Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Film İzleme Kulübü (Kapanmıştır)

Tamam mı, devam mı?


  • Kullanılan toplam oy
    53
Gümüş filme karar verdiğine göre, ben de etiketleme işini yapayım artık. :D

@amaneden @Sir Crocodile @Kuroro @Kaizokou Gari @Crowley @Cias @Kaido_93
@H1dalg0
@Çörekçioğlu Luffy @çiköfte @Daredewill @Fejugod @YAOLH @the witness @Kaidou @Death Knight @ch3rl0b11n @Akagami Shanks @Bilture19 @Raiden @Millennium Wizard @kekomancer @sanjii @Seastone @Densetsu no Samurai @Jazz Lambası @serimu

Filmi izlediyseniz veya izlemek istemiyorsanız izlemeyebileceğinizi tekrar belirtir, izleyecek olanlara da şimdiden iyi seyirler dilerim. :)
 
Sade bir film baba kendini toplumdan izole etmiş kızını da bu hayata adabte etmiş. Yüksek ihtimal adam askerdi ve çok kötü anıları var teknoloji 0 orman da yaşıyolar filan. Film orman da başlayınca beni kendisine direk çekti (Kaptan fantastik) izleyenler bilir ordaki yaşamı da çok sevmiştim filme de bayılmıştım. Neyse orman da başlayınca ben dahil oldum filme tabi ilerleyince film düşündüğüm şekilde devam etmiyince biraz hayal kırıklığına uğradım ama hemen kabullendim. Biraz ağır ilerliyor ama bu tür filmler en fazla bu kadar hızlı ilerler. Seneryo tutarlı film akıyo şurdan şuraya ne oldu filan demiyosunuz. Basit bir konu var onu işliyor ve bitiriyor. Finalin nasıl olucağını film size bağırıyor dedim beklenmedik bişey çıkarmı ama çıkmadı.

En önemli nokta bekletileri yüksek tutmassanız orta şeker izlenilebileçek bir film fakat beklentiler yüksek turarsanız da hayal kırıklığına uğrarsanız.
 
Leave No Trace Hakkında Yorumlar:

Sade bir film baba kendini toplumdan izole etmiş kızını da bu hayata adabte etmiş. Yüksek ihtimal adam askerdi ve çok kötü anıları var teknoloji 0 orman da yaşıyolar filan. Film orman da başlayınca beni kendisine direk çekti (Kaptan fantastik) izleyenler bilir ordaki yaşamı da çok sevmiştim filme de bayılmıştım. Neyse orman da başlayınca ben dahil oldum filme tabi ilerleyince film düşündüğüm şekilde devam etmiyince biraz hayal kırıklığına uğradım ama hemen kabullendim. Biraz ağır ilerliyor ama bu tür filmler en fazla bu kadar hızlı ilerler. Seneryo tutarlı film akıyo şurdan şuraya ne oldu filan demiyosunuz. Basit bir konu var onu işliyor ve bitiriyor. Finalin nasıl olucağını film size bağırıyor dedim beklenmedik bişey çıkarmı ama çıkmadı.

En önemli nokta bekletileri yüksek tutmassanız orta şeker izlenilebileçek bir film fakat beklentiler yüksek turarsanız da hayal kırıklığına uğrarsanız.
Filmi izledim. Genel bir değerlendirme yapacaksam şöyle diyeyim, ne bunu öven kişilerin yere göğe sığdıramadığı kadar iyi bir film, ne de gömenlerin bahsettiği kadar kötü bir film. Ama filmin seviyesi, hakkında iyi şeyler söyleyen kişilerin dediğine daha yakın. Uzun lafın kısası 7/10'luk bir film. Bu da benim beğendiğim ve burada önerilen en iyi film olmasa da iyilerden olduğu anlamına geliyor. :)

Her şeyden önce şunu söyleyeyim, bu film yavaş akıyor. Eğer siz hareketli filmleri seven, yerinde duramayan bir kişi iseniz, muhtemelen bu film size hitap etmeyecektir. Lakin ben oldum olası, senaryoya önem vermeyip aksiyon sahnelerine daha çok önem veren filmleri sevmeyen, bu tarz filmlere daha çok kıymet veren birisi olduğum için, filmin akış hızı konusunda bir şikayetim yok.

Filmde adamın derdinin ne olduğu, neden insanlardan uzak olmayı tercih ettiği pek açık bir şekilde bize gösterilmemiş. Yapılan yorumlarda helikoptere verdiği tepkilerden dolayı adamın asker olduğunun anlaşılabildiğini okudum. Ben filmi izlerken ona pek dikkat etmemiştim, ama kamuflaj konusundaki derin bilgisinden dolayı, asker veya o tarz bir şey olduğunu düşünmüştüm. Ama kafamda bu adam asker değildi diyen bir takım düşünceler de var. Şöyle açıklayabilirim, eğer asker olsaydı, yetkililerin, bu kişinin yaşadığı şeylerden (bir asker kolay şeyler yaşamaz neticede) dolayı psikolojik sorunlar yaşadığını farkedip, adamı bir psikoloğa yönlendirmeleri gerekirdi. Ama öyle bir çabaları olmadığını görüyoruz. Buradan çıkan üç ihtimal var. Ya bu kişi eski asker değil, ya yetkililerin bu konuda bir ihmali var ya da bu bir senaryo hatası veya ben bu konuyu yine fazla düşünüyorum. Ama yorumun devamını yazarken basit düşünüp asker olduğunu varsayacağım.

Filmin ilk kısımlarında, baba ve kızın mutlu yaşamlarını görüyoruz. Kız üzerinden hayatında hiç elma yememiş birinin canı elma çekmez sözünün doğruluğunu görüyoruz. Çünkü herhangi bir şekilde, başını koyacak bir yuva veya sosyalleşecek arkadaşların hasretini duymuyor. Yine filmin bu kısımlarında kızın en sevdiği rengin sarı olduğunu öğreniyoruz. Repliği ilk duyduğumda pek anlam veremedim. Akabinde, sarı renginin anlamını araştırmaya karar verdim. Karşıma şöyle bir anlam çıktı: Renkler içinde sarı,konuşmayı ve iletişim kurmayı sevenlerin rengidir.
Buradan kendimce mantıklı olan şöyle bir anlam çıkardım. Kızın en sevdiği rengin sarı olması, bize filmin devamında kızın bu yaşamdan eninde sonunda sıkılacağı ile ilgili bir spoiler veriyor. Annesinin de en sevdiği renk sarı, o da bir şekilde kocasının hayat tarzından sıkılıp, onları terk etmiş olabilir. Sarının bir diğer anlamı daha var, o da zeka ve aklın rengi olması. Kızın satranç sevmesini de buraya bağlayabiliriz belki. Bence taşlar yerine oturuyor gibi, ama ben yine fazla ayrıntılı düşünüp konudan çıkıyor olabilirim.

Neyse, devam edeyim. Filmin ilk kısımlarında, babaya karşı herhangi bir nefret hissetmiyorsunuz, hatta bunu geçtim, onları oradan ayıran devlet görevlilerine karşı bir nefret hissetmiş olmanız bile olası. Ama filmin devamında, babanın kendi için kızına nasıl bencilce davrandığını görüyorsunuz. Onun sosyal hayatını vs. elinden aldığını... Ardından durum tam tersine dönüyor, babaya karşı bir nefret duyup, devlet görevlilerine karşı bir sevgi duymaya başlıyorsunuz.

Tabi bu arada, kız elma yiyor ve canı artık elma çekmeye başlıyor. Muhtelemelen kitap versiyonunda, babanın; acaba bencilce mi davranıyorum, yoksa haklı mıyım, kızın; babamla mı gitsem, yoksa kalsam mı ikilemlerine tanık olmamız sağlanıyordur. Filmde, bunlar bir yere kadar hissettirildi, ama şahsi düşüncem, yetersiz olduğu. Eğer karakterlerin iç dünyaları bize yeterince iyi aktarılsa idi, filme puanım 7/10 değil, 7,5/10 hatta 8/10 olurdu.

Film için dram filmi denilmiş, melankolik ve yer yer kasvetli olabilen bir film olduğu doğru, ama bu filme kesinlikle dram filmi diyemem. Onun haricinde oyunculuklar da sağlamdı.
Evet, yine fazla düşünüyorsun. :D
Adamın asker olduğu kesin. Hem filmde hem röportajında söyleniyor. Renk konusuna hiç dikkat etmemiştim. İyi yakalamışsın.

Mercury Tarafından Edit: Bu mesaj benim üstteki yorumuma cevap olarak yazılmıştır.
Ah bu fazla düşünme huyum. :ehe:
Röportajı görmedim de, filmde asker olduğu söyleniyor mu? Nasıl bir dalgınlığıma gelmişse artık, hiç farketmemişim. :( Diğer konu için de, ":sapkali:"

Mercury Tarafından Edit: Bu mesaj Gümüş'ün üstteki mesajına cevap olarak yazılmıştır.
Söylenmiyor da gösteriliyor. Benimki cümle bozukluğu oldu. Röportajda söyleniyor, filmde kızın eski evraklara bakınırken gazete haberini okuduğu sahnede, babasının birliğinin haberi gösteriliyor.

Mercury Tarafından Edit: Bu mesaj benim üstteki mesajıma cevap olarak yazılmıştır.
Başta adamın neden böyle davrandığını anlamadım. Kuralsız, toplumdan uzak yaşama isteği falan sandım. Başta anlamadım diyorum da sonda da anlamadım gerçi. Bayâ kopuk izledim. Film beni sarmadı. Ama sonra yorumlar falan okuyunca biraz biraz oturdu. Film adamın asker olduğunu direkt söylemese de dolaylı yoldan anlatıyor, travma sonrası stres bozukluğunu da keza iyi anlatmış ve sonuçlarını da anlatımın içine iyi yedirmiş. Gazete meselesinde ilgilenen varsa haberi içeren sayfanın taraması pdf hâlde: link ve ilgilisi için olayın daha fazla irdelendiği bir yazı: site. Adamın sonda kızını seçemeyecek kadar ileri gitmesi üzücüydü. Bunlar dışında orman atmosferi güzeldi. Birçok sahne, örneğin kızına bisiklet sürmeyi öğrettiği sahne ve arka plan güzeldi. Karavanda kaldıkları sırada kalıcı olsunlar, oraya bağlanabilsinler diye köpeğini veren komşu da on numara adam. Portakalla ilgili olan soyma şeklini denedim. Başlar başlamaz caydım. Bayâ zor. Pratik gerek.
Filmi şimdi izledim. Genel hatlarıyla sevdim diyebilirim. Öneren arkadaşa teşekkür ederim.
Baba figürümüz gazi sanırım. Başlardaki hastane diyaloğu, kabuslar ve sondaki doktorun konuşması. Bütün insanlardan kaçıp kendinden kaçamayan bir kahramanımız var. Yanında kendinden değerli gördüğü bir yükle bu kaçışı yapıyor. Bu kaçışın sebebi bence doğada yaşam mücadelesi her şeye baskın gelip afyon etkisi bırakıyor kahramanımızda. Bu da kısmen o hisleri gün içinde unutmasına yardımcı oluyor. Final kısmında kızın çaldığı ıslık hiç olmasaymış keşke. Biraz ucuz olmuş. Yazmak istenilse yüzlerce sayfalık alt metin(bkz:toplum,yalnızlaşma hatta savaş) doldurabilecek durum var filmde fakat en azından benim hoşuma giden kısım böyle bir amaç hissetmemiş olmam. Yakın dönem fransız ve ispanyol filmleri gibi göze parmak şekilde yapılmamış gibi hissettim. Keza içinde afroamerikalı hakları,eşcinsellik veya mülteci sorunu olmadan da gayet temiz film yapılabildiğini göstermişler. Son olarak Tom'un gözleri :utan:
Leave No Trace

Biraz yönetmenden bahsetmek istiyorum aslında. Bir belgesel ve bir kısa filmini kenara bırakırsak yönetmenin üç filmi var. Down to the Bone (2004), Winter's Bone (2010) ve Leave No Trace (2018).
Down to the Bone'da uyuşturucu bağımlısı bir annenin hikayesini anlatıyordu ve "eski alışkanlıklar zor ölür" diyordu. Winter's Bone'da hasta annesine ve iki kardeşine bakmaya çalışırken bir de babasının yasadışı işlerinin tüm yükünü sırtlanan 17 yaşında bir kızın birkaç günlük hikayesini işliyordu. Ancak benzeri konuları işleyen birçok filmden ayrılan yoğun bir anlatım dili vardı. Filmlerini izlerken sinematografisinin gittikçe iyileştiğini gördüm.

Basitçe söylersem filmlerde planlar sahneleri, sahneler sekansları, sekanslar da filmi oluşturur. Bir benzetme yaparsam, film dilinde planlar kelime, sahneler cümle, sekanslar paragraf, filmin kendisi de bütün bir metin olur. Şair ruhlu bir yönetmenin elinde planlar mazmuna, sahneler beyite, sekanslar kıtaya, film de şiire dönüşür.

Bu yönetmenin filmleri şiir gibi miydi? Emin değilim. Ancak basit edebiyat da yapmıyordu. Kesinlikle sığ bir yönetmenden bahsetmiyorum. Bir derinliği vardı ve bu da hikayenin değil onun derinliğinden geliyordu. Özellikle ikinci ve üçüncü filmlerinde bunu çok yoğun hissettim. Bir mezat sekansıyla insanı tefekküre çağırabilmek her yönetmenin harcı değil bence (Winter's Bone).

Birinci filmiyle ikincisi arasında altı, ikinciyle üçüncü arasında sekiz sene beklemiş (arada bir belgesel çekmiş). Yaptıklarına bakarak boşuna beklemediğini düşünüyorum. Bu süreçlerde sade informasyon biriktirmediğine aynı zamanda ilham biriktirdiğine de inanıyorum. Çoğu yönetmenin ikincisinden pek nasibi olmuyor ama bu nasipli bir yönetmenmiş.

Ne diyim, ben yönetmeni sevdim ve takip edeceğim. İyileşen ivmesi devam ederse bir sonraki filmi daha güzel olacaktır. Hollywood'da böyle bağımsız insanları bulmak zor sonuçta.

Leave No Trace'de çayır çimen çekeyim, doğada nasıl hayatta kalınır anlatayım natüralizm olsun dememiş. Yararsız sistem eleştirisine girip, tutarsız antikapitalizm de yapmamış. Müzikleri en minimal düzeye indirmiş, hatta karakterlere söyletip kısmen amatörize etmiş. Ben bunu yoğun müziklerle ayarsız dramatizasyona girmeme kaygısı olarak yorumladım. Yaptığı sanatın inceliklerini bilen, tuzaklarına düşmeyen biri olduğuna kanaat getirdim.

Bir konu daha. Aslında feminizmden pek anlamam o yüzden bu konuya fazla dalamıyorum ama okuduklarımdan yola çıkarak şunu söyleyebilirim; feminizmin sinemaya iki güzel getirisi oldu; Granik gibi kadın yönetmenler ve bilinçli (özne) kadın seyirciler.
Elbette her yönetmeni kadın olan film feminist, her yönetmeni erkek olan film de antifeminist olmadı.

Şimdilik Granik ve filmlerini dört sıfatla vasıflandırdım. Bilinçli, ruhlu, sade ve sanatlı. Birinci film bilinçli ve nispeten sadeydi. İkincisi Bilinçli, nispeten sade, ruhlu ve nispeten sanatlıydı. Üçüncüsünde bu dört vasıf da vardı.
In a Nutshell

2. Yorum:
631
01:20:15,169 --> 01:20:16,794
Baban orduda mıydı?

632
01:20:17,588 --> 01:20:18,630
Öyleydi.

Ne demek adam asker miydi ya? :D Haydi tüm gösterilenleri geçtim, ayan beyan geçiyor işte. :D Bu günden itibaren yorumlarınıza saygımı yitiriyorum. :oleyo2:

Mercury tarafından edit: Yorumun orijinalindeki resimi telefondan kopyalayamadım. Görmek isteyen olursa, yorumun orijinaline bakabilir.
Net sıkıntılarımı hallettikten sonra bu haftaki filmi izledim.

Leave no Trace

Beklediğimdan çok daha iyi bir filmle karşılaştım.Üst düzey bağımsız bir yapım olmuş.Cannes,Sundance gibi yerlere de yollanmış sanırım.

Önce doğa temalı bir maceradan kesit sunan bir film izlenimi veriyordu başlangıcında.Fakat başlangıçtan sonra aslında tam bir sistemden kaçış filmi olduğu anlaşılıyor.Baba bir asker ve gazi kaçırdığım birşey yoksa.Ve yaşadığı korkunç deneyimlerden sonra hükümetin,daha doğrusu hükümet de demeyelim sistemin tehlikesi konusunda gözleri açılıyor.Ve modern toplum içerisinde yaşamak istemiyor çünkü şehirler,modern toplum sistemin bir parçası.Her şekilde gözlendiğini,izlendiğini,kontrol edildiğini gayet iyi biliyor ve bu yüzden de gözetlenemeyeceği yerlerden biri olan parkta yaşamayı seçiyor.Biliyorsunuz Person of İnterest dizisi boşa çekilmedi.Özellikle Abd hükümetinin elinde toplumu sürekli izleyen yapay zekaların olma ihtimali yüksek ki bence çok abartı olmasa da en azından belli bir düzeyde var.Burada filmin başının aksine doğa sevgisi yüzünden değil de kontrol edilmek istemediği için doğayı seçtiğini görüyoruz bana göre.Sistemin kurallarına göre yaşamak istemiyor.Yakalandıktan sonra kaçtığında da bunu söylüyor zaten.Kurallara uymadığım için bizi ayıracaklardı diye.

Çok az şeye ihtiyacı varken ihtiyacı olmayanlar kendisine zorla dayatılıyor.Kaçtığı sisteme adapte olmak ve onlar için çalışmak zorunda bırakılıyor.Elbette tekrar yola koyuluyor.Kızı ise çok genç olduğu için bunları aynı şekilde görebilecek durumda değil.Hangi ortama girerse bağlanıyor ve sistem içinde yaşamak istiyor.Babası kızını okula göndermemiş bu da bir sahnede vurgulanıyor.Bunun sebebi de o yaşta gördüğü herşey beynine kazınabileceği,manipule edilebileceği için.Yani o yaşta tamamen müdahaleye değişime açık durumda.Nitekim babasının aksine çiftlik hayatını kolay benimsiyor.

Babası tüm olanlara rağmen doğada tek başına yaşamak konusunda ısrarcı ve ciddi zorluklar yaşıyor.Yaralanıyor.Kızını peşinde sürüklemek istemesine rağmen hayatta kalma konusunda yeterli değil ve kızını tehlikeye atıyor.Film bizi burada düşüncelerle birlikte bırakıyor.Doğru-yanlış ve ebeveyn olma konusunda.Doğru yada yanlış düşünmesi ebeveyn olmak bakımdan pek farketmiyor artık.Kızını güvende tutabilecek mi sorusunu soruyoruz kendimize.

Filmin sonuna adım atmadan bu kadarını yeterli görüyorum.Filmin doğa görüntüleri başarılı.Duru ve sade bir anlatımı var.Çekimler ve sinematografi iyi.Cast daha iyi olabilirmiş ama bilinmedik yüzler görmek de yeterli bağımsız filmler için.Tabii filmde eksikler de var çok başarılı olmasına rağmen.Bu konu çok daha çarpıcı şekilde işlenebilirdi biraz yaratıcı dokunuşlardan ve daha fazla etkili sekanslardan mahrum kalmış açıkçası.Bu da biraz yönetmen kaynaklı.Ancak günümüzdeki sinema çölünde böyle filmler baştacı edilmeli çoğu da ediliyor zaten ki Cannes gibi platformlar kayıtsız kalmamış.
Seni buralarda görmek biraz şaşırtıcı. :ehe:

Sondan ikinci paragrafında bir açık kapı bırakmış olsan da, babanın yaptığı şeyin doğru olduğunu savunuyor gibisin sanki.
Şu cümle mesela:

"Babası kızını okula göndermemiş bu da bir sahnede vurgulanıyor.Bunun sebebi de o yaşta gördüğü her şey beynine kazınabileceği,manipule edilebileceği için."

Babasının yaptığı şey de aslında kızını manipüle etmek değil mi? Okula göndermeyince de benim kendi yorumumda yazdığım, hayatında elma yemeyen bir kişinin canı elma çekmez cümlesine varıyor. Kız başlarda farklı olan hiçbir şey görmediği için olayı en baştan beri hiç sorgulamıyordu. Bu da babanın biraz işine geliyor tabi.

Bir de şu cümlen var:

"Çok az şeye ihtiyacı varken ihtiyacı olmayanlar kendisine zorla dayatılıyor."

Aslında ihtiyacı olmayan şeyler denemez. Telefonu ele alayım mesela. Adama telefon getirdikleri zaman, kabul etmedi. Ama kısacık bir zaman dilimini anlatan filmde bile iki kere ihtiyacı oldu. Birincisi Tom, tavşanlar ile ilgilenen çocuğun yanına gidip geç geldiği zaman; ikincisi de Tom'u ormandaki kulübede bırakıp dışarıya gidip kendini sakatladığı zaman.

Yani bence, filmde bize gösterilmek istenen şey, sistemin kötü olduğu değil. Ya da şöyle desem daha doğru olur. Bunu sorgulatıyor, ama "bence" çıkarmamız gereken sonuç bu değil.


Mercury tarafından edit: Bu yorum, Millenim Wizard'ın üstteki yorumuna cevap olarak yazılmıştır.
Babanın seçtiği yaşam biçimi bir seçenek onun seçimi.Yanlış denemez ve gördükleri açısından doğru.Tabii bunu tek başına kızını yanında tutarak becerebilmesi apayrı bir sorun.Bunu becerebildiği takdirde sorun yok fakat park dışında doğa koşulları epey zorlu.Parkta sisteme hizmet etmeden ona muhtaç olmadan yaşayabiliyorlardı.Şurada çok önemli bir nokta var.Adam kızıyla sürekli izlenmediği bir yerde yaşamak istiyor ama o da ne ? Kontrol edilmediğin tek yer olan ormanlık arazide yaşayamazsın çünkü kamusal araziymiş.Burada insanları zorla sisteme muhtaç bırakıyorlar sürüyorlar bir nevi.Asıl sorun şu doğru olsa bile tek başına yahut iki kişi bunu başarabilecek mi ? Park dışında bunun cevabı belirsiz.Ve eğer yapamayacaksa kızını sistem içerisinde bırakması doğru olan.Ki sonunda da zaten öyle yapıyor.


Telefon ve teknolojik aletleri istememesi izlenmek istemiyor oluşundan.Hepimizin elindeki telefondan seni anında bulurlar ne yaptığın ne içtiğin herşey kategorilendirilebilir toplum istastiği açısından.Ayrıca telefon sadece sistem içerisinde lazım oldu adamın yaşamak istediği yerde değil.Orada bir ihtiyaç bile değildi.

Ha şu da var.Kızına bir seçim hakkı sunması lazım.Bunu sunmadı film sonuna kadar.Ama zaten 18 yaşına kadar çocuğuna seçim hakkı sunmazsın.Yanlış olduğunu bile bile bir şeylerin içine atmazsın.Adam da aynısını yapıyor.

Mercury tarafından edit:
Bu yorum, Mercury'nin üstteki yorumuna cevap olarak yazılmıştır.
Son paragrafında benim vereceğim cevabı yazmışsın aslında. :D Ama sadece şunu diyeyim, 18 yaş seçim hakkı sunmak için çok geç olabilir. (Dindar olan biri varsa, birazdan yazacağım örnek için beni affetsin. Aklıma başka hiçbir örnek gelmedi çünkü.) Mesela şöyle bir örnek vereyim, sen bir kızı İslam'a bire bir uyacak şekilde yetişiyorsun. (Kızın internete erişimi yok, arkadaşı vs. de yok.) Kız da ona göre yaşıyor. Dini de herhangi bir şekilde sorgulamaya kalkmıyor. Sonra 18 yaşına gelince, oturup bak kızım, seçim senin istersen Ateist ol diyorsun. O kızın bu lafın ardından Ateist olma ihtimali sıfır gibi bir şey. Filmdeki durum da biraz öyleydi. Adamın yapması gereken şey, kızı bu konuda serbest bırakıp sorgulamasına izin vermek bence.

Bir de telefon ikinci sefer sistem içinde lazım olmadı aslında, ama onların o ormana gitme sebebi sistem sayılabilir, o yüzden ona bir şey demiyorum. Ama yine de aynı durumun normalde yaşadıkları parkta kendisinin veya Tom'un başına gelmeyeceğinin de bir garantisi yok.

Mercury tarafından edit: Bu yorum, Millenim Wizard'ın üstteki yorumuna cevap olarak yazılmıştır.
 
Son düzenleme:
Filmi izledim. Genel bir değerlendirme yapacaksam şöyle diyeyim, ne bunu öven kişilerin yere göğe sığdıramadığı kadar iyi bir film, ne de gömenlerin bahsettiği kadar kötü bir film. Ama filmin seviyesi, hakkında iyi şeyler söyleyen kişilerin dediğine daha yakın. Uzun lafın kısası 7/10'luk bir film. Bu da benim beğendiğim ve burada önerilen en iyi film olmasa da iyilerden olduğu anlamına geliyor. :)

Her şeyden önce şunu söyleyeyim, bu film yavaş akıyor. Eğer siz hareketli filmleri seven, yerinde duramayan bir kişi iseniz, muhtemelen bu film size hitap etmeyecektir. Lakin ben oldum olası, senaryoya önem vermeyip aksiyon sahnelerine daha çok önem veren filmleri sevmeyen, bu tarz filmlere daha çok kıymet veren birisi olduğum için, filmin akış hızı konusunda bir şikayetim yok.

Filmde adamın derdinin ne olduğu, neden insanlardan uzak olmayı tercih ettiği pek açık bir şekilde bize gösterilmemiş. Yapılan yorumlarda helikoptere verdiği tepkilerden dolayı adamın asker olduğunun anlaşılabildiğini okudum. Ben filmi izlerken ona pek dikkat etmemiştim, ama kamuflaj konusundaki derin bilgisinden dolayı, asker veya o tarz bir şey olduğunu düşünmüştüm. Ama kafamda bu adam asker değildi diyen bir takım düşünceler de var. Şöyle açıklayabilirim, eğer asker olsaydı, yetkililerin, bu kişinin yaşadığı şeylerden (bir asker kolay şeyler yaşamaz neticede) dolayı psikolojik sorunlar yaşadığını farkedip, adamı bir psikoloğa yönlendirmeleri gerekirdi. Ama öyle bir çabaları olmadığını görüyoruz. Buradan çıkan üç ihtimal var. Ya bu kişi eski asker değil, ya yetkililerin bu konuda bir ihmali var ya da bu bir senaryo hatası veya ben bu konuyu yine fazla düşünüyorum. Ama yorumun devamını yazarken basit düşünüp asker olduğunu varsayacağım.

Filmin ilk kısımlarında, baba ve kızın mutlu yaşamlarını görüyoruz. Kız üzerinden hayatında hiç elma yememiş birinin canı elma çekmez sözünün doğruluğunu görüyoruz. Çünkü herhangi bir şekilde, başını koyacak bir yuva veya sosyalleşecek arkadaşların hasretini duymuyor. Yine filmin bu kısımlarında kızın en sevdiği rengin sarı olduğunu öğreniyoruz. Repliği ilk duyduğumda pek anlam veremedim. Akabinde, sarı renginin anlamını araştırmaya karar verdim. Karşıma şöyle bir anlam çıktı: Renkler içinde sarı,konuşmayı ve iletişim kurmayı sevenlerin rengidir.
Buradan kendimce mantıklı olan şöyle bir anlam çıkardım. Kızın en sevdiği rengin sarı olması, bize filmin devamında kızın bu yaşamdan eninde sonunda sıkılacağı ile ilgili bir spoiler veriyor. Annesinin de en sevdiği renk sarı, o da bir şekilde kocasının hayat tarzından sıkılıp, onları terk etmiş olabilir. Sarının bir diğer anlamı daha var, o da zeka ve aklın rengi olması. Kızın satranç sevmesini de buraya bağlayabiliriz belki. Bence taşlar yerine oturuyor gibi, ama ben yine fazla ayrıntılı düşünüp konudan çıkıyor olabilirim.

Neyse, devam edeyim. Filmin ilk kısımlarında, babaya karşı herhangi bir nefret hissetmiyorsunuz, hatta bunu geçtim, onları oradan ayıran devlet görevlilerine karşı bir nefret hissetmiş olmanız bile olası. Ama filmin devamında, babanın kendi için kızına nasıl bencilce davrandığını görüyorsunuz. Onun sosyal hayatını vs. elinden aldığını... Ardından durum tam tersine dönüyor, babaya karşı bir nefret duyup, devlet görevlilerine karşı bir sevgi duymaya başlıyorsunuz.

Tabi bu arada, kız elma yiyor ve canı artık elma çekmeye başlıyor. Muhtelemelen kitap versiyonunda, babanın; acaba bencilce mi davranıyorum, yoksa haklı mıyım, kızın; babamla mı gitsem, yoksa kalsam mı ikilemlerine tanık olmamız sağlanıyordur. Filmde, bunlar bir yere kadar hissettirildi, ama şahsi düşüncem, yetersiz olduğu. Eğer karakterlerin iç dünyaları bize yeterince iyi aktarılsa idi, filme puanım 7/10 değil, 7,5/10 hatta 8/10 olurdu.

Film için dram filmi denilmiş, melankolik ve yer yer kasvetli olabilen bir film olduğu doğru, ama bu filme kesinlikle dram filmi diyemem. Onun haricinde oyunculuklar da sağlamdı.
 
Evet, yine fazla düşünüyorsun. :D
Adamın asker olduğu kesin. Hem filmde hem röportajında söyleniyor. Renk konusuna hiç dikkat etmemiştim. İyi yakalamışsın.
Ah bu fazla düşünme huyum. :ehe:
Röportajı görmedim de, filmde asker olduğu söyleniyor mu? Nasıl bir dalgınlığıma gelmişse artık, hiç farketmemişim. :( Diğer konu için de, ":sapkali:"

@Mercury dram benim tarzım değil.
Bu film dram değil zaten bence. Ama yaptığın yorumlardan ve önerdiğin filmden anladığım kadarıyla, senin beğeneceğin bir film değil. Ama ben yine de bir şans ver derim. :)
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık