Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[Tartışma] One Piece'in İvme Kaybetmesinin 10 Sebebi

Güncel serileri bilmiyorum ama OP’den iyi olmaları için ekstra çabaya gerek yok. OP = gereksiz dram ve acıtasyona bulanmış Türk dizileri. Orjinal bir tarafı yok, yazarın diğer mangalardaki ciddiyeti sevmediğim için g5’i yaptım dediği şey bile aslında orjinal değil. Dragon Ball dövüşlerinde troll mevzular her zaman vardı misal. Marvel evrenin de direkt olarak uygulanmış bir fikir, süper gücü çizgi film karakteri olmak olan bir karakter var.
Dragon ball dedin de One Piece bildiğin bu neslin Dragon Ball'ıdır. Çok açıdan benziyorlar
-İkisi de bir neslin en çok okunan ve izlenen japon serisi.
-Ana karakterleri, en baştan normal insanlardan güçlüler, çok yemek yemeyi seviyorlar, ikisi de maymuna benziyor, ikisi de çocukluk derecesinde saflar.(Lan oda bildiğin goku yu araklamış xD)
-Dünya temalarında kendine özgü olması, Dragon ball da bilirsiniz farklı tip evler, farklı tip insanlar(takım elbiseli dinozorlar vardı mesela), farklı tip güçleri olan insanlar. One piece de, şeytan meyveleri, farklı tip insan türleri, farklı dünya yapısı.
- Kendine özgü komiklikleri, one piece de yeni dünya sonrası pek eskisi gibi özgün komikler görmüyoruz. Ama yeni dünya öncesi bence çok özgün espriler vardı. Yeni dünya sonrası seri dövüş odaklı oldu. Dragon ball da ilk çok komikti. Dragon ball z de komiklik seviyesi op gibi düştü.
- Yukarıdaki madde de dediğim gibi iki seri de bildiğin iki kısma ayrılıyor aynı şekil. İlk dragon ball, çok komik, ilginç dünyası olan heyecanla izlenen bölümler. Dragon ball z, az espriler, ciddi konular, full dövüş odaklı. One piece, yeni dünya öncesi, yep yeni dünya, çok kaliteli espriler, farklı adalar, yeni insanlar ve yeni ilginç güçler. Yeni dünya sonrası, bildiğin full dövüş odaklı, tayfanın nereye gittiğini biliyorsun. Hep rotaları belli, yeni gördüğün şeyler aslında bildiğin şeyler. Bu egghead da kırılcak diyorduk. Olaylar yine aynı şeye döndü.
- İkisinin de çoooook yavaş işlemesi. Allah'tan dragon ball güncel takip eden nesilden değildim. Dragon ball z yi izlerken resmen kanser oluyordum. Bir dövüşün yıllar sürmesi. Bomboş geçen anime bölümleri. Bir bölümde resmen goku 2 adım atmak için 10dakika harcıyordu. LAAAAN. Şimdi bunu yazarken hatırladım dragon ballı animasyon yapanda Toei stüdyoydu. Allah sizin belanızı versin. Şerefsizler iki nesili kanser etttiniz.

Kısaca, başlığın içeriğine de değinirsek, one piece ve dragon ball aynı kaderi paylaşıyorlar. İkisi de yarattıkları dünya yı daha iyi tanıtmak ve geliştirmek yerine dövüşe odaklandılar. Tabi ana karakterleri de sürekli güçlenmesi gerektiğinden farklı güçler eklemeye çalıştılar. Bu da işleri sarpa sardırdı. O yüzden op artık sıkmaya başladı. Bence Oda dünyasını çok iyi tasarladı. Ama sürekli fire vermeye başladı. Şu hakiydi, şeytan meyveleriydi, ırklardı kısaca seriyi tam bir rayına oturtsa. One piece bittikten sonra çok güzel bir One piece Shippūden hahah veya naruto-baruto gibi two piece hikayesi yazılabilir:)
 
Yazdıklarınızın aksine ben karakter enflasyonunun, "gereksiz detayların" seriyi yavaşlatmadığını; aksine bu elementlerin serinin ruhunu oluşturduğunu düşünüyorum. Zaman atlaması öncesi adalarda uzun vakitler geçiriyordu ekip, bu pusulanın adanın manyetik alanına adapte olma olayı çok ilginçti. Bu sürede adanın ekosistemini, mevsimini, kültürünü öğreniyorduk.

Gökyüzünde adalar olması, bu adadaki bulutların çeşitleri, bu çeşitliliğin getirdiği kullanımlar, adadaki düşmanın kendinden menkul Tanrı olması, ya o ilk çıkan ahtapotun balon gibi patlaması bile temaya o kadar uyuyordu ki. Kadranlar falan bayağı ilginçti.

Arabasta ile Dressrosa karşılaştırılmış, oradan ilerleyelim. Arabasta'dayken karakterlerin çölde suyu idareli kullanması, ülkedeki develer, timsahlar, dugonglar (?), Arap kültürünün esintileri gibi dünya inşasını güçlendiren ögeler seriye macera yönünden çok şey katıyordu.

Dressrosa da nispeten tematik bir ada olmasına rağmen, hiçbir şekilde bunun altı doldurulmadı. Gelindi, savaşıldı, gidildi. Tamam, Arabasta'ya kıyasla çok küçük bir ülke ama kılık değiştirip bilgi edindikleri esnada işlenebilirdi bunlar.

Yahu, insan Wano'da bile bunu yapmaz mı? Serideki en izole ülke .Ekosistemi, kültürü o kadar farklı olmalı ki. Deniz taşını, poneglifleri işleyen ülke diyorduk altı dolmadı. Samuraylarla ilgili bir sürü şey bekliyorduk altı dolmadı. Birkaç Japon ögesi verip geçti. Bayağı büyük bir ülke ama o zaman atlaması öncesi adalardaki seyahat havasını yaratmak istemedi Oda nedense.

Bunun istisnası Tüm Kek Adası'ydı, orada hakikaten güzel bir tema yakaladı. Oradaki karakter bolluğundan da kimse rahatsız olmadı. Serinin Punk Hazard ile başlayan o "rush" havasından çıktığı, fanların soluklandığı güzel bir yan görev oldu ekip için.
 
Son düzenleme:
Yazdıklarınızın aksine ben karakter enflasyonunun, "gereksiz detayların" seriyi yavaşlatmadığını; aksine bu elementlerin serinin ruhunu oluşturduğunu düşünüyorum. Zaman atlaması öncesi adalarda uzun vakitler geçiriyordu ekip, bu pusulanın adanın manyetik alanına adapte olma olayı çok ilginçti. Bu sürede adanın ekosistemini, mevsimini, kültürünü öğreniyorduk.

Gökyüzünde adalar olması, bu adadaki bulutların çeşitleri, bu çeşitliliğin getirdiği kullanımlar, adadaki düşmanın kendinden menkul Tanrı olması, ya o ilk çıkan ahtapotun balon gibi patlaması bile temaya o kadar uyuyordu ki. Kadranlar falan bayağı ilginçti.

Arabasta ile Dressrosa karşılaştırılmış, oradan ilerleyelim. Arabasta'dayken karakterlerin çölde suyu idareli kullanması, ülkedeki develer, timsahlar, dugonglar (?), Arap kültürünün esintileri gibi dünya inşasını güçlendiren ögeler seriye macera yönünden çok şey katıyordu.

Dressrosa da nispeten tematik bir ada olmasına rağmen, hiçbir şekilde bunun altı doldurulmadı. Gelindi, savaşıldı, gidildi. Tamam, Arabasta'ya kıyasla çok küçük bir ülke ama kılık değiştirip bilgi edindikleri esnada işlenebilirdi bunlar.

Yahu, insan Wano'da bile bunu yapmaz mı? Serideki en izole ülke .Ekosistemi, kültürü o kadar farklı olmalı ki. Deniz taşını, poneglifleri işleyen ülke diyorduk altı dolmadı. Samuraylarla ilgili bir sürü şey bekliyorduk altı dolmadı. Birkaç Japon ögesi verip geçti. Bayağı büyük bir ülke ama o zaman atlaması öncesi adalardaki seyahat havasını yaratmak istemedi Oda nedense.

Bunun istisnası Tüm Kek Adası'ydı, orada hakikaten güzel bir tema yakaladı. Oradaki karakter bolluğundan da kimse rahatsız olmadı. Serinin Punk Hazard ile başlayan o "rush" havasından çıktığı, fanların soluklandığı güzel bir yan görev oldu ekip için.
Tüm Kek'teki fazla karakterler senaryonun önüne geçip olayı sıkıcılaştırmadıkları için rahatsızlık oluşturmadılar. Flampe mesela iki sahnede göründü, rolü bitti. Punk Hazard'daki ilaç almış çocukların olayı tüm ark boyunca sündürüldü de sündürüldü, hatta birkaç bölüm komple Mocha denen kızın çocuklardan şeker kaçırmasını anlattı ne gereği varsa. Haftalık takip eden kişiler için bir daha görmeyecekleri böyle önemsiz karakterlere fazladan panel ayrılması rahatsızlık uyandırıyor.
 
Gayet yerinde tutarlı nokta atış yerlere değinmişsin.Zaten bunca yıllık alışkanlık olmasa bırakmıştı birçok kimse.Toriko gibi muhteşem serilerin erkenden bittiğini görüp one piece nin bunca zaman hala satış rekorları kırması insanı çıldırtıyor.
 
Ben One Piece animesine ilk başladığımda zaman atlaması öncesini 3 haftada bitirmiştim. O zamanlar pek iyi bir ruh halinde sayılmazdım ve One Piece bende öyle güzel hisler uyandırmıştı ki o zamana kadar en fazla 40 bölümlük anime izleyebilen ben, o "pacing" e rağmen 500 kadar bölümü çatır çutur yemiştim, zevkle. Ne zaman ki ekip Sabody'e geri döndü, orada seriye ara verdim. Bende de garip bir huy vardır, bir içeriği tüketmeden önce o içerikle alakalı spoiler felan farketmeksizin inciğine cınciğna kadar inerdim. O yüzden zaman atlaması sonrası ile alakalı az çok bir fikre sahiptim. Özellikle seriyi seven kitlenin, genel olarak zaman atlaması sonrasından pek de hazzetmediğinin farkındaydım. Bende durdum düşündüm acaba animeden mi yoksa mangadan mı ilerlesem diye ve 1 yıl sonra mangadan devam etme kararı aldım (aslında sırf Doflamingo'nun hatrına Dressrosa'yı animeden izleyecektim ama Punk Hazard sonrası açtığım ilk bölüm o kadar berbattı ki mangadan devam ettim). Güncele geldiğimde de şunu farkettim ki ben bu seriden artık o eski hissiyatı alamıyorum. Ne bileyim mesela Eskiden Vivi "SAVAŞMAYI KESİN" diye bağırdığında veya Skypiea'daki 400 yıllık çan çalındığında sesleri tüylerimi diken diken ederdi. Eskiden Hiluluk gibi 4-5 bölümde tanıtılan bir adam veya Merry gibi bir gemi için gözlerim dolardı. Yeni One Piece'de de bu tarz sahneler var elbette fakat eskisi kadar his uyandıramıyor içimde. Bana göre de bunun ana sebebi, yeni dünyaya geçilmesiyle beraber hikayenin de bir nevi genişlemesi diyebilirim. Artık arc başına daha çok karakter düşüyor, yüzleşilen tehdit seviyesi büyüyor felan... Tabi bu yeni türü sevenler de olabilir fakat ben o kompakt ve odaklı hikaye tarzını daha çok seviyordum.

Şu anda da One Piece'ı sırf forumda yeni bölümlerin geyiğini yapmak ve "Fare Shanks, Kolpacı Mihawk, BABAzuki" tarzı capslerin keyfini çıkarmak için takip ediyorum. Forum sağolsun, özellikle Shanks vs Kid savaşının çıktığı bölüm epey eğlenceliydi :hhh:. Yani seriyi şu an takip etmenin de kendince bir cazibesi var fakat dediğim gibi şu an okumuş olduğum serinin artık ben alıp götüren o seri ile pek de bir alakası kalmadı.

Aslında şu postumun bile hislerime yeterince tercüman olduğunu düşünüyorum:


Nedense şu sahne komiklikten ziyade tayfanın aile tarzı samimiyeti ile benim hep gülümsememe sebep olmuştur.
Nami hasta yatağından uyandığında bir bakıyor tüm tayfa sırf kendisine göz kulak olmak için odasında uyuyakalmışlar. Sanji de bir başına gece ayazında gözcülük yapıyor ardından Usopp erkenden uyanıp gemiyi tamir etmeye çalışıyor felan...
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ben keşke zaman atlaması sonrası da şu tür sahnelerle karşılaşsaydık diyorum.
 
En büyük sebep yazarın Luffy fetişi.

Tayfa üyelerinin uzun zamandır kendi amaçları hikaye örgüleri yok, Luffy’nin peşine takılmış npc gibiler, her arc ayrıntılı olarak işlenen karakterlerin hikayelerinde bile Luffy’nin nasıl bir mesih olduğu anlatılıyor. Evrendeki tüm olaylar dönüp dolaşıp Luffy’nin şahsına bağlanıyor, koskoca evreni, karakterleri büyük resim, Luffy’i de dünya lideri kafasıyla çiziyor.
 
Tüm Kek'teki fazla karakterler senaryonun önüne geçip olayı sıkıcılaştırmadıkları için rahatsızlık oluşturmadılar. Flampe mesela iki sahnede göründü, rolü bitti. Punk Hazard'daki ilaç almış çocukların olayı tüm ark boyunca sündürüldü de sündürüldü, hatta birkaç bölüm komple Mocha denen kızın çocuklardan şeker kaçırmasını anlattı ne gereği varsa. Haftalık takip eden kişiler için bir daha görmeyecekleri böyle önemsiz karakterlere fazladan panel ayrılması rahatsızlık uyandırıyor.
Çocuklar tema ögesi olmaktan çıkıp hikâye aracına dönüştükleri için sıktılar, katılıyorum. Aynı panele daha çok içerik sığdırsa sıkılmazdık. Olay karakter bolluğundan ziyade, Oda'nın aksiyonları sündürmesinden kaynaklı.
 
Çocuklar tema ögesi olmaktan çıkıp hikâye aracına dönüştükleri için sıktılar, katılıyorum. Aynı panele daha çok içerik sığdırsa sıkılmazdık. Olay karakter bolluğundan ziyade, Oda'nın aksiyonları sündürmesinden kaynaklı.
Her şey kararında güzel, bir noktada aşırıya kaçıldığı zaman patlıyor. Mesela Arabasta da güzel arktı, ama bölümlerce Vivi'nin savaşmayın diye bağırması insanları bıktırdı.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık