2. dünya savaşında Almanların Blitzkrieg savaş taktiğiyle Sovyetler Birliği’ne karşı başlattığı ve Sovyetler birliğinin işgalini hedefleyen Operation Barbarossa'nın (Barbarossa Operasyonu) başarılı olması için Sovyet limanlarının da abluka altında tutulması gerekiyordu. Sovyetlerin Baltık denizinde bulunan limanlarının abluka altına alınması kolay görünse de; Karadeniz de bulunan limanlarının abluka altına alınması ciddi sorunlar barındırmaktaydı.
1. dünya savaşında almanlar Osmanlı imparatorluğu ile ittifak kurmuş ve denizaltılarını boğazlardan geçirerek burada bir çok operasyona imza atmıştır. Bu operasyonlar sırasında uc-13 (u 25) denizaltısı 29 Kasım 1915 tarihinde karaya oturarak kullanılamaz hale gelmiş; ub-7 denizaltısı 16 Eylül 1916 tarihinde Khersonesos (Kırım) limanı açıklarında Rus uçakları tarafından bombalanarak batırılmış ve ub-46 (u 46) denizaltısı 7 Aralık 1916 tarihinde Trakya’nın Akpınar köyü açıklarında mayına çarparak batmıştır. bu denizaltının enkazı 1993 senesinde yapılan çalışma ile denizden çıkartılarak Çanakkale-Çimenlik kalede bulunan deniz müzesinde sergilenmeye başlamıştır.
Ancak 2. dünya savaşında Türkiye’nin tarafsız olması ve boğazların Montrö antlaşması gereğince Türkiye’nin kontrolü altında olmasından dolayı almanlar gemi veya denizaltılarını boğazlar yoluyla Karadeniz’e geçiremeyecekti. Bunun üzerine alman hükümeti ilk önce Türkiye’ye satmış olduğu Atılay ile saldıray ve henüz inşası bitmemiş Yıldıray denizaltılarını satın almak istemişti, fakat İsmet İnönü başkanlığında ki Türkiye Cumhuriyeti hükumeti bu öneriyi kabul etmemiştir. Ayrıca batıray ismi ile Türk donanmasına katılması gereken bir denizaltı 2.dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle Türk donanmasına verilmeyip alman donanmasına katılmıştır.
Bu sırada yapılmak istenen ablukanın Romen deniz kuvvetlerinin yetersizliğinden dolayı gerçekleşememesi ihtimaline karşı amiral Erich Raeder alman denizaltı veya gemilerinin nasıl Karadeniz’e ulaştırılabileceğiyle ilgili bir çalışma içerisindeydi. Amiral Raeder yaptığı çalışma neticesinde; gemilerin Karadeniz’e ulaşabilmesi için Elbe nehri ve tuna nehrini kullanarak müttefikleri olan Romanya’nın Köstence limanına ulaşabileceğini donanma komutanlığına rapor halinde sundu. Bu rapor incelenerek onaylandıktan sonra amiral Karadeniz’e gönderilecek denizaltıları o sırada kuzey Denizi’nde konuşlanan ve birçok müttefik gemisini batırmış olan Type 2-b sınıfı denizaltılarından seçmeye karar verdi. Bu amaçla 6 adet denizaltı (u-9, u-18, u-19, u-20, u-23 ve u-24) seçilmiştir. Raeder bu nakliye işleminin dört aylık bir süre içinde gerçekleşeceğini öngörmekteydi. Bu denizaltıların nakliye işlemleri üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Denizaltılar ilk olarak Almanya’nın kuzeyindeki liman şehri Kiel’de parçalara ayrılarak Hamburg’a sevk edilmiş, daha sonra Hamburg’dan Dresden’e ulaştırılmış; Dresden üzerinden Kaiser-Wilhelm kanalı ve Elbe nehri üzerinden geçirilmiştir. Burada karaya çıkartılan gemiler Ingolstadt'a otoyol kullanarak taşınmış ve tuna nehri üzerinden Romanya’nın Galati tersanelerine götürülen denizaltılar burada birleştirilerek Köstence’ye sevk edilerek Karadeniz’e indirilmiştir. 1942 sonu ve 1943 başında tüm denizaltılar bu şekilde nakledildi ve Helmut Rosenbaum komutasında 30. denizaltı filotillası (30. unterseebootflottille) ismini alarak Karadeniz’de operasyonlara başladı. Almanlar bu yöntemle 10 adet s-boat (schnellboote) ve 23 adet r-boat'u (räumboote) Tuna üzerinden taşıdılar. Ayrıca Ukrayna’nın Mykolaiv şehrinin işgalinden sonra bu şehirde bulunan Nikolayev tersanelerinde silahlı mavnalar ve yük gemileri (kriegstransporter) inşa ettiler.
