İlk kitaba göre bunu okumam daha uzun sürdü. Sayfa sayısının çokluğundan değil fakat Gezgin'in ağaca geldiği bölüme kadarki olan kısımda anlatımın mı yoksa yazımın mı bilmiyorum, hikayeye çekemedi beni. Ağaca gelinen kısıma kadar bunun bir yolculuk ve imkansız bir görev hikayesi olacağını sanıyordum. Daha farklı bir şey anlatmışsın, böylesi daha iyi olmuş. Ağaç kısımlarını zevkle okudum.
Yalnız okurken sinirlendiğim yerler oldu. Niçin hiç betimleme yok?

Gezgin ağaç içerisinde keşfe çıktığı zaman, ağacın yaşını gösteren çizgilerin üzerlerinde yürüdüklerinde ya da ağacın dallarındaki kısımların bile devasa ağaçlar olduğundan bahsedilen kısımlarda oraları kafamda canlandırmayı çok istedim ama bunu vermemişsin.

Özellikle Yağmur Adam'ın nerede olduğunu hiç anlamadım. Ağacın hangi kısmında? O yağmur bulutları nerede? Nerede oturuyor? Bunları canlandıramadığım için cidden okuduğumdan zevk alamadım yahu.
Ğad içinde aynısı geçerli.

Yukarıya doğru genişleyen bir dağa ekipman olmadan nasıl tırmanabilirler? Ya da dışındaki merdivenlerden nasıl olurda çıkabilirler? Benim mi fizik bilgilerim zayıf yoksa bir mantıksızlık mı var? Ya da ben mi anlamadım? Anlamadım.
Gezgin karakterine ısınamadım, bir bağ kuramadım. Tutkusu, hüznü, amacı ve kişiliği bana pek geçmedi.
Bunlar dışında kitapta en sevdiğim şey ağaç sakinlerinin karakterizasyonları ve geçmiş hikayeleriydi.
Genel olarak düşüncelerim bu şekilde. İlk kitaptaki o hayali ortamdan ziyade, kendi evreni içerisinde daha ayakları yere basan bir hikaye yazmışsın. Onu da zaten bir hikaye içinde bahsederek tamamlamışsın. Ben böyle yorumladım yani.
Ek olarak; Saraydaki hesap şehre uymadı, uçlu bucaklı bir çöl gibi sözler beni biraz rahatsız etti. Değişik şeyler denemişsin bu kitapta. Bazıları iyiydi ama bunun gibiler biraz ucuz olmuş bence.
Edit: Ha bir de sonu tatmin etmedi.
