One Piece'in belkemiği, Şeytan Meyveleri. Kimisi bu meyveler için "lanet" tabiri kullanır, kimisi ise bunların sıradışı olduğunu söyler. Ne şekilde olursa olsun, bu tuhaf meyveler incelenmeye değerdir. Ben teorime hikayenin en başından başlayacağım. Meyvelerin günümüze nasıl geldiğini kendimce açıklayacağım.
Çok uzun yıllar önce, devasa bir krallık dünyaya hükmedermiş. Bu krallık zamanının çok ilerisindeymiş ve tarihlerini Poneglyph isimli yok edilemeyen taşlara kazımışlar.
Krallığın adını bilmiyoruz. Ne yazık ki Profesör Clover tam ismi söyleyecekken vurulmuştur. Peki Şeytan Meyveleri ve bu büyük krallık arasında nasıl bir ilişki vardı?
Son manga bölümlerine gördüğümüz üzere, Şeytan Meyveleri tarlalarda yetiştirilebiliyor. Smile isimli bu meyveler tamamen Zoan türü olup, kullanıcısını hibrit forma sokmakta. Bildiğimiz kadarı ile de, meyveyi yiyenler tekrardan dönüşememektedir.
Antik zamanlardaki bu büyük krallık, şimdiki gerçek meyveleri üreten asıl yerdi. Fakat seride gördüğümüz gibi savaş değil, temel olarak günlük hayatta kullanılmak için tasarlanmışlardı. Paramecia türlerinden sadece bazıları savaş için uygundur. Gura Gura no Mi ve Doku Doku no Mi bunlara örnek olarak verilebilir. Geri kalın çoğu meyve günlük kullanımda işe yarayacak türdendir. Nui Nui no Mi ve Shari Shari no Mi buna güzel bir örnektir. Logia türleri ise elementlere hükmetmeye yaradığından, krallıktaki doğa olaylarını insanların kontrol etmelerini sağlamıştı. O zamanlar şimdiki gibi her meyveden bir tane değil, yüzlerce vardı ve antik krallıkta yaşayan insanların çoğu bu meyveleri kullanırlardı.
Fakat meyvelerin en büyük eksisi, su kullanılmadan yetiştirildikleri için; yiyen kişilerin yüzememesine yol açmasıydı. Nitekim antik krallığın sonunu getiren de bu meyveler oldu.
Antik krallığa bağlı olmayan 20 krallık birleştiler ve bu krallığı yok ettiler. Krallığa bağlı olan insanların hepsi katledildi, bu sayede dünya, Şeytan Meyvesi denilen illetten kurtulacağı düşünülmüştü. Fakat düşünülen olmadı. 20 krallığın başındaki kişilerin hesap etmedikleri şey, meyvelerin kendilerine bir bilinç kazandıklarıydı. Serbest kalan meyve ruhları başka meyvelerin içlerine girdiler ve o meyveyi kendi konakları olarak kullanmaya başladılar. Daha etkili bir konak bulduklarında ise, meyveyi terk ettiler.
Kavuna benzeyen Gomu Gomu no Mi:
Ananasa benzeyen Bara Bara no Mi:
Muza benzeyen Ushi Ushi no Mi ve başka bir tür kavuna benzeyen Awa Awa no Mi:
İri bir böğütlene benzeyen Yami Yami no Mi:
Ateş kıvrımları olan portakala benzeyen Mera Mera no Mi:
Aradan geçen yüzlerce yılda meyveler kayboldular. Zamanla meyvelerin ruhlarından da bir tane kaldı. Tek meyve, sadece tek bedende varlığını sürdürebiliyordu. Konağı öldüğü zaman ise, ruhu başka meyvenin içine giriyordu ve yeni sahibini bekliyordu. Fakat buradaki esas sorun, meyve ruhunun orijinalde nasıl bir meyvedeyse, o türden bir meyvenin içine girmesi gerekliliğiydi. Aşağıdaki sayfada dikkat ederseniz, Smiley'e en yakın olan elma Şeytan Meyvesi'ne dönüşüyor.
Burada da Doflamingo'nun adamlarından birisi meyve döngüsünü açıklıyor.
Meyveler sahiplerine normal insanların sahip olamayacağı güçler veriyordu, bu sayede konakları daha uzun süre yaşayabiliyordu. Haki isimli teknik ruhun özüne ulaşabildiğinden, meyvenin verdiği bu güçleri nötralize ederek konaklara ciddi zararlar verebiliyordu. İlk etapta meyve üretiminde su kullanılmadığından, meyve ruhları suya tamamen yabancıydı. Bu yüzden suyun içine giren meyve kullanıcıları güçlerini kullanamıyor, derin yerlere girdiklerine ise batıyorlardı. Suyun özüne sahip olan Kairoseki, temas halinde meyve ruhlarını kör etmekte, yoğunluğuna bağlı olarak da konağı bayıltmaktadır.
Meyvelerin var olma mücadelesi onları bencilleştirmişti. Bu yüzden bir bedene yerleşen meyve, başka meyve ruhlarının kendi konağını kullanmasına izin vermiyordu. İki ruh arasındaki bu mücadele de konağın ölmesi ile sonuçlanıyordu. Yami Yami no Mi ise, diğer meyve ruhlarını karanlığının boşluğuna hapsederek, kendisi ile mücadele etmelerine izin vermiyordu.
Dünya Hükümeti meyvelerin gerçek doğalarını bildiğinden, onları doğrudan savaş odaklı kullanmaya karar verdi. Bu yüzden ele geçirdikleri güçlü meyveleri kendi görüşlerinden olanlara yedirerek, bu meyvelerin gücünden tam randıman alıyorlardı.
Burada Yami Yami no Mi'ye ekstra bir parantez açma ihtiyacı hissettim. Yami Yami no Mi en başta meyve güçlerini iptal etmeyen, sadece karanlık üreten ve çekim gücü veren bir meyveydi. Fakat meyveler bilinç kazanıp bir ruha dönüştüklerinde, bu ruhu da çekmeye başladı. Bu yüzden Kairoseki takılan ya da suya düşenler meyve güçlerini kaybetmezken, Yami Yami no Mi kullanıcısı tarafından dokunulan kişiler meyve ruhundan tamamen arınıp normal insana dönüşmektedirler. Yıllar sonra Şeytan Meyveleri ve özellikleri bir kitapta toplandığında, Yami Yami no Mi'nin bu özelliği için "şeytani" sıfatı kullanılacaktı.
Vegapunk isimli dahi bilim adamı, yüzyıllar önce antik krallığın bu meyveleri nasıl ürettiğini buldu. Kendisi de bu yöntemleri kullanarak bir meyve yarattı. Her kadar yarattığı meyve için "başarısız" tabiri kullanılsa da, meyvenin sahibi olan Momonosuke, Caesar'ın meyvelerini kullanan kişilerin aksine normal insana da dönüşebilmektedir.
Sonuç olarak Şeytan Meyveleri insan yapımı şeylerken, yıllar içerisinde kendi bilinçlerini oluşturmuş simbiyotik canlılardır. Aklınıza takılan şeyleri konuda sorabilirsiniz.
Çok uzun yıllar önce, devasa bir krallık dünyaya hükmedermiş. Bu krallık zamanının çok ilerisindeymiş ve tarihlerini Poneglyph isimli yok edilemeyen taşlara kazımışlar.