Göreve başlayan denizaltılar Karadeniz savaşında 27 Ekim 1942'den 25 Ağustos 1944'e kadar Sovyet donanmasına karşı 56 operasyon gerçekleştirmiş ve toplam 45.426 grostonluk gemi batırmıştır.
Denizaltıların Karadeniz’de göreve başladığı dönemde alman ordusu Sivastopol’ü ele geçirmiş ve bu şehirde konuşlu bulunan Rus donanması Poti limanına kaçmıştır. Rus Karadeniz filosunun elinde 1 muharebe gemisi, 6 destroyer, 29 denizaltı, 47 torpido gemisi ve birçok gemiden oluşan bir güç bulunmaktaydı. Ancak Rus Karadeniz filosunun sayıca üstünlüğüne karşın bu filo 1941 ile 1944 yılları arasında Karadeniz’e 20.000 mayın döşeyen alman ordusuna karşı varlık gösterememiştir. Ayrıca almanlar bu tarihler arasında bombardıman uçakları ve mayınlar sayesinde 6 adet Rus denizaltısını batırmıştır. Almanların doğu cephesinde başarısız olarak geri çekilmeye başlaması üzerine donanmanın Karadeniz’de ki üstünlüğü de yavaş yavaş sona ermeye başlamıştır. Rusların kırım yarımadasını kuşatarak hızlı şekilde ilerlemesi üzerine 27 nisan 1944 tarihinde Sivastopol' da bulunan birlikler gemilerle Romanya’ya tahliye edilmeye başlanmıştır. Bu tahliye sırasında 25 gemiden oluşan konvoya Ruslar tarafından 28 kez (14 uçak bombardımanı, 12 denizaltı saldırısı ve 4 torpido gemi saldırısı) saldırı düzenlenmiş ve çok sayıda gemi batırılmıştır. Kırımda mahsur kalan alman kuvvetlerinin geri kalanı ise 9 mayıs 1944 tarihinde teslim olmuştur.
Sovyet hava kuvvetleri 20 Ağustos 1944 tarihinde Almanların Karadeniz’deki ana üssüne karşı büyük bir hava saldırısı düzenlemiş ve limanda bulunan alman u-9 denizaltısı ve Rumen torpido botu Naluca gibi bir dizi hedefi batırmıştır. Ayrıca u-18 ve u-24 denizaltıları da bombardıman sırasında hasar almıştır. Bu iki denizaltı 25 Ağustos tarihinde Köstence’nin güneyine geçerek kendilerini batırmıştır. Rus ordusu hızlı ilerlemesini devam ettirerek 24 ağustos 1944 tarihinde Shrebiani şehrini ele geçirmiş ve Köstence limanında bulunan alman savaş ve destek gemilerinin sıkışmasına sebep olmuştur. Bunun üzerine almanlar 25 Ağustos 1944 tarihinde Braila limanı üzerinden tuna yoluyla gemilerini kendi topraklarına kaçırmaya çalışmıştır. Aynı tarihte Romanya taraf değiştirmiş ve müttefiklere katılarak Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Bu olaya rağmen yoluna devam eden gemiler ise Yugoslav partizanların Prahovo şehrini ele geçirerek yolu kapatması üzerine almanlar Somovit ile Prahovo arasında gemilerini batırarak veya karaya oturtarak terk etmiş ve teslim olmuştur. Bu dönemde Türkiye tarafsızlığını korumuş ve Montrö anlaşmasına sadık kalmış; dolayısıyla alman gemilerinin boğazdan geçişine izin vermemiştir. Bu cihetle; Karadeniz’de sıkışan alman gemileri kendilerini batırmak ile Sovyetlere teslim etmek arasında bir tercih yapmak zorunda kalmıştır. 26 Ağustos tarihinde alman donanma yetkilileri savaşta tarafsızlığını ilan eden Bulgaristan yetkilileri ile görüşmelere başlamış ve teslim şartlarını görüşmüşlerdir. bu görüşme neticesinde Bulgarlar tüm gemi mürettebatının silahsızlandırılarak demiryolu ile ülkelerinden geçişine izin vermiştir. Diğer yandan Karadeniz’de mahsur kalan diğer gemiler ise mürettebatı tarafından Rusların eline geçmemesi için batırılmıştır.
Bu dönemde tuna yoluyla getirilen denizaltılardan geriye kalan 3 tanesini alman hükümeti Türkiye’ye satmayı teklif etmiş. Ancak Türkiye bu teklifi de reddetmiştir. hükümetin bu öneriyi reddetmesi Türkiye’nin 1. dünya savaşında Almanlardan satın aldığını iddia ettiği Goeben ve Breslau gemileri yüzünden savaşa girmesi olayının tekrarlanmaması ve Türk yetkililerin başka bir macera istemediğinin bir göstergesi olarak görülebilir. Bu olaylar ışığında 1944 yazı sonunda amiral Karl Dönitz denizaltıların Sovyetler ‘in eline geçmeden Karadeniz’den çıkışlarının mümkün olmadığını görmüş. Bunun üzerine üç denizaltının komutanlarına Türk karasuların da kendilerini batırmalarını ve mürettebatın fark edilmeden o tarihte alman işgalinde bulunan Yunanistan üzerinden Almanya’ya geçirmeye çalışmalarını emretti.
Donanmadan gelen emir üzerine, bu üç denizaltı Türkiye’nin 40 mil kuzeyinde, 9 eylül sabaha karşı bir araya gelmiş ve seçtikleri 3 mevkide ertesi akşam denizaltılarını batırıp karaya çıkma konusunda mutabakata varmışlardır. Buna göre u23 denizaltısı Ağva açıklarında, u20 denizaltısı Karasu açıklarında ve u19 denizaltısı ise Zonguldak açıklarında kendilerini batıracaktı. Komutanlar kararlaştırılan yerlerde ve verilen emre uygun olarak denizaltılarını batırdı ve mürettebatlarıyla birlikte botlarla Türk sahiline ulaştılar. Ancak bu mürettebat ve komutanlar Türk yetkililer tarafından belli bir süre sonra peyderpey yakalandı ve 1945 yılı sonuna kadar Beyşehir’de özel bir kampta tutuldular.
Bu denizaltılardan birisi olan u-20'ye ait batık, 1994 yılında Türk Deniz Kuvvetleri’nce, Karasu civarında yapılan bir tatbikat sırasında Sakarya nehrinin Karadeniz’e döküldüğü noktanın yaklaşık 40 mil açığında tespit edildi ve görüntülendi.

1. dünya savaşında almanlar Osmanlı imparatorluğu ile ittifak kurmuş ve denizaltılarını boğazlardan geçirerek burada bir çok operasyona imza atmıştır. Bu operasyonlar sırasında uc-13 (u 25) denizaltısı 29 Kasım 1915 tarihinde karaya oturarak kullanılamaz hale gelmiş; ub-7 denizaltısı 16 Eylül 1916 tarihinde Khersonesos (Kırım) limanı açıklarında Rus uçakları tarafından bombalanarak batırılmış ve ub-46 (u 46) denizaltısı 7 Aralık 1916 tarihinde Trakya’nın Akpınar köyü açıklarında mayına çarparak batmıştır. bu denizaltının enkazı 1993 senesinde yapılan çalışma ile denizden çıkartılarak Çanakkale-Çimenlik kalede bulunan deniz müzesinde sergilenmeye başlamıştır.

Ancak 2. dünya savaşında Türkiye’nin tarafsız olması ve boğazların Montrö antlaşması gereğince Türkiye’nin kontrolü altında olmasından dolayı almanlar gemi veya denizaltılarını boğazlar yoluyla Karadeniz’e geçiremeyecekti. Bunun üzerine alman hükümeti ilk önce Türkiye’ye satmış olduğu Atılay ile saldıray ve henüz inşası bitmemiş Yıldıray denizaltılarını satın almak istemişti, fakat İsmet İnönü başkanlığında ki Türkiye Cumhuriyeti hükumeti bu öneriyi kabul etmemiştir. Ayrıca batıray ismi ile Türk donanmasına katılması gereken bir denizaltı 2.dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle Türk donanmasına verilmeyip alman donanmasına katılmıştır.
Bu sırada yapılmak istenen ablukanın Romen deniz kuvvetlerinin yetersizliğinden dolayı gerçekleşememesi ihtimaline karşı amiral Erich Raeder alman denizaltı veya gemilerinin nasıl Karadeniz’e ulaştırılabileceğiyle ilgili bir çalışma içerisindeydi. Amiral Raeder yaptığı çalışma neticesinde; gemilerin Karadeniz’e ulaşabilmesi için Elbe nehri ve tuna nehrini kullanarak müttefikleri olan Romanya’nın Köstence limanına ulaşabileceğini donanma komutanlığına rapor halinde sundu. Bu rapor incelenerek onaylandıktan sonra amiral Karadeniz’e gönderilecek denizaltıları o sırada kuzey Denizi’nde konuşlanan ve birçok müttefik gemisini batırmış olan Type 2-b sınıfı denizaltılarından seçmeye karar verdi. Bu amaçla 6 adet denizaltı (u-9, u-18, u-19, u-20, u-23 ve u-24) seçilmiştir. Raeder bu nakliye işleminin dört aylık bir süre içinde gerçekleşeceğini öngörmekteydi. Bu denizaltıların nakliye işlemleri üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Denizaltılar ilk olarak Almanya’nın kuzeyindeki liman şehri Kiel’de parçalara ayrılarak Hamburg’a sevk edilmiş, daha sonra Hamburg’dan Dresden’e ulaştırılmış; Dresden üzerinden Kaiser-Wilhelm kanalı ve Elbe nehri üzerinden geçirilmiştir. Burada karaya çıkartılan gemiler Ingolstadt'a otoyol kullanarak taşınmış ve tuna nehri üzerinden Romanya’nın Galati tersanelerine götürülen denizaltılar burada birleştirilerek Köstence’ye sevk edilerek Karadeniz’e indirilmiştir. 1942 sonu ve 1943 başında tüm denizaltılar bu şekilde nakledildi ve Helmut Rosenbaum komutasında 30. denizaltı filotillası (30. unterseebootflottille) ismini alarak Karadeniz’de operasyonlara başladı. Almanlar bu yöntemle 10 adet s-boat (schnellboote) ve 23 adet r-boat'u (räumboote) Tuna üzerinden taşıdılar. Ayrıca Ukrayna’nın Mykolaiv şehrinin işgalinden sonra bu şehirde bulunan Nikolayev tersanelerinde silahlı mavnalar ve yük gemileri (kriegstransporter) inşa ettiler.


Göreve başlayan denizaltılar Karadeniz savaşında 27 Ekim 1942'den 25 Ağustos 1944'e kadar Sovyet donanmasına karşı 56 operasyon gerçekleştirmiş ve toplam 45.426 grostonluk gemi batırmıştır.
Denizaltıların Karadeniz’de göreve başladığı dönemde alman ordusu Sivastopol’ü ele geçirmiş ve bu şehirde konuşlu bulunan Rus donanması Poti limanına kaçmıştır. Rus Karadeniz filosunun elinde 1 muharebe gemisi, 6 destroyer, 29 denizaltı, 47 torpido gemisi ve birçok gemiden oluşan bir güç bulunmaktaydı. Ancak Rus Karadeniz filosunun sayıca üstünlüğüne karşın bu filo 1941 ile 1944 yılları arasında Karadeniz’e 20.000 mayın döşeyen alman ordusuna karşı varlık gösterememiştir. Ayrıca almanlar bu tarihler arasında bombardıman uçakları ve mayınlar sayesinde 6 adet Rus denizaltısını batırmıştır. Almanların doğu cephesinde başarısız olarak geri çekilmeye başlaması üzerine donanmanın Karadeniz’de ki üstünlüğü de yavaş yavaş sona ermeye başlamıştır. Rusların kırım yarımadasını kuşatarak hızlı şekilde ilerlemesi üzerine 27 nisan 1944 tarihinde Sivastopol' da bulunan birlikler gemilerle Romanya’ya tahliye edilmeye başlanmıştır. Bu tahliye sırasında 25 gemiden oluşan konvoya Ruslar tarafından 28 kez (14 uçak bombardımanı, 12 denizaltı saldırısı ve 4 torpido gemi saldırısı) saldırı düzenlenmiş ve çok sayıda gemi batırılmıştır. Kırımda mahsur kalan alman kuvvetlerinin geri kalanı ise 9 mayıs 1944 tarihinde teslim olmuştur.
Sovyet hava kuvvetleri 20 Ağustos 1944 tarihinde Almanların Karadeniz’deki ana üssüne karşı büyük bir hava saldırısı düzenlemiş ve limanda bulunan alman u-9 denizaltısı ve Rumen torpido botu Naluca gibi bir dizi hedefi batırmıştır. Ayrıca u-18 ve u-24 denizaltıları da bombardıman sırasında hasar almıştır. Bu iki denizaltı 25 Ağustos tarihinde Köstence’nin güneyine geçerek kendilerini batırmıştır. Rus ordusu hızlı ilerlemesini devam ettirerek 24 ağustos 1944 tarihinde Shrebiani şehrini ele geçirmiş ve Köstence limanında bulunan alman savaş ve destek gemilerinin sıkışmasına sebep olmuştur. Bunun üzerine almanlar 25 Ağustos 1944 tarihinde Braila limanı üzerinden tuna yoluyla gemilerini kendi topraklarına kaçırmaya çalışmıştır. Aynı tarihte Romanya taraf değiştirmiş ve müttefiklere katılarak Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Bu olaya rağmen yoluna devam eden gemiler ise Yugoslav partizanların Prahovo şehrini ele geçirerek yolu kapatması üzerine almanlar Somovit ile Prahovo arasında gemilerini batırarak veya karaya oturtarak terk etmiş ve teslim olmuştur. Bu dönemde Türkiye tarafsızlığını korumuş ve Montrö anlaşmasına sadık kalmış; dolayısıyla alman gemilerinin boğazdan geçişine izin vermemiştir. Bu cihetle; Karadeniz’de sıkışan alman gemileri kendilerini batırmak ile Sovyetlere teslim etmek arasında bir tercih yapmak zorunda kalmıştır. 26 Ağustos tarihinde alman donanma yetkilileri savaşta tarafsızlığını ilan eden Bulgaristan yetkilileri ile görüşmelere başlamış ve teslim şartlarını görüşmüşlerdir. bu görüşme neticesinde Bulgarlar tüm gemi mürettebatının silahsızlandırılarak demiryolu ile ülkelerinden geçişine izin vermiştir. Diğer yandan Karadeniz’de mahsur kalan diğer gemiler ise mürettebatı tarafından Rusların eline geçmemesi için batırılmıştır.
Bu dönemde tuna yoluyla getirilen denizaltılardan geriye kalan 3 tanesini alman hükümeti Türkiye’ye satmayı teklif etmiş. Ancak Türkiye bu teklifi de reddetmiştir. hükümetin bu öneriyi reddetmesi Türkiye’nin 1. dünya savaşında Almanlardan satın aldığını iddia ettiği Goeben ve Breslau gemileri yüzünden savaşa girmesi olayının tekrarlanmaması ve Türk yetkililerin başka bir macera istemediğinin bir göstergesi olarak görülebilir. Bu olaylar ışığında 1944 yazı sonunda amiral Karl Dönitz denizaltıların Sovyetler ‘in eline geçmeden Karadeniz’den çıkışlarının mümkün olmadığını görmüş. Bunun üzerine üç denizaltının komutanlarına Türk karasuların da kendilerini batırmalarını ve mürettebatın fark edilmeden o tarihte alman işgalinde bulunan Yunanistan üzerinden Almanya’ya geçirmeye çalışmalarını emretti.
Donanmadan gelen emir üzerine, bu üç denizaltı Türkiye’nin 40 mil kuzeyinde, 9 eylül sabaha karşı bir araya gelmiş ve seçtikleri 3 mevkide ertesi akşam denizaltılarını batırıp karaya çıkma konusunda mutabakata varmışlardır. Buna göre u23 denizaltısı Ağva açıklarında, u20 denizaltısı Karasu açıklarında ve u19 denizaltısı ise Zonguldak açıklarında kendilerini batıracaktı. Komutanlar kararlaştırılan yerlerde ve verilen emre uygun olarak denizaltılarını batırdı ve mürettebatlarıyla birlikte botlarla Türk sahiline ulaştılar. Ancak bu mürettebat ve komutanlar Türk yetkililer tarafından belli bir süre sonra peyderpey yakalandı ve 1945 yılı sonuna kadar Beyşehir’de özel bir kampta tutuldular.
Bu denizaltılardan birisi olan u-20'ye ait batık, 1994 yılında Türk Deniz Kuvvetleri’nce, Karasu civarında yapılan bir tatbikat sırasında Sakarya nehrinin Karadeniz’e döküldüğü noktanın yaklaşık 40 mil açığında tespit edildi ve görüntülendi.

Son düzenleme: