Son zamanlarda Ender Lilies kadar bana kendimi amele gibi hissettiren bir oyun oynamamıştım. Adamlar bir harita yapmış sadece dikdörtgenden ibaret. İçinde bulunduğun bölgeye sana dair bir işaret koyuyor ama o işaret sen ilerleyince hareket etmiyor. Yani nereye gittiğini anlamıyorsun. Dolayısıyla aynı yerleri tekrar tekrar ve doğmuş mal yaratıklarla dövüşerek geçiriyorsun. Level sistemi yapmışlar sanırım sınır da yüzdü. Fakat sorun şu ki bu leveli organik bir şekilde yapmıyorsun. Kaybolup durup ahmak düşmanlarla dövüşe dövüşe levelin artış gösteriyor resmen.
Yine de müzikleri ve atmosferi güzel olduğu için bir yere kadar dayandım. En son iç kale bölümüne geldiğimde paso uçan ve kalkanlı düşmanlar gelmeye başladı. Her birini arkasına geçip vurman lazım. Oynarken öyle yorgunluk hissettim ki beni 2005'e falan götürdü. Blader bir çarım vardı sro'da. Normal yaratıklarla boss keser gibi vs atardım. Burada da aynı duyguyu yaşattı bana lanet.
Bu tarz oyunlarda bazen bir şeyi almadan önce üzerine kapılar kilitlenir düşmanlarla dövüşürsün sonra kapılar açılır. Fakat harita boktan olsa bile oraya tekrar gitsen bile hatta yaratıklar orada olsa bile üzerine kapılar kilitlemez. Hayatımda ilk defa böyle bir şey gördüm ve yirmi saat oynadığım oyunu yapacağınız işi diye sövüp sildim.
Şimdi islets oynuyorum metroidvania gibi metroidvania. Taş gibi oyun. Bitsin bi daha oynarım. Bunun gibi sırf oyuncunun oyunda kalma süresini uzatmak için boş boş işlere koşturan oyunları görünce insan daha fazla anlıyor Ori ve Hollow knight gibi oyunların kıymetini.