IoE'in tanımına geçmeden önce Sea God olayıyla alakalı önemli bir şey söylemek lazım ki bu, yazının ilerleyen kısımlarında çok önemli olacak:
Guts'ın Sea God'ı yenmesi, IoE'ye karşı zaferin müjdecisidir. Sea God, IoE'nin minyatür bir modelidir: Fiziksel formu var, insan korkusundan besleniyor, ve Guts onu "kılçık" stratejisiyle (kalbe saldırarak) yok ediyor. Sea God'un yarattığı canavarlar ile Havariler aynı kökten gelir: yani insanın bastırılmış karanlığının tezahürü. Denizkızları ise Flora gibi gerçek büyücülerin antitezidir; IoE'nin ruhani dünyayı çarpıtmasının sembolü. Şimdi tanıma geçelim:
Berserk evreninde “Tanrı” dediğimiz varlık, aslında insan zihninin ürettiği bir projeksiyondur. Griffith ise IoE'nin "Seçilmişi" olarak kaderi kabullense de gerçek, insanlık, kendi yarattığı bu korku tanrısına köle olmuştur.
Hatta mangadaki herkes bu (yalancı) tanrıya inanırken ‘insan’a inanan tek bir kişi var, Guts. Yani mangadaki kafir kişi, tanrıya baş kaldıran kişi, insanın tanrıya ihtiyacı olmadığını söyleyen kişi ve kaderin dışına itilen, böylece gerçek özgür iradeye sahip olan tek kişi Guts, başka bir deyişle mangadaki tek ‘insan’ o. Baya baya ateist bir bakış açısı biliyorum ama burada asıl anlatılmak istenen, kendi yarattığımız bir fikre ‘tanrıymışçasına’ tapmamamız gerektiği çünkü bu, hem kendimizden yani insandan hem de gerçek tanrıdan kopmamıza neden olur. Mangadaki pek çok insan kendi hırslarına taparcasına bağlı ve bu onları yalancı tanrının eline daha da düşürüyor bir anlamda. Manganın canon bölümlerinden çıkarılan bir bölümde Griffith bu yalancı tanrıyla apaçık bir şekilde konuşuyor ve tanışıyor. Bu cehennemdeki tanrı ona kendisinin ‘Idea of the Evil’ (tanrı, şeytan fikri) olduğunu söylüyor, yani kendisi insanlığın fikirlerinden doğmuş yeni bir fikir, bir tanrı fikri, put, yalancı tanrı. Yani kısaca insan ürünü. Bizim Guts da bu puta karşı silah kuşanan ‘insan’ı temsil ediyor. Aslında bu açıdan bakınca Guts her putu yıkan ve hiçbir şeyden korkmayan bir peygambermişçesine tasvir edilirken Griffith bunun tam tersi olarak görülür. Ama tabii insanlar tam tersiymişçesine şeytana (puta) taparken insana (Guts) zulmetmeye devam ediyor.
Bu doğurgan kadınların esir tutulmasının nedenini biliyoruz zaten. Ganishka kara büyü ile bu kadınları kendi askerlerine hamile bıraktırıp, sonrasında da (havarileri bir araya getirerek) kendi inşa ettiği yapay beherit’e sokup cehennemdeki iblislerin, kadınların içlerindeki bebeklerin vücutlarını ele geçirip annelerinin karnını yarıp dışarı çıkarak daha güçlü iblis askerler elde etmek için bu kadınları kullanıyor. Ama evet, hepsi Tanrı’nın planının parçaları, sonrasında olacaklar da öyle. O yapay beherite kendisi de girmişti, Tanrı’nın güç verdiği Griffith ile karşılaşınca kendi güçsüzlüğü ile yüzleşip, daha güçlü olmaya karar verdiği için. Yapay beherite girer girmez etrafındaki canlıların eti, kanı, kemiği, ruhunu emip (Tutulma Ayinindeki Griffith gibi) dönüşüm geçiriyor şu an. Bu kıyafetler de bir anda buharlaşan Kushan askerlerinin kıyafetleri ve etrafta hiç muhafız da kalmadı, çünkü hepsi buharlaştı zaten. Resmen ‘kader’… Griffith’in kurmak istediği imparatorluğun kulları kurtuldu. Önemli bir olay çünkü kendisini şakşaklayacak birileri olmadan kimse kral olamaz. Başka bir deyişle Griffith, önemli biri olabilmek için insanlara muhtaç. İmparator Ganishka da öyle, ama korkusundan doğan kibri ve daha güçlü olma arzusu ile kendini (yapay beherit yoluyla) cehenneme atması sonucunda bizzat cehennemin kendisine dönüşmek üzere resmen, ya da cehennemin kapılarına. O kapıyı açacak anahtar ise önemli biri tarafından çoktan dövüldü bile.
Ayrıca, elbette Berserk’in merkezinde sadece intikam yok, aynı zamanda “insan kalabilme” mücadelesi var. Guts, Griffith’ten intikamını alsa bile asıl önemli olan, Caska’yı ve insanlığını kurtarabilmesidir. Finalde Guts, özgür iradeyi seçerek hem Tanrı’nın hem de kaderin zincirini kırabilir ki bu finale dair yaşanabilecek yüzlerce senaryodan sadece biridir. Guts’ın Tanrı’yı yok etmesi, aslında insanın kendi korkuları ve hırslarıyla yarattığı zincirleri kırması anlamına gelir. Bu, Griffith’in kurmaya çalıştığı sahte cennetin yıkılması demektir. Finalde Guts, belki de kendi hayatını feda ederek, dünyadaki tüm beherit’leri ve Tanrı’nın varlığını yok edecek bir zincirleme etki yaratabilir. ''Put Kırıcı Peygamber'' rolünde, dini referansla Hz. İbrahim'e benzetmek pek tabii mümkün, ölmek, Guts'ın özellikle çektiği acılar göze alındığında dini referanslarla harika şekilde yansıtılabilir.
Berserk hakkında diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz:
Berserk'in Anatomisi - Genel Tanımlar: https://www.korsanfan.com/konu/berserkin-anatomisi.12241/#post-3047981
Berserk'in Sanat Anlayışı: https://www.korsanfan.com/konu/berserkin-sanat-anlayisi.12185/
Beherit'in Önemi ve Kökeni: https://www.korsanfan.com/konu/beheritin-koekeni-ve-tanimi.12242/#post-3047982
Guts'ın Sea God'ı yenmesi, IoE'ye karşı zaferin müjdecisidir. Sea God, IoE'nin minyatür bir modelidir: Fiziksel formu var, insan korkusundan besleniyor, ve Guts onu "kılçık" stratejisiyle (kalbe saldırarak) yok ediyor. Sea God'un yarattığı canavarlar ile Havariler aynı kökten gelir: yani insanın bastırılmış karanlığının tezahürü. Denizkızları ise Flora gibi gerçek büyücülerin antitezidir; IoE'nin ruhani dünyayı çarpıtmasının sembolü. Şimdi tanıma geçelim:
Berserk evreninde “Tanrı” dediğimiz varlık, aslında insan zihninin ürettiği bir projeksiyondur. Griffith ise IoE'nin "Seçilmişi" olarak kaderi kabullense de gerçek, insanlık, kendi yarattığı bu korku tanrısına köle olmuştur.
Hatta mangadaki herkes bu (yalancı) tanrıya inanırken ‘insan’a inanan tek bir kişi var, Guts. Yani mangadaki kafir kişi, tanrıya baş kaldıran kişi, insanın tanrıya ihtiyacı olmadığını söyleyen kişi ve kaderin dışına itilen, böylece gerçek özgür iradeye sahip olan tek kişi Guts, başka bir deyişle mangadaki tek ‘insan’ o. Baya baya ateist bir bakış açısı biliyorum ama burada asıl anlatılmak istenen, kendi yarattığımız bir fikre ‘tanrıymışçasına’ tapmamamız gerektiği çünkü bu, hem kendimizden yani insandan hem de gerçek tanrıdan kopmamıza neden olur. Mangadaki pek çok insan kendi hırslarına taparcasına bağlı ve bu onları yalancı tanrının eline daha da düşürüyor bir anlamda. Manganın canon bölümlerinden çıkarılan bir bölümde Griffith bu yalancı tanrıyla apaçık bir şekilde konuşuyor ve tanışıyor. Bu cehennemdeki tanrı ona kendisinin ‘Idea of the Evil’ (tanrı, şeytan fikri) olduğunu söylüyor, yani kendisi insanlığın fikirlerinden doğmuş yeni bir fikir, bir tanrı fikri, put, yalancı tanrı. Yani kısaca insan ürünü. Bizim Guts da bu puta karşı silah kuşanan ‘insan’ı temsil ediyor. Aslında bu açıdan bakınca Guts her putu yıkan ve hiçbir şeyden korkmayan bir peygambermişçesine tasvir edilirken Griffith bunun tam tersi olarak görülür. Ama tabii insanlar tam tersiymişçesine şeytana (puta) taparken insana (Guts) zulmetmeye devam ediyor.
Bu doğurgan kadınların esir tutulmasının nedenini biliyoruz zaten. Ganishka kara büyü ile bu kadınları kendi askerlerine hamile bıraktırıp, sonrasında da (havarileri bir araya getirerek) kendi inşa ettiği yapay beherit’e sokup cehennemdeki iblislerin, kadınların içlerindeki bebeklerin vücutlarını ele geçirip annelerinin karnını yarıp dışarı çıkarak daha güçlü iblis askerler elde etmek için bu kadınları kullanıyor. Ama evet, hepsi Tanrı’nın planının parçaları, sonrasında olacaklar da öyle. O yapay beherite kendisi de girmişti, Tanrı’nın güç verdiği Griffith ile karşılaşınca kendi güçsüzlüğü ile yüzleşip, daha güçlü olmaya karar verdiği için. Yapay beherite girer girmez etrafındaki canlıların eti, kanı, kemiği, ruhunu emip (Tutulma Ayinindeki Griffith gibi) dönüşüm geçiriyor şu an. Bu kıyafetler de bir anda buharlaşan Kushan askerlerinin kıyafetleri ve etrafta hiç muhafız da kalmadı, çünkü hepsi buharlaştı zaten. Resmen ‘kader’… Griffith’in kurmak istediği imparatorluğun kulları kurtuldu. Önemli bir olay çünkü kendisini şakşaklayacak birileri olmadan kimse kral olamaz. Başka bir deyişle Griffith, önemli biri olabilmek için insanlara muhtaç. İmparator Ganishka da öyle, ama korkusundan doğan kibri ve daha güçlü olma arzusu ile kendini (yapay beherit yoluyla) cehenneme atması sonucunda bizzat cehennemin kendisine dönüşmek üzere resmen, ya da cehennemin kapılarına. O kapıyı açacak anahtar ise önemli biri tarafından çoktan dövüldü bile.
Sea God Arc'ının Önemi?
Ben bu "Sea God" arcının boşuna yazıldığını düşünmüyorum; zaten Miura da filler yazmaz. Elimizdekilerle düşündüğümüzde, bu büyüklükte bir canavar muhtemelen 1000 yıl önceki Tecessüm Ayininde ortaya çıkmıştır. Hani denizkızları ile savaşıp kazanmış, ayrıca "kalbinin" görüntüsü çok tanıdık geliyor. Cehennemdeki Tanrı'ya benziyor. Guts, bu iğrenç ve korkunç tanrısal varlığı yenebilmek için belki yüzlerce, binlerce "sebeple" (yani iğrenç varlıkla) dövüşmek zorunda. Havarilere benzemiyor mu bu yaratıklar? Denizkızları da ruhani varlıklar olan büyücülere benziyor. Şunu diyebilirsiniz tabii ki: "Saçmalama, bir insan Tanrı'ya nasıl zarar verebilir ki?" Öyle tabii, ama bu mangadaki tanrının "insanlar" tarafından yaratıldığını ve etten bir canlı olduğunu da unutmayın. Ayrıca Guts'ın ne dediğini birkaç chapter önce unutmayın: "Küçük bir 'kılçık' bile bir 'kalbe' saplandığında sorun yaratır." Şimdi şöyle düşünün: "Kalp"; cehennemdeki Tanrı ve Guts da "kılçık". Final bölümü için -tam anlamıyla olmasa da- çok iyi bir foreshadowing gizli olabilir bu deniz tanrısı arkasında. Bilmiyorum, söylediklerimin ne kadarına katılırsınız ama Guts "özgür irade"yi yani insanı temsil ediyor bu mangada; Tanrı da insanın kaderini kontrol eden gizli güç olan "kaderi" temsil ediyor. Böyle düşününce Guts'ın asıl düşmanı Griffith değil de Tanrı olduğu anlaşılıyor. Griffith, -iş bu noktaya gelirse- sadece Tanrı tarafından kontrol edilen bu komik korsan kaptana benzetilebilir.
Final Foreshadowing Hakkında Seride Gösterilen Kadarıyla En Sağlam Teori
Öncelikle şunu açıklamamız lazım: Guts’ın ana düşmanları aslında doğrudan God Hand’tir. Griffith’e (Femto’ya) duyduğu nefret, bir noktada God Hand’in tamamına yönelir. Çünkü Band of the Hawk’ın katledilmesine yol açan, Caska’nın yaşadıklarının sebebi olan sistem God Hand tarafından kurulmuştur. Sea God arc’ında gördüğümüz canavarların ve havarilerin hepsi, God Hand’in sağladığı “kader sisteminin” bir ürünüdür. Eğer Guts gerçekten Idea of the Evil’i hedef alacaksa, önce God Hand’i yok etmesi gerekir. Çünkü God Hand, IoE'nin en büyük savunma hattıdır ve dünyadaki kötülüğün organize edicisi ve dağıtıcısıdır. God Hand yok edildiğinde, Idea of the Evil’in insanlıkla bağı kopar ve Tanrı’nın gücü kırılır.
Ayrıca, elbette Berserk’in merkezinde sadece intikam yok, aynı zamanda “insan kalabilme” mücadelesi var. Guts, Griffith’ten intikamını alsa bile asıl önemli olan, Caska’yı ve insanlığını kurtarabilmesidir. Finalde Guts, özgür iradeyi seçerek hem Tanrı’nın hem de kaderin zincirini kırabilir ki bu finale dair yaşanabilecek yüzlerce senaryodan sadece biridir. Guts’ın Tanrı’yı yok etmesi, aslında insanın kendi korkuları ve hırslarıyla yarattığı zincirleri kırması anlamına gelir. Bu, Griffith’in kurmaya çalıştığı sahte cennetin yıkılması demektir. Finalde Guts, belki de kendi hayatını feda ederek, dünyadaki tüm beherit’leri ve Tanrı’nın varlığını yok edecek bir zincirleme etki yaratabilir. ''Put Kırıcı Peygamber'' rolünde, dini referansla Hz. İbrahim'e benzetmek pek tabii mümkün, ölmek, Guts'ın özellikle çektiği acılar göze alındığında dini referanslarla harika şekilde yansıtılabilir.
Berserk hakkında diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz:
Berserk'in Anatomisi - Genel Tanımlar: https://www.korsanfan.com/konu/berserkin-anatomisi.12241/#post-3047981
Berserk'in Sanat Anlayışı: https://www.korsanfan.com/konu/berserkin-sanat-anlayisi.12185/
Beherit'in Önemi ve Kökeni: https://www.korsanfan.com/konu/beheritin-koekeni-ve-tanimi.12242/#post-3047982
Son düzenleme: