Kabul etmek gerek ki bir yandan bozarken bir yandan düzeltiyoruz. Durmaksızın süren bir çaba var. Her yıl milyonlarca balık attığımız plastiklerden etkileniyor ve biz o bozulmuş balıkları yiyoruz. İnsanların plastik atmasını engelleyemiyorsun ama atılan plastikleri daha çabuk toplama yöntemi geliştirebiliyorsun. Yıkan sayısı üreten sayısından her zaman daha fazla ama üretim öyle böyle devam etmese çok daha perişan olurduk. Doğaya etkimiz sanıldığından çok daha fazla var. Bir yandan avcılık gibi bir kavram var önü alınamayan zira çok pahalı bir mesele. Devletler bundan büyük gelir elde ediyor. Bazı hayvanı öldürmek için elli bin lira para ödeniyor. Öte yandan nesli tükenme tehlikesi geçiren hayvanları kısıtlı bir alana koyup yeniden üremesini sağlıyoruz. İnsanlık olarak ortak bir akla sahip değiliz. Öyle olduğu gün muhtemelen farklı bir şey olacağız. Örneğin fare gibi sosyal hayvanlar bir şeyin zehirli olduğunu fark ettiğinde tekrar yemiyor ve eşini bundan haberdar edebiliyor. Onu öldürmek için daha güçlü zehirler kullanıyor ama bu sefer de toprağı zehirliyoruz. Yani doğa ile kavgamız bize kesinlikle eksi olarak dönüyor. Ama bu kavga olmasa gelişimin olması da mümkün değil. Baştan sona çelişkiler ile dolu bir mesele bu.