Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

En Son Hangi Kitabı Okudunuz?

  • Konbuyu başlatan Reversi
  • Başlangıç tarihi
Bir borsa spekülatörünün anıları.

Borsa üzerine oldukça eğlenceli bir kitap. Roman gibi zaten. Trade yapmayı sevenlere şiddetle tavsiye edilir.
 
Bülbülü Öldürmek

Ben çok sevdim, öneririm.
Kitaı normalde 10 günlük bir süreçte ağır ağır bitirmeyi planlıyordum ama 5-6 günde bitti. Daha ilk sayfadan ilgimi çekmişti zaten. Kitap ana karakter Jean Louise Finch'in gözünden anlatılıyor. Karaktere genelde Scout deniyor romanda. Yazar Harper Lee kendini Scout olarak anlatmış. Bir otobiyografik bir roman yani. Onun çocukluğunda da bu kitaptaki gibi bir olay yaşanmış. Onun babası da avukatmış ama gerçekte romanda olduğu gibi bu davanın avukatı değilmiş sanırım. Kitaptaki Dill karakteri de bir diğer yazar Truman Capote imiş. Kitapta ırkçılığa bir eleştiri var. Bence burada benden dinlenmesi yerine alıp hemen okumak yerinde olacaktır.

Kitabın yazarı Harper Lee'nin yazdığı ilk romanında Scout isimli ana karakterin yirmili yaşlarında memleketine dönmesini konu ediniyormuş. Ama yayıncı (ya da editör sanırım) kitapta geçen Scout'un geçmişinin anlatıldığı kısımları daha çok sevmiş olsa gerek bunun üzerine bir roman yazmasını önermiş. Harper Lee bu öneriyi dikkate alarak Scout'ın çocukluk zamanında geçen Bülbülü Öldürmek romanını kaleme almış. İlk kitabı ise unutulmuş . Kitap yıllar sonra bulunmuş ve yazar Harper Lee zevkine güvendiği birkaç kişinin kitap hakkında olumlu yorumda bulunmasıyla Bülbülü 'Öldürmek romanındaki olaylardan sonrasını anlatan ama aslında ondan önce yazılmış olan kitabını 2015'te yayımlamıştır. Kitabın adı türkçeye "Tespih Ağacının Gölgesinde" olarak çevrilmiştir. Yakında onu da alıp okumak istiyorum.
 
Dostoyevski'nin genç yaşlarında tamamladigi bir kitap. Şizofreni hastaliği literatüre girmeden kitabında anlatmayı başarmış adam. ?




Yakov Petroviç Golyadkin toplumda kendine yer edinemeyen, kendisiyle sürekli çatışan, sosyal hayatın dışına itilen bir anti kahramandır. Romanda, Golyadkin'in zihinsel tutarsızlığının insanlarla iletişimini zorlaştırması, kendisinin giderek ötekileşmesi anlatılır. Okur, Dostoyevski'nin bu romanında bir keşfe çıkar; kahramanımızın dünyasının ikiliği ve gerçeklik dediğimiz zeminin kayganlığı merkezinde psikolojik bir yolculuk yapar. Parçalanmış bir zihnin kurguladığı dünyalarda Dostoyevski'nin eşsiz psikolojik anlatımıyla, gerilimi son ana dek süren sürükleyici bir yolculuktur bu.

Dostoyevski bu romanı için şöyle demiştir: "İleride Öteki Ben'den benim başyapıtım olarak bahsedecekler."

Leyla Şener'in Rusça aslından çevirisiyle...

"Öteki Ben, Dostoyevski'nin yazdığı en güzel şeydir."
-Vladimir Nabokov-
 
Diğer Rus Edebiyatı eserlerine göre okuması akıcı ve zevkli bir kitaptı.

Bazarov'un annesinin oğluna duyduğu sevgi ve bağlılık. ?





Rusya’nın uzak köşelerinden birinde küçük bir köy mezarlığı vardır. Hemen hemen bütün mezarlıklarımız gibi, bu mezarlık da hüzünlü bir görünüme sahiptir: Çevresindeki hendekleri uzun zaman önce otlar bürümüştür; gri ahşap haçları eğilmiş ve bir zamanlar boyalı olan küçük çatıları altında çürümeye terk edilmiştir; mezar taşlarının hepsi de sanki alttan biri itiyormuş gibi yerinden oynamıştır; kel kel iki üç ağaç zar zor gölge verir; koyunlar rahat rahat mezarların üzerlerinde dolaşır... Ama bu mezarların arasında hiç kimsenin dokunmadığı, hiçbir hayvanın çiğnemediği bir tanesi vardır ki, bu mezara sadece kuşlar konar ve şafakta şarkı söylerler. Etrafı demir parmaklıkla çevrilmiştir; her iki ucuna iki taze çam dikilmiştir: Bu mezarda Yevgeniy Bazarov gömülüdür. Yakındaki köyden mezara artık iyice çökmüş karı koca iki ihtiyar sık sık gelirler. Birbirlerine dayana dayana ağır adımlarla yürürler; parmaklığa yaklaşırlar, dizlerinin üstüne çökerler ve uzun uzun, acı acı ağlarlar, uzun uzun ve dikkatle altında oğullarının yattığı o dilsiz taşa bakarlar; birbirlerine kısa kısa bir iki söz söylerler, kısa kısa bir iki söz söylerler, taşın üzerindeki tozları alırlar, çamın dallarını düzeltirler, tekrar dua ederler ve sanki oğullarına, onunla ilgili anılara daha yakın oluyormuş gibi buradan bir türlü ayrılıp gidemezler... Onların duaları, gözyaşları boşuna mıdır? Aşk, kutsal, sadık aşk her şeye kadir değil midir? Ah hayır! Mezarın içinde ne kadar tutkulu, ne kadar günahkâr ve isyankâr bir yürek saklı olursa olsun üzerinde büyüyen çiçekler bize masum gözleriyle sakin sakin bakarlar: Onlar bize sadece sonsuz huzuru değil, “kayıtsız” doğanın büyük huzurunu değil, sonsuz barışmayı ve sonsuz yaşamı da anlatırlar...

1861
 

Yıllar sonra fiziki olarak okuduğum ilk hikaye kitabıydı. Bunu okumamın üzerinden bir ay geçmiştir herhalde. Bundan sonra bir daha da kitap okumadım. Kitap okumaktan soğuttu beni. :)
Şaka bir yana güzel hikaye. Alın, okuyun forumun yazarları kazansın. :good:
 



Varlıklı bir aileden gelen Humphrey Van Weyden, geçirdiği deniz kazasının ardından Hayalet adlı uskunanın kaptanı Wolf Larsen tarafından kurtarılır. Barışçıl bir "beyefendi" olarak, iradesi dışında Larsen'in hizmetine girmesiyle kendini şiddet dolu "gerçek dünya"da bulacak; bu deneyim onu elitist bir entelektüelden, cesur bir eylem adamına dönüştürecektir.

Van Weyden'la Larsen arasındaki çatışma, yalnızca zayıf olanın ezildiği bir dövüş değil, bir fikir savaşıdır aynı zamanda. Hayatı "kutsal" olarak gören Van Weyden'ın idealizmiyle, var olmak dışında bir kaygı taşımayan Wolf Larsen'in materyalizmi arasındaki karşıtlık roman boyunca yinelenirken, Deniz Kurdu'nu farklı düzeylerde okunabilecek bir yapıt haline getirir.
 



"Sait Faik, Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.

Türk hikâyeciliği Ömer Seyfettin'den sonra Memduh Şevket Esendal, Fahri Celalettin gibi ustaların sürdürdüğü bir türdü. Sabahattin Ali, Refik Halit'in memleket hikâyeciliğine diyalektik bir görüş katmış ve bu yeniliği ile 1940'ların tek ismi olmuştu . Sait Faik ise onların yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir konuyu deği l, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor, bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz anc ak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik."

Haldun Taner, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, 1983.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık