Film imgeler ile, ufak detaylarda saklanmış mesajlar ile doluydu. 1 saat 16 dakikaya bu kadar şeyi sıkıştırabilmek gerçekten büyük başarı. O insanların yaşamını okula gitmeye çalışan bir çocuğun üzerinden iyi yansıtmışlar.
Bir patlama ile film başlıyor. Abbas'ın ders çalışmak için ışık alan bir yer araması, ardından annesinin buna sinirlenip çocuğu ayağından bağlaması, çocuğu verilen önemi gösteriyor. Aynı şekilde Baktay'ın annesi de el kadar çocuğu Baktay'a bırakıp su doldurmaya (!) (Nehirde de yoktu ama neyse) gidiyor. Savaş olan bir yerde, bu kadar imkansızlıklar içinde bakamayacağınız çocuğu neden yaparsınız anlamıyorum.
Neyse konuyu dağıtmayayım. Alfabeyi öğrenen Abbas'ı görüyoruz. Ardından alfabedeki sesleri yeni öğrenen Abbas her ne oluyorsa Baktay'a hava atmak için hikaye okuyor. Okuduğu hikaye İslam çoğunluklu ülkelerinin halkının neden bu halde olduğunu çok iyi açıklıyor.
"Adam ceviz ağacının altında oturuyormuş, kafasına ceviz düşmüş. Ardından Allahım iyi ki balkabağı düşmedi diye şükretmiş."
Açıklamaya gerek yok sanırım. Ha, bu arada. Ceviz ağacı böceklerden falan korunmak için sülfür gazı salgılar. Altında oturulmaz, sersemlersin, ayrıca ömrü kısaltır derler ama ne kadar doğru bilemem
Neyse Baktay, okula gitmek için defter falan alması gerektiğine karar veriyor ve yola çıkıyor. Bu arada evde yiyecek patates, ekmek olmadığını yumurtanın da çok az miktarda olduğunu görüyoruz. İnsanlar fakir. Ama Baktay'ın anasının ruju var tabi.
Bu kısımda benim özellikle anlatmama değecek pek bir şey yok. Defteri falan alıyor. Ama kaleme para yetmiyor. Abbas ile okula gidiyor. Öğretmen dediğinin öğretmenlikle alakası yok tabi. Derse geç kalan çocuğu bir saat ayakta bekletiyor, ardından okuldan atıyor. Öğretmendeki saçma egoyu ve eğitimin ne kadar leş olduğunu görüyoruz.
Neyse Baktay kız okuluna yönlendiriliyor. Yolda kendini Taliban olarak adlandıran çocukları görüyor. Esasen Afgan halkının Taliban'dan çok haz etmediğini düşünüyordum. Uçurtma Avcısı okurken böyle bir izlenime kapılmıştım. Ama değilmiş meğer. Çocukların zihniyetinin ne kadar leş olduğunu görüyoruz. Buda'yı kağıt mermiler ile yerle bir ettik ve Amerikan ajanı falan ortamın tarihini anlatıyor. Çocukların bu kadar şeye hakim olması (!) da garip.
Benim buradan çıkardığım sonuç şu: Afgan halkının şu an bu sebepte olmasının tek sebebi Rusya, Amerika, Taliban falan değil. Kendi cahillikleri ve çocukları da bu şekilde yetiştirmeleri, yetiştirmek dediğim doğurup sokağa atmaları aynı zamanda. Bir de Allahım iyi ki bal kabağı düşmedi olayı da var tabi. 14-15 yaşındaki erkek çocuklara makyaj yaptırıp onları yetişkin erkeklere sunan halktan çok bir şey beklemiyorum zaten.
Baktay bunların elinden kaçtıktan sonra bütün film boyunca sadece bir motor gördüğümüz yerde ne alaka ise trafik polisi görüyoruz. Bu sahneyi cidden anlamadım, bir anlamı var mı acaba?
Baktay ardından bir ortaokula/liseye giriyor. Çemberi çok iyi tanımlayan bir hoca var. Ben Türkiye'de okuduğum halde lisede hiçbir hoca bu kadar net tanımlamıyordu, formülü yazıp geçiyordu. İdealist hocaysa demek
Baktay ardından kızların eğitim aldığı binaya giriyor. Kızlar bir binada eğitim alırken erkeklerin sokakta olması çok garip. Baktay yer bulamıyor, en son bir kız, yanımda oturmak istiyorsan defterinden bir sayfa ver, diyor. Fakirliğin ne boyutta olduğunu görüyoruz. Defteri yırtarken çalan soundtrack'i beğendiğimi söylemeden gecemeyeceğim bu arada.
Bir süre sonra Baktay'ın bin tane zorlukla eriştiği derse ilgisi bitiyor tabi. Birbirlerine ruj sürmeye falan başlıyorlar. Hem mağaradaki kızın hem de sınıftaki kızın yanağına da ruj sürdüğünü görüyoruz. Acaba orada yanağa mı ruj sürülüyor, ya da bir anlamı mı var? Belki de sadece çocukça bir oyundur, ben fazla düşünüyorumdur, bilemedim. Hoca sınıfa giren kızı, o kadar sese rağmen anca bir saat sonra farkediyor. Ardından sınıftan kovuyor tabi.
Filmin son sahnesine geliyoruz yavaş yavaş. Baktay'ın eve geç gelen annesi kızının evde olmadığını farkediyor. Çamur içinde olan komşu çocuğu Abbas'ı bulması için gönderiyor ve üstüne bulmadan gelme diye emir veriyor. Bu filmin Fujitora'sı bu kadın
Taliban veletleri tekrar görünüyor. Kendilerine bakmadan Abbas ve Baktay'a terörist diye hitap ediyorlar ve ardından Abbas'ı oyunda öldürüyorlar. Ardından Baktay'ın peşinden gidiyorlar. Abbas kalkıp şunları söylüyor. "
Hemen öl! Eğer ölürsen senin peşini bırakırlar..... Ancak ölürsen özgür olursun!". Malesef ki bu sözler o coğrafya için gerçeği yansıtıyor. Baktay durumu kabullenip ölüyor. Bir patlama daha görünüyor ve film bitiyor.
Kaçırdığım yerler illa ki var. Yumurtanın kırılması, adamın yaptığı gemi, çiftçilerin yüzündeki maske gibi. Benim analizim bu kadar oluyor