Bu yazımda size dünya üzerine gizemi halen çözülememiş bazı yerlerinden bahsedeceğim.
Goseck Dairesi, Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletinin Burgenlandkreis bölgesindeki Goseck'te yer alan Neolitik bir yapıdır.
Yapının yaklaşık olarak MÖ 49. yüzyılda yapıldığı ve yaklaşık M.Ö. 47. yüzyıla kadar da kullanıldığı düşünülmektedir. Bu nedenle Goseck Dairesi, Orta Avrupa'nın Neolitik Çağı ile ilişkili en eski ve en iyi bilinen dairesel yapılardan biri konumundadır. Yapı şu anda resmi olarak devlet arkeologları tarafından incelenmektedir.
Goseck Dairesi, 75 metre çapında eş merkezli bir hendek ve kış gündönümü günlerinde gün doğumu ve gün batımı ile hizalı yerlerde girişler ve yaz gündönümü ile uyumlu daha küçük girişler içeren iki çift daireden oluşur. Yapılan incelemelerde Goseck Dairesi'nin dünyadaki en eski "Güneş gözlemevlerinden" biri olduğu anlaşılmıştır, ancak kış ve yaz gündönümleri boyunca yaşanan gün doğumu ve gün batımı, yapının kalıntılarında rastlanan tek belirgin astronomik hizalamalardır. Ayrıca yapının tam ortasında dikilen bir çubuğun, güneşe göre tam olarak doğru saati verdiği görülmüştür. Tekerleğin icadından bile daha önce yapıldığı anlaşılan bu yapının nasıl oluşturulduğu halen gizemini korumaktadır.
Nan Madol, Pohnpei Adası'nın doğu kıyısına bitişik bir arkeolojik sit alanıdır ve şu anda Batı Pasifik Okyanusu'ndaki Mikronezya Federal Devletleri'ndeki Pohnpei eyaletinin Madolenihmw bölgesinin bir parçasıdır. Nan Madol, 1628 yılına kadar Suudeleur Hanedanlığı'nın başkenti olarak kalmıştır. Bir lagün içinde inşa edilen şehir, bir kanal ağıyla birbirine bağlanmış bir dizi küçük yapay adadan oluşmaktadır. Yapı, taş duvarları ile birlikte, yaklaşık 1.5 kilometre uzunluğunda ve 0.5 kilometre genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. İçinde ise gelgit kanallarıyla çevrili yaklaşık 100 yapay adacık -taş ve mercan dolgu platformları- bulunmaktadır.
Nan Madol adı "aralıklarla" anlamına gelir. Bu isim harabeleri çaprazlayan kanallara atıfta bulunmaktadır. Gene Ashby, Pohnpei, An Island Argosy adlı kitabında, şehrin orijinal adının Soun Nan-leng (Cennet Resifi) olduğunu yazmıştır. Günümüzde yıkık halde olan şehir, dünyanın en büyük arkeolojik bilmecelerinden biridir ve bazen "Atlantis", "dünyanın sekizinci harikası" veya "Pasifik'in Venedik'i" olarak adlandırılır.
Araştırmalara göre şehrin yapımına MÖ 200 civarında başlanmış ve yaklaşık bin yıl süren inşaatın ardından şehir tamamlanabilmiştir. Şu an büyük bölümü sular altında olan bu şehir toplamda 92 adet yapay adacıktan oluşmaktadır. Adada herhangi bir taş ya da demir madeni olmamasına rağmen, yapay adacıklar bazalt bloklar kullanılarak yapılmıştır ve bu bazalt blokların toplam ağırlığı 250 milyon ton civarındadır. Yakınlarında hiçbir taş ocağı ya da demir madeni olmamasına rağmen bu kadar çok bazaltın nereden ve nasıl getirildiği ve şehrin neden terk edildiği halen gizemini korumaktadır.
Ġgantija, Akdeniz'de bulunan Gozo Adası'ndaki Neolitik çağdan kalma megalitik bir tapınak kompleksidir. Ġgantija Tapınakları, Malta Megalitik Tapınakları'nın en eskisidir ve Mısır piramitlerinden daha eskidir. Tapınak sahipleri Neolitik dönemde (yaklaşık MÖ 3600–2500) iki Ġgantija Tapınağı'nı inşa ettiler. Bu tapınaklar, Türkiye'de bulunan Göbekli Tepe'den sonra 5500 yıldan daha yaşlı ve dünyanın ikinci en eski insan yapımı dini yapılar sayılmaktadır.
Tekerleğin henüz icat edilmediği bir dönemde hiçbir metal alet kullanılmadan boyları yaklaşık beş metre, ağırlıkları da 50 tona yakın olan bu taşların düzgün biçimde hangi yöntemle kesildikleri ve yerlerine yerleştirilerek bu tapınakların oluşturulduğu halen gizemini korumaktadır.
Pumapunku, batı Bolivya'daki Tiwanaku yakınlarında yer alan Tiwanaku Alanı'nın bir parçası olan büyük bir tapınak kompleksinin veya anıt grubunun bir parçasıdır. Yapının MS 536 civarında inşa edildiği düşünülmektedir.
Pumapunku'da görünür binalar arasında açık bir avlu, duvarsız bir yürüyüş yolu, üzerinde bir platform bulunan teraslı bir höyük ve duvarla çevrili bir doğu avlusu bulunmaktadır. Yapılan jeofizik çalışmaları neticesinde daha fazla temel, su yolu ve havuz ortaya çıkarılmıştır. Tüm bunlar birlikte ele alındığında, kalıntıların bir tapınak kompleksi oluşturduğu fikri ortaya çıkmıştır, ancak bölge yıllarca yağmalandığı için birçok detay belirsiz haldedir.
Pumapunku'yu gizemli yapan unsurlardan biri, yapının inşaatçılarının kompleksi ilk etapta nasıl inşa ettikleridir. Çünkü Pumapunku'yu inşa etmek için kullanılan taşlar, tapınak alanından yaklaşık 80 kilometre uzaktadır ve taş bloklardan bazıları 130 ton ağırlığındadır. Bölgenin izole edilmiş topluluklarının büyük taşları taşımak için gerekli bilgiyi nereden edindikleri bir sırdır. Ancak Pumapunku'yu oluşturan taş blokların nasıl kesildikleri çok daha büyük bir gizemdir. Çünkü Pumapunku'yu inşa etmek için kullanılan taş bloklar o kadar hassas bir şekilde kesilmiştir ki, birbirleri ile tam olarak kenetlenmiş ve harç olmadan sağlam bir şekilde yapışık durmaktadır. Birçok uzman bu türden hassas bir kesme işleminin bugünkü teknolojiyle bile yapılamayacağını belirtmektedir. Pumapunku'nın nasıl inşa edildiği halen gizemini korumaktadır.
Çinliler tarafından "antik dünyanın dokuzuncu harikası" olarak kabul edilen Longyou Mağaraları, eşi benzeri olmayan yaklaşık 2000 yıllık bir yapıdır. Çünkü bu mağaralar tamamen elle oyulmuştur. 1992 yılında Çin'in Zhejing eyaletinde bulunan bir çiftçi dipsiz olduğu söylenen yerel göletlerden birini boşaltmaya karar verir ve göleti boşalttığında ilk mağarayı da keşfetmiş olur.
Bu keşfin üzerine civardaki diğer göletler de benzer şekilde boşaltılır ve diğer mağaralar da ortaya çıkarılır. Boşaltım işlemi bittiğinde odalar, köprüler ve havuzlar içeren 27 mağara keşfedilir. En büyük mağara 6 kilometrekarelik bir alanı kaplar ve 30 metre yüksekliğindedir. Tüm mağaraların birbirine yakın olduğu ve bazı durumlarda sadece ince bir kaya duvarıyla ayrılmış olduğu tespit edilir. Mağaraların yapımında kullanılan hassasiyet ve planlama inanılmazdır. Tavanları ve duvarları desteklemek için sütunlar her bir mağaranın etrafına eşit olarak dağıtılmıştır. Bu duvarların ve taş sütunların üzerlerine de at, balık ve kuş gibi hayvanlarla oyulmuştur.
Longyou Mağaraları eski zamanların en büyük yer altı yapılarından biridir. Yine de bu mağaraların yapımına ilişkin hiçbir yazılı kayıt yoktur. Civarda uzun süre araştırmalar yapılsa da, mağaralar yapılırken ortaya çıkan binlerce ton toprak ve kayaya ya da mağaraların yapımında kullanılan aletlere dair herhangi bir iz bulunamamıştır. Sonuç olarak, bu mağaraların neden ve kimler tarafından yapıldığı halen gizemini korumaktadır.
Goseck Dairesi (Almanya)
Goseck Dairesi, Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletinin Burgenlandkreis bölgesindeki Goseck'te yer alan Neolitik bir yapıdır.
Yapının yaklaşık olarak MÖ 49. yüzyılda yapıldığı ve yaklaşık M.Ö. 47. yüzyıla kadar da kullanıldığı düşünülmektedir. Bu nedenle Goseck Dairesi, Orta Avrupa'nın Neolitik Çağı ile ilişkili en eski ve en iyi bilinen dairesel yapılardan biri konumundadır. Yapı şu anda resmi olarak devlet arkeologları tarafından incelenmektedir.
Goseck Dairesi, 75 metre çapında eş merkezli bir hendek ve kış gündönümü günlerinde gün doğumu ve gün batımı ile hizalı yerlerde girişler ve yaz gündönümü ile uyumlu daha küçük girişler içeren iki çift daireden oluşur. Yapılan incelemelerde Goseck Dairesi'nin dünyadaki en eski "Güneş gözlemevlerinden" biri olduğu anlaşılmıştır, ancak kış ve yaz gündönümleri boyunca yaşanan gün doğumu ve gün batımı, yapının kalıntılarında rastlanan tek belirgin astronomik hizalamalardır. Ayrıca yapının tam ortasında dikilen bir çubuğun, güneşe göre tam olarak doğru saati verdiği görülmüştür. Tekerleğin icadından bile daha önce yapıldığı anlaşılan bu yapının nasıl oluşturulduğu halen gizemini korumaktadır.
Nan Madol (Mikronezya)
Nan Madol, Pohnpei Adası'nın doğu kıyısına bitişik bir arkeolojik sit alanıdır ve şu anda Batı Pasifik Okyanusu'ndaki Mikronezya Federal Devletleri'ndeki Pohnpei eyaletinin Madolenihmw bölgesinin bir parçasıdır. Nan Madol, 1628 yılına kadar Suudeleur Hanedanlığı'nın başkenti olarak kalmıştır. Bir lagün içinde inşa edilen şehir, bir kanal ağıyla birbirine bağlanmış bir dizi küçük yapay adadan oluşmaktadır. Yapı, taş duvarları ile birlikte, yaklaşık 1.5 kilometre uzunluğunda ve 0.5 kilometre genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. İçinde ise gelgit kanallarıyla çevrili yaklaşık 100 yapay adacık -taş ve mercan dolgu platformları- bulunmaktadır.
Nan Madol adı "aralıklarla" anlamına gelir. Bu isim harabeleri çaprazlayan kanallara atıfta bulunmaktadır. Gene Ashby, Pohnpei, An Island Argosy adlı kitabında, şehrin orijinal adının Soun Nan-leng (Cennet Resifi) olduğunu yazmıştır. Günümüzde yıkık halde olan şehir, dünyanın en büyük arkeolojik bilmecelerinden biridir ve bazen "Atlantis", "dünyanın sekizinci harikası" veya "Pasifik'in Venedik'i" olarak adlandırılır.
Araştırmalara göre şehrin yapımına MÖ 200 civarında başlanmış ve yaklaşık bin yıl süren inşaatın ardından şehir tamamlanabilmiştir. Şu an büyük bölümü sular altında olan bu şehir toplamda 92 adet yapay adacıktan oluşmaktadır. Adada herhangi bir taş ya da demir madeni olmamasına rağmen, yapay adacıklar bazalt bloklar kullanılarak yapılmıştır ve bu bazalt blokların toplam ağırlığı 250 milyon ton civarındadır. Yakınlarında hiçbir taş ocağı ya da demir madeni olmamasına rağmen bu kadar çok bazaltın nereden ve nasıl getirildiği ve şehrin neden terk edildiği halen gizemini korumaktadır.
Ġgantija Tapınakları (Malta)
Ġgantija, Akdeniz'de bulunan Gozo Adası'ndaki Neolitik çağdan kalma megalitik bir tapınak kompleksidir. Ġgantija Tapınakları, Malta Megalitik Tapınakları'nın en eskisidir ve Mısır piramitlerinden daha eskidir. Tapınak sahipleri Neolitik dönemde (yaklaşık MÖ 3600–2500) iki Ġgantija Tapınağı'nı inşa ettiler. Bu tapınaklar, Türkiye'de bulunan Göbekli Tepe'den sonra 5500 yıldan daha yaşlı ve dünyanın ikinci en eski insan yapımı dini yapılar sayılmaktadır.
Tekerleğin henüz icat edilmediği bir dönemde hiçbir metal alet kullanılmadan boyları yaklaşık beş metre, ağırlıkları da 50 tona yakın olan bu taşların düzgün biçimde hangi yöntemle kesildikleri ve yerlerine yerleştirilerek bu tapınakların oluşturulduğu halen gizemini korumaktadır.
Pumapunku (Bolivya)
Pumapunku, batı Bolivya'daki Tiwanaku yakınlarında yer alan Tiwanaku Alanı'nın bir parçası olan büyük bir tapınak kompleksinin veya anıt grubunun bir parçasıdır. Yapının MS 536 civarında inşa edildiği düşünülmektedir.
Pumapunku'da görünür binalar arasında açık bir avlu, duvarsız bir yürüyüş yolu, üzerinde bir platform bulunan teraslı bir höyük ve duvarla çevrili bir doğu avlusu bulunmaktadır. Yapılan jeofizik çalışmaları neticesinde daha fazla temel, su yolu ve havuz ortaya çıkarılmıştır. Tüm bunlar birlikte ele alındığında, kalıntıların bir tapınak kompleksi oluşturduğu fikri ortaya çıkmıştır, ancak bölge yıllarca yağmalandığı için birçok detay belirsiz haldedir.
Pumapunku'yu gizemli yapan unsurlardan biri, yapının inşaatçılarının kompleksi ilk etapta nasıl inşa ettikleridir. Çünkü Pumapunku'yu inşa etmek için kullanılan taşlar, tapınak alanından yaklaşık 80 kilometre uzaktadır ve taş bloklardan bazıları 130 ton ağırlığındadır. Bölgenin izole edilmiş topluluklarının büyük taşları taşımak için gerekli bilgiyi nereden edindikleri bir sırdır. Ancak Pumapunku'yu oluşturan taş blokların nasıl kesildikleri çok daha büyük bir gizemdir. Çünkü Pumapunku'yu inşa etmek için kullanılan taş bloklar o kadar hassas bir şekilde kesilmiştir ki, birbirleri ile tam olarak kenetlenmiş ve harç olmadan sağlam bir şekilde yapışık durmaktadır. Birçok uzman bu türden hassas bir kesme işleminin bugünkü teknolojiyle bile yapılamayacağını belirtmektedir. Pumapunku'nın nasıl inşa edildiği halen gizemini korumaktadır.
Longyou Mağaraları (Çin)
Çinliler tarafından "antik dünyanın dokuzuncu harikası" olarak kabul edilen Longyou Mağaraları, eşi benzeri olmayan yaklaşık 2000 yıllık bir yapıdır. Çünkü bu mağaralar tamamen elle oyulmuştur. 1992 yılında Çin'in Zhejing eyaletinde bulunan bir çiftçi dipsiz olduğu söylenen yerel göletlerden birini boşaltmaya karar verir ve göleti boşalttığında ilk mağarayı da keşfetmiş olur.
Bu keşfin üzerine civardaki diğer göletler de benzer şekilde boşaltılır ve diğer mağaralar da ortaya çıkarılır. Boşaltım işlemi bittiğinde odalar, köprüler ve havuzlar içeren 27 mağara keşfedilir. En büyük mağara 6 kilometrekarelik bir alanı kaplar ve 30 metre yüksekliğindedir. Tüm mağaraların birbirine yakın olduğu ve bazı durumlarda sadece ince bir kaya duvarıyla ayrılmış olduğu tespit edilir. Mağaraların yapımında kullanılan hassasiyet ve planlama inanılmazdır. Tavanları ve duvarları desteklemek için sütunlar her bir mağaranın etrafına eşit olarak dağıtılmıştır. Bu duvarların ve taş sütunların üzerlerine de at, balık ve kuş gibi hayvanlarla oyulmuştur.
Longyou Mağaraları eski zamanların en büyük yer altı yapılarından biridir. Yine de bu mağaraların yapımına ilişkin hiçbir yazılı kayıt yoktur. Civarda uzun süre araştırmalar yapılsa da, mağaralar yapılırken ortaya çıkan binlerce ton toprak ve kayaya ya da mağaraların yapımında kullanılan aletlere dair herhangi bir iz bulunamamıştır. Sonuç olarak, bu mağaraların neden ve kimler tarafından yapıldığı halen gizemini korumaktadır.
Son düzenleme: