Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Film İzleme Kulübü (Kapanmıştır)

Tamam mı, devam mı?


  • Kullanılan toplam oy
    53
Filmin konusunu biliyordum ama izlememiştim. Şu an izledim. Gerilim dolu güzel bir film olmuş.

Film imgeler ile, ufak detaylarda saklanmış mesajlar ile doluydu. 1 saat 16 dakikaya bu kadar şeyi sıkıştırabilmek gerçekten büyük başarı. O insanların yaşamını okula gitmeye çalışan bir çocuğun üzerinden iyi yansıtmışlar.

Bir patlama ile film başlıyor. Abbas'ın ders çalışmak için ışık alan bir yer araması, ardından annesinin buna sinirlenip çocuğu ayağından bağlaması, çocuğu verilen önemi gösteriyor. Aynı şekilde Baktay'ın annesi de el kadar çocuğu Baktay'a bırakıp su doldurmaya (!) (Nehirde de yoktu ama neyse) gidiyor. Savaş olan bir yerde, bu kadar imkansızlıklar içinde bakamayacağınız çocuğu neden yaparsınız anlamıyorum.

Neyse konuyu dağıtmayayım. Alfabeyi öğrenen Abbas'ı görüyoruz. Ardından alfabedeki sesleri yeni öğrenen Abbas her ne oluyorsa Baktay'a hava atmak için hikaye okuyor. Okuduğu hikaye İslam çoğunluklu ülkelerinin halkının neden bu halde olduğunu çok iyi açıklıyor. "Adam ceviz ağacının altında oturuyormuş, kafasına ceviz düşmüş. Ardından Allahım iyi ki balkabağı düşmedi diye şükretmiş."
Açıklamaya gerek yok sanırım. Ha, bu arada. Ceviz ağacı böceklerden falan korunmak için sülfür gazı salgılar. Altında oturulmaz, sersemlersin, ayrıca ömrü kısaltır derler ama ne kadar doğru bilemem :oleyo:

Neyse Baktay, okula gitmek için defter falan alması gerektiğine karar veriyor ve yola çıkıyor. Bu arada evde yiyecek patates, ekmek olmadığını yumurtanın da çok az miktarda olduğunu görüyoruz. İnsanlar fakir. Ama Baktay'ın anasının ruju var tabi.

Bu kısımda benim özellikle anlatmama değecek pek bir şey yok. Defteri falan alıyor. Ama kaleme para yetmiyor. Abbas ile okula gidiyor. Öğretmen dediğinin öğretmenlikle alakası yok tabi. Derse geç kalan çocuğu bir saat ayakta bekletiyor, ardından okuldan atıyor. Öğretmendeki saçma egoyu ve eğitimin ne kadar leş olduğunu görüyoruz.

Neyse Baktay kız okuluna yönlendiriliyor. Yolda kendini Taliban olarak adlandıran çocukları görüyor. Esasen Afgan halkının Taliban'dan çok haz etmediğini düşünüyordum. Uçurtma Avcısı okurken böyle bir izlenime kapılmıştım. Ama değilmiş meğer. Çocukların zihniyetinin ne kadar leş olduğunu görüyoruz. Buda'yı kağıt mermiler ile yerle bir ettik ve Amerikan ajanı falan ortamın tarihini anlatıyor. Çocukların bu kadar şeye hakim olması (!) da garip.

Benim buradan çıkardığım sonuç şu: Afgan halkının şu an bu sebepte olmasının tek sebebi Rusya, Amerika, Taliban falan değil. Kendi cahillikleri ve çocukları da bu şekilde yetiştirmeleri, yetiştirmek dediğim doğurup sokağa atmaları aynı zamanda. Bir de Allahım iyi ki bal kabağı düşmedi olayı da var tabi. 14-15 yaşındaki erkek çocuklara makyaj yaptırıp onları yetişkin erkeklere sunan halktan çok bir şey beklemiyorum zaten.

Baktay bunların elinden kaçtıktan sonra bütün film boyunca sadece bir motor gördüğümüz yerde ne alaka ise trafik polisi görüyoruz. Bu sahneyi cidden anlamadım, bir anlamı var mı acaba?

Baktay ardından bir ortaokula/liseye giriyor. Çemberi çok iyi tanımlayan bir hoca var. Ben Türkiye'de okuduğum halde lisede hiçbir hoca bu kadar net tanımlamıyordu, formülü yazıp geçiyordu. İdealist hocaysa demek :oleyo:

Baktay ardından kızların eğitim aldığı binaya giriyor. Kızlar bir binada eğitim alırken erkeklerin sokakta olması çok garip. Baktay yer bulamıyor, en son bir kız, yanımda oturmak istiyorsan defterinden bir sayfa ver, diyor. Fakirliğin ne boyutta olduğunu görüyoruz. Defteri yırtarken çalan soundtrack'i beğendiğimi söylemeden gecemeyeceğim bu arada.

Bir süre sonra Baktay'ın bin tane zorlukla eriştiği derse ilgisi bitiyor tabi. Birbirlerine ruj sürmeye falan başlıyorlar. Hem mağaradaki kızın hem de sınıftaki kızın yanağına da ruj sürdüğünü görüyoruz. Acaba orada yanağa mı ruj sürülüyor, ya da bir anlamı mı var? Belki de sadece çocukça bir oyundur, ben fazla düşünüyorumdur, bilemedim. Hoca sınıfa giren kızı, o kadar sese rağmen anca bir saat sonra farkediyor. Ardından sınıftan kovuyor tabi.

Filmin son sahnesine geliyoruz yavaş yavaş. Baktay'ın eve geç gelen annesi kızının evde olmadığını farkediyor. Çamur içinde olan komşu çocuğu Abbas'ı bulması için gönderiyor ve üstüne bulmadan gelme diye emir veriyor. Bu filmin Fujitora'sı bu kadın :mad:

Taliban veletleri tekrar görünüyor. Kendilerine bakmadan Abbas ve Baktay'a terörist diye hitap ediyorlar ve ardından Abbas'ı oyunda öldürüyorlar. Ardından Baktay'ın peşinden gidiyorlar. Abbas kalkıp şunları söylüyor. "Hemen öl! Eğer ölürsen senin peşini bırakırlar..... Ancak ölürsen özgür olursun!". Malesef ki bu sözler o coğrafya için gerçeği yansıtıyor. Baktay durumu kabullenip ölüyor. Bir patlama daha görünüyor ve film bitiyor.

Kaçırdığım yerler illa ki var. Yumurtanın kırılması, adamın yaptığı gemi, çiftçilerin yüzündeki maske gibi. Benim analizim bu kadar oluyor :oleyo:
Benden de senin kadar uzun yorum yapmamı istemezsin değil mi
 
Bitti.

Bir filmin mesajını anlamanın en iyi yolu filmi yaratanın dediklerine bakmaktır. Filmin yaratıcısıyla yapılan bir röportajdan, mesajı anlamak konusunda önemli bulduğum yerleri çevirdim.

Yönetmen (Hana Makhmalbaf) bir İranlı ve filmi 18 yaşında çekmiş.

Baktay ve yönetmenin birlikte bir resmi:


Röportajdan önemli kısımlar:

Kishore Budha (KB): Filmi izlediğinizde meramınızı istediğiniz gibi anlattığınızı hissettiniz mi?

Hana Makhmalbaf (HM): Bugünkü Afganistanı resmederek, son yılların şiddetinin ülke üzerindeki etkilerini tasvir etmeye çalıştım. Böylece yetişkinler, davranışlarının genç nesli nasıl etkilediğini görebilirdi. Çocuklar gelecekteki yetişkinlerdir. Şiddete alışırlarsa, dünyanın geleceği büyük tehlikede olacaktır. Abbas filmde şöyle diyor: “büyüdüğümde seni öldüreceğim”. Çünkü bir çocuk olarak çok fazla şiddete maruz kalmış, ve şiddet, onun hayatının olağan bir parçası haline gelmiştir.. Bence çocukları eğiten gerçek okul, etraflarındaki yetişkin ebeveynlerin davranışlarıdır. Çocukları onları gözlemler ve kopyalarlar. Örneğin, birkaç yıl önce şehirleri Bamyan'da, tüm zamanların en ağır katliamlarından biri oldu. Birçok erkeğin, eşlerinin ve çouklarının gözü önünde kafaları kesildi.

Buradaki ironi şudur; Afganistan'ı kurtarmak için gelmiş olanlar bile, önce onu tahrip ettiler ve sonra bir diğer kurtarma gurubu gelene ve aynı tahribat tekrarlanana kadar onu inşa edecek zamanı bulamadılar. İlk olarak, Rus komünistleri, sonra Taliban ortaya çıktı ve şimdi Amerikalılar. Biri komünist, diğeri müslüman ve diğeri ateist ya da Hıristiyandı. Fakat hepsinin ortak bir yanı vardı; "şiddet". Ve bu şiddet, bu üç farklı grup tarafından, ülkede yaşayan halkın kültürüne, çocukların oyunlarına kadar çok güçlü bir şekilde enjekte edildi. Bu ülkede yaşayan çocuklar şiddeti, Hollywood'un aksiyon filmleriyle öğrenen Amerikalı çocuklar gibi değil, canlı canlı şahitlik ederek öğrendiler.

KB: Filmi çekmeden önce aklınızda tam bir hikayeye sahip miydiniz ya da film sırasında mı gelişti?

HM: Başlangıçta oldukça şiirsel bir hikaye vardı. Komşunun oğlunu görüp okula gitmeye teşvik olan altı yaşında bir kızın yaptığı bir günlük yolculuk hakkındaydı. Defteri olmaması üzerine, temel kırtasiye malzemelerini satın almak için yumurtaları satıyor ancak kazancı kalem almaya yetmediğinden annesinin rujunu kalem olarak kullanmak üzere alıyor. Okula girmek için yapılması gerekenlerden habersiz olarak her okula gidiyor ama reddediliyor. İlkbaharda çekimin ilk kısmı bittiğinde, düzenleme yaparken filmdeki karakterlerin bir şekilde eksik olduğunu hissettim. Bu yüzden senarist olan anneme geri döndüm ve konu üzerinde tekrar çalışmaya başladık ve en sonunda çekim ve düzenlemenin ikinci kısmı başladı. Aslında, filmde gördüğümüz bir günlük hikaye üç farklı mevsimde çekildi; ilkbahar, yaz ve sonbahar.

KB: Filmdeki karakterler nasıl gelişti?

HM: Kısmen senaryoyu yazarken, kısmen de filmi çekerken gelişti. Mesela, Afganistan'ın Rus işgali sırasında komünist olan, sonra Taliban döneminde bir Molla haline gelen ve şimdi Amerikalılarla çalışan bir adamla tanıştım. Son yirmi yıldır iktidardaki insanlarla her zaman yakın temas halindeymiş. Bu adamı filmde hep insanları öldüren ama her seferinde farklı grupları temsil eden ve farklı bir isimle oynayan bir çocuk oynadı.
Başka bir örnek, kendisine ne olursa olsun, alfabe dersini uygulamaya devam eden çocuktur (Abbas). İşkence görse bile hala alfabeyi uyguluyor ve hiç öğrenmeyecek gibi görünüyor. Çok çalışıyor ama ilerleme işareti yok! Bu ezici deneyimlerinin ötesinde bazı derin anlamlar vardır. Bu sıradan bir deneyim değil. Bu, dünyadaki birçok milletin yaşadığı bir şey. Devamlı öldürülür, işkence ya da tehdit edilir ama asla denemekten vazgeçmez; ama başaramaz da. Bazen hayatta kalabilmek için gerçekten ölmek gerektiğini öğrenmiştir. Filmdeki kıza söylediği son şey: "Öl, eğer ölürsen seni bırakacaklar." Kız, bu oyunda ölmeyi kabul eder, böylece içinde bulunduğu bu şiddetli kısır döngüden kurtulabilir.

KB: Filmde kahraman kim?

HM: Hiç kimse, kız (Baktay) bile değil. Çünkü sonunda amacına ulaşmadı. Hatta geçici olarak ölmeyi kabul etti ve çocukların isteği üzerine Buda heykeli gibi yıkıldı. Başka seçeneği yoktu. Bu filmde benim için hiçbir kahraman yok.

Bu da filmde oynayan kızla (Nikbakht Noruz) bu sene yapılan bir röportaj linki. Kız şu an 18 yaşındaymış ve yönetmen olmak istiyormuş: https://yash.news/en/?p=5100
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 3)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık