Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[Tartışma] Mizah ve İroni Sorunu

Gözlerinizi yalayarak öpmemi ister misiniz ?

  • Yala beni, bitir beni.

  • Cinsiyetine bağlı

  • Şu çocuğu banlayın


Sonuçlar yalnızca oylamadan sonra görülebilir.

Üye silindi 1004

Yuba, şu yazdığın mesajı çokça düşündüm ve sen direkt mizahın doğasını bize anlattın. Çünkü, anlamsız olaylar ve kurgular üzerinden tanık olan kişinin yorumlaması üzerine mizah doğar. Galiba sen, mizahın icra edilmesini sevmiyorsun.
Kesinlikle icraat edilmesini sevmiyorum normal bir akışın içinde kendiliğinden olması beni bahtiyar ediyor.
 
Mizah, ifade özgürlüğünün üzerine çekilebilecek ek bir koruyucu kalkan değildir. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Bunu incelemek için de öncelikle bizim de en eski üyelerinden biri olduğumuz Avrupa Konseyi'nin yine Türkiye tarafından 1954'te onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne başvurulabilir. Sözleşmenin ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerini inceleyen yine Avrupa Konseyi tarafından yayımlanmış şöyle bir kitapçık buldum: https://rm.coe.int/aihs-kapsam-nda-ifade-ozgurlugu/16808db5d5

Bu resmi bir metin olmadığı için belki bazı kısımlar hukukçuların yorumuna açık olabilir. Sitedeki hukukçu arkadaşlar da katkı sunmak isterlerse buyursunlar. Ben sonuçta mühendis adamım, o nedenle anladığım kadarıyla aktarmaya çalışacağım. Öncelikle sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesi şu şekilde:
1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.
İçerik temelli tek kısıtlama ise ırkçılığı ve Nazi ideolojisini teşvik eden, Holokost’u inkâr eden, nefrete ve ırk ayrımcılığına kışkırtma fikrini yayan söylemlere ilişkin. Türkiye'de bu sözleşme ulusal mevzuatlara dahil edildiği için maddeler, yerel mahkemeleri bağlayıcı niteliğe sahip. Attığım kitapçık da bu 10. maddenin uygulama usüllerine ilişkin yardımcı olma amacı taşıyor. 14. sayfasında da şöyle bir ifade var:
Mahkeme, Sözleşme’nin 17. maddesine dayanarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme tarafından garanti altına alınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi amacıyla kullanılamayacağını belirtmektedir. Bu tür kararlar hoşgörü paradoksu teorisini uygular: Mutlak hoşgörü, hoşgörüsüzlüğü teşvik eden fikirlere hoşgörü duymaya neden olabilir ve bu durum hoşgörüyü yok edebilir.
Kitapçığın devamında da "Koruma Dışındaki Söylem – Nefret Söylemi, Şiddete Teşvik" şeklinde bir ana başlık var ve ne tür ifadelerin koruma kapsamı dışında değerlendirilebileceğini örneklerle 3 alt başlıkta incelemişler. Buralardan da bir iki alıntı paylaşayım.

Şiddete teşvik alt başlığında:
Mahkeme, Leroy/Fransa davasında da benzer sonuçlara varmıştır.57 2002 yılında, Fransız bir karikatürist, Bask bölgesinde yayınlanan haftalık bir gazete olan Ekaitza’da yer alan bir karikatür nedeniyle terörü övmekte suç ortaklığı suçundan mahkum edilmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde karikatürist, derginin editoryal ekibine, ünlü bir markanın reklam sloganını mizahi bir biçimde çağrıştıran bir başlık olan “Biz bunu hep hayal etmiştik. ... Hamas bunu yaptı” (cf. “Sony yaptı”) ile Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine gerçekleştirilen saldırıyı temsil eden bir çizim sunmuştur. Mahkeme dava konusu ifadenin içeriğini oluşturan 11 Eylül 2001’te gerçekleşen trajik olayların küresel bir kaosa neden olduğunu ve bu olay sebebiyle gündeme getirilen konuların kamuyu ilgilendiren mesele olarak tartışmaya tabi olduğunu kaydetmiştir. Mahkeme bununla birlikte, söz konusu çizimin sadece ABD emperyalizminin eleştirilmesi ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda şiddete başvurularak yok edilmesini desteklediğini ve bunu övdüğünü belirtmiştir. Mahkeme bu tespiti çizime eşlik eden başlığa dayandırmış ve başvurucunun 11 Eylül 2001 saldırılarının faili olduğu ileri sürülen kişilere moral destek verdiğini belirtmiştir. Başvurucu kullandığı dil seçimi yoluyla, binlerce sivile karşı gerçekleştirilen şiddeti onaylamış ve mağdurların itibarını aza indirgemiş ve saldırı günü sunmuş olduğu çizim, kullanılan dile ilişkin bir tedbir alınmaksızın, 13 Eylül tarihinde yayımlanmıştır. Mahkeme’ye göre bu son faktör - yayınlanma tarihi - sanatsal ya da gazetecilik perspektiften bakıldığında trajik bir olayı ele alan ve hatta destekleyen karikatüristin sorumluluğunu arttırmaktaydı. Ayrıca, böyle bir mesajın politik açıdan hassas bir bölgede, yani Bask Ülkesi’nde, meydana getirdiği etki de göz ardı edilmeyecektir. Mahkeme’ye göre, karikatür bölgede şiddeti artırmaya ve kamu düzeni üzerinde etki yaratmaya müsait belirli bir kamuoyu tepkisine neden olmuştur. Yerel mahkemelerin başvurucuyu mahkûm etme gerekçeleri “ilgili ve yeterli” kabul edilmiştir. Para cezasının makul miktarda olması ve dava konusu çizimin yayımlandığı bağlam da dikkate alınarak, Mahkemece karikatüriste uygulanan tedbirin güdülen meşru amaçla orantısız olmadığı tespit edilmiştir. Bu sebeple, Sözleşme’nin 10. maddesi ihlal edilmemiştir.
Yukaırdaki örnek bir mizah çalışmasıyla ilgili olduğundan başlıktaki tartışmayla daha çok ilişkilendirilebilir.

Nefret söylemi ve ırkçılık alt başlığındaysa şöyle bir örnek var:
Farklı azınlık gruplara yönelik nefret içeren ifade, 10. madde kapsamında korunmamaktadır. Vejdeland ve Diğerleri/İsveç davasında60, başvurucular, bir orta öğretim okulunda homoseksüellere karşı saldırı teşkil ettiği düşünülen yaklaşık 100 broşürü dağıtmaktan mahkum olmuşlardır. Başvurucular bu broşürleri Ulusal Gençlik isimli bir organizasyon adına öğrencilerin dolaplarına bırakarak dağıtmışlardır. Broşürlerdeki ifadeler, özellikle homoseksüelliğin “sapkın bir cinsel eğilim” olduğunu, “toplumun temeli üzerinde ahlaki olarak tahripkar bir etkisi bulunduğunu” ve HIV ve AİDS’in artmasından sorumlu olduğunu iddia etmektedir. Başvurucular, homoseksüelleri bir grup olarak hor görmeyi amaçlamadıklarını ve faaliyetlerinin amacının İsveç okullarında verilen eğitimde objektifliğin eksik olduğu konusunda bir tartışma başlatmak olduğunu iddia etmişlerdir. Mahkeme, bu ifadelerin nefret içeren eylemlere doğrudan çağrı yapmasa dahi, ciddi ve önyargılı iddiaları içerdiğini tespit etmiştir. Mahkeme, cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın da ırk, köken veya renk ayrımcılığı kadar ciddi olduğunu vurgulamıştır. Başvurucuların ifade özgürlüğü haklarını kullanmalarına yapılan müdahale İsveç makamları tarafından başkalarının şöhret ve haklarının korunması için demokratik bir toplumda gerekli görüldüğünden Sözleşme’nin 10. maddesinin ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
Şimdi benim bunlardan anladığım kadarıyla ifade özgürlüğü kapsamında her türlü görüş dile getirilebiliyor olsa da bilhassa çoğunluk tarafından desteklenebilecek bazı ifadeler saldırıya dönüşerek birtakım azınlık gruplar için hak mahrumiyeti doğurma tehlikesine sahip olabilirler, yani çoğunluğun azınlığa tahakkümü söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda bazı söylemler ifade özgürlüğü kapsamında korunmazlar. Mizah dergisi örneğindeki 11 Eylül mevzusu ise buna yönelik, yani belli gruplarda hak mahrumiyeti doğurabilecek bir ifade içermese de terör övgüsü olarak nitelendirildiği için koruma dışı tutulmuş. Tabii olayın 2002 yılında, yani Batı dünyasının bu konudaki hassasiyetinin tavanda olduğu bir vakitte gerçekleşmiş olmasının kararda etkisi büyüktür tahminim.

Kişisel olarak çıkardığım sonuç, örneğin Charlie Hebdo'nun İslamiyete yönelik hakaretler içeren karikatürleri, toplumu harekete geçirip şiddete çağrı yapmadığı sürce, yani kendi köşelerinde takılırlarken ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Ama gücü elinde tutan bir otoritenin, yani Fransa devletinin bu karikatürleri geniş kitle erişiminin olduğu toplumsal alanlarda sergilemesi ifade özgürlüğü kapsamının dışına çıkar. Ya da aramızdaki bazı kişileri daha rahatsız edebilecek bir örnek verecek olursam bir eşcinselin heteroseksüel insanlar üzerinden yapacağı mizahla bir heteroseksüelin eşcinseller üzerinden yapacağı mizah aynı etki gücüne sahip değildir. Biz, çoğunlukta olduğumuz durumlarda herhangi bir hak mahrumiyetine yol açmamak için azınlıkta olanlardan daha dikkatli olmalıyız. Azınlıkta kaldığımız ve otoritenin yanımızda olmadığı durumlarda ise haklarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Kısacası, ifade özgürlüğü bir baskı aracına dönüştürülmemelidir.

Ben meseleyi bu şekilde yorumluyorum ama dediğim gibi aramızda katkı sunmak isteyen hukukçu arkadaşlar varsa onları da dinlemek isterim.

Son olarak @Kuroashi no Sanji sana ufak bir eleştirim olacak. Gözlemim yanlış olabilir ama kişisel gündemini belirlemede internet influencerları biraz fazla etkili oluyor gibi geldi, daha önce bir iki sefer Can Sungur'un videolarını paylaştığını görmüştüm. Son zamanlarda açtığın tartışmalar da onun kişisel gündeminin uzantıları gibi göründü. Aynı meseleler üzerine düşünmek istiyor olabilirsin elbette ama umarım bunu yaparken daha fazla kaynaktan da yorumlar alıyorsundur :D
 

Silinmiş Üye

Son olarak @Kuroashi no Sanji sana ufak bir eleştirim olacak. Gözlemim yanlış olabilir ama kişisel gündemini belirlemede internet influencerları biraz fazla etkili oluyor gibi geldi, daha önce bir iki sefer Can Sungur'un videolarını paylaştığını görmüştüm. Son zamanlarda açtığın tartışmalar da onun kişisel gündeminin uzantıları gibi göründü. Aynı meseleler üzerine düşünmek istiyor olabilirsin elbette ama umarım bunu yaparken daha fazla kaynaktan da yorumlar alıyorsundur :D
Hocam bu eleştiriyi sadece bu arkadaşa yaparsak haksızlık etmiş oluruz, forumun çoğunluğu aynı durumda. Bazıları bunu bilinç dışı yapıyor olabilir de bazıları çok bariz ve komik görünüyor dışarıdan. Birine bu eleştiriyi yapmayı düşündüğümde kalanların hepsine de aynı eleştiriyi yapmam gerektiğini düşündüğümden elimi taşın altına koymadım. Sen koymuşsun ama diğerlerine de aynı tavrı göstermediğinde, bu çifte standart yaptığını düşündürtebilir kimilerine. İşin zor, şimdilik.
 
Hocam bu eleştiriyi sadece bu arkadaşa yaparsak haksızlık etmiş oluruz, forumun çoğunluğu aynı durumda. Bazıları bunu bilinç dışı yapıyor olabilir de bazıları çok bariz ve komik görünüyor dışarıdan. Birine bu eleştiriyi yapmayı düşündüğümde kalanların hepsine de aynı eleştiriyi yapmam gerektiğini düşündüğümden elimi taşın altına koymadım. Sen koymuşsun ama diğerlerine de aynı tavrı göstermediğinde, bu çifte standart yaptığını düşündürtebilir kimilerine. İşin zor, şimdilik.
Benim gözlemim yanlış da olabilir ama bir süredir böyle geldiği için belritmek istedim sadece. Bahsettiğim gibi duyduklarını nasıl içselleştirmeye karar verdiğine bağlı olarak illa kötü bir şey demek de değil bu. Herkesin sözlerinin arka planının izini sürüp yargı dağıtmak gibi bir niyetim de sorumluluğum da yok. Bunu belirleyecek bir otorite falan da değilim ki çifte standart kaygım olsun :D Zaten forum geneli için aynı düşünceleri paylaşmıyorum.
 

Silinmiş Üye

Benim gözlemim yanlış da olabilir ama bir süredir böyle geldiği için belritmek istedim sadece. Bahsettiğim gibi duyduklarını nasıl içselleştirmeye karar verdiğine bağlı olarak illa kötü bir şey demek de değil bu. Herkesin sözlerinin arka planının izini sürüp yargı dağıtmak gibi bir niyetim de sorumluluğum da yok. Bunu belirleyecek bir otorite falan da değilim ki çifte standart kaygım olsun :D Zaten forum geneli için aynı düşünceleri paylaşmıyorum.
Ooops! Yüzeyselliği bu yüzden sevmiyorum hocam, çok güzel bir paravan olabiliyor gerektiğinde. Arka çıkışlar yaratmak kişiye yarar sağlasa da dediğim gibi ben sevmiyorum. Tabi sen zaten tarafını seçmişsin hocam kusura bakma, ben seni biraz yanlış anlamışım diyeyim en azından. Dışardan nasıl görünüyorsa öyle olmuş olsun :dd
 
Mizah, ifade özgürlüğünün üzerine çekilebilecek ek bir koruyucu kalkan değildir. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Bunu incelemek için de öncelikle bizim de en eski üyelerinden biri olduğumuz Avrupa Konseyi'nin yine Türkiye tarafından 1954'te onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne başvurulabilir. Sözleşmenin ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerini inceleyen yine Avrupa Konseyi tarafından yayımlanmış şöyle bir kitapçık buldum: https://rm.coe.int/aihs-kapsam-nda-ifade-ozgurlugu/16808db5d5

Bu resmi bir metin olmadığı için belki bazı kısımlar hukukçuların yorumuna açık olabilir. Sitedeki hukukçu arkadaşlar da katkı sunmak isterlerse buyursunlar. Ben sonuçta mühendis adamım, o nedenle anladığım kadarıyla aktarmaya çalışacağım. Öncelikle sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesi şu şekilde:


İçerik temelli tek kısıtlama ise ırkçılığı ve Nazi ideolojisini teşvik eden, Holokost’u inkâr eden, nefrete ve ırk ayrımcılığına kışkırtma fikrini yayan söylemlere ilişkin. Türkiye'de bu sözleşme ulusal mevzuatlara dahil edildiği için maddeler, yerel mahkemeleri bağlayıcı niteliğe sahip. Attığım kitapçık da bu 10. maddenin uygulama usüllerine ilişkin yardımcı olma amacı taşıyor. 14. sayfasında da şöyle bir ifade var:


Kitapçığın devamında da "Koruma Dışındaki Söylem – Nefret Söylemi, Şiddete Teşvik" şeklinde bir ana başlık var ve ne tür ifadelerin koruma kapsamı dışında değerlendirilebileceğini örneklerle 3 alt başlıkta incelemişler. Buralardan da bir iki alıntı paylaşayım.

Şiddete teşvik alt başlığında:

Yukaırdaki örnek bir mizah çalışmasıyla ilgili olduğundan başlıktaki tartışmayla daha çok ilişkilendirilebilir.

Nefret söylemi ve ırkçılık alt başlığındaysa şöyle bir örnek var:


Şimdi benim bunlardan anladığım kadarıyla ifade özgürlüğü kapsamında her türlü görüş dile getirilebiliyor olsa da bilhassa çoğunluk tarafından desteklenebilecek bazı ifadeler saldırıya dönüşerek birtakım azınlık gruplar için hak mahrumiyeti doğurma tehlikesine sahip olabilirler, yani çoğunluğun azınlığa tahakkümü söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda bazı söylemler ifade özgürlüğü kapsamında korunmazlar. Mizah dergisi örneğindeki 11 Eylül mevzusu ise buna yönelik, yani belli gruplarda hak mahrumiyeti doğurabilecek bir ifade içermese de terör övgüsü olarak nitelendirildiği için koruma dışı tutulmuş. Tabii olayın 2002 yılında, yani Batı dünyasının bu konudaki hassasiyetinin tavanda olduğu bir vakitte gerçekleşmiş olmasının kararda etkisi büyüktür tahminim.

Kişisel olarak çıkardığım sonuç, örneğin Charlie Hebdo'nun İslamiyete yönelik hakaretler içeren karikatürleri, toplumu harekete geçirip şiddete çağrı yapmadığı sürce, yani kendi köşelerinde takılırlarken ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Ama gücü elinde tutan bir otoritenin, yani Fransa devletinin bu karikatürleri geniş kitle erişiminin olduğu toplumsal alanlarda sergilemesi ifade özgürlüğü kapsamının dışına çıkar. Ya da aramızdaki bazı kişileri daha rahatsız edebilecek bir örnek verecek olursam bir eşcinselin heteroseksüel insanlar üzerinden yapacağı mizahla bir heteroseksüelin eşcinseller üzerinden yapacağı mizah aynı etki gücüne sahip değildir. Biz, çoğunlukta olduğumuz durumlarda herhangi bir hak mahrumiyetine yol açmamak için azınlıkta olanlardan daha dikkatli olmalıyız. Azınlıkta kaldığımız ve otoritenin yanımızda olmadığı durumlarda ise haklarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Kısacası, ifade özgürlüğü bir baskı aracına dönüştürülmemelidir.

Ben meseleyi bu şekilde yorumluyorum ama dediğim gibi aramızda katkı sunmak isteyen hukukçu arkadaşlar varsa onları da dinlemek isterim.

Son olarak @Kuroashi no Sanji sana ufak bir eleştirim olacak. Gözlemim yanlış olabilir ama kişisel gündemini belirlemede internet influencerları biraz fazla etkili oluyor gibi geldi, daha önce bir iki sefer Can Sungur'un videolarını paylaştığını görmüştüm. Son zamanlarda açtığın tartışmalar da onun kişisel gündeminin uzantıları gibi göründü. Aynı meseleler üzerine düşünmek istiyor olabilirsin elbette ama umarım bunu yaparken daha fazla kaynaktan da yorumlar alıyorsundur :D
 
Ooops! Yüzeyselliği bu yüzden sevmiyorum hocam, çok güzel bir paravan olabiliyor gerektiğinde. Arka çıkışlar yaratmak kişiye yarar sağlasa da dediğim gibi ben sevmiyorum. Tabi sen zaten tarafını seçmişsin hocam kusura bakma, ben seni biraz yanlış anlamışım diyeyim en azından. Dışardan nasıl görünüyorsa öyle olmuş olsun :dd
Ee sen bu mesajda çoktan başlamışsın bile yargı dağıtmaya belli ki :D Bana ihtiyacın yok bence.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık