Jeanne d’Arc, ya da Türkçede daha yaygın bilinen adıyla Azize Joan of Arc (1412-1431), Fransa tarihinin en önemli ve ikonik figürlerinden biridir. Hem dini hem de askeri bir kahraman olarak tanınır ve Fransa’nın İngiltere’ye karşı Yüz Yıl Savaşları’ndaki zaferlerinde kritik bir rol oynamıştır. Aynı zamanda, trajik sonu ve azizlik statüsüyle tarih boyunca ilham kaynağı olmuştur.
Erken Yaşamı
Jeanne d’Arc, 1412 yılında, Fransa’nın kuzeydoğusundaki Lorraine bölgesinde, Domrémy köyünde doğdu. Köylü bir ailenin kızıydı; babası Jacques d’Arc bir çiftçiydi ve annesi Isabelle Romée dindar bir kadındı. Jeanne, okuma-yazma bilmeyen, basit bir köylü kızıydı ve çocukluğunu tarlada çalışarak, ev işlerine yardım ederek ve kilisede dua ederek geçirdi.13 yaşına geldiğinde, Jeanne’in hayatı köklü bir şekilde değişti. Kendi anlatımına göre, ilahi vahiyler almaya başladı. Aziz Mikail, Aziz Katerina ve Aziz Margareta’nın ona göründüğünü ve Tanrı’nın Fransa’yı kurtarması için onu seçtiğini söylediğini iddia etti. Bu vizyonlar, Jeanne’e Fransa’yı İngiliz işgalinden kurtarmak ve tahtın meşru varisi Charles’ı (sonradan VII. Charles) kral olarak taçlandırmak görevini verdi.
Yüz Yıl Savaşları ve Jeanne’in Ortaya Çıkışı
Jeanne’in yaşadığı dönem, Yüz Yıl Savaşları (1337-1453) adı verilen, İngiltere ile Fransa arasındaki uzun süren çatışmaların ortasına denk gelir. Fransa, İngiliz işgali altında büyük bir kaos içindeydi ve İngilizler, Fransız topraklarının önemli bir kısmını kontrol ediyordu. Fransız tahtı üzerinde de bir anlaşmazlık vardı: İngilizler, kendi kralları III. Edward’ın soyunu tahta geçirmek isterken, Fransızlar Valois hanedanından Charles’ı destekliyordu.Jeanne, 1428’de, 16 yaşındayken, vizyonlarının rehberliğinde hareket etmeye karar verdi. İlk olarak, Vaucouleurs’deki yerel garnizon komutanı Robert de Baudricourt’u, Charles ile görüşmek için kendisine eskort sağlaması konusunda ikna etti. Baudricourt başlangıçta Jeanne’in iddialarına şüpheyle yaklaştı, ancak Jeanne’in kararlılığı ve köylü bir kızdan beklenmeyen özgüveni onu etkiledi. 1429’da, Jeanne erkek kılığına girerek (dönemin koşullarında seyahat güvenliği için yaygın bir uygulamaydı) Charles’ın bulunduğu Chinon’a doğru yola çıktı.
Charles ile Görüşmesi ve Orléans Kuşatması
Chinon’da, Jeanne, Dauphin (tahtın varisi) Charles ile görüştü. Charles ve saray mensupları, bu genç köylü kızın iddialarına temkinli yaklaştı. Ancak Jeanne, Charles’a özel bir işaret ya da bilgi verdi (bazı kaynaklar bunun Charles’ın gizli bir duasını bildiğini gösterdiğini söyler), bu da onun ilahi bir misyonu olduğuna dair inancı güçlendirdi. Ayrıca, Jeanne teolojik bir sorgulamadan geçirildi ve Poitiers’deki din adamları onun samimiyetine ikna oldu.Jeanne’in en büyük başarısı, Orléans Kuşatması’nın (1428-1429) kırılmasında oynadığı roldur. İngilizler, stratejik açıdan kritik olan Orléans şehrini kuşatmıştı ve şehrin düşmesi Fransızlar için büyük bir felaket olurdu. Jeanne, 1429 Nisan’ında Orléans’a ulaştı ve Fransız ordusuna moral aşıladı. Beyaz zırhı, sancaktarı ve dindarlığıyla askerler arasında bir umut sembolü haline geldi. Jeanne’in liderliğinde, Fransızlar 8 Mayıs 1429’da İngilizleri yenerek kuşatmayı kırdı. Bu zafer, Jeanne’in “Orléans’ın Bakiresi” (La Pucelle d’Orléans) olarak anılmasını sağladı ve Fransızların savaşta momentum kazanmasına yol açtı.
Charles’ın Taç Giymesi
Orléans zaferinden sonra, Jeanne’in bir sonraki hedefi Charles’ı Reims Katedrali’nde kral olarak taçlandırmaktı. Reims, Fransız krallarının geleneksel taç giyme yeriydi, ancak şehir İngiliz kontrolündeki bölgelere yakındı. Jeanne, Fransız ordusunu bir dizi zaferle (örneğin Patay Savaşı) Reims’e kadar götürdü. 17 Temmuz 1429’da, Charles, VII. Charles olarak resmen taç giydi. Jeanne, törende sancak taşıyıcısı olarak yer aldı ve bu an, onun misyonunun doruk noktasıydı.
Yakalanışı ve Yargılanması
Taç giyme töreninden sonra Jeanne, savaşın tamamen bitirilmesi için mücadele etmeye devam etti, ancak Fransız sarayındaki bazı soylular onun etkisinden rahatsız olmaya başlamıştı. 1430’da, Compiègne’de İngilizlere ve onların müttefiki Burgundyalılara karşı savaşırken yakalandı. Burgundyalılar, onu İngilizlere yüksek bir fidye karşılığında sattı.Jeanne, İngilizlerin kontrolündeki Rouen’de yargılandı (1431). Yargılama, dini ve siyasi bir tiyatroydu; İngilizler ve onların Fransız müttefikleri, Jeanne’i hem dini sapkınlık (heretiklik) hem de cadılıkla suçladı. Suçlamalar arasında erkek kıyafeti giymesi, ilahi vahiy aldığını iddia etmesi ve otoriteye karşı gelmesi yer alıyordu. Jeanne, yargılama boyunca cesaretle kendini savundu, ancak süreç adil değildi. 30 Mayıs 1431’de, 19 yaşındayken, Rouen’de kazıkta yakılarak idam edildi. Ölmeden önce, masumiyetini ve Tanrı’ya bağlılığını bir kez daha ilan etti.
Azizlik ve Mirası
Jeanne’in idamından sonra, Fransızlar Yüz Yıl Savaşları’nı 1453’te kazandı ve İngilizler Fransa’dan büyük ölçüde çekildi. Jeanne’in etkisi, Fransız milliyetçiliğinin ve birliğinin sembolü oldu. 1456’da, VII. Charles’ın talebiyle, Vatikan Jeanne’in davasını yeniden inceledi ve suçlamaları geçersiz kılarak itibarını iade etti.1920’de, Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edildi ve Fransa’nın koruyucu azizelerinden biri olarak kabul edildi. Her yıl 30 Mayıs’ta, Jeanne d’Arc’ın anısına festivaller düzenlenir.Jeanne’in hikayesi, tarih boyunca sanat, edebiyat ve sinemada sayısız esere ilham verdi. Shakespeare’den Bernard Shaw’a, Carl Dreyer’in Jeanne d’Arc’ın Tutkusu (1928) filminden modern uyarlamalara kadar, onun cesareti ve trajik sonu insanları etkilemeye devam ediyor.
Jeanne d’Arc’ın Önemi
- Askeri Liderlik: Okuma-yazma bilmeyen bir köylü kızı olarak, erkek egemen bir dünyada orduları yönetmesi ve zaferler kazanması olağanüstüdür.
- Dini İnanç: Jeanne’in ilahi vizyonlara olan sarsılmaz inancı, onu hem bir kahraman hem de bir azize yaptı.
- Milliyetçilik: Jeanne, modern anlamda Fransız ulusal kimliğinin oluşumunda önemli bir rol oynadı.
- Feminist İkon: Cesaret, bağımsızlık ve otoriteye meydan okuma gibi özellikleriyle, Jeanne modern feminizm için de bir semboldür.
Jeanne d’Arc’ın hikayesi, sinema tarihinde birçok kez uyarlandı.
The Passion of Joan of Arc (1928, Carl Theodor Dreyer)
Sessiz sinema dönemi başyapıtı. Maria Falconetti’nin Jeanne rolündeki etkileyici performansı ve yakın çekimleriyle ünlü. Yargılama sürecine odaklanır, duygusal ve spiritüel bir anlatım sunar.
Joan of Arc (1948, Victor Fleming)
Ingrid Bergman’ın başrolünde olduğu Hollywood yapımı. Renkli ve epik bir biyografi. Jeanne’in hayatını baştan sona ele alır, ancak bazı tarihsel detaylar dramatize edilmiştir.
The Trial of Joan of Arc (1962, Robert Bresson)
Minimalist bir anlatımla, Jeanne’in yargılanmasına odaklanır. Florence Delay’in oynadığı Jeanne, sade ama güçlü bir portre sunar. Tarihsel belgelere sadık bir yapım.
Joan of Arc (1999, Christian Duguay)
TV filmi formatında, Leelee Sobieski’nin oynadığı Jeanne’in hikayesi. Orléans zaferi ve taç giyme gibi önemli olayları işler, genç izleyicilere hitap eden bir anlatım.
The Messenger: The Story of Joan of Arc (1999, Luc Besson)
Milla Jovovich’in Jeanne’i canlandırdığı modern ve aksiyon odaklı bir yapım. Görsel olarak çarpıcı, ancak tarihsel doğrulukta tartışmalı. Jeanne’in hem kahramanlığını hem de iç çatışmalarını vurgular.