Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

En Son Hangi Kitabı Okudunuz?

  • Konbuyu başlatan Reversi
  • Başlangıç tarihi



"Sait Faik, Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.

Türk hikâyeciliği Ömer Seyfettin'den sonra Memduh Şevket Esendal, Fahri Celalettin gibi ustaların sürdürdüğü bir türdü. Sabahattin Ali, Refik Halit'in memleket hikâyeciliğine diyalektik bir görüş katmış ve bu yeniliği ile 1940'ların tek ismi olmuştu . Sait Faik ise onların yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir konuyu deği l, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor, bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz anc ak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik."

Haldun Taner, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, 1983.
Sait Faik'in Abasıyanık kitabını da okudun mu nasıldı :oleyo2:
 
Hafta sonu verimli geçti sayılır. ?

80 sayfa bir şey, vurucu. Herkesin başına gelecek şeyi etkileyici anlatmış Tolstoy.





İvan İlyiç’in Ölümü, bireyin hayatla ve ölümle hesaplaşmasının etkileyici bir anlatısı.

İvan İlyiç’in Ölümü, son günlerinde, ölümle önce mücadele eden, daha sonra çaresizce kendisini ona bırakan bir adamın yaşadıklarını anlatır. Yüksek rütbeli bir yargıç olan İvan İlyiç, iyi bir hayat yaşadığını
düşünür; ancak hasta yatağında ölümün yaklaştığını anladıkça, yavaş yavaş aslında ne kadar boş bir ömür sürmüş olduğunu fark eder. O güne kadar büyük anlam yüklediği ve uğruna büyük çaba verdiği
serveti, şöhreti ve saygınlığı, ölüm döşeğinde bir anda gözüne boş ve saçma görünür. Tolstoy’un büyük bir samimiyetle anlattığı bu kısa ama etkileyici roman, insan doğası, hayatın anlamı ve ölümün gerçekliği gibi temel sorulara cevap arıyor.

“Tolstoy muhteşem bir yazar. Hiçbir zaman anlayışsız değil, aptal değil, yorulmak nedir bilmiyor, bilgiçlik taslamıyor, teatralliğe düşmüyor. Diğerlerinden çok daha üstün.”
JAMES JOYCE


Panait Istrati güzel betimlemeler yapmış. Hiç fena değildi. Musa, Sarah, dost Mikail. Okuyucuya Şam'ı, Beyrut'u, Akdeniz'i şöyle bir gezdirip Balkanlara geri getiriyor.





Panait İstrati fırtınalı bir yüzyılın tanığıydı. Hanedanlıkların sarsılıp dağıldığı, iktidarların altüst olduğu, savaşların, büyük ekonomik krizlerin kapıda beklediği bir çağda, savrulmuş, acı çeken, dibe vurmuş insanların masalcısıydı. Onun öykülerinde hayat, en karanlık çukurda bile bir yandan tadına doyulmayacak bir serüven, bir yandan da kalemlerin yazmakta güçlük çektikleri bir trajedi olarak çıkar karşımıza. Bir dönem sosyalist hareket içinde yer almış olan İstrati, politikanın “kurtarıcı” misyonundan kuşku duymuş, bu dünyayı ister Mısır güneşinin altında ister Romanya karlarının donduruculuğunda olsun, bir tür “çilenin”, bireysel direnmenin sahnesi olarak sunmuştur. İstrati’de savrulma ile arayış iç içe geçmiştir. Bu arayışta İstanbul’un yanı sıra, o dönemde Osmanlı topraklarında oldukları için kendi tarih ve kültürümüzden yansımalar taşıyan bir çok Akdeniz kıyı kentinin ışıklı, sıcak kıyılarında dolaşmaların şiirini de buluyoruz.
 
Dostoyevski'nin genç yaşlarında tamamladigi bir kitap. Şizofreni hastaliği literatüre girmeden kitabında anlatmayı başarmış adam. ?




Yakov Petroviç Golyadkin toplumda kendine yer edinemeyen, kendisiyle sürekli çatışan, sosyal hayatın dışına itilen bir anti kahramandır. Romanda, Golyadkin'in zihinsel tutarsızlığının insanlarla iletişimini zorlaştırması, kendisinin giderek ötekileşmesi anlatılır. Okur, Dostoyevski'nin bu romanında bir keşfe çıkar; kahramanımızın dünyasının ikiliği ve gerçeklik dediğimiz zeminin kayganlığı merkezinde psikolojik bir yolculuk yapar. Parçalanmış bir zihnin kurguladığı dünyalarda Dostoyevski'nin eşsiz psikolojik anlatımıyla, gerilimi son ana dek süren sürükleyici bir yolculuktur bu.

Dostoyevski bu romanı için şöyle demiştir: "İleride Öteki Ben'den benim başyapıtım olarak bahsedecekler."

Leyla Şener'in Rusça aslından çevirisiyle...

"Öteki Ben, Dostoyevski'nin yazdığı en güzel şeydir."
-Vladimir Nabokov-
Bu kitap bence de Dosto'nun en iyi kitabı fakat anlatımı yetersizdi ki sanırım kendi de bunu kabul ediyordu.

Ayrıca burada şizofreniden bahsetmiyor bence. Dosto bu kitap için şunu demiş: "Öteki ilk önce benim keşfettiğim ve ortaya koyduğum en büyük, en önemli tip".
Bir ara roman yazmaya meraklıydım ve ilk kez bir şey yazacağım zaman bu romana benzer bir hikaye kafamdaydı, işin komik yanı bu romanı okumamıştım hatta bilmiyordum, işin diğer komik yanı ise kitabımın adını "öteki" koyacaktım. Sonra bu kitabın olduğunu öğrenip okuyunca şok olmuştum, biri benimle aynı şeyi düşünmüştü. Bu kısımları fazla uzatmayacağım fakat Goethe, Nietzsche gibi insanlarda ve başka yazarlarda da bu arketipi yani ötekini kullandıklarını fark ettim. Öteki aslında kafa olarak sağlıklı bir bireyin kendisinin bazı özelliklerini ötekişleştirmesi ve bunu hikayede başka bir karakter olarak ele alması. Yani bir yandan hem o olmak isterken bir yandan da olmak istemiyorsun. Tyler Durden, Kyuubi, Ichigo'nun hollow tarafı aslında bu kısımları gösteriyor. Yazarların ve çizerlerin kendisi bunları fark etmiş midir bilemem.

Yazan insan genellikle asosyal olduğu için ve hakkını savunmak gibi bazı eylemler nedeniyle topluma karşı öfke duyabiliyor(her yazar ve her asosyal için değil bu söylediklerim). Bunun sonucunda kişinin sürekli olarak kendiyle konuşması ve diğer insanların benimsediği fikirlerin ne kadar boş olduğunu fark etmesi üzerine kendisinin düşünce yönüyle diğer insanların üzerinde(Nietzsche) olduğu yanılsamasına sebep oluyor. Bu da toplumu yönetmesi gerekenin kendisi olduğu fikrinin doğmasına sebep oluyor.
Genel olarak Öteki, sinirli ve güçlü tarafı temsil eder. Var olan gerçek zayıf bireye karşı, var olmayan güçlü taraf. Nietzsche burada ötekini savunmuş ve doğrudan o olunması gerektiğini düşünmüş gibi gelir bana. Ama Tyler Durden karakteri de burada benzer bir durumu içerse de sonunda ötekinin zararlı biri olduğuna karar verilip Sebastian tarafından yok edilmiştir. Kyuubi ve hollow tarafı ise uzlaşma sağlamıştır. Yani ötekinin doğması için sebepler farklı olabildiği gibi ötekiye bakış da farklı olabiliyor.

Bu arada ötekilerle genellikle yansımalı yerlerde muhabbet edilir. Öteki romanında karakterimiz ötekisiyle limanda(sulak yer), Dövüş Kulübü romanında çıplaklar plajında(sulak yer), Bozkırkurdu romanında aynalı yer(bu romanı pek de hatırlamıyorum artık), Naruto'da bile ilk kez Kyuubi'nin güçlerini kullanmak için kötü tarafıyla iletişime geçtiğinde şelalede geçer.
Biraz karışık bir konu olduğu için karışık oldu. Ben de bu düşüncelerimi ilk kez yazdım, kimseyle bile konuşmadığım için nasıl ve nereden başlayacağımı bilemedim. Neyse düşüncelerim yanlış da olabilir.
 
@pilavüstükuru @kadir †.
Öteki kitabının muhabbetini sizden okuyup meraklanarak kitabı kitap listemin en önlerine almıştım.Karakter bana da şizofren gelmedi öteki gerçekmiş gibi geldi.
Karakter kitabın sonunda tımarhaneye gidiyor dimi :D
Öteki kimi hikayelerde gerçek de olabilir. Burada ne olduğu pek belli değil, bunun sebebi Dostoyevski'nin bunu yazarken doğru üslubu kestiremedi. Bendeki kitabın ön sözünde Dosto'ya ait bir gunlukten alıntı var. Orada kabul ediyor. Şu an yazsaydım farklı yazardım diye.
 
Öteki kimi hikayelerde gerçek de olabilir. Burada ne olduğu pek belli değil, bunun sebebi Dostoyevski'nin bunu yazarken doğru üslubu kestiremedi. Bendeki kitabın ön sözünde Dosto'ya ait bir gunlukten alıntı var. Orada kabul ediyor. Şu an yazsaydım farklı yazardım diye.
Sanki kaybolan ikiz kardeşi gelmiş gibi bir izlenim aldım.Bir tek benim böyle düşünmemem iyi olmuş :)
 
Golgesizler, sonu çok saçmaydı.
Berber kısımlarındaki anlatım tarzı ve gizem hoştu. Filmi de çekildi izlenebilir.




 
Hayatımın en büyük sınavıydı herhalde. 50 sayfa filan anca dayanabildim yoksa kendimi kesicektim. Bu kadar da beklemiyordum.
 
Saatleri ayarlama enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar

Barındırdığı mizah ve karakter tasarımlarını cok beğendim. Sonu beni cok tatmin etmese de bana keyifli zaman geçirtmişti. Cidden söylendiği kadar iyi bir kitap. Namının hakkını veriyor.

Beyaz kale / Orhan Pamuk

Kitaba bayıldım. Üstüne kafa yorulası cinsten 120 sayfalık bir kitap. Bu kadar kısa bir kitap bu kadar dolu olamazdı.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık