Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

Back to the Future diye bir film keşfettim geçen. Şu geçmişe klişeleriyle bezenmiş tırt bir film.
Yalnız 85 yılı bilim kurgu filmine klişe demek tartışılır. Çünkü bu filmden sonra neredeyse 35 sene daha bilimkurgu filmleri yapıldı bu filmleri izleyip onu şimdi izlediysen klişe gelebilir ama aslında kendinden sonraki nesillere ilham veren orjinal bir eser olabilir.
Yabancı eski bir filmleri bilmem ama bu filme klişe lafı pek duymadığım için böyle yazdım ..
 
Her filmi kendi zamanında değerlendirmek lazım. Böylelikle 1902'de çekilen Aya Yolculuk filminin aslında oldukça büyük bir film olduğunu görebiliriz.
 
Yalnız 85 yılı bilim kurgu filmine klişe demek tartışılır. Çünkü bu filmden sonra neredeyse 35 sene daha bilimkurgu filmleri yapıldı bu filmleri izleyip onu şimdi izlediysen klişe gelebilir ama aslında kendinden sonraki nesillere ilham veren orjinal bir eser olabilir.
Yabancı eski bir filmleri bilmem ama bu filme klişe lafı pek duymadığım için böyle yazdım ..
İroniydi be. :(
 
Les quatre cents coups (Dört Yüz Darbe)
François Truffaut
1959


Düşünülen her şey tamamen dile gelemez, dile gelen her şey tamamen söylenmez, söylenen her şey de tamamen anlanmaz. Bu yüzden göstermek anlatmaktan her zaman daha ileridedir. Film sanatının bir gücü de buradan geliyor.

İnsana dokunan filmler az. Bu da onlardan biriydi.

Bela Tarr'ın Lanet filminde yağmurda bekleyen insanları çektiği bir sahnesi vardı, o insana dokunan dediğim sahnelerden biri. Bu filmde de dokunan sahneler izledim. Bugün yaptığım en güzel şey bu filmi izlemek oldu.

Bana en çok dokunan ise şu sahneydi.
 
Joaquin Phoneix sen nasıl bir şeysin. Bu nasıl bir oyunculuk üstadım. O jestler, o mimikler neydi öyle. Bu ne mükemmelliktir.
 
Bir de küçük bir inceleme yapmasam olmazdı :d
Öncelikle filmi baya sevdiğimi söylemem lazım. Gerek kamera açıları gerek müzikler. Gerekse bize hissettirilen duygular gerçekten çok iyi işlenmiş.

Fakat film biraz kafa karıştırıcı. Çünkü hayal mi gerçek mi diye düşündüğüm yerler oldu. Aksine bize bariz bir şekilde hayal olduğunu gösterdikleri yerler de oldu. Kafa karıştıranlardan şöyle bir söz edeyim.

İlki Arthur'un eline silahın geçmesi. İnsan bunu görünce neden diyor. Tamam adam kendini savunsun ama direkt silah vermek garip. Olaydan kısaca bahsedeyim. Arthur sokakta saldırıya uğruyor ve iş arkadaşı(Randell) buna kendini savunması için silah veriyor. Bu kadar basit mi gerçekten? Daha sonra Randell benden silah istedi diye ifade veriyor. İlk dediğim şey "vay şerefsiz herif" idi. Ama sonra bunun da bir hayal olabileceğini düşündüm. Yani aslında Joker o silahı gerçekten de kendi istemiş olabilir. Aksi halde filmin burası epey zayıf kalıyor.

Bir diğer hayal olabileceğini düşündüğüm sahne ise Robert De Niro'nun ölümü. Farketmişsinizdir ki Joker kurduğu her hayalde merkezde. Benmerkezci olduğunu bariz görüyoruz ve bu sahnede de bunu gördük. Öncelikle neden böyle düşündüğümden söz edeyim. Birinci sebep Robert De Niro'nun hiç istifini bozmadan konuşmaya devam etmesi. Yani biri sana katil olduğunu söylüyor ve sen havanı bozmadan ona nutuk çekiyorsun. Üstelik adam bunun hoşuna gittiğini söyleyince yine istifini bozmadan havalı havalı konuşmaya devam ediyorsun. "Beni tanımıyorsun" falan demesi de bunu destekler nitelikte. Ve yine olayın merkezi Joker. Aynı olaydaki bir diğer durum ise Joker'in yaşlı kadını öpmesi. Yine ilgiyi üstüne çeken bir şey. Keza seyircilerin tepkisi de öyle.

Yani filmin bize bakın bu hayal dediği sahneler olduğu gibi açık kapı bıraktığı sahneler de var.

Mesela Joker'i en sonda arkhamda görüyoruz ve bir odada bir psikologla YALNIZ. 6 kişiyi öldürmüş birini nasıl bir psikologla yalnız bırakabilirsin ki. Yanına bir kaç güvenlik veya polis koy. Daha sonra da kadını öldürüyor zaten ve acaba bu da mı hayal diyoruz.

Hatta acaba bütün film hayal mi diye de düşünür oldum. Belki Joker bir yerde kendini ele verdi ve yakalandı ama biz onun hayallerini izlemeye devam ettik.

Bir tane daha hayal olabileceğini düşündüğüm sahneden bahsedeceğim ve bu sahnede de Joker tam merkezde. Joker utuklanıp götürülürken polis arabasına ambulans çarpıyor. Yaralanan Joker'i de arabadan çıkartıyorlar. Daha sonra kendine geliyor ve ayağa kalkıp oradaki insanların ilgi odağı oluyor. Hoş polis arabasına ambulansın çarpması ve içeriden çıkartılması da öyle. Daha sonra herkes ona tezahürat ediyor. Yani sahne Joker merkezin de merkezinde diyor resmen.

Şimdi de filmin bendeki etkisinden bahsetmek istiyorum.

Joker'in Joker olmasını gerçekten çok iyi işlemişler. Hissettiklerini iliklerime kadar hissettim. O kadar ki delice güldüğü bir sahnede gülümsemeye başladım. Bu gülümseme daha sonra delice bir gülümsemeye evrildi. Adamın yaşadıklarını yaşamış gibiydim adeta.

Metroda bir anda patlayan silah sesi hafiften korkutmadı değil. Kaçmaya çalışan adamın çaresizliğini bile anlayabiliyorsunuz.

Sonra arkadaşlarının Arthur'un yanına gelip onu neşelendirmek istemesi ama orada Randell'ı öldürmesini görmek de aynı şekilde bende bir korku ve şok hissi yarattı. Yani makası arka cebine koyduğunda kesin kapıyı çalanı öldürecek dedim ve Randell'ı görünce de buna baya inandım. Adamı öldüreceğini bilmeme rağmen sahne o kadar iyi yapılmış ki heyecanımı hiç kaybetmedim. Makası önce boynuna sonra da gözüne sokup kafasını duvara vura vura yarmasını görünce ne hissedeceğimi bilemedim. Daha sonra cüce arkadaşının çaresizliğini de tamamen hissettim. Başta onu da öldürmesini bekledim. Sonra öldürmeyecek galiba derken yok ya öldürür derken buldum kendimi. Bu sırada adamın yaşadığı duyguları yaşamak da ayrı bir etki yarattı bende. Daha sonra adama çıkabilirsin dediğinde, acaba önünden geçerken mi bir şey yapacak mı diye düşündüm. Ama yaptığı tek şey adam önünden geçerken korkutmak oldu. Adamın boyu yüzünden kapıyı açamamasının çaresizliğini bile iliklerimde hissettim. Arthur'dan yardım istedi ve Arthur da kapıyı açtı. Burada vazgeçip adamı öldüreceğini düşünmüştüm ama yapmadı. Kapıyı açar gibi yapıp kapatması da beni buna ikna etmişti aslında. En sonunda ise bana hep iyi davrandın deyip adamı öpmesi hem Joker'in hem de adamın duygularını yaşattı bana.

Kısacası film duyguları çok iyi işlemiş. Joaquin Phoneix'in oyunculuğuna zaten diyecek bir şey yok. Kelimelerle anlatamam gerçekten. Adam her sahnenin hakkını fazlasıyla vermiş. Bu adama oscar verilmez de kime verilir.

Joaquin Phoneix'in oscara aday olmasını muhtemelen filmi izleyen herkes bekliyor. Keza filmin de oscara aday olmasını bekleyenler vardır ama bu konuda pek emin değilim.

Joaquin Phoneix... Üstat... Kral... Reyiz sen ne güzel bir oyuncusun be.
 
Spoilersız: Joker filmi güzel bir kolaj olmuş ama esinlendiği filmlerin büyüklüğüne ve sanatına hiç ulaşamamış. Toplu olarak bakıldığında yapılan hype'ı karşılamayı bırakın kambur üstü bir film olmuş. Film çok ortada kalmış artık Warner Bros'un müdahaleleri mi bilmiyorum ama filmin bazı kısımları çok zekice bazı kısımları da Bilal'e anlatır gibi. Joaquin Phoneix'in oyunculuğu filmi çok iyi taşıyor yönetmenlikte onu destekler şekilde çok iyi.

Joker ne sempati ne de empati kurulabilecek bir karakter olmuş. Fizyolojik bir şekilde deli olduğu için yapılan şeyleri anlamlı bulamıyorum. Bir delirme filmi olarak zayıflıyor. Toplumun acımasızlığına düşen fizyolojik olarak yaralı bir adamı izliyoruz. Bu da acıma duygusuna oynamış. Galiba var olan bazı olaylar yüzünden yönetmen ve yapımcılar korkmuşlar ve arkasına sığınacak bir mazeret üretmişler. Bense herkesin delirebileceğini anlatan çizgi romanlardaki One Bad Day felsefesini ele alan bir varoluşçu bir Joker filmi bekliyordum.

Bunun dışında filmin bir sürü pozitif yönü var negatif yönü var ama filmin üzerinden biraz daha geçsin kafama biraz daha otursun istiyorum.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık