Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[Tartışma] One Piece Rpg

  • Konbuyu başlatan Roronoa Zoro
  • Başlangıç tarihi

4 Deniz mi Grand Line mi?


  • Kullanılan toplam oy
    70
  • Anket kapatılmış .
Özellikle ilk rol oyunu tecrübesini yaşayacak arkadaşlara yardımcı olmak için tavsiyelerimi yazdığım bir rehber hazırladım:

Daha önce RPG (Rol Yapma Oyunu) oynamamış üyelerimize öncelikle “Rehberler” kısmında bulunan bilgilendirici mesajı ve yöneticiler tarafından yazılmış olan örnek rol oyunlarını okumalarını tavsiye ediyoruz. İyi bir rol oyunu yazarı olmak için, öncelikle iyi bir rol oyunu okuyucusu olmalısınız.

Puanlama Sistemi: Yazmış olduğunuz rol oyunları 100 puan üzerinden değerlendirilecektir. Puanlama kriterleri aşağıda görüldüğü gibidir:
Betimleme – 30 Puan
Kurgu – 25 Puan
Akıcılık – 25 Puan
İmla Kuralları – 10 Puan
Sayfa Düzeni – 5 Puan
Renklendirme – 5 Puan

  • A) Betimleme :
Rol oyunu puanlama kriterleri arasında en büyük önemi taşıyan bölüm betimlemedir. İyi bir kurgu, ne kadar düzgün bir dille ve akıcı yazılmış olursa olsun gerekli tasvirlere sahip olmadığı sürece yüksek bir puan alamayacaktır.
RPG oyunlarında hayali bir evren oluşturmaya çalıştırdığımız düşünüldüğünde, bu evreni kusursuz bir şekilde yansıtmak için betimleme sanatına başvurmak durumundayız. İyi betimlemeler yapabilmek için, her şeyden önce iyi bir gözlemci ve sıkı bir kitap okuyucusu olmanız gerekmektedir.
Betimleme konusunda yapılan en büyük hatalardan birisi; anlamsız, sıkıcı ve gereksiz tasvirlere yer vermektir. İyi betimleme, uzun betimleme anlamına gelmez. Bazen tüm sahneyi betimlemek için tek bir cümle yeterliyken, bazen bir paragraf boyunca tasvirde bulunmanız gerekebilir. Bu hususta kaleminizin gücüne güvenmediğiniz sürece betimlemeleri uzatmanızı önermiyoruz çünkü uzun betimlemeler çoğunlukla akıcılığa balta vuruyor ve kurguyu zenginleştirmekten ziyade çökertiyor. Betimleme puanınız yüksek olsun diye uğraşırken, akıcılık ve kurgu kriterlerinden sınıfta kalırsanız yaptığınız tasvirler hiçbir işe yaramaz.
  • B) Kurgu :
İyi bir kurgu, rol oyununun temelidir. Diğer tüm kriterler kurgu etrafında şekillenir ve hayat bulur. Yazacağınız rol oyunu güçlü bir kurguya sahip olursa, bu diğer eksiklikleri gölgede bırakabilir. Aynı şekilde çok iyi betimlemelere sahip, akıcı bir rol oyunu; kuvvetli bir kurgudan yoksun olduğu sürece anlam ifade etmeyecektir. Bu yüzden yazacağınız rol oyunu ile ilgili en çok düşünmenizi önerdiğimiz kısım kurgudur.
Fazla eylem ve hareket içeren her yazı iyi kurgulanmamıştır. Karakterinizin iç dünyasını anlattığınız bir rol oyunu doğru kurgulandığı sürece, aksiyon içeren rol oyunlarından asla geri kalmayacaktır. Hatta şansınıza benim gibi yazılarda psikolojik unsurlardan hoşlanan bir yönetici gelirse, yazdığınız oyuna kıyak bile geçebilir.
  • C) Akıcılık :
Yeni başlayan rol oyuncularının en çok sıkıntı çektikleri nokta şüphesiz akıcılıktır. Bir yandan güzel bir kurgu oluştururken ve bunu güçlü betimlemelerle resmederken, bir yandan da yazının akıcılığını kaybetmemesi için üst düzey bir dil hakimiyeti gereklidir. Rol oyunlarında akıcılık sorunu ancak çok fazla rol oyunu yazarak aşılabilir.
  • D) İmla Kuralları :
Bizim gibi kendi konuştuğu, yazdığı dilden bir haber yaşayan toplumun büyük sıkıntılar çektiği bir noktada imla kurallarıdır. İyi okuyucular ve yazarlar bile dikkatsizlik ve ya bilgisizlik sonucu bu kriterden puan kaybedebilirler. Bunun önüne geçmek için özellikle “doğru bilinen yanlış yazımlar” ve noktalama işaretlerinin kullanımı hakkında yazılar okumanızı öneririm.
  • E) Sayfa Düzeni :
Rol oyunu puanlamasının son iki kriteri diğer kriterlerden farklı olarak içerikten bağımsızdır ve tamamen şekil ile alakalıdır. Çok kötü bir rol oyunu bu kriterlerden tam puan alabileceği gibi, çok iyi bir rol oyunu da sıfır puan alabilir.
Sayfa düzeni konusunda en çok dikkat edilmesi gereken hususlar paragrafları doğru yerlerde ayırmak ve rol oyununu okumayı kolaylaştıracak şekle sokmaktır. Bu iki hususta problem olmadığı sürece tam puan alacaksınızdır.
  • F) Renklendirme :
Rol oyunu puanlamasının şekle bağlı diğer bir kriteridir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden birisi her karakterin, tek bir renkle konuşabileceğidir. Örneğin bir karakter önce beyaz renklendirmeyle, iki satır aradan sonra mavi renklendirme ile konuşamaz. Renklendirme de verilecek puan okumayı zorlaştırmayacak uyumlu renklerin ve karakterlerin özelliklerini yansıtan renklerin kullanımına bakılarak verilecektir.
İyi rol oyunları dilerim!
 

Roronoa Zoro

Rp'nin devamı..
Yüzünde ki ifadeden anlamıştı Simon durumun vehametini ancak onda, bir babanın oğluna olan hislerini anlayacak hassasiyet yoktu. Bu durum onun için fazlasıyla anlamsızdı ama başkalarının duygularına saygı duymayacak biri değildi. Özellikle iş konusunda ne yapması gerektiğini gerçekten iyi biliyordu.

İki eli açık şekilde omuzlarına doğru kaldırarak;

"Madem öyle" dedi.

Ve parmağını şıklattıktan sonra dışarıya doğru devam etti, çakıl taşlarının çıkardığı sesin eşliğinde. Aynı anda adamları çantayı kapattıktan sonra Gemici Mann'ın, Simon'a eşlik edebilmesi için Mann'ın dışarıya hareket etmesini bekliyorlardı. Bu tür ikili görüşmelerde tarafların rahat olması için uzakta beklemeleri talimatı almıştı yakın korumaları, Simon'dan. Aynı zamanda Mann biraz buruk şekilde ilerlemeye başladı. Oğlunun duyamayacağı bir mesafeye kadar Simon ile yürüyecekti ki, içeriden ufak bir gürültü gelmişti. Atölyeden geliyordu, birşeyler düşmüş olmalıydı. Sesleri duyunca arkasına döndü Simon. Ve araya girdi Mann;

-Aldırış edecek bir şey yok. Biraz sakardır, bazen ortalığı yıkar böyle.

Gülerek döndü Simon ve;

-Gerçekten bir aile sahibi olmak nedir bilmiyorum. Açıkçası bir anlam veremiyorum ama o çocuktan hoşlandığımı söylemeliyim. Bende gençliğimde onun gibi deli doluydum. Hahaha!

Dedi ve devam ettiler konuşacakları yere kadar. Çok geçmeden duraksadı Mann. Sanırım burası konuşmak için uygun bir yerdi. Ve söze girdi;

-İlaç için verdiğim zahmetten dolayı özür dilerim. Gerçekten oğluma birşeyler bırakamadan öleceğimi düşünüyordum. Doktorların, bu denizde beni iyileştirecek birinin olmadığını söyledikleri günden beri içim içimi yiyordu. Belki vardı ama bedenimin öyle bir yolculuğu kaldırabileceğini sanmıyorum.

Derken araya girdi Simon,

-Hey ihtiyar! Bu kadar içerlemenin iyi olmadığını düşünüyorum. Özverili bir şekilde bizden istediğini getirdik. Sende anlaşmaya uyup bizim istediğimiz on gemiyi, özverili bir şekilde bitirmelisin! Aksi taktirde bu nazik ve anlayışlı mizacımı kaybedebilirim. Ve eğer öyle olursa işler hiç istemediğimiz bir hal alabilir.

Durumun farkındaydı Mann. Kendini biraz daha toplayarak doğruldu ve devam etti;

-Bunun farkındayım. El sıkıştığımız günden beri farkındayım. Rehavete kapılmak huyum değildir ama bu durum çok farklı.

Devam etti Mann, daha kararlı bir şekilde,

-Anlaştığımız gibi o, on gemiyi bitireceğim. Şu sıra zaten bir tanesine başlamış bulunmaktayım.

Simon'a saçma gelmişti bu durum. Çünkü anlaştıkları gün herhangi bir geminin planını ona vermemişti veya sözlü olarak betimlememişti. Araya girerek;

-Sana projeleri verdiğimi hatırlamıyorum. Nasıl başlamış olabilirsin!?

Diyerek çıkıştı.

Hafif bir gülümse belirdi Mann'ın yüzünde, sanırım buruk halini atlatmıştı.

-Gemici Mann olduğumu unutuyorsunuz sanırım! Bir gemi dışarıdan ne kadar farklı gözükürse gözüksün, bazı aksanları her zaman aynıdır! Tabi bunu bir tüccarın anlaması oldukça güç.

Dedi coşkulu bir edayla.

Mann'ın kendine gelmesine hoşnut olan Simon, gülümseyerek veda etmeden önce ki son sözlerini söyleyecekti.

-Hahaha! İşte bu harika. Hahaha!

Derken korumalarına eliyle işaretler vererek yanına gelmeleri talimatı verdi Simon. Bir eliyle ilaç olan çantayı uzattı Mann'a ve ekledi;

-Bu elimde tuttuğum çanta demek oğlun içindi. Ona birşeyler verebilmek için biraz daha yaşamaya karar verdin. Gerçekten anlam veremiyorum. Hahaha!

İlaç olan deri çantayı aldıktan sonra Mann, Simon'ın diğer korumasından istediği çantaya dikkat kesilecekti.

-Bu elimde tuttuğum çanta ise sözleştiğimiz gibi, senden istediğimiz on adet geminin projelerini içeriyor. Alıcıların özel olarak istediği tasarım ve temaları içeriyor. Gerisi zaten bir gemicinin işi.

Bir an duraksadıktan sonra,

-Ah! Az kalsın unutuyordum içine bir miktarda para bırakıyorum. Sağlığın kötüye giderse kullanman ve tabi ki yeme ve içmene dikkat etmen için. İşimin aksamasından nefret ederim!

Dedi ve arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Korumaları ise Simon'un peşine takılıp tersaneden ayrılmaya koyuldular.

Ancak bu durum anlaşmada yoktu. Biraz şaşırmıştı Mann. Sebebini merak ediyordu ve soracaktı,

"Böyle birşey anlaşmamızda yoktu. Bunu yapmak zorunda değilsin. Bu da ne demek oluyor!?" dedi sızlanarak Mann.

Bir müddet sonra duracaktı Simon ve bir kaç şey söylemek için sadece başını yana çevirecekti. O sırada atölyeden çıkan, don atlet sırılsıklam olan veledi görecekti. Yüzünü bir gülümseme alacak, içten içe onunda duymasına istercesine aldırış etmeden son sözlerini söyleyecekti;

-Eğer o on adet gemiyi alamazsam, sana bıraktığım bir miktar para kaybedeceğim şeyler yanında bir hiç! Karanlık bir el olmak nedir biliyor musun? İş yaptığım insanlar işe yaramayan bir ele ne yapar biliyor musun? Tabi ki bunu bir gemi marangozunun anlaması oldukça güç! Hahaha!

Dedi ve ayrıldı tersaneden, Tüccar Simon.
"Ne dedin sen?" diye çıkıştı düşünemeden. Sesi çok yüksek çıkmamıştı, tekrar bağırmak istedi çok sinirlenmişti. Babasını nasıl böyle bozabilirdi bu adam? Sinirini bastırmak için, sağ başparmadığını sol başparmağı ile işeret parmağı arasına alıp , beynine giden kanı parmağına almak için sıktı. Biraz sakinleşip babasının yanına gidecekti, sinirli bir şekilde giderse sadece soruna neden olurdu. Güçlü değildi, dövülmeyi hiç öğrenmemişti, hiçte öğrenecek gibi değildi zaten. Babası ona temelleri öğretmek istemişti, ama babasının bu sinirle devam edersen çok dayak yersin lafından sonra duvara kafa atıp ayrılmıştı evden, saatler sonra gelince bir daha da konusu açılmamıştı.

Islak kıyafetleri yüzünden üşümeye başlamıştı Nave, uzakta yıldırımlar düşerken, soğuk hava gittikçe daha da etkisini gösteriyor gibiydi. Uzakta bir güneş batıyor olmalıydı, çünkü normalde hep karanlık olan ada daha da kararıyordu, ya da bulutlar mı kalınlaşıyordu. Kar mı yağacaktı acaba? Yoksa bu lanet yağmur bu toprakları dövmeye devam mı edecekti. Bu ağaçlar sonsuza kadar büyüyecek miydi? Yoksa Mir güneşi gösterecek miydi onlara? Hiç güneş görmemişti, muhtemelen hiç te görmeyecekti. Neden bu kadar görmek istiyordu bilmiyordu aslında, duyduğu kadar Güneş yakar ve terletirmiş, hoş şeyler değil. Ama ay.. Ayı kesinlikle görmek isterdi.

Gecenin gözü, muhteşem güzellik. Ayı da hiç görmemişti, ama güneşten daha çok merak ediyordu. Bir gün görebilmeyi umdu. Adamlar uzaklaşınca babasına elindeki çantaların ve ilaçların ne olduğunu soracaktı, ama önce içeri girmeyi teklif edecekti...
 

Roronoa Zoro

Pazar günü siteyi açıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Siteye göz gezdirmek isteyenler buyursun, üye olabilirsiniz şimdilik üyelikler kabul edilmeyecek. Karakter isminizle üye olmayı unutmayın.
www.oprpg.forumdizini.com
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık