bir kuşağın sıkışmışlığını dillendirip, modern hayatın yarattığı boğuculuğu üzerinden atmaya yeltenmiş, içine düşülen açmazlarla mücadele etmiş, büyük bir kesimin sesi olabilmiş Şeriati.
Oğullar ve Rencide Ruhlar


Başlarda "umarım Palahniuk’e doğru evrilmez" korkusu sarıyor, bir müddet sonra bu durum ortadan kalkıyor hatta mizahının tonuna alışınca baya eğlenceli hale geliyor kitap. Türdaşları gibi altı çizilesi özlü söz tufanına boğmadan, fazlasıyla akıcı kurgusuyla içine çekiyor sizi. El kadar velet üzerinden yaratılan megaloman, nevrotik karakter çok hoş bir doku oluşturmuş. Listemde bir kitabı daha var Alper ağabeyin, ona da kesin göz atacağım.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık