Ne kadar belalı tanrı ve tanrıça varsa, ölüm ve yıkım getiren ne kadar varlık varsa hepsi Nyks (Gece)'ten
doğmadır.
Kavga tanrıça Eris, İhanet, Karasevda ve İhtiyarlık gibi tanrılaşmış kavramlardan hemen sonra
gelir doğum sırasında.
Hesiodos ona "azgın yürekli" der
ve kendi doğurduğu varlıkları sayar (Theog. 226 vd.).
Sonra da ikinci eseri "İşler ve Günler" de iki kavga
ayırır, biri insana zararlı, biri faydalı ve şöyle tanımlar
ikisini de (İşi. 11 vd.):
İki türlü kavga vardır bu dünyada,
biri övülmeye değer, öteki kötülemeye.
Özden apayrıdır bu iki kavga,
insanı kanlı savaşa götürür birisi,
kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez onu.
Zorla girer bu kör dövüşüne
ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla.
Öteki kavgayı daha önce doğurdu yüce
Karanlık.
Göklerdeki tahtında oturan Kronos oğlu
toprağın özüne kattı onu.
İnsanlara yararlıdır o kavga,
O kavga ki eli tutmaz insanları bile işe sürükler.
Hesiodos'un bu kavgasına rekabet ya da ekmek kavgası demeli. Yaşamın özünde görür onu Hesiodos ve kardeşine kötü değil de iyi kavgadan yana gitmesini öğütler.
Eriş, Üç Güzeller yarışmasında da bir rol oynar, Peleus'la Thetis'in düğününe hır çıkarmasın diye çağrılmadığı için altın elmayı tanrıların düğün sofrasına atar da, üstüne "en güzeline" yazdığı altın elmanın kime verileceği kararı Paris'in yargısına bırakılır (Paris). Bu kavga Troya savaşı gibi yüce bir çatışmanın kaynağıdır.