Orijinal Dünya Ticaret Merkezi (DTM), New York'taki Aşağı Manhattan'ın Finans Bölgesi'nde yedi binadan oluşan büyük bir kompleksti. 4 Nisan 1973'te kullanıma açılmış ve 11 Eylül 2001'deki terör saldırıları sırasında yıkılmıştır. Tamamlandıklarında Dünya Ticaret Merkezi olan İkiz Kuleler 1. DTM (Kuzey Kulesi) 417 metre ve 2. DTM (Güney Kulesi) 415 metre ile dünyanın en yüksek binalarıydı. Kompleksteki diğer binalar arasında Marriott Dünya Ticaret Merkezi (3. DTM), 4. DTM, 5. DTM, 6. DTM ve 7. DTM bulunmaktaydı. Kompleks 1.240.000 metrekare ofis alanı içeriyordu ve tamamlanmadan önce 130.000 kişiyi barındırabileceği tahmin ediliyordu.
Merkez kompleks, 1966 ile 1975 yılları arasında, 400 milyon dolarlık bir maliyetle (günümüz parasıyla yaklaşık 3,56 milyar dolar) inşa edilmiştir. Kompleksin inşası Aşağı Manhattan'daki kentsel dönüşümü teşvik etmek isteyen David Rockefeller tarafından önerilmiş ve kardeşi Nelson binaların inşasının yolunu açacak yasayı imzalamıştır. Kompleksteki binalar Minoru Yamasaki tarafından tasarlanmıştır. 1998'de New York ve New Jersey Liman İdaresi'nin kararıyla binalar özelleştirilerek binaların yönetimi bir şirkete kiralanmıştır. Temmuz 2001 kira kontratı Silverstein Properties'e verilmiştir. Dünya Ticaret Merkezi var olduğu süre boyunca küreselleşmeyi ve Amerika'nın ekonomik gücünü simgelemiştir. Binaların tasarımı en başta New York halkı ve profesyonel eleştirmenler tarafından eleştirilse de, İkiz Kuleler zamanla New York'un simgeleri haline gelmiştir. Binaların popüler kültürde önemli bir rolü vardı ve var oldukları süre boyunca toplamda 472 farklı yapımda görülmüşlerdi. Philippe Petit 7 Ağustos 1974'te iki bina arasına gerilen bir ipin üzerinde yürüyerek gösteri yapmıştır. 11 Eylül saldırılarının ardından o sırada yapımı devam eden filmlerden ve dizilerden binaların görüntüleri çıkarılmıştır.
Dünya Ticaret Merkezi, 13 Şubat 1975'te çıkan yangın da dahil olmak üzere birçok büyük suç ve terör olayı yaşamıştır. 11 Eylül 2001'deki terör saldırıları sırasında El Kaide bağlantılı hava korsanları, iki tane tarifeli Boeing 767 uçağını binalara çarptırmıştır. Uçaklar binalara girdiğinde İkiz Kuleler'de 16.400 ila 18.000 arasında insan vardı. Çarpmalardan kaynaklanan yangınlar, uçakların yanan jet yakıtı nedeniyle yoğunlaşmış, ortaya çıkan sıcaklık binaların destekleyici yapısını bozmuş ve bu durum iki kulenin de çökmesine neden olmuştur. Saldırılar kulelerin içindeki ve çevresindeki 2606 kişinin yanı sıra uçaklarda bulunan 157 yolcunun ölümüyle sonuçlanmıştır. Kulelerden düşen parçalar çevredeki yangınlarla birleştiğinde, 7 Dünya Ticaret Merkezi de dahil olmak üzere tüm DTM kompleksi binalarının kısmen ya da tamamen çökmesine yol açmıştır. Ayrıca kompleks çevresindeki 10 büyük yapıda da ciddi derecede hasar meydana gelmiştir.
Dünya Ticaret Merkezi Öncesi
Şantiye Alanı
Şantiye alanı 1921'den 1966'ya kadar Radyo Sokağı olarak bilinen bir yer haline geldi. Bu sokak aslen, şu anda Tribeca ve Finans Bölgesi olan yerde bulunan bir depo bölgesidir. Harry Schneck, 1921'de Cortlandt Caddesi'nde Şehir Radyosu'nu açtı ve böylece sokak Cortlandt Caddesi'nin merkezde olduğu alan birkaç elektronik mağazasına ev sahipliği yaptı. Bu sokakta; kullanılmış radyolar, savaştan arta kalan elektronik aletler ve önemsiz elektronik parçalar vardı. Bunlar yığınlar halinde sokağa döküldüğü için sık sık yağma ve hırsızlık olayları yaşandı. Bir yazara göre, burası aynı zamanda elektronik bileşen dağıtım işinin de kaynağı işlevi görmüştü.
Dünya Ticaret Merkezi'nin Kuruluşu
1961'de New York ve New Jersey Liman İdaresi dünyanın ilk dünya ticaret merkezini inşa etmeye karar verince Vesey, Church, Liberty ve West Streets ile sınırlanan Radyo Sokağı'nı ortadan kaldırmak için planlar çizilmeye başlandı. Elde iki seçenek vardı: Aşağı Manhattan'ın doğu yakasındaki South Street Limanı yakınları veya batı yakasındaki Hudson ve Manhattan Demiryolu (H&M) istasyonunun yakınındaki Hudson Terminali. 1961'de kamuoyuna duyurulan ilk planlara göre Doğu Nehri boyunca Dünya Ticaret Merkezi için bir alan belirlenmişti. İki farklı yönetime bağlı bir kurum olan Liman İdaresi, hem New York hem de New Jersey valilerinden yeni projeler için onay istedi. New Jersey Valisi Robert B. Meyner, New York'un 335 milyon dolarlık bir proje almasına itiraz etti. 1961'in sonlarına doğru anlaşmaya yanaşmayan New Jersey Valisi Meyner nedeniyle müzakereler çıkmaza girdi.
Dünya Ticaret Merkezi için seçilen yerin seçilmesinin nedeni Hudson Nehri boyunca yeni otomobil tünelleri ve köprülerinin açılmasından sonra, New Jersey'deki H&M Demiryolu'ndaki yolcu sayısı önemli ölçüde düşmesiydi. Liman İdaresi müdürü Austin J. Tobin ile yeni seçilen New Jersey Valisi Richard J. Hughes arasında Aralık 1961'de yapılan bir toplantıda Liman İdaresi, H&M Demiryolu'nu satın almayı teklif etti. Ayrıca Dünya Ticaret Merkezi projesinin, LİTH üzerinden gelen New Jersey yolcuları için daha uygun bir yer olan Aşağı Manhattan'ın batı yakasındaki Hudson Terminal şantiyesine taşınmasına karar verildi. Yeni lokasyon ve Liman İdaresi'nin H&M Demiryolu'nu satın almasıyla New Jersey, Dünya Ticaret Merkezi projesini desteklemeyi kabul etti. Liman İdaresi anlaşmanın bir parçası olarak, H&M'nin adını "Liman İdaresi Trans-Hudson" veya kısaca LİTH olarak değiştirdi.
Liman İdaresi, Radyo Sokağı'ndaki her bir işletme sahibine tazminat olarak iş yerlerinin ettiği karlılığa ya da işletme değerlerinin ne kadar olduğunu göz önüne almadan 3000 dolar ödeme yaptı. Sonrasında Mart 1965'te Dünya Ticaret Merkezi için bölgede mülk satın almaya ve Mart 1966'da Radyo Sokağı'nın yıkımına başladı. Sokak, yıl sonuna kadar tamamen yıkıldı.
Projenin hayata geçebilmesi için New York Belediye Başkanı John Lindsay ve New York Belediye Meclisi'nin de onayı gerekmekteydi, fakat vergi konusunda anlaşmazlıklar çıktı. 3 Ağustos 1966'da, Liman İdaresi'nin, Dünya Ticaret Merkezi'nin özel kiracılara kiralanan kısmı için vergi vermek yerine şehre yıllık ödeme yapması konusunda bir anlaşmaya varıldı (ilerleyen yıllarda emlak vergisi oranı arttıkça Liman İdaresi'nin yaptığı ödemeler de artacaktı).
Geliştirme
Tasarım
Yamasaki'nin 18 Ocak 1964'te halka tanıtılan Dünya Ticaret Merkezi tasarımı, her iki binada da yaklaşık 63 metre boyutunda kare bir plan gerektirmekteydi. Binaların dışı Yamasaki'nin yükseklik korkusu nedeniyle ve bina sakinlerinin kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için 46 santimetre genişliğindeki dar pencerelerle tasarlandı. Tasarım aynı zamanda alüminyum alaşımla kaplanmış bina cephelerini içermekteydi. Dünya Ticaret Merkezi, Le Corbusier'nin mimari etiğinin en çarpıcı Amerikan örneklerinden ve Yamasaki'nin gotik modernist eğilimlerinin yansımalarından biriydi. Yamasaki daha önce Suudi Binladin Group ile Suudi Arabistan'ın Dhahran Uluslararası Havaalanı'nı tasarladığı için, binaların tasarımında kısmen de olsa İslami mimariden ilham aldı.
1960'larda Bangladeşli-Amerikalı inşaat mühendisi Fazlur Rahman Khan tarafından görücüye çıkarılan çerçeveli boru tasarımı, bina yüklerini desteklemek için kolonları iç mekana dağıtan geleneksel tasarımdan ziyade daha açık kat planlamasına imkan sağlayan bir sistemdi. Dünya Ticaret Merkezi binalarının her biri, Vierendeel kafes kirişleri görevi gören 236 adet yüksek mukavemetli, yük taşıma özelliği olan çelik kolona sahipti. Çevre kolonları, rüzgar yükleri gibi neredeyse tüm yanal yükleri destekleyen ve yerçekimi yükünü çekirdek sütunlarla paylaşan güçlü, sert bir duvar yapısı oluşturmak için birbirine yakın aralıklarla yerleştirildi. Kenar başına 59 kolon içeren çevre yapısı, her biri üç katlı, üç kolondan oluşan ve spandrel plakalarla birbirine bağlanan prefabrike modüler parçalar kullanılarak inşa edildi. Köşe levhaları, fabrikasyon atölyesinde modüler parçalar oluşturmak için kaynakla kolonlara monte edildi. Bitişik modüller, kolon ve köşebent açıklıklarının ortasında meydana gelen ek yerleriyle birlikte tek parça haline getirildi. Köşe levhalar her katta konumlandırıldı ve kolonlar arasında kayma gerilmesini ileterek yanal yüklere karşı ortak şekilde mukavemet göstermelerini sağlandı. Modüller arasındaki birleşimler, bitişik modüller arasındaki kolon ekleri aynı katta olmayacak şekilde dikey olarak kademeli olarak yapıldı. Temelin 7. katının altında, kapı girişlerini yerleştirmek için daha az sayıda ve daha geniş aralıklı çevre kolonları kullanılmıştır.
107. kattan binaların tepesine kadar uzanan şapka makasları (veya payanda kirişleri), her binanın tepesindeki uzun bir iletişim antenini desteklemek için tasarlanmıştı. Yalnızca 1. DTM'ye (kuzey kulesi) Mayıs 1979'da bir anten takılmıştır. Kafes sistemi, çekirdeğin uzun ekseni boyunca altı ve kısa eksen boyunca dört kirişten oluşuyordu. Bu makas sistemi, çevre ve çekirdek kolonlar arasında bir miktar yeniden yük dağılımına izin vermiş ve iletim kulesini desteklemiştir.
Yangına dayanıklı malzemeyle korunan çelik çekirdek ve çevre kolonları kullanan çerçeveli boru tasarımı, daha kalın olan Empire State gibi geleneksel yapılara kıyasla rüzgara tepki olarak daha fazla sallanan nispeten hafif bir yapı oluşturuldu. Çelik yapı elemanlarının yangına karşı dayanıklı olması için ağır duvarcılık tekniği benimsendi. Tasarım sürecinde, Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin maruz kalabileceği tasarım rüzgar basınçlarını ve bu kuvvetlere yapısal tepkiyi belirlemek için rüzgar tüneli testleri yapıldı. Binadakilerin ne kadarlık sallanmaya tahammül edebileceklerini değerlendirmek için deneyler de yapıldı, ancak birçok denek baş dönmesi ve diğer başka kötü etkiler yaşadı. Baş mühendislerden biri olan Leslie Robertson, salınımların bir kısmını emmek için viskoelastik amortisörler geliştirmek üzere Kanadalı mühendis Alan G. Davenport ile birlikte çalıştı. Yapıların tamamında döşeme makasları ve çevre kolonları arasındaki birleşim yerlerinde kullanılan bu viskoelastik sönümleyiciler ve diğer bazı yapısal modifikasyonlar binaların yalpalamasını kabul edilebilir bir düzeye indirdi.
Galeri
İnşaat
Dünya Ticaret Merkezi'nin temeli 20 metre aşağıda bulunan ana kaya ile dolu bir araziye yerleştirildi. Dünya Ticaret Merkezi'ni inşa etmek için, Hudson Nehri'nden gelen suyu dışarıda tutmak için şantiyenin Batı Sokağı tarafının çevresine sulu çamur duvarlı bir "küvet" inşa etmek gerekmişti. Liman İdaresi'nin baş mühendisi John M. Kyle, Jr. tarafından uygulanan bulamaç yöntemi, bir hendek kazmayı ve kazı ilerledikçe delikleri bentonit ve su karışımından oluşan bir bulamaçla tıkayan ve yeraltı suyunu dışarıda tutan bir sistemdi. Hendek kazıldıktan sonra içine çelik bir kafes yerleştirildi ve bulamacı dışarı atmak için beton döküldü. Bulamaç duvarın tamamlanması on dört ay sürdü. Alan kazıldıktan sonra ortaya çıkan 920.000 m3 hafriyat malzemesi (diğer dolgu malzemeleriyle birlikte) Manhattan kıyı şeridini Batı Sokağı boyunca genişletmek ve Battery Park City'yi oluşturmak için kullanıldı.
İkiz Kuleler'e ek olarak, Dünya Ticaret Merkezi kompleksi planı, 1970'lerin başında inşa edilen diğer dört alçak binayı da içeriyordu. 47 katlı 7. Dünya Ticaret Merkezi binası, ana kompleksin kuzeyine 1980'lerde eklenmiştir. Ana Dünya Ticaret Merkezi kompleksi toplamda 16 dönümlük bir araziyi kaplıyordu.
Eleştiriler
Dünya Ticaret Merkezi'nin yapımına karar verilmesi birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Çünkü kompleksin yapılacağı yer yüzlerce ticari ve endüstriyel kiracı, mülk sahibi, küçük işletme ve çoğu zorla taşınmaya şiddetle direnen yaklaşık 100 kişiye ev sahipliği yapan Radyo Sokağı'ydı. Bu durumdan etkilenen bir grup küçük işletme, Liman İdraresi'nin seçkin bir alan üzerindeki gücüne meydan okuyarak mahkeme yoluyla ihtiyati tedbir talebinde bulundu. Dava, mahkeme yerel mahkemeden çıkıp Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesine ulaştı, ancak Yüksek Mahkeme davayı kabul etmez.
Empire State'in sahibi Lawrence A. Wien liderliğindeki New York Emlak Kurulu'nun özel emlak müteahhitleri ve üyeleri, açık pazarda özel sektörle rekabet eden bu kadar geniş "sübvansiyonlu" ofis alanıyla ilgili endişelerini dile getirdi, çünkü mevcut durumda bile birçok ofis alanı boş durumdaydı. Dünya Ticaret Merkezi' 1979 sonrasına kadar tamamen kiraya verilemez ve bunun tek nedeni, kompleksin Liman İdaresi tarafından sağlanan sübvansiyonu, ofis alanı için alınan kiraları diğer binalardaki benzer alanlara göre daha ucuz hale getirmesiydi. Diğer bir kesim de Liman İdaresi'nin, bazıları tarafından "yanlış bir sosyal öncelik" olarak tanımlanan bir projeyi üstlenmesinin doğru olmadığını söyledi.
Dünya Ticaret Merkezi'nin tasarım estetiği, Amerikan Mimarlar Enstitüsü ve diğer mimar gruplarından eleştiri aldı. The City in History'nin ve şehir planlaması üzerine diğer çalışmaların yazarı olan Lewis Mumford, projeyi ve diğer yeni gökdelenleri "sadece cam ve metalden dosya dolapları" olarak tanımlayarak projeyi eleştirdi. Pek çok kişi binaların yalnızca 46 santimetre genişliğindeki ve her iki taraftaki görüşü dar yuvalarla sınırlayan kolonlarda çerçevelenmiş dar ofis pencerelerinden hoşlanmadı. Aktivist ve sosyolog Jane Jacobs, kompleksin sahilinin New York halkının eğlenmesi için açık tutulması gerektiğini söyledi.
Bazı eleştirmenler DTM kompleksinin daha geleneksel, yoğun bir mahallenin yerini alan "süper bloğunu" Manhattan'a özgü karmaşık trafik ağını bozan, yaşanması zor bir ortam olarak gördü. Örneğin Lewis Mumford kaleme aldığı The Pentagon of Power adlı kitabında, merkezi "şu anda her büyük şehrin canlı dokusunun içini boşaltan amaçsız devliğin ve teknolojik teşhirciliğin bir örneği" olarak tanımladı.
Kompleks
Dünya Ticaret Merkezi kompleksi içerisinde çeşitli ticari faaliyetlerde bulunan 430'dan fazla şirketi barındırıyordu. Kompleks, 1970 tarihli bir hesaba göre 130.000 kişiyi barındırması beklenen 1.240.000 metrekarelik ofis alanına sahipti. Normal bir hafta içi, komplekste tahminen 50.000 kişi çalışıyordu ve 140.000 kişi de ziyaretçi olarak oradan komplekse geliyordu. Dünya Ticaret Merkezi o kadar büyüktü ki, kendine bir posta kodu (10048) bile vardı. Kuleler, Güney Kulesi'nin tepesindeki gözlem güvertesinden ve Kuzey Kulesi'nin tepesindeki Dünyanın Pencereleri restoranından geniş manzaralar sunuyordu. İkiz Kuleler, çok sayıda film ve televizyon şovunun yanı sıra kartpostallarda ve diğer ticari ürünlerde görünerek dünya çapında bilinir bir hale gelmiştir. Zamanla Empire State, Chrysler ve Özgürlük Anıtı ile aynı ligdeki New York ikonları olmuşlardır. Dünya Ticaret Merkezi sıklıkla David Rockefeller'ın kardeşi Nelson Rockefeller'ın Manhattan'ın merkezine yaptığı Rockefeller Center ile karşılaştırılmıştır.
Kuzey ve Güney Kuleleri
Genellikle İkiz Kuleler olarak anılan 1. Dünya Ticaret Merkezi ve 2. Dünya Ticaret Merkezi, mimar Minoru Yamasaki tarafından kiracılara kolon veya duvarlarla kesintisiz açık kat planları sağlayan çerçeveli tüp yapılar olarak tasarlandı. Bu ikili Dünya Ticaret Merkezi'nin ana binalarıydılar. 1. DTM Kuzey Kulesi'nin inşaatı 1966'da, 2. DTM Güney Kulesi ile birlikte başlamıştır. 1972'de tamamlandığında 1. DTM, Empire State'in 40 yıllık hükümdarlığına son vererek iki yıl boyunca dünyanın en yüksek binası olmuştur. Kuzey Kulesi 417 metre yüksekliğindeydi ve 1979'da çatısına eklenen 110 metrelik bir telekomünikasyon antenine sahipti (bu anten 1999'da DTV yayınlarını da yayınlayabilecek şekilde yükseltilmiştir). Bu ekleme ile Kuzey Kulesi'nin en yüksek noktası 530 metreye ulaşmıştır.
Güney Kulesi 1973 yılında tamamlandığında 415 metrelik boyuyla dünyanın en yüksek ikinci binası olmuştur. Çatı katındaki açık gözlem güvertesi 415 metre, kapalı gözlem güvertesi ise 400 metre yüksekteydi. Her kule 410 metreden daha uzundu ve kompleksin toplam 16 dönümlük arazisinin yaklaşık 1 dönümünü işgal ediyordu. 1973'te bir basın toplantısında Yamasaki'ye "Neden 110 katlı iki bina yaptınız? 220 katlı bir bina da yapabilirdiniz?" şeklinde bir soru sorulmuştur. Yamasaki ise alaycı bir tavırla soruya; "İnsan ölçeğini kaybetmek istemedim." şeklinde yanıt vermiştir.
1973'te Sears Kulesi'nin tamamlanmasından önce İkiz Kuleler dünyadaki diğer tüm binalardan daha fazla kata sahipti (110 kat). Kat sayıları Sears Kulesi'yle aynıydı ve yapımı 2010'da tamamlanan Burj Khalifa'nın tamamlanmasına kadar aşılamamıştır. Her bir kulenin toplam kütlesi yaklaşık 500.000 tondu.
Austin J. Tobin Plaza
Plazada iki kule arasındaki Venturi etkisi nedeniyle genellikle zemin seviyesinde sert rüzgarlar esiyordu. Bazı rüzgarlar o kadar şiddetliydi ki, yayaların düzgün şekilde yürüyebilmeleri için halat sistemleri kurulmuştu. 1997 yılında Tony May, 4. DTM'nin yanındaki plazada "Gemelli" adında bir İtalyan restoranı, ertesi yıl da onun bitişiğindeki bir yere "Pasta Break" adında bir restoran daha açtı. 9 Haziran 1999'da, açık hava meydanı, 12 milyon dolarlık tadilattan sonra yeniden açıldı. Bu tadilatla birlikte mermer döşemeler 40.000'den fazla gri ve pembe granit taşla değiştirildi ve bunun yanı sıra banklar, yiyecek büfeleri ve açık hava yemek alanları oluşturuldu.
Dünyanın Zirvesi Gözlem Güvertesi
Hava güzel olduğu zamanşarda ziyaretçiler 107. kattaki gözlem güvertesinden iki kısa yürüyen merdivenle 420 metre yükseklikteki açık hava gözlem güvertesine çıkabiliyorlardı. Havanın açık olduğu bir günde, ziyaretçiler 80 kilometre uzağı görebiliyorlardı. İntihar girişimlerini önlemek için çatıya bir çit çekilmiş, gözlem güvertesi platformu geriye alınmış ve çit platformun üzerinde yükseltilmişti. Gözlem güvertesi geride olduğundan basit bir korkuluk bu işlem için yeterli olmuştu. Bu sayede Empire State'in gözlem güvertesinin aksine, İkiz Kuleler'deki görüşü daha elverişli hale getirmişti.
Dünyanın Pencereleri Restoranı
Dünyanın Pencereleri Restoranı, 1993'te gerçekleşen bombalamalarının ardından, restoran kompleksi tarafından kullanılan alanlar, depolar ve park yerleri zarar gördüğü için kapanmak zorunda kaldı. 12 Mayıs 1994'te Joseph Baum & Michael Whiteman Company, Pencereler'in eski operatörü Inhilco'nun kira kontratından vazgeçmesinin ardından işletmenin sözleşmesini kazandı. 26 Haziran 1996'da yeniden açıldıktan sonra, Dünyanın En Muhteşem Barı ve Gökyüzündeki Kiler (İşçi Bayramı'ndan sonra yeniden açılmıştır), orijinal restoran şubelerinin yerini aldı. Gökyüzündeki Kiler 1999'da bir et restoranı olarak değiştirildi ve Wild Blue olarak yeniden adlandırıldı. 2000 yılında Dünyanın Pencereleri 37 milyon dolarlık gelir elde ettiğini açıkladı. Bu durum restoranın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en yüksek hasılat yapan restoran olduğunu gösteriyordu. Ofis çalışanları için tasarlanan 1. DTM'nin 44. katında 180 kişilik bir kafeterya olan Skydive Restaurant da Dünyanın Pencereleri tarafından işletiliyordu.
Dünyanın Pencereleri son yenilenmesine karışık eleştiriler almıştı. New York Times'ın yemek eleştirmeni Ruth Reichl, Aralık 1996'da "Hiç kimse Dünyanın Pencereleri'ne sadece yemek yemek için gitmeyecek, ancak en titiz yemek insanı bile artık New York'un en sevilen turistik yerlerinden birinde yemek yemekten memnun olabilir" şeklinde bir yorum yaptı. Restorana sahip olduğu dört yıldızdan ikisini verdi. Bu durum restoranın "çok iyi kalitede" olduğu anlamına geliyordu. William Grimes, 2009 tarihli Appetite adlı kitabında, "Pencereler'de ana yemek New York'un kendisi oldu" diye yazmıştı. 2014 yılında eater.com'dan Ryan Sutton, One World Observatory'nin mutfağını artık var olmayan Dünyanın Pencereleri'yle kıyaslamış ve "Pencereler, restoranın içinde bulunduğu hayati kurumun tembel bir yan ürünü olmaktan ziyade kendi başına bir varış noktasıydı. İnsanların yemek yerken bir şeyler izlemesini ilk başlatan yerdi" yorumu yapmıştır.
Diğer Binalar
Bir grup ticari bankanın yatırım ortağı olduğu Dünya Ticaret Merkezi'nin altında dünyanın en büyük altın kasalarından biri vardı. 1993'teki bombalamalarda bombalardan biri kasanın yakınında patlamıştı. 11 Eylül'deki saldırılardan yedi hafta sonra, 4. DTM'nin bodrumundaki kasalardan 230 milyon dolarlık değerli metal çıkarıldı. Buna 3.8 ton 100 Troy ons 24 ayar külçe altın ve 30 ton 1000 ons gümüş külçe dahildir.
Önemli Olaylar
13 Şubat 1975 Yangını
13 Şubat 1975'te Kuzey Kulesi'nin 11. katında yangın çıktı. Katlar arasında dikey olarak uzanan elektrik kablo kanalının içinden geçen telefon kablosu izolasyonunun tutuşması sonucu yangın 9. ve 14. katlara da sıçradı. Yangın birkaç saat içerisinde söndürüldü. Hasarın çoğu, kağıtla doldurulmuş dolaplar, ofis makineleri için alkol bazlı sıvı ve diğer ofis ekipmanlarının bulunduğu 11. katta gerçekleşti. Ateşe dayanıklı malzeme çeliği korumuş ve binada herhangi bir yapısal hasar olmamıştı. 9'dan 14'e kadar olan katlardaki yangın hasarına ek olarak, yangını söndürmek için kullanılan su nedeniyle daha aşağıdaki katlarda hasar meydana geldi. O zamanlar Dünya Ticaret Merkezi'nde yangın söndürücü püskürtme sistemi yoktu. 12 Mart 1981'de Liman İdaresi, Dünya Ticaret Merkezi'nin her yerine püskürtücüler kurmak için 45 milyon dolarlık bir tadilat planı yapıldığını açıkladı.
26 Şubat 1993 Bombalamaları
Bombardımanın ardından patlayan zeminlerin, kolonlara sağladıkları yapısal desteği eski haline getirmek için onarılması gerekti. Bulamaç duvar, bombalama ve diğer taraftaki Hudson Nehri suyundan gelen basınca karşı yanal destek sağlayan döşeme plakalarının kaybının ardından tehlikeye girmişti. Tüm Dünya Ticaret Merkezi kompleksine iklimlendirme sağlayan soğutma tesisi ağır hasar görmüştü. Bombalamadan sonra, Liman İdaresi merdiven boşluklarına fotolüminesan yol işaretleri yerleştirdi. Orijinal sistemdeki kritik kablolama ve sinyalizasyon da hasar gördüğünden, tüm kompleksin yangın alarm sisteminin değiştirilmesi gerekiyordu. Kompleksin plazasına patlamada hayatını kaybedenlerin isimlerinin yazılı olduğu bir anıt dikildi. Bu anıt 11 Eylül saldırılarının ardından yıkıldı. 1993 bombalamasının kurbanlarının isimleri şu anda Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi'nde yer almaktadır.
14 Ocak 1998 Soygunu
Diğer Olaylar
7 Ağustos 1974 sabahı Philippe Petit, Dünya Ticaret Merkezi'nin Kuzey ve Güney Kuleleri arasına gerilmiş bir tel üzerinde yürüyüş gerçekleştirdi. Yerden 400 metre yükseklikte herhangi bir güvenlik önlemi olmadan yaptığı bu gösteri için 200 kilogram ağırlığında bir kablo döşedi ve 9,1 metre uzunluğunda ve 25 kilogram ağırlığında özel yapım bir balans direği kullandı. Tel üzerinde 8 defa git-gel yaparak yaklaşık 45 dakikalık performans sergiledi. Petit gösteriyi izinsiz olarak yaptığı için suçlandı, fakat Central Park'ta çocuklar için gösteri yapması karşılığında serbest bırakıldı.
20 Şubat 1981'de Aerolíneas Argentinas'a ait bir yolcu uçağı, radar sinyallerinin Kuzey Kulesi'yle çarpışma rotasında olduğunu belirtmesinin ardından hava trafik kontrolörleri tarafından yönlendirildi. Ekvador Guayaquil'deki José Joaquín de Olmedo Uluslararası Havalimanı'ndan kalkan ve yakındaki JFK Havalimanı'na inmesi planlanan uçak, yönetmeliklerin tavsiye ettiğinden çok daha düşük bir irtifada uçuyordu.
1995 PCA Dünya Satranç Şampiyonası Güney Kulesi'nin 107. katında oynandı.
Kiralamalar
Liman İdaresi 1990'ların sonunda Dünya Ticaret Merkezi'ni özelleştirme planlarını onaylamasının ardından, 2001'de kompleksi özel bir kuruluşa kiralamaya çalıştı. Kiralama için Vornado Realty Trust, Brookfield Properties Corporation ve Boston Properties ortaklığı ve Silverstein Properties ve The Westfield Group tarafından ortaklığından teklifler geldi. Dünya Ticaret Merkezi'nin özelleştirilmesiyle kompleks için de vergi ödenecek ve kiralamadan elde edilen gelir diğer Liman İdaresi projeleri için fon sağlayacaktı.
15 Şubat 2001'de Liman İdaresi, Vornado Realty Trust'ın 3.25 milyar dolar ödeyerek Dünya Ticaret Merkezi'ni 99 yıllığına kiraladığını duyurdu. Vornado, Silverstein'ın teklifinden 600 milyon dolar daha fazla teklif etmişti, bunun üzerine Silverstein da teklifini 3.22 milyar dolara çıkardı.Fakat Vornado, Liman İdaresi'nin pazarlık konusu olmadığını düşündüğü 39 yıllık daha kısa bir kiralama da dahil olmak üzere anlaşmada son dakika değişiklikleri yapılması konusunda ısrar etti. Vornado daha sonra açık artırmadan çekildi ve Silverstein'ın Dünya Ticaret Merkezi kiralama teklifi 26 Nisan 2001'de kabul edildi ve 24 Temmuz 2001'de anlaşma yürürlüğe girdi.
Yıkılışı
Usame bin Ladin liderliğindeki terör örgütü El Kaide, saldırıları Amerikan dış politikasının belirli yönlerine, özellikle ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe ve Suudi Arabistan'daki ABD birliklerinin varlığına misilleme olarak gerçekleştirdiğini duyurdu. Flight 11'ın Kuzey Kulesi'ne verdiği hasar nedeniyle çarpma bölgesinin üst kısmındaki 1344 kişi mahsur kaldı. Flight 175, Flight 11'a kıyasla çok daha merkez dışı bir etkiye sahipti ve merdiven boşluklarından biri sağlam kalmıştı. Yine de bina yıkılmadan önce sadece birkaç kişi binadan çıkmayı başarabildi. Güney Kulesi, Kuzey Kulesi'ne göre daha aşağıdan darbe alarak daha fazla katı etkilese de, Güney Kulesi'nde Kuzey Kulesi'ne göre daha az insan ölmüş ya da mahsur kalmıştı.
Saat 09.59'da Güney Kulesi yaklaşık 56 dakika yandıktan sonra çöktü. Yangın, uçağın çarpmasından dolayı zayıflamış olan çelik yapı elemanlarının arızalanmasına neden olmuştu. Kuzey Kulesi, yaklaşık 102 dakika yandıktan sonra 10.28'de çöktü. Aynı gün saat 17.20'de 7. Dünya Ticaret Merkezi'nin doğudaki çatısı çöktü ve ortaya çıkan kontrolsüz yangın nedeniyle saat 17.21'de bina tamamen yıkıldı.
Marriott Dünya Ticaret Merkezi Oteli, iki kulenin yıkılması sırasında yıkıldı. DTM meydanında kalan üç bina, enkaz nedeniyle büyük ölçüde hasar gördü ve daha sonra yıkıldı. Dünya Ticaret Merkezi sahasındaki temizleme ve kurtarma süreci sekiz ay sürdü. Özgürlük Caddesi'nin karşısındaki Deutsche Bank Binası içten hasar gördüğü halde kullanılmaya devam edildi ve 2011'in başlarında yapılan çalışmaların ardından yıkıldı. Borough of Manhattan Community College'ın 30 West Broadway'deki Fiterman Salonu da büyük hasar gördüğü için tamamen yıkıldı ve yeniden inşa edildi.
Saldırıların hemen ardından basında çıkan haberler, Dünya Ticaret Merkezi'nin içinde 50.000'den fazla insan olabileceği için saldırılarda on binlerce kişinin ölmüş olabileceğini öne sürdü. Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (USTE), saldırılar sırasında kulelerde yaklaşık 17.400 kişinin olduğunu tahmin etmiştir. Nihayetinde 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak (saldırıyı gerçekleştirenler hariç) 2753 kişin öldüğü açıklandı.
Cantor Fitzgerald L.P.'nin (Tek Dünya Ticaret Merkezi'nin 101. ve 105. katlarında bulunan bir yatırım bankasıdır) 658 çalışanı, Marsh & McLennan Company'nin 295 çalışanı (şirketin ofisi Flight 11'ın çarptığı bölümde yer alıyordu) ve Aon Corporation'ın 175 çalışanı dahil olmak üzere Dünya Ticaret Merkezi'nin içinde ve çevresinde toplamda 2192 sivil öldü.
Sivil ölümlere ek olarak, saldırılarda 414 kamu çalışanı da ölmüştü. Ölenlerden çoğu New York İtfaiye Departmanı çalışanlarıydı ve kalanlar da kolluk kuvvetlerine bağlı görevlilerdi. Saldırılardan on yıl sonra, yalnızca 1629 kurbanın kalıntıları tespit edilebildi. Çökme esnasında hala kulelerde bulunan kişilerden sadece 20 tanesi yıkıntılardan canlı olarak çıkarılabildi.
Yeni Tek Dünya Ticaret Merkezi
Kompleksteki ilk yeni bina 23 Mayıs 2006'da açılan 7. DTM oldu. Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi'nin anma bölümü 11 Eylül 2011'de, müze ise 21 Mayıs 2014'te açıldı. 3 Kasım 2014'te 1. DTM açıldı. 4. DTM 13 Kasım 2013'te açıldı ve 3. DTM 11 Haziran 2018'de açıldı.
Kasım 2013'te Silverstein Properties Inc. ile yapılan bir anlaşmaya göre, 2. DTM, binayı mali açıdan uygun hale getirmek için yeterli alan kiralanana kadar olması gereken yükseklikte inşa edilmeyecekti. 5. DTM'nin yer üstü inşaatı da kiracı eksikliği ve Liman İdaresi ile Aşağı Manhattan Geliştirme Şirketi arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle askıya alındı. 2015 yılının ortalarında, Silverstein Properties, Bjarke Ingels tarafından tasarlanacak ve ana kiracı olarak News Corp ile 2020 yılına kadar tamamlanacak yeniden tasarlanmış bir 2. DTM'ye ait planları açıkladı. Bundan dört yıl sonra Silverstein, 2. DTM için ana kiracı olmadan, herhangi bir kiracı imzalamış olsun ya da olmasın, kuledeki çalışmaya devam etmeye niyetli olduğunu ilan etti.
Etkileri
Civar Topluluklar
Proje kamuya herhangi bir faydası olmadığı için hırslı bir girişim olarak görülüyordu. Buna karşılık, yeniden inşa planları önemli ölçüde kamu girdisine sahipti. Halk, Dünya Ticaret Merkezi kompleksi aracılığıyla bölgenin yeniden inşa edilmesini destekledi. Yeniden inşa tekliflerinden biri, orijinal Dünya Ticaret Merkezi'ne yer açmak için yıkılan caddelerden biri olan Cortlandt Caddesi yolu boyunca kapalı bir alışveriş caddesi inşa etmeyi öneriyordu, fakat Liman İdaresi orijinal Dünya Ticaret Merkezi'nin inşaatı sırasında yıkılan Cortlandt, Fulton ve Greenwich Caddeleri'ni yeniden inşa etmeye karar verdi.
Popüler Kültür
Dünya Ticaret Merkezi'nde meydana gelen birkaç önemli olay vardı. Bunlardan en dikkate değer olanı 1974'te yaşandı. Fransız akrobat Philippe Petit, Man on Wire (2008) belgesel filminde gösterildiği ve The Walk (2015) adlı uzun metrajlı filmde tasvir edildiği gibi, iki kule arasın gerilmiş bir tel üzerinde 8 defa git-gel yaparak yürüdü. 1975'te Owen J. Quinn, Kuzey Kulesi'nin çatısından atladı ve binaların arasındaki meydana güvenli bir şekilde indi. Quinn bunu yoksulların içinde bulunduğu kötü durumu duyurmaya çalışmak için yaptığını iddia etti. 26 Mayıs 1977'de Brooklyn oyuncakçısı George Willig, Güney Kulesi'nin dış cephesini ölçeklendirdi, sonra da "Ölçeklendirilemez görünüyordu, o yüzden ölçeklendirmeyi denemek istediğim" şeklinde bir yorum yaptı. Altı yıl sonra, yüksek katlarda çıkan yangınlarla mücadele ve arama-kurtarma uzmanı Dan Goodwin, gökdelenlerin üst katlarında mahsur kalma olasılığı bulunan insanların kurtarılamamasına dikkat çekmek için Kuzey Kulesi'ne tırmandı.
Kompleks, çok sayıda popüler kültür eserinde yer aldı; 2006 yılında Dünya Ticaret Merkezi'nin bir şekilde 472 filmde rol aldığı tahmin ediliyordu. Dünya Ticaret Merkezi'ne birkaç ikonik anlam atfedildi. Kompleksin yakınında yaşayan film eleştirmeni David Sterritt, Dünya Ticaret Merkezi'nin 1978 yapımı Superman filmindeki görünümünün "belirli bir Amerikan ihtişamını [...] saf Amerikan gücünün görkemini özetlediğini" söyledi. 1996 yapımı Independence Day filminde kulelerin yıkılmasına değinen Sterritt, "İkiz Kuleler 11 Eylül'den önce çekilen çeşitli felaket filmlerinde yerle bir oldu. Bu, 11 Eylül'den sonra geriye dönük olarak bile yapamayacağınız bir şeydi." dedi. Diğer yapımlar arasında 1988 yapımı Working Girl filminde tasvir edilen romantizm ve Wall Street (1987) ve The Bonfire of the Vanities'de (1990) tasvir edilen kurumsal açgözlülük yer alır. Çizgi romanlar, animasyonlu çizgi filmler, televizyon şovları, video oyunları ve müzik videoları da kompleksi bir ortam olarak kullanmıştır.
11 Eylül Saldırıları Sonrası
Bazı yapımlar ise doğrudan saldırılardan bahsetti veya Dünya Ticaret Merkezi'ni alternatif bağlamlarda tasvir etti. Saldırılardan sonra türe olan yoğun talep nedeniyle bazı aile odaklı filmlerin yapımına da hız verildi. Korku ve aksiyon filmlerine talep azaldı, ancak kısa süre içerisinde talep normale döndü. Saldırıların üzerinden daha bir yıl geçmişken almışın üzerinde "anma filmi" çekilmişti. Film yapımcıları, Dünya Ticaret Merkezi ile ilgili sahneleri kaldırdıkları için eleştirildi. The Washington Post'tan Rita Kempley, "kuleleri sanatımızdan silersek, onları hafızamızdan da silmiş oluruz" dedi. Yazar Donald Langmead, yaşanan olayı George Orwell'in 1949 yılında yazdığı 1984 romanıyla ile karşılaştırdı. 1998 yapımı Armageddon filmini yöneten Michael Bay gibi diğer film yapımcıları, 11 Eylül sonrası tutumlara dayanarak Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan göndermelerin geriye dönük olarak kaldırılmasına karşı çıktı.
Saldırıların Dünya Ticaret Merkezi üzerindeki etkilerini başka yerlerdeki etkilerle karşılaştırarak özel olarak inceleyen ilk film Oliver Stone tarafından çekilen Word Trade Center isimli filmdi ve 2006'da gösterime girdi. Saldırılardan birkaç yıl sonra, "The City of New York vs. Homer Simpson" bölümü tekrardan yayınlanmaya başladı. Ulusal 11 Eylül Müzesi, orijinal Dünya Ticaret Merkezi'nin tasvirlerini içeren eserlerin çoğunu korudu.
Logo
Dünya Ticaret Merkezi, ömrü boyunca iki farklı logo kullanmıştır. 1973'ten 1993'e kadar kullanılan ilk logo, biri baş aşağı olan iki açık dikdörtgenden oluşuyordu. Kompleksin 1993 bombalamasından sonra yeniden açılmasının ardından, bir kürenin çevrelediği kulelerden oluşan yeni bir logo yapıldı. Bu logo kompleksin her yerine yerleştirildi ve kiracılara verilen hatıra kupalarında "Dünya Ticaret Merkezine Yeniden Hoş Geldiniz" yazısyla basıldı.
Galeri