Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

11 Eylül Komplo Teorileri


Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik 11 Eylül saldırılarının hazırlanmasını ve gerçekleştirilmesini El Kaide dışındaki veya ona ek taraflara atfeden çeşitli komplo teorileri vardır. Bu teorilere göre üst düzey hükümet yetkililerinin saldırılar hakkında önceden bilgi sahibidir. Hükümet soruşturmaları ve bağımsız incelemeler bu teorileri çürütmüştür. Bu teorilerin savunucuları, yaygın olarak kabul edilen gerçeklerde tutarsızlıklar olduğunu veya görmezden gelinen, gizlenen veya gözden kaçan kanıtlar olduğunu iddia etmektedir.

En öne çıkan komplo teorisi, İkiz Kuleler ve 7. Dünya Ticaret Merkezi'nin çökmesinin, darbe ve yangın nedeniyle yapısal başarısızlıktan ziyade kontrollü yıkımların sonucu olduğudur. Öne çıkan bir başka inanış da Pentagon'a bir uçak değil, ABD hükümeti içindeki unsurlar tarafından fırlatılan bir füzenin isabet ettiğidir. Teori savunucuları kaçırılan uçakların uzaktan kontrol edildiği veya Amerikan ordusunun etkili bir şekilde geri çekilmesiyle ticari uçakların böyle saldırılar yapma imkanı bulduğunu iddia etmektedir. Komplo teorisyenleri tarafından bu tür eylemler için iddia edilen olası nedenler arasında, ABD'nin Afganistan üzerinden bir doğal gaz boru hattı inşa etme planları gibi jeostratejik çıkarlarını ilerletmek için Afganistan ve Irak'ın işgalini (ABD hükümetinin Irak'ın saldırılara karışmadığı sonucuna varmasına rağmen) haklı çıkarmak yer almaktadır Diğer komplo teorilerinde de saldırılar hakkında önceden bilgi sahibi olan ve kasıtlı olarak saldırganları görmezden gelen veya onlara yardım eden yetkililerin olduğu iddia edilmektedir.

Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (USTE) ve teknoloji dergisi Popular Mechanics, 11 Eylül komplo teorisyenlerinin iddialarını araştırmış ve çürütmüştür. 11 Eylül Komisyonu ve inşaat mühendisliği camiasının çoğu, jet uçaklarının yüksek hızlardaki etkilerinin ve ardından çıkan yangınların, kontrollü yıkımın değil, İkiz Kuleler'in çökmesine yol açtığını kabul etmektedir, ancak bazı mimarlar ve 9/11 Gerçeği Mühendisleri, USTE ve Popular Mechanics tarafından öne sürülen argümanlara katılmadıklarını açıklamıştır.

Arkaplanı

11 Eylül komplo teorisyenleri, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili aşağıdaki gerçeklerden birini veya her ikisini kabul etmemektedir:
  • El Kaide intihar bombacıları United Airlines Flight 175 ve American Airlines Flight 11 uçaklarını kaçırarak Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerine, American Airlines Flight 77 uçağını ise Pentagon'a çarptırdı. Çarpma ve ortaya çıkan yangınlar, İkiz Kuleler'in çökmesine, Dünya Ticaret Merkezi kompleksindeki diğer binaların yıkılmasına ve hasar görmesine neden oldu. Pentagon, uçağın çarpması ve çıkan yangın nedeniyle ciddi şekilde hasar gördü. Kaçırılan dördüncü uçak ise yolcular ve uçuş ekibi tarafından uçağın kontrolü hava korsanlarından alındıktan sonra Pennsylvania Shanksville yakınlarındaki boş bir tarlaya düştü.
  • El Kaide tarafından Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik planlanan saldırıların çeşitli ayrıntılarına ilişkin saldırı öncesi uyarılar, çeşitli kolluk kuvvetleri ve istihbarat personeli arasındaki iletişim eksikliği nedeniyle göz ardı edildi. Kurumlar arası iletişim eksikliği nedeniyle gerçekleşen olay sonrasında yazılan 11 Eylül raporu, bürokratik ataleti ve 1970'lerde o dönemde skandallara neden olan suistimalleri, en önemlisi Watergate Skandalı'nı önlemek için çıkarılan yasaları gösterdi. Rapor, hem Clinton hem de Bush yönetimlerini "hayal gücünün başarısızlığı" ile suçladı.

Bu görüşler, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklar tarafından desteklenmektedir:
  • Devlet soruşturmalarından elde edilen raporlar - 9/11 Komisyon Raporu (önceki FBI soruşturmasından kalan (PENTTBOM) ve 2002 Ortak Soruşturması'ndan alınan istihbarat bilgilerini birleştiren) ve Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı (FADYA) ve Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST) tarafından yürütülen bina performansına ilişkin araştırmalar.
  • Purdue Üniversitesi'ndeki bilim insanları gibi, uzman kabul edilen sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan araştırmalar.
  • Popular Mechanics, Scientific American ve Time gibi dergilerde çıkan bu gerçekleri ve teorileri destekleyen makaleler.
  • The Times of India, Canadian Broadcasting Corporation (CBC), BBC, Le Monde, Deutsche Welle, Australian Broadcasting Corporation (ABC) ve The Chosun Ilbo of South Korea dahil olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki haber medyalarında yayınlanan benzer makaleler.

Tarihi

Saldırılardan bu yana internet sitelerinde, kitaplarda ve filmlerde çeşitli komplo teorileri öne sürüldü. 11 Eylül komplo teorilerini savunan birçok grup ve birey, kendilerini 11 Eylül Gerçeği hareketinin bir parçası olarak tanımlamaktadır. Saldırıdan sonraki altı saat içinde, bir internet sohbet odasında kulelerin yıkılmasının kontrollü bir yıkım eylemi gibi göründüğünü öne süren bir öneri ortaya atıldı. İddiayı ortaya atan kişi "Birkaç gün içinde tek bir yetkili bile kontrollü yıkım kısmından bahsetmezse, GERÇEKTEN ciddi bir sorunumuz olduğunu düşüneceğim." dedi. Ortaya çıkan ilk teoriler, öncelikle kamuya açık kanıtlarda fark edilen çeşitli anormalliklere odaklandı ve savunucular daha sonra iddia edilen bir olay örgüsü hakkında daha spesifik teoriler geliştirdi. E-posta yoluyla ve internette geniş çapta dolaşan yanlış iddialardan biri saldırıda tek bir Yahudi'nin bile ölmediği ve bu nedenle saldırıları İslami teröristlerin değil, Mossad tarafından yapıldığıdır.

İlk ayrıntılı teoriler Avrupa'da ortaya çıktı. Saldırılardan bir hafta sonra "iç iş" teorisi, Le Monde'da yayınlanan Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nden bir araştırmacının tez konusu oldu. Diğer teoriler haftalar içinde dünyanın uzak köşelerinden yayıldı. Saldırılardan altı ay sonra, Thierry Meyssan'ın 11 Eylül yazısı L'Effroyable Imposture, Fransa'nın en çok satanlar listesinin başında yer aldı. İngilizce olarak yayınlanan (9/11: The Big Lie ismiyle) hali çok az ilgi gördü, ancak "gerçeğin" ana kaynaklarından biri olmaya devam etmektedir. 2003'te eski Alman devlet bakanı olan Andreas von Bülow tarafından CIA ve 11 Eylül isimli bir kitap ve Alman gazeteci Gerhard Wisnewski tarafından 9/11 Operasyonu isimli bir kitap yayınlandı; her iki kitap da yayınlanmaları esnasında o sırada Alman Die Tageszeitung gazetesinde editörlük yapan Mathias Bröckers tarafından desteklendi.

Bu teoriler Avrupa'da popüler olmasına rağmen, ABD medyası tarafından ya şaşkınlıkla ya da eğlenceyle ele alındı ve ABD hükümeti tarafından Amerikan karşıtlığının ürünü olarak görüldü. Başkan George W. Bush, 10 Kasım 2001'de Birleşmiş Milletler'e hitaben yaptığı bir konuşmada, "suçun teröristlerden, kendilerinden, suçlulardan uzaklaştırılmasına çalışan çirkin komplo teorilerinin [...] ortaya çıkışını" kınadı.

11 Eylül komplo teorileri çoğunlukla siyasi olarak sol görüşlü kişiler arasında yayılmıştır, ancak sonradan New York dergisinin "atmışların karşıt kültürel güvensizliğini "üzerime basma" çeşidiyle birleştiren, sol ve sağın buluştuğu terra incognita" olarak tanımladığı şeye doğru genişlemiştir.

2004 yılına gelindiğinde, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili komplo teorileri Amerika Birleşik Devletleri'nde de zemin kazanmaya başladı. Bir açıklamaya göre bu durum popülaritedeki artışın, yeni veya daha ikna edici kanıtların keşfinden veya teorilerin sunumunun teknik kalitesindeki bir gelişmeden çok, Irak Savaşı'na ve yeniden seçilen Başkan George W. Bush'a yönelik artan eleştirilerden kaynaklanmaktadır. Knight Ridder haberleri, Irak'ta kitle imha silahlarının bulunmadığına dair ifşaların, Başkan'ın 6 Ağustos 2001 tarihli Daily Brief'inin gecikmeli olarak yayınlanmasının ve KAHSK'ın 11 Eylül Komisyonu'na yalan söylediğine dair raporların komplo teorilerini körüklemiş olabileceği düşünülmektedir.

2004 ile 2006'daki 11 Eylül saldırılarının beşinci yıldönümü arasında, komplo teorilerinin ana akım kapsamı arttı. ABD hükümeti, Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (USTE) tarafından Dünya Ticaret Merkezi'nin yıkılışına ilişkin resmi bir analiz yayınladı. Artan teorileri ele almak için, Dışişleri Bakanlığı 2006 yılında bir web sayfasını revize ederek teorileri çürüttü. 2006 tarihli bir ulusal güvenlik stratejisi raporu, terörizmin "komplo ve yanlış bilgilendirme alt kültürlerinden" kaynaklandığını ve "teröristlerin ülkeler hakkındaki bilgileri yalanlarla kirletip komplo teorileriyle insanları yozlaştırarak daha etkili bir şekilde asker topladığını" açıkladı. El Kaide, saldırıların sorumluluğunu defalarca kez üstlendi ve örgütün baş yardımcısı Eymen el-Zevahiri, Şii İran'ı ve Hizbullah'ı saldırıları İsrail'in gerçekleştirdiği yönünde kasıtlı olarak söylentiler çıkararak Sünnilerin Amerika'ya zarar vermedeki başarılarını karalamakla suçladı.

11 Eylül saldırılarıyla ilgili bazı komplo teorileri, iyi ve kötü ya da suçlu ve masum arasında açık bir ikilik oluşturan birçok komplo teorisine özgü temsil stratejilerini içermez. Genellikle ihmal ve suç ortaklığı durumlarını ele alır. Bu tür teorilerin ilk savunucularından biri olan Matthias Bröckers, 11 Eylül saldırılarının yaygın olarak kabul edilen açıklamasını, "karmaşıklığı azaltmayı, kafa karıştırıcı olanı çözmeyi" ve "açıklanamayanı açıklamayı" amaçlayan bir komplo teorisi olarak görerek kabul etmemiştir.

Saldırıların beşinci yıldönümünden hemen önce ana akım haber kaynakları, 11 Eylül komplo teorilerinin büyümesi üzerine bir dizi makale yayınladılar. Time'da yayınlanan bir makalede "bu uç bir fenomen değil, ana akım bir siyasi gerçekliktir" şeklinde bir söz geçiyordu. Çeşitli anketler, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili inançlar hakkında sorular içeriyordu. 2008'de 11 Eylül komplo teorileri, The Daily Telegraph tarafından derlenen "en büyük komplo teorisi" listesinin başında yer aldı.

2010 yılında, komplo teorilerine sempati duyduğu söylenen özel bir kuruluş olan "Uluslararası 9/11 Çalışmaları Merkezi", USTE tarafından saldırılar ve sonrasında toplanan videoların yayınlanması nedeniyle dava açtı. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin haberine göre, saldırıların dokuzuncu yıldönümünden kısa bir süre önce yayınlanan videolar, "komplo teorisyenlerine yeni kaynaklar" sağlıyordu. Videoların çoğu, yine 11 Eylül 2001'de çöken Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin yakınındaki bir gökdelen olan 7. Dünya Ticaret Merkezi'nin görüntülerini içeriyordu.

11 Eylül gerçeğinin önemli figürlerinden olan Steven E. Jones ve Mike Berger, Usame bin Ladin'in ölümünün saldırılarla ilgili soruları değiştirmediğini ve halen soru işaretlerinin gidermediğini söyledi.

Yazar Jeremy Stahl'a göre, Bush'un görevden ayrılmasından bu yana, 11 Eylül komplo teorilerine inananların sayısı azalırken, en "radikal" teorilere inananların sayısı ise sabit kalmıştır.

Tipler

En önde gelen komplo teorileri genel olarak üç ana biçime ayrılabilir:
  • KOGİV (Kasıtlı Olarak Gerçekleşmesine İzin Ver): Bu düşünce akımı hükümet içindeki kilit kişilerin saldırıları önceden bildiklerini ve kasıtlı olarak görmezden geldiklerini veya kaçırılan uçuşların durdurulmamasını sağlamak için ABD'nin savunmasını aktif olarak zayıflattığını öne sürer. Pearl Harbor hakkında da benzer iddialar ortaya atılmıştır.
  • KOG/Y (Kasıtlı Olarak Gerçekleştir/Yap): Bu düşünce akımı da hükümet içindeki kilit kişilerin saldırıları planladığını ve bunları gerçekleştirirken El Kaide ile işbirliği yaptığını öne sürer. Bunun nasıl başarıldığı konusunda çeşitli görüşler vardır.
  • Diğerleri: 11 Eylül saldırılarının kabul edilen açıklamasını reddeden, ancak belirli teoriler önermeyen, ABD hükümetinin olaylara ilişkin açıklamasının yanlış olduğunu göstermeye çalışanlardır. Onlara göre girişimleri 11 Eylül 2001 olaylarıyla ilgili yeni bir resmi soruşturma için genel bir çağrıya yol açacaktı. Kanada gazetesi National Post'un yorum yazı işleri müdürü ve Between the Truthers: A Journey kitabının yazarı Jonathan Kay'a göre America's Growing Conspiracist Underground aracılığıyla Diğerleri için "herkese 11 Eylül'ün resmi teorisinin yanlış olduğunu gösterebileceklerini düşünüyorlar. Sonra, herkes ikna olduğunda, halkın ayaklanacağını ve hükümet kaynaklarıyla yeni bir soruşturma talep edebileceklerine inanıyorlar ve bu soruşturmanın bize gerçekte neler olduğunu anlatacağına kanaat getirmişler." yorumunu yapmıştır.
Teoriler

Önbilgi
Komplo teorisyenleri, önceden bilgi sahibi olan ABD yetkililerinin eylemlerinin veya eylemsizliklerinin, saldırıların başarılı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamayı amaçladığını iddia eder. Örneğin eski İngiliz çevre bakanı ve Tony Blair hükümetinin üyesi Michael Meacher, ABD'nin saldırıları bilerek engellemediğini söylemiştir.

İçeriden Bilgi Sağlanması Şüphesi
Bazı komplo teorisyenleri 11 Eylül'den hemen önce United Airlines ve American Airlines hisselerine "olağanüstü" miktarda satış opsiyonu konduğunu iddia eder ve içeriden kişilerin yaklaşan 11 Eylül olaylarını önceden bilip alımları buna göre yaptıklarına inanır. 11 Eylül'ü içeriden öğrenenlerin ticareti olasılığına ilişkin bir analizde şunlar yazmaktadır:

"Anormal uzun satış hacmi de incelendi ve hacmin saldırılardan önceki günlerde anormal derecede yüksek seviyelerde olduğu görüldü. Sonuç olarak, 11 Eylül'e giden günlerde yatırımcıların saldırılara ilişkin önceden bilgi alarak alım-satım yapmasıyla tutarlı olan olağandışı opsiyon piyasası faaliyetine dair kanıtlar aleni şekilde ortadadır." —Allen M. Poteshman, The Journal of Business

Bu çalışma, "opsiyon piyasası faaliyetinin teröristlerin veya ortaklarının 11 Eylül'e giden günlerde yaklaşan saldırılar hakkında önceden bilgi sahibi olarak alım satım yaptıklarına işaret edip etmediğine dair büyük spekülasyonları" ele almaktadır.

11 Eylül'den önceki günlerde yapılan analizler, 11 Eylül'de uçaklarının kaçırıldığı iki havayolu olan United Airlines ve American Airlines'ın arama oranında artış olduğunu göstermektedir. 6 ve 7 Eylül tarihleri arasında Chicago Board Options Exchange, UAL'de 4744 opsiyon sözleşmesi olduğunu ve 396 alım opsiyonu satın alındığını açıklamıştır. 10 Eylül'de ise Chicago'da olaydaki diğer havayolu olan American Airlines'ta 4516 opsiyon sözleşmesi ve o gün sadece Amerika'da 748 alım opsiyonu satın alınmıştır. Saldırılardan önceki günlerde başka hiçbir havayolu şirketinin olağandışı bir opsiyon satın alımı yoktu. 11 Eylül Komisyonu borsadaki tüm bu anormalliklerin tesadüfi olduğu sonucuna varmıştır.

Sigorta şirketleri de anormal ticaret faaliyetlerini görmüştür. Citigroup Inc., Dünya Ticaret Merkezi saldırısından kaynaklanan hasarlar için kendi Travellers Insurance biriminin 500 milyon dolar ödeyebileceğini tahmin etmiş, hisse senedi 40 doların altına düşerse kâr sağlayan opsiyonlar için saldırıdan önceki üç işlem günü boyunca normal hacminin yaklaşık 45 katına sahip olmuştur. Citigroup hisseleri geç işlemde 1,25 dolar düşerek 38,09 dolara gerilemiştir. Dünya Ticaret Merkezi'nde 22 katı işgal eden Morgan Stanley, hisse senedi fiyatları düştüğünde kar eden firmalardan biriydi. Bu trajediden doğrudan etkilenen diğer şirketler de benzer sıçramalar yaşamıştır.

Bir savunma yüklenicisi olan Raytheon, 10 Eylül'de anormal derecede yüksek sayıda alım opsiyonu yapmıştır. Hisselerin her biri 25 dolardan fazlaysa para kazandıran Raytheon opsiyonu, saldırılardan önceki gün işlem gören 232 opsiyon sözleşmesine sahipti, bu da o günden önce gerçekleşen toplam opsiyon satışlarının neredeyse altı katıydı.

İlk opsiyonlar aralarında Fidelity Investments'ın bir yan kuruluşu olan NFS ve TD Waterhouse'un da bulunduğu en az iki aracı kurum aracılığıyla satın alınmıştır. Bu alımla şirketlerin beş milyon dolar kar elde edeceği tahmin edilmiştir. Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, bir Wall Street firmasından bilgi aldıktan sonra Usame bin Ladin'in de şüpheliler arasında olduğu bir içeriden bilgi ticareti soruşturması başlatmıştır.

11 Eylül Komisyon Raporu, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, FBI ve diğer kurumlar tarafından yapılan kapsamlı soruşturmalar, saldırılar hakkında önceden bilgi sahibi olan herhangi birinin menkul kıymet işlemlerinden kâr elde ettiğine dair hiçbir kanıt ortaya çıkarmadığı sonucuna vardı. Raporda ayrıca şunlar yazıyordu:

11 Eylül'ü içeriden öğrenenlerin ticaretiyle ilgili ortaya iddialar genellikle saldırılardan sonra hisseleri düşen şirketlerde 11 Eylül öncesi olağandışı ticaret faaliyetlerine ilişkin raporlara dayanmaktadır. Bazı olağandışı ticaret gerçekten de yaşanmıştır, ancak bu tür ticaretlerin her biri için makul açıklamalar yapılmıştır. Örneğin, 6 Eylül'de United Airlines'ın ana şirketlerinde ve 10 Eylül'de American Airlines'ın ana şirketlerinde (yalnızca bir hisse senedinin fiyatı düştüğünde kendini amorti eden yatırımlar) satım opsiyonlarının hacmi yükselmiştir (bu oldukça şüpheli görünen bir ticarettir). Yine de yapılan derinlemesine araştırmalar bu ticaretin 11 Eylül ile hiçbir bağlantısının olmadığını ortaya çıkarmıştır. El Kaide ile akla yatkın hiçbir bağı olmayan ABD merkezli tek bir kurumsal yatırımcı, American'ın 115.000 hissesini satın almayı da içeren bir ticaret stratejisinin parçası olarak 6 Eylül'de UAL hisselerinin yüzde 95'ini satın almıştır. Amerika'da şüpheli görünen ticaret takip edilmiş ve ABD merkezli bir opsiyon alım-satım firmasının 9 Eylül Pazar günü abonelerine faks yoluyla bu işlemleri önerdiği ortaya çıkarılmıştır. Bu örnekler, soruşturma tarafından incelenen kanıtları simgelemektedir. SEC ve FBI, diğer kurumlar ve menkul kıymetler endüstrisinin yardımıyla birçok yabancı hükümetin işbirliğini güvence altına almak da dahil olmak üzere, bu konuyu araştırmaya muazzam kaynaklar ayırmıştır. Bu müfettişler, görünüşte şüpheli olanın sürekli olarak zararsız olduğunu tespit etmişlerdir.

Hava Savunmasının Kapatılması Teorisi
Komplo teorisyenleri arasında yaygın olan bir iddiaya göre, Kuzey Amerika Hava Savunma Komutanlığı'nın (KAHSK), kaçırılan uçakların müdahale olmadan hedeflerine ulaşmalarını sağlamak için geri çekilme emri vermiş veya bilerek geç müdahalede bulunmuştur. Bu teoriye göre KAHSK 11 Eylül'de uçakları bulabilir ve yakalayabilirdi. Bunu yapmamış olması hükümetin saldırıların gerçekleşmesine izin verdiğini göstermektedir. Komplo teorisyeni Mark R. Elsis konuyla ilgili olarak: "Bunun tek bir açıklaması var ... hava kuvvetlerimize 11 Eylül'de geri çekilme emri verildi." demiştir.

11 Eylül'de hava korsanları tarafından gerçekleştirilen ilk eylemlerden biri, dört uçağın yerleşik vericilerinin her birini kapatmak veya devre dışı bırakmaktı. Uçağın kuyruk numarasını, irtifasını ve hızını tanımlayan bu verici sinyalleri olmasaydı, kaçırılan uçaklar KAHSK'ın radar ekranlarındaki diğer 4500 sinyal arasında olurdu ve bu da onları izlemeyi çok zorlaştırırdı.

11 Eylül'de 48 eyalette yalnızca 14 savaş uçağı alarmdaydı. Sivil hava trafik kontrolörlerinin KAHSK'ı uyarması için herhangi otomatikleştirilmiş bir yöntemi yoktu. Zira 1979'dan beri ABD'de bir yolcu uçağı kaçırılmamıştı. KAHSK'ın halkla ilişkiler sorumlusu olan Binbaşı Douglas Martin, "Kelimenin tam anlamıyla telefon ahizesini kaldırıp bizi aramak zorunda kaldılar" demiştir. 11 Eylül'den önceki on yılda Kuzey Amerika üzerinde sadece bir tane sivil uçak (içinde golfçü Payne Stewart ve beş yolcunun olduğu kiralık bir Learjet 35) KAHSK tarafından durdurulmuş ve bu operasyon 1 saat 19 dakika sürmüştü.

11 Eylül'de yürürlükte olan kurallara göre kesişme noktalarında süpersonik uçuş yapmak yasaktı. 11 Eylül'den önce tüm KAHSK müdahaleleri açık denizdeki Hava Savunma Tanımlama Bölgeleri (HSTB) ile sınırlıydı. Federal Havacılık İdaresi (FHİ) sözcüsü Bill Schumann, "11 Eylül'e kadar yerli HSTB yoktu" demiştir. 11 Eylül'den sonra FHİ ve KAHSK işbirliğini artırmıştır. Komuta merkezleri arasında yardım hatları kurulmuş, KAHSK savaş uçaklarının kapsama alanını genişletmiş ve kıta üzerindeki hava sahasını izlemek için radarlar yerleştirmiştir.

KAHSK'ın uçak kaçırma olaylarıyla ilgili aldığı en uzun çağrı, kaçırılan ilk uçuş olan American Airlines Flight 11 için olandı ve yaklaşık sekiz dakika sürmüştü. FHİ, KAHSK'ı Flight 175 hakkında uyardığında uçak çoktan Dünya Ticaret Merkezi'nin Güney Kulesi'ne çarpmıştı. FHİ, Flight 77 hakkında KAHSK'ı uyardığında ise uçağın Pentagon'a çarpmasına üç dakika kalmıştı. KAHSK, Pennsylvania'da düştükten üç dakika sonrasına kadar United Flight 93'nin de kaçırıldığına dair hiçbir uyarı almamıştı.

Bilgi Sızıntısı İddiası
CAMERA ve JTA (Jewish Telegraph Agency), Carl Cameron'ın "11 Eylül saldırılarındaki bazı şüpheliler, soruşturmacıların kimi ne zaman telefonla aradığını bilerek bir adım önde kalmayı başarmış olabilir." şeklindeki iddialarını eleştirdi. Amdocs Limited, İsrail merkezli bir özel iletişim şirketiydi ve ABD hükümeti için elektronik dinleme teknolojisi sağlıyordu. Benzer işi yapan bir başka İsrail şirketi de Comverse Infosys'tu.

İsrailli Ajanlar
İsrail ajanlarının saldırıları önceden bildiği iddia edildi ve İsrail ve/veya Yahudilerin olaya müdahale ettiği teorisi ortaya atıldı. Saldırıdan dört saat sonra FBI bir apartmanın otoparkındaki beyaz bir minibüsün içinde duman içinde kalmış ufuk çizgisini videoya alan beş İsrailliyi "tuhaf davranış" gerekçesiyle tutukladı. İsrailliler olayları videoya kaydediyordu ve görgü tanıklarından biri onların şüpheli bir şekilde davrandıklarını belirterek "Mutlu gibiydiler, bilirsiniz... Bana şok olmuş gibi görünmediler. Bunun çok garip olduğunu düşündüm." dedi. Minibüsün, FBI'ın bir İsrail istihbarat operasyonu için koruma sağladığına inandığı Urban Moving adlı İsrail'e ait bir şirkete ait olduğu tespit edildi. Dava daha sonra FBI'ın Yabancı Karşı İstihbarat Bölümü'ne transfer edildi. Eski bir CIA operasyon şefi "ABD istihbarat topluluğundaki birçok kişi, tutuklanan adamlardan bazılarının İsrail istihbaratı için çalıştığına inanıyordu." dedi Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İsrail Büyükelçiliği sözcüsü, adamların Amerika Birleşik Devletleri'ndeki herhangi bir istihbarat operasyonuna karışmadıklarını açıkladı. FBI yaptığı soruşturmalar neticesinde, tutuklanan beş İsraillinin muhtemelen saldırılar hakkında önceden bilgisi olmadığı sonucuna vardı.

Dünya Ticaret Merkezi
Uçak çarpmaları sonucu çıkan yangınlar Dünya Ticaret Merkezi'nin çökmesine neden olmuştur. Kontrollü yıkım teorileri, Kuzey Kulesi, Güney Kulesi ve 7. Dünya Ticaret Merkezi'nin çökmesinin binalara önceden yerleştirilmiş patlayıcılardan kaynaklandığını iddia etmektedir.

Brigham Young Üniversitesi fizikçisi Steven E. Jones, mimar Richard Gage, yazılım mühendisi Jim Hoffman ve ilahiyatçı David Ray Griffin gibi yıkım teorisi savunucuları, uçak çarpmalarının ve bunun sonucunda ortaya çıkan yangınların, binaları çökme noktasına getirebilecek zayıflatamayacağını savunmaktadır. Onlara göre yapıları zayıflatan ek faktörler olmadan binaların tamamen veya bu hızlarda çökmesi imkansızdır.

Open Chemical Physics Journal'da yayınlanan "11 Eylül Dünya Ticaret Merkezi Felaketi Tozunda Aktif Termotik Malzeme Keşfedildi" başlıklı makalede Kopenhag Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Niels Harrit, Brigham Young Üniversitesi Fizik ve Astronomi Bilimleri Bölümü'nden Jeffrey Farrer, Steven E. Jones ve diğerleri, üç binanın çökmesinin ardından toplanan toz ve enkazda termit ve nano-termit bileşiklerinin bulunduğunu açıklamıştır. Makale hiçbir bilimsel açıklama yoktu ve makalenin baş editörü daha sonra istifa etmiştir.

Jones binaları yıkmak için gerekli olan patlayıcı miktarının dikkat çekmeden iki binaya nasıl yerleştirilmiş olabileceğini açıklamamış, ancak olaydan önceki haftalarda binaların bakım faaliyetlerinin araştırılmasını önermiştir. Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'ndeki federal müfettişler, yapısal sütunlara zarar vermek için muazzam miktarlarda termit uygulanması gerektiğini belirtmiştir, ancak Jones kendisinin ve diğerlerinin "süpertermiti" araştırdığını söyleyerek buna itiraz etmiştir. Jones'la yazışmış olan "A History of Explosive Demolition in America" kitabının yazarı Brent Blanchard, Jones'un teorilerinin uygulanabilirliği hakkındaki soruların cevapsız kaldığını, kulelerin yıkılmasının ardından aylarca süren enkaz kaldırma çalışmasından sonra sekiz yıl boyunca hiçbir yıkım personelinin herhangi bir termit belirtisi fark etmediğini söylemiştir. Blanchard ayrıca Jones'un test ettiği kirişlerde bulunmayan, test edilen kirişler için doğrulanabilir bir olay örgüsü kurulması gerektiğini söylemiştir. Ona göre test edilen metal parçaların enkaz yığınından asetilen meşaleler ya da makaslar ile kesilip kesilmediğini araştırılmalıdır. Zira test materyallerinin sahadayken, işlenirken, depolanırken veya Sıfır Noktası'ndaki anma alanlarına aktarılırken eser miktarda termite veya diğer bileşiklere maruz kalarak kontamine olmuş olma ihtimali vardır.

Jones ayrıca enkaz ekibi tarafından kaldırılan kırmızı enkazın fotoğraflarına atıfta bulunarak, sıradan bir uçak kazasında ortaya çıkan yangının buna sebep olabilecek kadar yeterli ısı üretmeyeceğinden, molozda bulunan erimiş çeliğin patlayıcıların kanıtı olduğunu söylemiş, ancak Blanchard enkaz içindeki erimiş çelik olması halinde bunun kesinlikle enkaz ekipmanlarına zarar vereceğini açıklamıştır. Birleşik Devletler Jeolojik Gözlem Deparmanı ve RJ Lee tarafından incelenen toz örneklerinde herhangi bir termit veya patlayıcı madde kalıntısı bulunamamıştır. Bulduğu iddia edilen "termit malzemesinin" astar boya olabileceği söylenmiştir. Skeptical Inquirer dergisinden Dave Thomas, söz konusu kalıntının demir oksit ve alüminyum bileşimi nedeniyle termotik olduğunun iddia edildiğini belirterek, bu maddelerin kulelerde var olan pek çok öğede bulunduğuna dikkat çekmiştir. Thomas ayrıca dikey bir çelik kirişi keserken erimiş demirin aşağı düşmesini önlemek için konuma özel bir yüksek sıcaklık muhafazasının eklenmesi gerektiğini ve termit reaksiyonunun çok yavaş olduğu için bina yıkımında pratik olarak kullanılamayacağını da söylemiştir. Thomas, Jesse Ventura'nın New Mexico Tech'i büyük bir çelik kirişte nanotermit dilimlemesini gösteren bir deney yapması için görevledirmiş, yapılan deneyde nanotermitin bol miktarda alev ve duman ürettiğini ancak yatay ve dolayısıyla optimal olmasına rağmen kirişe zarar vermediği görülmüştür.

Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (USTE) mevcut çalışmaların binaların çöküşünü açıklamak için fazlasıyla yeterli olduğu sonucuna varmıştır. USTE ve diğer birçok bilim insanı komplo teorilerini tartışmayı reddetmiş, çünkü bunun teorilere haksız bir güvenilirlik kazandıracağını düşünmüştür. Yapısal mekanik ve yapısal mühendislik uzmanları, Dünya Ticaret Merkezi binalarının patlayıcı kullanılmadan yangına bağlı, yerçekimiyle çöktüğü konusuda görüş birliği içindedir. USTE enkazda herhangi bir türden patlayıcı bileşik kalıntısı olup olmadığını görmek için herhangi bir test yapmadığını açıklamıştır.

Saldırıların olduğu günden kısa bir süre sonra, büyük medya kaynakları kulelerin çeliğin ısıyla eritilmesi nedeniyle çöktüğüne dair yayın yapmıştır. Jet yakıtının yanma sıcaklığının çeliği eritemeyeceğine dair hatalı bilgi, şüpheciler arasında kulelerin dış müdahale olmaksızın çökmeyeceği inancına katkıda bulunmuştur. Bu konuda söylenenler yanlıştır, çünkü jet yakıtının yanma sıcaklığı aslında yapısal çeliğin erime noktasından 500 derece daha yüksektir daha yüksektir (jet yakıtı yandığında 2093 derece bir sıcaklık ortaya çıkarken, çelik 1539 derece civarında erir).

USTE ayrıca çeliğin erimediğini, yangından kaynaklı ısının çeliği yumuşatarak zayıflattığını ve zayıflamanın uçak çarpmalarının verdiği hasarla birlikte yapısal çökmeye neden olduğunu açıklamıştır. USTE yanıcı buharların gelen havayla karışır karışmaz yandığı basit varsayımına dayanan bir simülasyon modelinin "yangın bölgelerinde 1000 dereceye yakın olan gaz sıcaklıklarının yaklaşık 15 ila 20 sürdüğünü ve kalan zamanda sıcaklığın 500 dereceden az olduğunu" gösterdiğini duyurmuştur.

Pentagon
Politik aktivist Thierry Meyssan ve film yapımcısı Dylan Avery, American Airlines Flight 77'ın Pentagon'a çarpmadığını iddia etmiştir. Onlara göre Pentagon ABD hükümeti içindeki unsurlar tarafından fırlatılan bir füze tarafından vurulmuştur. Bazı kesimler "125 fit genişliğinde ve 155 fit uzunluğundaki bir uçak, çarptığı yerde nasıl 60 fit çapında bir delik açabilir?" diyerek şüphelerini dile getirmiştir. Genel kanı Pentagon duvarlarındaki deliklerin bir Boeing 757 tarafından açılamayacak kadar küçük olduğu yönündedir. Meyssan tarafından yazılan L'Effroyable Imposture (İngilizce9/11: The Big Lie olarak yayınlanmıştır) kitabı bir düzineden fazla dilde satışa sunulmuştur. Kitap yayınlandığında hem ana akım Fransız hem de Amerikan basını ve daha sonra 11 Eylül Gerçeği hareketi tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Fransız Liberation gazetesi kitabı "tamamen temelsiz, vahşi ve sorumsuz iddialardan oluşan bir eser" olarak nitelendirmiştir.

Komplo teorisyenlerinin bir füzenin Pentagon'u vurduğu iddiasına yanıt olarak Purdue Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği profesörü olan Mete Sözen: "Düşen bir jet, çizgi filmlerdeki gibi çarptığı binada kendi şeklini çıkarmaz. Flight 77 Pentagon'a çarptığında bir kanadı yere çarptı ve diğeri de Pentagon'un taşıyıcı kolonları tarafından kesildi." demiştir. ArchitectureWeek'e göre Pentagon'un çarpmadan nispeten az hasar almasının nedeni, Wedge One'ın yakın zamanda yenilenmiş olmasıydı (Bu yenileme 1980'lerde başlayan bir yenileme programının parçasıydı ve Wedge One, yenilenecek beş bölümden ilkiydi).

Bazı komplo teorisyenlerinin Pentagon'un bir füzeyle vurulduğu iddiasıyla çelişen kanıtlar, Jim Hoffman gibi 11 Eylül Gerçeği hareketi içindeki araştırmacılar tarafından açıklandı. Hoffman "Pentagon Saldırısı: Fiziksel Kanıtlar Ne Gösterir" adlı makalesinde bu yönde yapılan iddiaların çoğunu çürütmüştür. Füze iddialarını çürüten kanıtları kaza mahallinde bulunan Flight 77'ın kara kutuları, burun konisi, iniş takımları, bir uçak lastiği ve sağlam bir kokpit koltuğu dahil olmak üzere uçak enkazı oluşturmaktadır. Flight 77'da uçan yolcuların kalıntıları gerçekten de Pentagon kaza mahallinde bulunmuş ve kimlikleri DNA analizi ile doğrulanmıştır. Çin Dışişleri Bakanlığı (ÇHCDB) gibi yabancı hükümetler de Flight 77'da kendi vatandaşlarının öldüğünü doğrulamıştır. Pek çok görgü tanığı uçağın Pentagon'a çarptığını görmüştür. Ayrıca Flight 77 yolcuları, uçaklarının kaçırıldığını bildiren telefon görüşmeleri yapmıştır. Örneğin yolculardan biri olan Renee May annesini arayarak uçağın kaçırıldığını ve yolcuların uçağın arkasına götürüldüğünü söylemiştir. Barbara Olson adlı başka bir yolcu, kocasını (ABD Başsavcısı Theodore Olson) aramış, ona uçağın kaçırıldığını ve hava korsanlarının bıçakları olduğunu söylemiştir. Bazı komplo teorilerine göre yolcuların yaptığı telefon görüşmelerinde ses değiştirme yöntemi kullanılmış ve Pentagon'un füzeyle vurulduğunu gizlemek için olay yerine uçak parçaları ve yolcuların cesetleri atılmıştır.

Judicial Watch baskı grubu, ABD hükümetini Sheraton National Hotel, Nexcomm/Citgo benzin istasyonu, Pentagon güvenlik kameraları ve Virginia Ulaştırma Bakanlığı'ndan alınan video kayıtlarını yayınlamaya zorlamak için 15 Aralık 2004'te Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası talebinde bulunmuştur. 16 Mayıs 2006'da hükümet, Pentagon güvenlik kamerası videolarını Judicial Watch'a yayınlamıştır. Videolarda görünen American Airlines Flight 77'ın görüntüsü, "beyaz leke" ve "beyaz bir çizgi" (BBC tarafından), "ince beyaz bir bulanıklık" (The Associated Press tarafından) ve "yere yakın giden gümüş bir benek" (The Washington Post tarafından) olarak tanımlanmıştır. Videolardan birine ait beş karelik bir dizi 2002'de medyada yayınlanmıştır. Bazı komplo teorisyenleri, yeni yayınlanan videonun soruları yanıtlamadığını söylemiştir.

Flight 93
11 Eylül'de kaçırılan dördüncü uçak, United Airlines Flight 93, yolcuların ayaklanmasının ardından Pennsylvania, Shanksville yakınlarındaki boş bir tarlaya düşmüştür. O gün kaçırılan dört uçaktan hedefine ulaşamayan tek uçak Flight 93'dir.

Bu olaydaki komplo teorisi ise Flight 93'nin bir ABD savaş uçağı tarafından düşürüldüğü iddiasıdır. David Ray Griffin ve Alex Jones, motorun ana gövdesi de dahil olmak üzere uçağın büyük parçalarının, ana enkaz alanından kilometrelerce uzağa, sıradan bir uçak kazasına göre çok uzağa uçtuklarını belirtmiştir. Jones, uçakların düştüklerinde genellikle küçük bir enkaz alanı oluşturduklarını ve bunun ana kaza mahallinden daha uzakta bulunan enkaz raporlarıyla uyumlu olmadığını söylemiştir. Bir kişi, motorun ana gövdesinin ana enkaz alanından kilometrelerce uzakta, ısı güdümlü bir füzeyle vurulduğunda ortaya çıkacak benzer bir hasarla bulunduğunu iddia etmiştir.

Bazı teorilere göre, yolcular iddia edilen komployu öğrendiği için ABD hükümeti uçağı düşürmek zorunda kalmıştır.

Skeptic dergisinden Phil Molé konu hakkında "[bu] iddia büyük ölçüde, motorun ana gövdesinin ve uçağın diğer büyük parçalarının ana enkaz alanından millerce uzakta, sıradan bir olaydan kaynaklanamayacak kadar uzakta olduğuna dair desteklenmeyen iddialara dayanmaktadır. Bu iddia doğru değildir, çünkü uçağın motoru ana kaza mahallinden sadece 300 metre uzakta bulunmuştur ve motorun konumu, uçağın hareket ettiği yönle tutarlıdır." açıklamasını yapmıştır. 1996'da TWA Flight 800 kazasını araştıran bir uçak kazası uzmanı olan Michael K. Hynes, 800 mil veya daha yüksek çok yüksek hızlarda, 300 yarda hareket etmenin veya yerde sürüklenmenin yalnızca birkaç saniye süreceğini söylemiştir.

Yerel sakinler tarafından Indian Gölü'nde bulunan enkaz raporları doğrudur. CNN, müfettişlerin kaza mahallinden en az sekiz mil uzakta, New Baltimore da dahil olmak üzere kazadan enkaz bulduğunu bildirmiştir. CNN'e göre bu enkazın tümü, rüzgarın kolayca uçurabileceği çok hafif bir malzemedir ve 14 Eylül 2001 tarihli bir Pittsburgh Post-Gazette makalesi, malzemeyi "çoğunlukla kağıt", "kömürleşmiş yalıtım şeritleri" olarak tanımlamıştır. Aynı makalede FBI ajanı Bill Crowley'nin: "Daha hafif ve daha küçük enkaz, muhtemelen uçak düştükten sonra havaya fırlayan ve tanıkların gördüğü ateş topuydu. O sırada rüzgar 9 mil hızla esiyordu ve parçalar bu rüzgara yakalanmış olabilir" açıklamasına da yer verilmiştir. Ayrıca bazı hesaplarda kaza yeri ile Indian Gölü arasındaki mesafe hatalı hesaplanmıştır. BBC'den "Düz bir çizgide Indian Gölü ve kaza mahalli arasındaki mesafe bir milden biraz daha fazla olmasına rağmen raporlarda iki yer arasındaki mesafe karayolu üzerinden hesaplanarak arada 6,9 millik bir fark varmış gibi yazılmış" açıklaması gelmiştir.

Bazı komplo teorisyenleri, kaza alanı üzerinde uçarken görülen küçük beyaz bir jetin, Flight 93'yi düşürmek için bir füze ateşlemiş olabileceğine inanmaktadır. FBI gibi devlet kurumları, bu küçük uçağın, yaklaşık 1500 irtifaya inmesi istenen bir Dassault Falcon jeti olduğunu açıklamıştır. 11 Eylül 2001'de FHİ operasyon müdürü olan Ben Sliney, Flight 93'nin yakınında hiçbir askeri uçağın olmadığını açıklamıştır.

Loose Change gibi bazı internet videoları, Flight 93'nin Ohio'ya güvenli bir şekilde indiğini ve Pennsylvania'da kaza yapan uçağın başka bir uçak olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiaya göre Flight 93 Cleveland'daki bir havaalanına inmiştir. Sonradan iniş yapan bu uçağın Delta Flight 1989 olduğu ve Flight 93 ile karıştırıldığı açıklanmıştır. 11 Eylül Gerçeği hareketi içindeki birkaç web sitesi, olay yerindeki enkazı, görgü tanıklarının ifadesini ve gizlice bir uçağı diğeriyle değiştirmenin zorluğunu gerekçe göstererek bu iddiaya itiraz etmiş ve bu tür "aldatmaca teorilerin ... kurbanların yakınlarını itibarsızlaştırmak için yapıldığını ve hareketin daha geniş bir halk kitlesine yayılmasının engellenmesi için uğraşıldığını" iddia etmiştir. Makalenin editörü o zamandan beridir iddialara karşı çürütme yazıları yazmaktadır.

Uçağın yere çarpmasından 93 saniye sonra mantar bulutunun bilinen tek fotoğrafını çeken Valencia McClatchey fotoğrafı kendisinin yaptığını iddia eden komplo teorisyenleri tarafından telefonda ve şahsen taciz edildiğini söylemiştir. FBI, Somerset County yetkilileri, Smithsonian ve Ulusal Park Servisi'nin Flight 93 National Memorial personeli, fotoğrafı ve film negatiflerini ayrı ayrı incelemiş ve dört ajans da fotoğrafın gerçek olduğunu açıklamıştır.

Bazı komplo teorisyenleri, Flight 93 ve/veya Flight 77'daki yolcuların asla bulunmamak amacıyla öldürüldüğünü veya yerlerinin değiştirildiğini iddia ederken, 11 Eylül Gerçeği hareketinden Jim Hoffman ve Scholars for 9/11 Truth & Justice gibi oluşumlar bu türden iddiaları reddetmiştir.

Hava Korsanları
11 Eylül saldırılarının hemen ardından yaşanan ilk kafa karışıklığı sırasında BBC, hava korsanlarından bazıları olduğuna inandıkları kişilerin isimlerini ve kimliklerini yayınlamıştır. Daha sonra adı geçen kişilerden bazılarının hala hayatta oldukları ortaya çıkmıştır. Bu durum 11 Eylül komplo teorisyenleri tarafından uçak kaçırmaların sahte olduğunun kanıtı olarak gösterilmiştir. BBC, 2001'deki karışıklığın yayınladıkları isimlerin yaygın Arapça ve İslami isimler olmasından kaynaklanmış olabileceğini açıklamıştır. FBI, BBC'den gelen talebe yanıt olarak on dokuz hava korsanının tamamının kesin olarak tespit edildiğini ve herhangi bir şüpheye yer olmadığını belirtmiştir. New York Times da bunları yanlış kimlik vakaları olarak kabul etmiştir.

Suudi Arabistan'ın Cidde kentindeki Arab News'in eski genel yayın yönetmeni John Bradley'e göre, hava korsanları hakkında halka açıklanan resmi tek bilgi FBI tarafından 14 Eylül 2001'de yayınlanan bir isim listesiydi. 27 Eylül'deki raporlarla birlikte isim karışıklığı giderilmiştir. Bradley "tüm bunlar, saldırıyı takip eden ilk birkaç gün içinde hüküm süren kaosa bağlanabilir. Karşı karşıya olduğumuz şey, tesadüfen aynı isimlerdir" açıklamasını yapmıştır. Bradley, Suudi Arabistan'da hayatta kaldığı iddia edilen ve isimlerinin Said el-Ghamdi ve Velid el-Şari olduğu söylenen iki saldırganın adlarının "Amerika Birleşik Devletleri veya Büyük Britanya'da John Smith kadar yaygın" olduğunu söylemiştir.

11 Eylül Komisyonu başkanı Thomas Kean "On dokuz kişiden on altısı hiçbir şekilde Amerika Birleşik Devletleri'ne girmemeliydi. Çünkü vizelerinde ve pasaportlarında bir sorun vardı. Sınırda durdurulmaları gerekiyordu. On dokuz kişiden sorunlu olanlar on altı kişiydi. Açıkçası bu insanların yarısı bile durdurulsaydı, asla böyle bir olay meydana gelmeyecekti" demiştir.

Khalid al Mihdhar ve Nawaf al Hazmi, CIA tarafından El Kaide ajanları olarak tanımlanmış, ancak bu bilgi FBI veya ABD Göçmenlik Bürosu ile paylaşılmamıştır. Bu nedenle her ikisi de 11 Eylül'e hazırlanmak için yasal olarak ABD'ye girebilmiştir.

Yabancı Hükümetler
Pakistan Servisler Arası İstihbarat (PSAİ) bünyesindeki kişilerin saldırıların finansmanında önemli bir rol oynamış olabileceğine dair iddialar vardır. Mossad gibi diğer yabancı istihbarat teşkilatlarının saldırıları önceden bildiği ve Suudi Arabistan'ın saldırıların finansmanında rol oynamış olabileceği dair iddialar vardır. PSAİ'nin eski başkanı General Hamid Gül, saldırıların ABD menşeli, İsrail veya neo-muhafazakarlar tarafından işlenen bir "iç iş" olduğuna inandığını söylemiştir. 1985'ten Gladio Operasyonu nedeniyle 1992'deki istifasına kadar İtalya cumhurbaşkanlığı yapmış olan Francesco Cossiga, 11 Eylül saldırılarının CIA ve Mossad'ın ortak bir operasyonu olduğunun İtalyan merkez solu arasında yaygın bir inanış olduğunu söylemiştir. Daha sonra yayınlanan raporlar buna gerçekten inanmadığını ortaya çıkarmıştır.

İsrail
İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği, Thom Burnett ve başkaları tarafından belgelenen bir komplo teorisi İsrail devletinin saldırılara karıştığını ve saldırıları planlamış olabileceğini iddia etmektedir. İsrail'in bunu yapma motivasyonları olarak; Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail'in düşmanlarına saldırmasını sağlamak, İsrail'in Filistin'e yönelik hareketlerini kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırmak, Siyonistlerin dünyanın kontrolünü ele geçirmesine yardımcı olmak ve Amerikalıları İsrail'i desteklemeye ikna etmek gösterilmiştir. Teorinin bazı modelleri saldırının Ariel Sharon, Mossad veya İsrail hükümeti tarafından organize edildiğini iddia etmektedir. Slate web sitesine göre, Wisconsin Üniversitesi'nde eski bir öğretim görevlisi olan Kevin Barrett 11 Eylül saldırılarını Mossad'ının düzenlediğine dair teorilerin önde gelen savunucularından biridir.

Bu teorinin bazı savunucuları, Yahudi çalışanların İsrail istihbaratı tarafından 11 Eylül'de işe gitmemeleri konusunda önceden uyarıldığına ve bu sayede Dünya Ticaret Merkezi'nde bir tane bile yahudinin ölmediğine inanmaktadır. Cinnamon Stillwell'e göre, bazı 11 Eylül komplo teorisyenleri bu sayıyı işe gitmeyen 4000 yahudiye kadar çıkarmıştır. Bunun haberi ilk olarak Lübnan Hizbullah'ına ait uydu televizyon kanalı olan Al-Manar tarafından 17 Eylül'de yapılmış ve kaynak olarak The Jerusalem Post'un 12 Eylül baskısı gösterilmiştir. Oysa ilgili baskıda "Kudüs'teki Dışişleri Bakanlığı'na şimdiye kadar 4000 isim bildirildi. İsmi verilen İsraillilerin saldırılar sırasında Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon bölgelerinde olduklarına inanılıyor." yazmaktadır.

Saldırılarda 270 ila 400 yahudinin öldüğü tahmin edilmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı, DTM saldırılarında o sırada olması gerekenden daha az Yahudi/İsraillinin öldüğü iddialarına yanıt olarak 76 kişilik bir liste yayınlamıştır. Saldırıda ölenlerin içerisinde beş İsrail vatandaşı vardır.

Komplo Teorilerinde Dillendirilen Antisemitizm
2003 yılında İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği (İKMB), 11 Eylül saldırılarının İsrailliler ve yahudiler tarafından gerçekleştirildiğine dair "nefret söylemleri içeren komplo teorilerini" kınayan bir rapor yayınlamış ve bu teorilerin "küresel Antisemitizmi rasyonalize etme ve körükleme" potansiyeline sahip olduğunu açıklamıştır. Yapılan araştırmalar bu tür teorilerin Arap ve müslüman dünyasının yanı sıra Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde de geniş çapta kabul gördüğü tespit edilmiştir.

İKMB'nin raporu, "Büyük Yalan'ın Amerikalı aşırı sağcılar ile beyaz üstünlükçülerinin yanı sıra, Arap ve müslüman dünyasındaki unsurları da birleştirdiğini" göstermektedir. Teorilerin birçoğunun dünya hakimiyeti için bir yahudi komplosunu anlatatan Siyon Liderlerinin Protokolleri isimli yazının modern tezahürü olduğu iddia edilmiştir. İKMB, Jeff Rense'in kendi sitesinde yazdığı "Amerikan Yahudileri 11 Eylül terörist saldırılarını kendi mali kazançları ve Amerikan halkını Ortadoğu ve İsrail'in çıkarları için kaynaklarının çalınması adına diğer uluslara karşı saldırı ve soykırım savaşlarını desteklemeye teşvik etme amaçlı düzenlediler" vb. söylemlerinin Antisemitik materyaller olarak nitelemiştir.

Eski bir Birleşmiş Milletler diplomatı olan Pedro A. Sanjuan, saldırıların ardından devletin üst düzey yöneticileri arasında antisemitik 9/11 komplo teorilerinin oldukça yaygın olduğunu iddia etmiştir.

Suudi Arabistan
İngiliz araştırmacı gazeteciler Anthony Summers ve Robbyn Swan, 2011 tarihli The Eleventh Day adlı kitaplarında Suudi Kraliyet Ailesi'nin hava korsanlarına maddi ve mali destek sağladığını ve Bush Yönetimi'nin kendi beceriksizliklerinin yanı sıra bunu örtbas ettiğini iddia etmiştir. Yazarlar ayrıca 11 Eylül Gerçeği hareketinin, dikkatleri başka yöne çekerek bu örtbas girişime yardımcı olduklarını da iddia etmiştir. Eylül 2011'de bir sigorta sendikası, 11 Eylül saldırılarının kurbanlarına ödediği 136 milyon sterlinin geri ödenmesi talebiyle Suudi Arabistan'a karşı dava açmıştır. Yazarlar bunlara ek olarak bir dizi önde gelen Suudi hayır kurumu ve bankasının yanı sıra el-Suud kraliyet ailesinin önde gelen bir üyesini El Kaide'ye "bilerek" fon sağlayan ve Batı karşıtlığını teşvik eden Suudi devletinin "ajanları " olmakla suçlamıştır.

Bu tür teoriler tarihsel olarak 15 Temmuz 2016'ya kadar yayınlanması yasaklanan ABD Kongresi Ortak Soruşturması'nın 2002 yılına ait raporunun 28 sayfasındaki içeriğin etrafında dönmüştür.

Ortak Soruşturma'nın eş başkanı eski Florida Senatörü Bob Graham ve Ortak Soruşturma'nın raporunun tamamını okuyan diğer eski yetkililer (bunların bir kısmının isimleri halen gizli tutulmaktadır) ABD hükümetinin Suudi hükümet yetkililerinin önemli olaylarını örtbas ettiğine inanmaktadır. Bu kişilere göre Suudi hükümeti 11 Eylül eyleminin faillerine yardım sağlamış ve bu yardımda özellikle Los Angeles'taki Suudi konsolosluğunda bir diplomat olan Fahad al-Thumairy'nin rolü olduğu iddia edilmiştir.

Uçak Yok Teorisi
Bush yönetimindeki Çalışma Bakanlığı'nın eski baş ekonomisti Morgan Reynolds, saldırılarda uçak kullanılmadığını savunmaktadır. Reynolds, Flight 11 ve 175 uçuşlarına ait Boeing marka uçakların kulelerin çelik dış muhafazasından girmiş olmasının fiziksel olarak imkansız olduğunu ve hem haberlerde hem de sonradan yayılan amatör videolarda uçak kazalarını tasvir etmek için dijital birleştirmenin kullanıldığını iddia etmiştir. Reynolds "Ortada uçak ya da hava korsanı yoktu" diye ısrar etmektedir. Aynı iddianın bir başka savunucusu David Shayler "tek açıklama bunların hologramlarla uçak görüntüsü verilmiş füzeler olmasıdır" demiş, karşı iddia olarak bunun mevcut hologram teknolojisinin çok ötesinde olduğu söylendiğinde ise "Görüntüleri kare kare izlerseniz çarpmadan sonra binanın diğer tarafından çıkan füze ucunu görebilirsiniz" şeklinde yanıt vermiştir. Thierry Meyssan ve Reynolds da dahil olmak üzere uçak yok teorisine inananların çoğu kanatlı bir seyir füzesine yolcu uçağı süsü verildiğine, ya askeri bir uçağın kullanıldığına ya da bir yolcu uçağının bilgisayar tarafından oluşturulmuş görüntülerinin videolara montajlandığını ve uçak çarpması izlenimi yaratmak için binalara patlayıcı yerleştirildiğini iddia etmektedir. 11 Eylül Gerçeği hareketinin takipçileri "uçak yok" iddialarını defalarca kez çürütmüştür. Bazı komplo teorisi yayını yapan internet sitelerinde sitelerinde uçak yok teorilerinin tartışılması yasaklanmıştır.

Örtbas İddiaları

11 Eylül Komisyon Raporuna göre, Flight 77 ve Flight 93'nin kara kutuları kurtarılmıştır. Flight 77'nin CVR'sinin herhangi bir veri alınamayacak kadar hasarlı olduğu açıklanmıştır. 18 Nisan 2002'de FBI, Flight 93'deki kurbanların ailelerinin ses kayıtlarını dinlemesine izin vermiştir. Nisan 2006'da Zacarias Moussaoui davası kapsamında CVR'nin bir kopyası yayınlanmıştır.

Dünya Ticaret Merkezi'nin enkazında çalışan Michael Bellone ve Nicholas DeMasi yayınladıkları Behind-The-Scenes: Ground Zero kitabında federal ajanlara uçaklardaki dört "kara kutudan" üçünü bulmalarına yardım ettiklerini yazmışlardır;
Uçaklardan kara kutuları aramak için Federal Ajanları bölgeye götürmekle görevlendirildim. Dışarı çıkmak için hazırlanıyorduk. ATV'm Brooks Brothers giriş alanındaki merdivenlerin en üstüne park edilmiş haldeydi. Yaklaşık bir milyon dolar değerinde ekipman yükledik ve ATV'ye bağladık. Toplam dört kara kutu vardı. Üç tanesini bulduk.

Bin Ladin Kayıtları
11 Eylül saldırılarını takip eden yıllarda Usame bin Ladin'a ait olduğu söylenen bir dizi röportaj, ses ve video kasetleri yayınlanmıştır. Bunlardan ilkinde konuşan kişi saldırıların sorumluluğunu üstlenmemiştir. Bin Ladin 17 Eylül 2001'de El Cezire'ye verdiği bir bildiride "ABD hükümeti, düşmanlarının ona saldırdığı her durumda sürekli olarak saldırıların arkasında benim olduğumu iddia etti. Dünyayı temin ederim ki ben yapmadım. İnsanların kişisel nedenlerle planlandığı saldırıların suçlusu ben değilim." yazmıştır.

Aralık 2001'de yayınlanan ve 'Celalabad kaseti' olarak bilinen bir kasette, konuşmacının saldırıları önceden bildiği iddia edilmiştir. Merkezi İstihbarat Teşkilatı, kasetin muhtemelen Usame bin Ladin'e ait olduğunu öne sürmüştür. Bazı gözlemciler, özellikle de Müslüman dünyasındaki insanlar, kasetin gerçekliğinden şüphe duymuştur. 20 Aralık 2001'de Alman televizyon kanalı "Das Erste", Beyaz Saray'ın video kaset çevirisinin bir analizini yayınlamıştır. Monitor programındaki iki bağımsız tercüman ve bir Doğu Araştırmaları uzmanı Beyaz Saray'ın çevirisini hem yanlış hem de manipülatif bulmuş ve "Bin Ladin'in suçunu kanıtlayacak kısımda kullandığı Arapça konuşmanın geri kalanıyla örtüşmüyor" yorumunu yapmıştır. Hamburg Üniversitesi Asya-Afrika Enstitüsü İslam ve Arap Araştırmaları Profesörü Gernot Rotter "Kasetleri dinleyen ve yazıya döken Amerikalı tercümanlar görünüşe göre duymak istedikleri, ama ne kadar dinlerseniz dinleyin kasette duyamayacağınız birçok şey yazmışlar" demiştir. 11 Eylül Gerçeği'nin bazı üyeleri bu video kasetteki adamın Usame bin Ladin olmadığına inanmaktadır. Videodaki kişiyle Bin Ladin'in kilo ve yüz hatlarında farklılıklar mevcut olduğu, ayrıca Müslüman kanunları tarafından yasaklı olan altın bir yüzük takması ve Bin Ladin solak olmasına rağmen videodaki kişinin sağ eliyle yazı yazması gerekçe gösterilmiştir.

Kasım 2007'de yayınlanan bir ses kaydında, Bin Ladin saldırıların sorumluluğunu üstlenmiş, fakat Afgan hükümetinin veya halkının saldırılar hakkında önceden bilgisi olmadığını söylemiştir. El-Kaide'nin saldırıların planlayıcısı olduğu iddia edilen iki isim olan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh de El Cezire'ye verdikleri bir röportajda saldırılara karıştıklarını itiraf etmiştir.

Motivasyonlar

Amerikan Barışı
Eylül 2000'de Yeni Bir Amerikan Yüzyılı Projesi (YAYP), Amerika Savunmasını Yeniden İnşa Etme başlıklı stratejik bir inceleme yayınlamıştır. 1992 Savunma Planlama Kılavuzu, dönemin Savunma Bakanı Dick Cheney adına Paul Wolfowitz tarafından hazırlanmıştır. Bu, Andrew Bacevich tarafından American Empire: The Realities and Consequences of US Diplomacy adlı kitabında "kalıcı Amerikan küresel hegemonyası için bir plan" olarak tanımlanmıştır.

Matt Taibbi, The Great Derangement adlı kitabında, komplo teorisyenlerinin gazetede yazılanları "tamamen bağlamın dışında" değerlendirdiklerini ve makalede atıfta bulunulan "dönüşüm"ün, Soğuk Savaş dönemi ordusunu daha yerel çatışmalarla başa çıkabilecek "yeni, modern bir orduya" dönüştürmek için onlarca yıllık bir süreç olduğunun açıkça söylendiğini savunmuştur. Bunun saik olduğuna dair kanıt olması için sorumluların ya hedeflerini açıkça ifade etmeye karar vermeleri ya da 2000 yılında gazeteyi okuyup 11 Eylül saldırılarının temelini atmış olmaları gerektiğini söylemiştir.

İstilalar
Komplo teorisyenleri, Petrol Faktörü ve 11 Eylül'ün Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'a bir süredir istedikleri bir savaşı başlatmak için bir neden sağlayıp sağlamadığını sorgulamış ve bunun onlara saldırıları gerçekleştirmeleri için güçlü bir neden verdiğini öne sürmüştür. Örneğin, Alman hükümetinin eski bir araştırma bakanı olan Andreas von Bülow, 11 Eylül'ün Afganistan ve Irak'taki savaşları haklı çıkarmak için sahnelendiğini savunmuştur. Malezya eski başbakanı Mahathir Mohamad saldırıların ABD'nin Müslümanlara karşı savaşa girebilmesi için düzenlenmiş bir oyun olduğuna dair güçlü kanıtlar olduğunu iddia etmiştir. Tüm bu iddialara rağmen Bush yönetimi 11 Eylül'e yanıt olarak Irak'a derhal saldırma önerilerini reddetmiş ve saldırılarda Irak'ın parmağı olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını açıklamıştır.

Yeni Dünya Düzeni
Alex Jones ve destekçileri, 11 Eylül'ün küreselci bir hükümet yaratmak amacıyla farklı bankalar, şirketler, küreselleşme ve askeri çıkar peşinde olan kişiler tarafından başlatıldığına inanmaktadır. Bu tür Yeni Dünya Düzeni komplo teorileri 11 Eylül'den önceye dayanmaktadır.

Örnek Verilen Emsaller

Komplo teorisyenleri, 11 Eylül saldırıları için bir model olarak genellikle Northwoods Operasyonu'nu örnek göstermektedir. Bu düşünceye göre saldırılar ABD hükümeti tarafından sahte bir bayrak operasyonu olarak gerçekleştirilmiş ve bu sayede hükümet İslamcı aşırılık yanlılarını suçlayabilmiştir. Northwoods Operasyonu, 1962'de Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanları tarafından onaylanan, fakat asla uygulanmamış bir plandır. Planda gizli ajanların ABD şehirlerinde çok sayıda terör eylemi gerçekleştirmesi ve bunun için Küba'ya suç atılarak işgal için bir bahane oluşturulması önerilmiştir.

Time dergisi, geçmiş komplo teorilerine ilham veren olaylarla, John F. Kennedy suikastı gibi 11 Eylül komplo teorilerine ilham veren olayları karşılaştırmıştır. Time, milyonlarca insanın tanık olduğu ve yüzlerce kameraman tarafından belgelenen Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırıyla karşılaştırıldığında, Kennedy'nin halka açık suikastını "özel, samimi bir olay" olarak nitelendirmiştir.

Taraftarlar

11 Eylül komplo teorilerini destekleyen veya tartışmaya açan birçok kişi ve kuruluş, kendilerini 11 Eylül Gerçeği hareketinin bir parçası olarak görmektedir.

Hareketin önde gelen taraftarları arasında radyo talk-şow sunucusu Alex Jones, ilahiyatçı David Ray Griffin, fizikçi Steven E. Jones, yazılım mühendisi Jim Hoffman, mimar Richard Gage (9/11 Gerçeği Mimarları & Mühendisleri), film yapımcısı Dylan Avery, eski Minnesota Valisi Jesse Ventura, ABD Temsilciler Meclisi eski üyesi Cynthia McKinney, aktörler Daniel Sunjata, Ed Asner ve Charlie Sheen, siyaset bilimi profesörü Joseph Diaferia ve gazeteci Thierry Meyssan yer almaktadır. 11 Eylül Gerçeği hareketinin taraftarları, farklı sosyal geçmişlere sahiptir. Hareket; liberaller, muhafazakarlar ve özgürlükçüler dahil olmak üzere farklı siyasi görüşlere sahip insanlardan da taraftar çekmektedir. İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği Alan Sabrosky'yi Yahudi karşıtı 11 Eylül komplo teorilerinin başı çeken figürü olarak belirlemiştir.

Bu tür teorileri aktif olarak tartışan ve destekleyen kuruluşlar arasında; 2004 yılında kurulan ve Dünya Ticaret Merkezi binalarının çöküşüne odaklanan bir grup olan 9/11 Gerçeği Mimarları & Mühendisleri, 2005'te kurulan 9/11 Gerçeği Bilginleri, 2007'de hareketten ayrılan ve çevrimiçi yayınlanan 9/11 Öğretileri'ni yöneten bir grup olan 9/11 Gerçeği Adaletçileri, halihazırda 2002'de kurulmuş olan 9/11 Vatandaş Gözcüleri ve Hispanik Kurbanlar Grubu bulunmaktadır. Bu gruplardan birkaçı, 11 Eylül saldırılarının daha fazla araştırılmasını sağlamak için imza kampanyaları düzenlemiştir.

2004 yılında, John Buchanan bir "9/11 Gerçeği" platformunun başkanlığına aday olmuştur.

11 Eylül Komplo teorisi eleştirmeni Jonathan Kay, savunucuların çoğunun maddi kazanç peşinde olmadığını ve hatta içlerinden bazılarının aktivist olmak için kazançlı kariyerlerinden vazgeçtiklerini iddia etmiştir.

Analizler
Skeptical Inquirer'da yayınlanan bir makalede 2011 yılında yapılan bir analize göre, görünüşte çok farklı geçmişlere sahip insanlardan oluşan bu harekete dahil olan kişiler üç gruba ayrılmıştır. Bu insanlar harekete farklı nedenlerle katılmakta, farklı rolleri doldurmak için gevşek bir şekilde bir araya gelmekte ve uzmanlara ve kuruluşa (hükümet ve saygın bilgi kaynaklarına) duydukları ortak güvensizlik ve komplocu duruşla birleşmektedir. Katılımları sayesinde her biri kendi doyumunu ve tatminini bulmaktadır. Birlikte, hareketin ısrarına, direncine ve abartılı kabul iddialarına (genel kamuoyunda) katkıda bulunmaktadırlar. Bu üç grup şunlardır:

Çekirdek: Çeşitli 11 Eylül Gerçeği hareketi örgütlerinin organizatörleri ve aktif üyeleri bu grubu oluşturmaktadır. Bilgileri üretirler, anormallikleri ve teknik tutarsızlıkları tespit ederler, teknik temeli sağlarlar ve teorileri oluştururlar. Yalnızca gerçeklerle ilgilendiklerini ve bilimsel yöntemi kullandıklarını iddia ederken, sonucu önceden belirleyerek ve ardından hakem denetiminden geçmiş, bağımsız, fikir birliğine dayalı çok sayıda bilgiyi göz ardı ederek doğrulayıcı kanıtlar arayarak mantıksal bir yanılgıya düşerler. Etkinlikler, seminerler, tartışmalar, yürüyüşler düzenleyerek, el ilanları ve broşürler dağıtarak hareketin fiziki yapısını sağlarlar. Sayıları nispeten azdır, ancak birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar ve derin bağlantılara sahiptirler. Dünya görüşleri, ortaya çıkardıklarına inandıkları komploların arkasında yatan bir ana plan olan 'süper komplo'dan yanadır.

Eleştirel Eğilimliler: Bunlar, 11 Eylül Gerçeği hareketi ile olan bağları genellikle yerleşik siyasi ve toplumsal düzene duydukları memnuniyetsizlik ve öfkeden kaynaklanan genç öğrenciler ve siyasi aktivistlerdir. Adalet ve idealizm duyguları, onları algılanan baskı ve sosyal adaletsizliğe karşı aktivizme itmektedir. İnterneti, özellikle sosyal medyayı kullanma eğilimleri ve teknoloji anlayışları onları hareketin propaganda makinesi yapmaktadır. Havalı, karşı kültür içerikli YouTube videoları ve filmleri üretirler, popüler kültür parodisini ve göz alıcı grafikleri iyi kullanırlar. Yapımlarının karşı kültürdeki kredisi, onlara ilgi duyulmasına ve milyonlarca insanın bunlara maruz kalmasını sağlamaktadır.

İlimsizler: Hareketin kitlesel üyelik omurgasını oluştururlar. Harekete abartılı popülerlik ve nüfuz iddiaları veren geniş, yaygın bir gruptur. Bu gruptakiler için 11 Eylül Gerçeği hareketine katılmak, gerçek arayışı kadar sosyal ve eğlence amaçlı bir aktivitedir. Katılımları çoğunlukla web 2.0 sosyal ağları ve YouTube aracılığıyla gerçekleşmektedir. Yorumları genellikle duygusaldır ve doğru, dengeli ya da gerçeği bulmaya yönelik gerçek bir niyet gösteriyormuş gibi bir iddiada bulunmazlar. Kendi dünya görüşlerine uyan hareketlere dahil olmak onlara 11 Eylül terör saldırısının gerçeklerinden ve kanıtlarından daha çekici buldukları bir kimlik ve aidiyet duygusu vermektedir.

Medya Tepkileri

Bu teorilerin tartışılması ve ele alınması esas olarak internet sayfaları, kitaplar, belgesel filmler ve sohbetlerle sınırlı olsa da, dünyanın dört bir yanındaki bir dizi ana akım haber kaynağı da bunları ele almıştır.

Temmuz 2006 Le Monde diplomatique'in Norveççe versiyonu, kendi inisiyatifleriyle 11 Eylül saldırılarıyla ilgili üç sayfalık bir hikaye yayınladıklarında ve çeşitli 9/11 komplo teorilerini özetlediklerinde ilgi uyandırdı (yazılanlar gazete tarafından desteklenmedi). Aralık 2006'da makalenin bir benzerinin Fransızca versiyonu, CounterPunch'ın ortak editörü Alexander Cockburn tarafından yayınlandı.

Ayrıca, CBC News: The Fifth Estate'in Kanada web sitesinde 29 Ekim 2003'te "Komplo Teorileri: 11 Eylül 2001 mitlerinin ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak" başlıklı bir program yayınlandı ve bulduklarının herhangi bir teoriden daha şaşırtıcı olabileceğini belirtti. 27 Kasım 2009'da The Fifth Estate, 11 Eylül Gerçeği hareketinin birkaç önde gelen üyesinin davalarını ortaya koyduğu Resmi Olmayan Hikaye adlı bir belgesel daha yayınladı.

Time dergisinin 11 Eylül 2006 tarihli sayısında yer alan bir makale, başlıca 11 Eylül komplo teorilerinin "ikinci dereceden kanıtlara, analiz veya belgelemeyen gerçeklere, bağlamdan koparılmış alıntılara ve travma geçirmiş görgü tanıklarının dağınık ifadelerine dayandığını" ve "küresel olayları düzenleyen kötü niyetli bir kontrol gücünün olduğu fikri, sapkın bir şekilde rahatlatıcı" olduğu için popülerliğin bu denli devam ettiğini yazdı. Makalede "komplo teorilerinin, Amerikalıların travmatik kamusal olaylarla başa çıkma sürecinin bir parçası olduğu" ve "Amerika'nın bir ulusal yas biçimi" oluşturduğu sonucuna varıldı.

Avustralya gazetesi The Daily Telegraph, "Bunu CIA organize edemezdi..." başlıklı bir makale yayınladı. Yazıda "Irak'ı alt üst eden kişiler hiçbir zaman bırakın dar çelik ve cam kuleleri, iki kişiye bile karmaşık bir saldırı düzenleyecek kadar zeki veya kurnaz olmadılar" ve "tüm bu kötü planlamada hain bir komplo varsa bile, bu kesinlikle bir ahmaklar konfederasyonu tarafından doğaçlama olarak yapılmıştır" ifadeleri yer adlı. Bu makale esas olarak, 9/11 Gerçeği Bilginleri olarak adlandırılan Profesör Steven E. Jones liderliğindeki bir grup bilim insanına yönelik yazılmıştır. Yazıda bu grup içindekiler "bilim insanı değil, ikinci sınıf kolejlerde öğretim görevlisi" olarak nitelendirilmiştir.

Daily Telegraph ayrıca Mayıs 2007'de 11 Eylül'e dair komplo teorisini işleyen Loose Change 2 filmini de oldukça eleştiren bir makale yayınladı.

Doug MacEachern, The Arizona Republic'in Mayıs 2008 tarihli sayısında, pek çok "11 Eylül gerçekçisinin" "çılgın komplo teorilerini" savunan çatlaklar olmasa da, teorilerin destekçilerinin hem insan doğasını hem de kimsenin öne çıkmadığını hesaba katmadığını ve onların iddia edilen komplolara ortak olduklarını iddia etti. Bu görüş, Calgary Herald'da köşe yazarlığı yapan ve bir dış politika uzmanı olan Timothy Giannuzzi tarafından da desteklendi.

7 Haziran 2008'de Financial Times, 11 Eylül Gerçeği hareketi ve 11 Eylül komplo teorileri hakkında uzun bir makale yayınladı.

The Guardian'ın "Yorum ücretsizdir" yazı dizisinin Temmuz 2008'deki sayısında İngiliz komedyen Charlie Brooker, 11 Eylül komplo teorisyenlerinin insan yanılgılarını hesaba katmadıklarını kabul etti. Bu teorilere inanmanın teorisyenlere ayrıcalıklı bilgileri paylaşan bir topluluğa ait olma hissi verdiğini ve böylece teorisyenlerin sanrısal bir güç hissi yaşadıklarını söyledi. Brooker'ın yazısı yazı dizisinde en çok yorum alan yazı oldu ve 1700'den fazla kişi yazıya yorum girdi. The Guardian, Eylül 2009 tarihli bir yazısında 11 Eylül komplo teorilerini daha çok destekliyordu ve yazıda "soru sormak ne zaman havalı olmadı? Soru soran kişiler ne zaman embesil oldu?" ifadelerine yer verdi.

12 Eylül 2008'de Avrupa Parlamentosu Üyesi Giulietto Chiesa tarafından yapılan ve Chiesa'ya göre saldırıların kabul edilen açıklamasını sorgulayanlara sempati duyan Zero adlı bir belgesel Rus Devlet Televizyonu'nda yayınladı. Thierry Meyssan'a göre belgeselle birlikte Rus Devlet Televizyonu konuyla ilgili bir de tartışma programı yayınladı. Panel, farklı görüşlere sahip 12 Rus da dahil olmak üzere birçok ülkeden üyelerden oluşuyordu. Rus Devlet Televizyonu'nun belgeseli yayınlama nedeni The Other Russia'dan bir yorumcu tarafından sorgulandı ve Rus Devlet Televizyonu'nun Amerika Birleşik Devletleri hükümetiyle ilgili komplo teorilerini içeren programlar yayınlama geçmişine sahip olduğunu belirtti.

Pakistan Observer tarafından basılan bir yazıda Nasir Mahmood, Kaliforniya'da düzenlenen bir 9/11 Gerçeği konferansı ve film festivali hakkında olumlu şeyler yazdı ve o festivalde yer alan bir Yahudi konuşmacıdan alıntı yaparak, 19 şüpheli hava korsanından hiçbirinin suçluluğunun kanıtlanmadığını ve Nazi döneminde yanlış suçlamalarla Yahudilere yönelik yapılan ırkçılığın bir benzerinin şimdi Müslümanlara karşı yapıldığını söyledi.

10 Kasım 2008'de ITN, çeşitli 11 Eylül komplo teorilerini özetleyen bir hikaye yayınladı.

2009'da Doğum Hareketi'nin ortaya çıkışı, bu hareket ile 11 Eylül Gerçeği hareketi arasında karşılaştırmalara yol açtı ve her iki hareket de olumsuz olarak değerlendirildi. Doğumcular'ın Aya iniş komplo teorileri de 11 Eylül komplo teorileriyle karşılaştırıldı. 11 Eylül saldırılarını haber yapan The New York Times gazetecisi James Borne, bir 11 Eylül Gerçeği toplantısına basın görevlisi olarak gittikten sonra "son yıllarda sahip olduğum entelektüel açıdan en korkutucu görev" yorumunu yaptı.

31 Ağustos 2009'da National Geographic Channel, Enerjetik Malzemeler Araştırma ve Test Merkezi'nin 11 Eylül saldırılarını sorgulayanların sık sık ileri sürdüğü bazı iddiaları test ettiği 9/11 Bilim ve Komplo programını yayınladı. Deneylerde jet yakıtının tek başına yakılmasının, bir çelik destek kolonunu yapısal bozulmaya uğratıp uğratamayacağı test edildi. Ayrıca geleneksel tekniklerin kullanıldığı kontrollü bir yıkımda termit kullanımının, Sıfır Noktası'nda bulunmayan açık kanıtlar bırakıp bırakmayacağı araştırıldı. Deneyler sonucunda jet yakıtının çelik bir kolonu eritmek için etkili bir teknik olmadığı ve termit kimyasal imzaları bulunsa bile, termitin gerçekten kullanılıp kullanılmadığını veya izlerin uçak alüminyumunun yangındaki diğer maddelerle reaksiyonundan mı geldiğini söylemenin imkansız olduğu sonucuna varıldı. Buna ek olarak Pentagon'da bulunan delik tipinin standart senaryo ile tutarlı olduğu ve bir bombalama veya füze saldırısından kaynaklanan hasarın meydana gelen hasardan farklı olacağı görüldü. Programda, bazı önde gelen 11 Eylül komplo teorisyenleri deneylerin kaba düzenlemelerini inceledi ve bulgulara katılmadıklarını ifade ett.

İngiliz solcu dergisi New Statesman, David Ray Griffin'i dünyadaki en önemli 41. kişi olarak listeledi. Dergi, Griffin'in "konuyla ilgili kitaplarının, hükümetin en üst düzeylerindeki insanlara hitap eden bir saygınlık parıltısı verdiğini" yazdı. Yayın, 11 Eylül komplo teorilerini "en zararlı küresel mitlerden biri" olarak niteledi. Griffin'in kitabı The New Pearl Harbor Revisited, Publishers Weekly tarafından Kasım 2008'de "Haftanın Seçimi" seçildi.

Denver kamu televizyonu KBDI-TV, birkaç kez 11 Eylül Gerçeği belgesellerini yayınladı. Televizyonun sözcüsü, bu belgesellerin yayınlanmasının televizyonun bağış toplama çabaları için bulunmaz bir nimet olduğunu iddia etti.

Televizyon ve radyo sunucusu Glenn Beck, iddialarla ilgili olarak "Bu ülkeyi alçaltmanın da bir sınıı var, değil mi? Demek istediğim, politikacılarımızın Bernie Madoff olabileceğine inanmak başka, hükümetin 3000 Amerikalıyı öldürmeye hazır olduğunu düşünmek başkadır. O çizgiyi bir kez geçtiğinizde, tamamen yeni bir bölgeye girmişsiniz demektir." dedi.

Mart 2010'da The Washington Post, 11 Eylül komplo teorilerini destekleyen ve önde gelen bir Japon politikacı olan Yukihisa Fujita'ya karşı bir başyazı yazdı. Yazıda Fujita'yı "deli saçması hayal gücüne duyarlı" bir adam olarak tanımladı. Ayrıca Fujita'nın partisinin bu tür yorumları hoş görmeye devam etmesi halinde ABD-Japonya ittifakının "ciddi bir şekilde sınanacağını" da yazdı.

Saldırıların dokuzuncu yıldönümü için Mısır gazetesi Al-masry Al-youm, ABD Hükümeti'nin resmi açıklamasını sorgulayan ve komplo teorilerini destekleyen bir makale yayınladı. Makalede yarı resmi bir kurum olan Al-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin kıdemli analisti ve Müslüman Kardeşler üyesi olan bir Parlamento üyesinden alıntı yapıldı.

The Age'in teknoloji editörü Gordon Farrer, Sydney Morning Herald'ın Kasım 2010 tarihli bir köşesinde, 11 Eylül komplo teorilerinin popülaritesinin iki ana faktörün sonucu olduğunu teorize etti. Bunlardan biri teorisyenlerin kendi kişilik özellikleri (alaycı, endişeli, özgür düşünenler olduklarına dair inanç) etrafında dönüyordu. İkincisi ise 11 Eylül komplo teorilerinin aldığı yüksek internet arama sıralaması etrafında dönüyordu ve teorilerde hükümet eleştirisi havası hakimdi. Farrer ayrıca "politikacılar ve medya onlara ses vermediğinde kendilerini daha tehdit altında, daha şüpheli, köşeye sıkışmış, çaresiz hissediyorlar ve bu yüzden saldırıya geçiyorlar" dedi.

Fox News Channel tarafından yayınlanan bir haber dergisi olan Geraldo at Large'ın sunucusu Geraldo Rivera, 7. Dünya Ticaret Merkezi'nin çöküşünün nedenleriyle ilgili sorulara açık olduğunu ifade etti. Fox News'te hukuk analistliği yapan ve New Jersey Yüksek Mahkemesi eski yargıcı olan Andrew Napolitano binanın çökmesi hakkındaki şüpheciliği ve olayı araştıran Rivera'yı desteklediğini dile getirdi.

Alex Jones sendikasyon radyo programı, 11 Eylül komplo teorilerini savunmaya başladığında 70 radyo istasyonu tarafından durduruldu. 29 Ağustos 2010'de BBC Two, The Conspiracy Files: 9/11 – On Years On adlı bir program yayınladı.

5 Eylül 2011'de The Guardian, "11 Eylül komplo teorileri çürütüldü" başlıklı bir makale yayınladı. Makalede şimdiye kadar ortaya atılan tüm komplo teorileri karşıt görüşlerle yalanlandı.

Pentagon'a yönelik saldırıyla ilgili şüphelerini tweetleyen Toure Neblett, 25 Haziran 2012'de yayına giren MSNBC programı The Cycle'ın sunucularından biriydi.

Eleştiriler

Bu komplo teorilerini eleştirenler, bunların komplo teorilerinin efsanevi bir açıklama biçimi olarak ortaya çıktığı travmatik bir olaydan sonra tarih boyunca yaygın olan bir durum olduğunu söylemektedir. İlgili bir eleştiri, teorilerin dayandığı araştırma biçimini ele almaktadır. MIT'de mühendislik profesörü olan Thomas W. Eagar teoricilerin "ters bilimsel yöntemi" kullandıklarını söyledi. Açıklamasında "Hedeflerinin ne olduğunu belirlerler, sonuçlarına uymayan tüm verileri atarlar ve sonra bulgularını tek olası sonuç olarak ortaya çıkarırlar." dedi. Eagar'ın eleştirileri, teorilerin en iyi şekilde görmezden gelinmesi gerektiğine dair ortak bir duruşu da örneklemektedir. Kendisine gelen tepkilerin ardından Eagar "İnsanlara tartışma çok yaygınlaşırsa, tartışmaya gireceğimi söyledim." şeklinde açıklama yaptı

Scientific American'da yazan Michael Shermer: "Bir avuç açıklanamayan anomalinin yerleşik bir teoriyi baltalayabileceğine dair yanlış inanç, tüm komplocu düşüncenin merkezinde yer alır. 11 Eylül komplosuna dair tüm kanıtlar, bilimsel teorilerin yalnızca tek tek gerçekler üzerine değil, birden çok araştırma hattından bir araya getirilmiş kanıtların bir araya gelmesi üzerine inşa edildiğine dikkat çekilerek kolayca çürütülebilir." dedi

Scientific American, Popular Mechanics ve The Skeptic's Dictionary, çeşitli 11 Eylül komplo teorilerini çürüten makaleler yayınladı. Popular Mechanics, ilk olarak makalede sunulan araştırmayı genişleten Debunking 9/11 Myths adlı bir kitap yayınladı. Kitabın önsözünde Senatör John McCain, olaylardan ABD hükümetini suçlamanın "o gün kaybedilen herkesin anılarını gölgelediğini" ve "halkın öfkesini ve üzüntüsünü sömürdüğünü" yazdı. Der Spiegel, 11 Eylül komplo teorilerini "saçma bir görünüm" olarak görmezden geldi ve "bu teoriler ve taraftarları ne kadar çeşitli olursa olsun, temel bir düşünce modelini paylaşıyorlar. O da; büyük trajedilerin büyük nedenleri olmalı." şeklinde nitelendirdi.

Gazeteci Matt Taibbi, The Great Derangement adlı kitabında, 11 Eylül komplo teorilerini Amerikan toplumunun "dengesizliği" olarak adlandırdığı şeyin bir belirtisi olarak ele aldı. Bunun tanımını; "yaygın 'siyasi sistemimizden tiksinme' nedeniyle gerçeklikten kopma" olarak açıkladı. Karizmatik Hareket ile bir paralellik kurarak, her ikisinin de savunucularının kendi hayatlarının kontrolünü ele almak yerine "tamamen aptalca bir şekilde hayali böceklerle savaşmayı seçtiklerini" savundu. Eleştirel olmakla birlikte Taibbi, 11 Eylül komplo teorilerinin "Clinton dönemindeki kara helikopter paranoyasından" farklı olduğunu ve "küçük, dağınık bir kaçık grubundan ziyade, gerçekten de tıpkı iddia ettikleri gibi, tanıştığınız neredeyse herkesten" daha fazlasını oluşturduğunu belirtti.

The Times gazetesi köşe yazarlarından David Aaronovitch, Mayıs 2009'da yayınlanan Voodoo Histories: The Role of the Conspiracy Theory in Shaping Modern History adlı kitabında teorilerin inandırıcılığı zorladığını iddia etti. Griffin, 11 Eylül komplo teorisyenlerinin teorilerini destekleyenlerin uzmanlıklarını abarttıklarını ve David Ray Griffin de dahil olmak üzere 11 Eylül komplo teorisyenlerinin birbirlerinden çapraz alıntılar yaptıklarını savundu. Ayrıca 11 Eylül komplo teorilerinin popülaritesinin terörle mücadeleye zarar verdiğini de söylemiştir. Aaronovitch'e göre, eğitimli Pakistanlıların önemli bir kısmı kuleleri George W. Bush'un yıktığına inandığı için, Taliban'la başa çıkmanın "aslında teröre karşı savaşın yürütüldüğü temel önermeye inanmadıkları için" zor olduğunu belirtti.

Harvard hukuk profesörü Cass Sunstein 2009 yılında kaleme aldığı bir makalede, 11 Eylül Gerçeği hareketinin üyelerini ve diğerlerini "sakatlanmış epistemolojiler" olarak tanımlayarak, onların kamu güvenliğine ve siyasi sisteme zarar verdiklerini iddia etti. Konuyla ilgili olarak "Bu tür teoriler sadece demokratik tartışmayı baltalamakla kalmaz [...] Aşırı durumlarda şiddet yaratır ya da şiddeti körükler. Eğer hükümet bu tür teorileri ortadan kaldırabiliyorsa, bunu yapmalıdır." dedi.

Haziran 2011'de İngiliz Kraliyet Mimarlar Enstitüsü (İKME), 9/11 Gerçeği Mimarları & Mühendisleri grubunun başkanı Richard Gage'in bir konferansına ev sahipliği yaptığı için eleştirildi. Amerikan Mimarlar Enstitüsü (AME) New York şubesinin yöneticisi olan ve 11 Eylül saldırılarına tanıklık eden Rick Bell, "önerilecek hiçbir tutarın" kendisini grubun merkezinde konuşmasına izin vermeye ikna edemeyeceğini ve Gage'in meslek camiasında güvenilirliğinin olmadığını söyledi. AME'nin eski sözcüsü Eugine Kohn, Gage'in teorilerinin "saçma" olduğunu, "patlayıcı yerleştirilmediğini" ve "binaların kesinlikle uçaklar tarafından yıkıldığını" söyledi. Etkinliğe ev sahipliği yapma kararı, İKME'nin eski başkanı ve AME'nin Birleşik Krallık bölümünün kurucu başkanı tarafından da eleştirildi. Gage, AME ile bir ilişkisi olduğu yönünde yanlış bir izlenim vermemesi konusunda AME tarafından uyarıldı. AME'nin Temmuz 2012'de yayınlanan dergisinde bulunan bir makalede, Gage'in örgütle bir ilişkisi olduğunu ima etmeye devam etmesi eleştirildi ve AME'nin yönetim kurulu odasında düzenlenen 9/11 Gerçeği Mimarları & Mühendisleri konuşmasında hiçbir mimarın bulunmadığı iddia edildi. İKME bir açıklama yayınlayarak binalarında düzenlenen etkinlikleri desteklediği algısının "üzüntü verici" olduğunu ve binalarının "özel olarak kiralanması" konusundaki politikasını gözden geçireceğini söyledi. Anthony Summers ve Robbyn Swan, 2011 yılında saldırılar üzerine yaptıkları The Eleventh Day adlı araştırmada yukarıdaki teorilerin birçoğuna sert eleştirilerde bulundu.

Temsilciler Meclisi İç Güvenlik Komitesi Başkanı Peter T. King, 11 Eylül komplo teorisyenlerinin "ABD'yi etkileyen en trajik olayı" "önemsizleştirdiklerini" ve "bu iddiaları ortaya atanların utanç verici olduklarını ve kendilerinden utanmaları gerektiğini" söyledi.

"The Skeptics' Guide to the Universe" programının sunucuları defalarca kez "11 Eylül komplo teorilerinin saçmalığı" hakkında konuştu. "SGU" sunucuları, teorileri yukarıdakilerle aynı veya benzer argümanları kullanarak eleştirmenin yanı sıra, çoğu komplo teorisi gibi bunun da kendi ağırlığı altında çöktüğünü ve kendisiyle çeliştiğini söyledi. Sunucular, 11 Eylül komplo teorilerinin doğru olabilmesi için, ABD hükümetinin Dünya Ticaret Merkezi'ne çarpan uçaklarla ilgili iddia edilen sahte bayrak operasyonunu düzenlemekle kalmayıp, kontrollü yıkım izlerini fizikçiler için "resmi hikayeden" ayırt edilemeyecek şekilde gizleyecek kadar kusursuz, ancak planlarının "annelerinin bodrumunda yaşayan ezikler" tarafından keşfedilecek kadar kusurlu olması gerektiğini açıkladı.

Politik Durumlar

Eski Kanada Liberal Parti lideri Stéphane Dion, Winnipeg'den aday olan Lesley Hughes'u, Hughes'un ABD, Almanya, Rusya ve İsrail istihbarat yetkililerinin 11 Eylül saldırılarını önceden bildiklerini yazdığı daha önceki yazılarının ortaya çıkmasının ardından kampanyasını sonlandırmaya zorlamıştır. Global Television Network News Editör Yardımcısı ve 2008 Kanada seçimlerinde Muhafazakar Parti adayı olan Peter Kent, daha önce Hughes'a istifa çağrısında bulunmuş ve 11 Eylül Gerçeği hareketinin "Yahudi karşıtı görüşlere sahip olmakla nam salmış komplo teorisyenlerinden" oluşan "Kanada'nın en kötü şöhretli nefret saçan uç hareketlerinden biri" olduğunu söylemiştir. 16 Haziran 2009 tarihinde Hughes, antisemitik iddiaların gerçek dışı ve iftira niteliğinde olduğunu ve kariyerini mahvettiğini iddia ederek Kent'e, Kanada Yahudi Kongresi'ne, Kanada B'nai B'rith'e ve bu iki kuruluşun dört üst düzey üyesine dava açtı. Daha sonra bir başka Muhafazakar Parti adayı, Yeni Demokrat Parti liderine 11 Eylül yanlısı görüşleri nedeniyle bir adayı kovması çağrısında bulundu. Kanada'nın en büyük Müslüman savunuculuk örgütü olan Kanada İslam Kongresi'nin başkanı Zijad Delic, örgütü kendi içinde arındırmak ve tamamen Kanadalı hale getirmek amacıyla 11 Eylül komplo teorisyenlerini yönetim kurulundan çıkarmaya çalıştı.

2008 yılında Birleşmiş Milletler'in Filistin topraklarındaki insan hakları özel raportörü Richard Falk'ın istifası için yapılan çağrılar kısmen 11 Eylül komplo teorilerinin geçerliliğini araştırmaya verdiği desteğe dayanıyordu. Falk 2011 yılında David Ray Griffin'in bir kitabını övmüştü. Falk bu sözleri nedeniyle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Susan Rice tarafından kınanmıştır.

Şubat 2009'da Paris'teki bir askeri okulda jeopolitik profesörü olan Aymeric Chauprade, 11 Eylül komplo teorilerini savunan Medeniyetler Çatışmasının Kroniği başlıklı bir kitap yazdığı için Fransa Savunma Bakanı Herve Morin tarafından kovuldu.

Eylül 2009'da ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanlarından Van Jones, 2004 yılında hükümet yetkililerinin 11 Eylül saldırılarının gerçekleşmesine kasten izin verip vermediğinin araştırılmasını talep eden bir dilekçeye attığı imzanın ve diğer tartışmalı ifadelerinin ortaya çıkmasının ardından istifa etmiş ve eleştirilere maruz kalmıştır. Van Jones bir karalama kampanyasının kurbanı olduğunu söyledi ve bu teoriye ne şu anda ne de hiçbir zaman katılmadığını açıkladı.

2010 Teksas Valiliği Cumhuriyetçi ön seçimlerinde aday olan Debra Medina, Glenn Beck'in 11 Eylül saldırılarında ABD hükümetinin parmağı olup olmadığı sorusuna verdiği yanıtla gündeme geldi. Konuyla ilgili olarak "Bence bu konuda çok iyi sorular soruldu, çok iyi argümanlar var ve bence Amerikan halkı tüm kanıtları görmedi, bu yüzden bu konuda bir pozisyon almadım." dedi. Rakip adaylar tarafından bu sözleri nedeniyle eleştirilen Medina, hiçbir zaman 11 Eylül Gerçeği hareketi üyesi olmadığını ve ikiz kulelerin Müslüman teröristler tarafından saldırıya uğradığına inandığını söyledi.

23 Eylül 2010 tarihinde İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Birleşmiş Milletler'de yaptığı bir konuşmada "Amerikan halkının çoğunluğunun, diğer ulusların ve politikacıların, ABD hükümeti içindeki bazı kesimlerin Siyonist rejimi kurtarmak amacıyla Amerikan ekonomisinin çöküşünü ve Orta Doğu'daki hakimiyetini tersine çevirmek için bu saldırıyı düzenlediğine inandığını" ve "Amerikan halkının çoğunluğunun ve dünyadaki çoğu ulusun ve politikacının bu görüşe katıldığını" söyledi. Bu sözler ABD delegasyonunun yanı sıra diğer delegasyonların da toplantıyı terk etmesine yol açtı. ABD Başkanı Barack Obama ertesi gün Ahmedinejad'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu önündeki sözlerini eleştirerek "böyle bir açıklama yapmasının affedilemez olduğunu" söyledi ve sözleri "saldırgan" ve "nefret dolu" olarak nitelendirdi. Ahmedinejad daha önce de 11 Eylül saldırılarını "şüpheli bir olay" olarak tanımlamış ve Bush Yönetiminin 11 Eylül'e karıştığını öne sürmüştü. İran Cumhurbaşkanı iddialarını 2011 yılında BM'de bir kez daha tekrarlamış ve ardından El Kaide'nin dergisi Inspire'da çıkan bir makalede eleştirilmişti. Makalede Ahmedinejad'ın El Kaide'yi kıskandığı, bunun nedeninin ise devletsiz ve ateş altındaki İslami terör örgütünün 11 Eylül'de İran'ın yapamadığını yaptığı iddia edildi.

2012 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, 11 Eylül olaylarının araştırılması için bilimsel bir konferans düzenlenmesi çağrısında bulunmuş ve saldırıların içeriden yapılmış bir iş olduğunu öne sürmüştür. Aynı yıl yapılan uluslararası bir ankete göre, Müslüman ülkelerdeki büyük çoğunluk 11 Eylül 2001'de New York ve Washington'da yaşananlarla ilgili ana akım gerçekleri dinlemek yerine temelsiz komplo teorilerine inanmayı tercih etmektedir. Pew'in Temmuz 2011'de yaptığı bir araştırmaya göre, El Kaide zaman zaman "başarısıyla" övünse de, örneğin Mısır vatandaşlarının yüzde 75'i saldırıları Arapların gerçekleştirdiğini reddetmektedir.

Yasal Davalar

Ordu uzmanı April Gallop; Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve diğer Bush yönetimi yetkililerinin 11 Eylül saldırılarını düzenlediklerini ve Pentagon'un Cheney'nin emrettiği bir saldırıyla vurulduğunu iddia ederek dava açtı. Dava 2010 yılında Yargıç Denny Chin tarafından reddedilmiş ve Chin bu iddianın "alaycı bir kuruntu ve fantezinin ürünü" olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Gallop'un avukatları ABD Temyiz Mahkemesi'ne temyiz başvurusunda bulundu ve mahkeme Nisan 2010'da avukatların ve Gallop'un anlamsız bir dava açtıkları için cezalandırılmamaları gerektiğine dair bir gerekçe emri yayınladı. Gallop'un avukatları Temyiz Mahkemesi yargıçlarının duygularının davaya önyargılı yaklaşmalarına ve yetkilerini kötüye kullanmalarına neden olduğu gerekçesiyle davadan çekilmelerini talep etti. 14 Ekim 2011 tarihinde hakimler, hem anlamsız davalar hem de önyargı suçlamaları nedeniyle avukatlarına 15.000'er dolar ceza verdi. Gallop yasaları bilmediği için para cezasına çarptırılmadı.
 
Eline sağlık. Konuyla ucundan ilgili ilginç bir haber paylaşayım.


CIA'in sitesinden bilgisayarındaki dosyaların ekseriyetine ulaşabiliyorsunuz.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık