"Kayıp Yüz Yıl" hikayesini yazalı 3 yıl olmuş. Bunu yazdığımda çok hoşuma gitmişti ve devamı ile ilgili birçok fikrim vardı. Ancak o zamanlar bir kenara not etme gereği duymamıştım çünkü kısa süre içinde devamını yazarım diye düşünmüştüm. Sonra hayat başka şeyler getirdi, oturup aklımdakileri yazamadım. Aradan zaman geçtikçe de böyle bir şey yazdığımı bile unuttum. Geçen gün yazım kuralları ile ilgili bir konuda "yüz yıl" kelimesinin ayrı yazılacağı konusu geçince aklıma bu yazdığım hikaye geldi. (Bu arada bu konuyu açarken ben de yanlış yazmışım.

) İşte o zaman fark ettim ki aklımdaki onca fikir uçup gitmiş. Nedendir bilinmez bu durum beni üzdü. Aslına bakarsanız teori bile denmeyecek basit bir hikayeyi yazsam ne olur, yazmasam ne olur? Ama bu durum hikayeyi yazmaktan çok, keyif aldığın bir şeyi kaybetmenin verdiği üzüntü gibi oldu. Sözün özü siz keyif aldığınız şeyleri ertelemeyin.
Aklıma gelirse hikayeyi devam ettireceğim. Şimdilik Vegapunk ile ilgili hatırladıklarımı yazıyorum. Bu kısmı da ilk mesaja ekleyeceğim. İyi okumalar.
Vegapunk'ın, çocukluğunda insanlara yardım etmeye çalışan birisi olduğunu öğrendik. Dünya hükümeti yetkilileri, dahi olarak adlandırılan Vegapunk'ı öğrendiğinde artık kendileri için çalışmasını istediler. Böylece sınırsız imkanlara sahip olacağını ve istediği gibi insanlara yardım edecek buluşlar yapabileceğini söylediler. Ancak bazı şartları da vardı. En önemli şart ise dünya hükümetinin huzur ve barış ortamını korumasına yardım edecek askeri ve teknik icatlar yapmasıydı. Tabii ki asıl amaçları ellerindeki yönetme gücünü artırmak ve dünya üzerinde daha egemen bir güç olmaktı ama Vegapunk en azından o zaman bunu anlamamıştı. Eğer teklifi kabul etmezse insanlığa büyük çapta fayda sağlayacak bir bilimsel çalışma yapamayacağını biliyordu. Çünkü sahip olduğu merdiven altı laboratuvarda ancak ufak tefek çalışmalar yapabiliyordu. Diğer taraftan eğer kabul ederse sınırsız imkanlara sahip olacak ve dünyayı çok daha güzel bir yer yapabilecekti. Doğal olarak teklifi kabul etti.
Dünya hükümeti orduları için deniz taşından yapılan gemiler, pacifistalar gibi bir çok faydalı icat yaptı. Çalışmaları sırasında şeytan meyvelerinin sırrını çözdü. Onların aslında insanın ruhunu tüketen ölümcül bir virüs olduğunu anladı. Virüs, içine girdiği canlı organizmayı öldürene kadar ruhunu emiyor, sonra da yeniden konak olarak seçtiği meyveye dönüyordu. Bu sonsuz bir döngü şeklinde devam ediyordu. Bu gerçeği öğrendiği günden sonra bu virüsü yok etmenin yollarını aradı. Bu amacından dünya hükümetine bahsetmedi çünkü artık onların iyi niyetli olduğuna inanmıyordu. Böyle bir çalışmaya engel olacaklarını düşünüyordu. Vegapunk, tüm çabalarına rağmen virüsü yok etmenin yolunu bulamadı. Eğer virüsü yok edemiyorsam en azından hapsetmeliyim diye düşündü. Şeytan meyvesini cansız bir nesneye yedirerek virüsü asla ölmeyecek bir cismin içine yerleştirmiş olacaktı. Böylece sonsuz şeytan meyvesi döngüsü kırılacak ve bir daha hiçbir insanı öldürmeyecekti. Dünya hükümetine ise asıl amacını asla söylemedi. Onlar için şeytan meyvesi gücüne sahip süper silahlar ürettiğini söyledi.