Krallığın adını bilmiyoruz. Ne yazık ki Profesör Clover tam ismi söyleyecekken vurulmuştur. Peki Şeytan Meyveleri ve bu büyük krallık arasında nasıl bir ilişki vardı?
Son manga bölümlerine gördüğümüz üzere, Şeytan Meyveleri tarlalarda yetiştirilebiliyor. Smile isimli bu meyveler tamamen Zoan türü olup, kullanıcısını hibrit forma sokmakta. Bildiğimiz kadarı ile de, meyveyi yiyenler tekrardan dönüşememektedir.
Antik zamanlardaki bu büyük krallık, şimdiki gerçek meyveleri üreten asıl yerdi. Fakat seride gördüğümüz gibi savaş değil, temel olarak günlük hayatta kullanılmak için tasarlanmışlardı. Paramecia türlerinden sadece bazıları savaş için uygundur. Gura Gura no Mi ve Doku Doku no Mi bunlara örnek olarak verilebilir. Geri kalın çoğu meyve günlük kullanımda işe yarayacak türdendir. Nui Nui no Mi ve Shari Shari no Mi buna güzel bir örnektir. Logia türleri ise elementlere hükmetmeye yaradığından, krallıktaki doğa olaylarını insanların kontrol etmelerini sağlamıştı. O zamanlar şimdiki gibi her meyveden bir tane değil, yüzlerce vardı ve antik krallıkta yaşayan insanların çoğu bu meyveleri kullanırlardı.
Fakat meyvelerin en büyük eksisi, su kullanılmadan yetiştirildikleri için; yiyen kişilerin yüzememesine yol açmasıydı. Nitekim antik krallığın sonunu getiren de bu meyveler oldu.
Antik krallığa bağlı olmayan 20 krallık birleştiler ve bu krallığı yok ettiler. Krallığa bağlı olan insanların hepsi katledildi, bu sayede dünya, Şeytan Meyvesi denilen illetten kurtulacağı düşünülmüştü. Fakat düşünülen olmadı. 20 krallığın başındaki kişilerin hesap etmedikleri şey, meyvelerin kendilerine bir bilinç kazandıklarıydı. Serbest kalan meyve ruhları başka meyvelerin içlerine girdiler ve o meyveyi kendi konakları olarak kullanmaya başladılar. Daha etkili bir konak bulduklarında ise, meyveyi terk ettiler.
Kavuna benzeyen Gomu Gomu no Mi:

Ananasa benzeyen Bara Bara no Mi:

Muza benzeyen Ushi Ushi no Mi ve başka bir tür kavuna benzeyen Awa Awa no Mi:

İri bir böğütlene benzeyen Yami Yami no Mi:

Ateş kıvrımları olan portakala benzeyen Mera Mera no Mi:

Aradan geçen yüzlerce yılda meyveler kayboldular. Zamanla meyvelerin ruhlarından da bir tane kaldı. Tek meyve, sadece tek bedende varlığını sürdürebiliyordu. Konağı öldüğü zaman ise, ruhu başka meyvenin içine giriyordu ve yeni sahibini bekliyordu. Fakat buradaki esas sorun, meyve ruhunun orijinalde nasıl bir meyvedeyse, o türden bir meyvenin içine girmesi gerekliliğiydi. Aşağıdaki sayfada dikkat ederseniz, Smiley'e en yakın olan elma Şeytan Meyvesi'ne dönüşüyor.

Burada da Doflamingo'nun adamlarından birisi meyve döngüsünü açıklıyor.

Meyveler sahiplerine normal insanların sahip olamayacağı güçler veriyordu, bu sayede konakları daha uzun süre yaşayabiliyordu. Haki isimli teknik ruhun özüne ulaşabildiğinden, meyvenin verdiği bu güçleri nötralize ederek konaklara ciddi zararlar verebiliyordu. İlk etapta meyve üretiminde su kullanılmadığından, meyve ruhları suya tamamen yabancıydı. Bu yüzden suyun içine giren meyve kullanıcıları güçlerini kullanamıyor, derin yerlere girdiklerine ise batıyorlardı. Suyun özüne sahip olan Kairoseki, temas halinde meyve ruhlarını kör etmekte, yoğunluğuna bağlı olarak da konağı bayıltmaktadır.
Meyvelerin var olma mücadelesi onları bencilleştirmişti. Bu yüzden bir bedene yerleşen meyve, başka meyve ruhlarının kendi konağını kullanmasına izin vermiyordu. İki ruh arasındaki bu mücadele de konağın ölmesi ile sonuçlanıyordu. Yami Yami no Mi ise, diğer meyve ruhlarını karanlığının boşluğuna hapsederek, kendisi ile mücadele etmelerine izin vermiyordu.

Burada Yami Yami no Mi'ye ekstra bir parantez açma ihtiyacı hissettim. Yami Yami no Mi en başta meyve güçlerini iptal etmeyen, sadece karanlık üreten ve çekim gücü veren bir meyveydi. Fakat meyveler bilinç kazanıp bir ruha dönüştüklerinde, bu ruhu da çekmeye başladı. Bu yüzden Kairoseki takılan ya da suya düşenler meyve güçlerini kaybetmezken, Yami Yami no Mi kullanıcısı tarafından dokunulan kişiler meyve ruhundan tamamen arınıp normal insana dönüşmektedirler. Yıllar sonra Şeytan Meyveleri ve özellikleri bir kitapta toplandığında, Yami Yami no Mi'nin bu özelliği için "şeytani" sıfatı kullanılacaktı.
Vegapunk isimli dahi bilim adamı, yüzyıllar önce antik krallığın bu meyveleri nasıl ürettiğini buldu. Kendisi de bu yöntemleri kullanarak bir meyve yarattı. Her kadar yarattığı meyve için "başarısız" tabiri kullanılsa da, meyvenin sahibi olan Momonosuke, Caesar'ın meyvelerini kullanan kişilerin aksine normal insana da dönüşebilmektedir.

Sonuç olarak Şeytan Meyveleri insan yapımı şeylerken, yıllar içerisinde kendi bilinçlerini oluşturmuş simbiyotik canlılardır. Aklınıza takılan şeyleri konuda sorabilirsiniz.