Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Film İzleme Kulübü (Kapanmıştır)

Tamam mı, devam mı?


  • Kullanılan toplam oy
    53
Tariz mi yapıyorsun yoksa ciddi
Öyle çok film izleyen biri olmadığım için(izlediklerim de genelde herkes tarafından izlenmiş oluyor) geniş bir film bilgim yok. Olur da benim önereceğim film önceden söylenirse(bu pek izlenmemiş sanırım o yüzden ihtimali düşük) birkaç filmi sadece konusuna göre seçebilmem rahat etmeni sağlar
 
Valla benim film biraz beyin yakacak bir şey. 3 sene önce falan izlediğimde hoşuma gitmişti artık bu sene hatırladığım kadar hoş mu görücem
 
Filmi yeni izledim. Normalde bu tarz filmleri izlerken sıkılırım ama bu filmde pek öyle olmadı, akıcı bir şekilde izleyebildim. Oyunculuklarla ya da çekimlerle ilgili bir şey söylemeyeceğim, filmde bununla ilgili bir şey vadetmiyor zaten ama küçük kız çok tatlıymış onu söylemeden geçmeyeyim. :D

Filmi genel olarak beğendim. ''Ancak ölürsen özgür kalırsın'' Bu gerçekten güçlü bir söz. Filmin anlatmak istediği şeyin bir özeti gibi olmuş.
 
@amaneden öncelikle seçimin baya başarılı olmuş benim gözümde. Kısa filmler vermek istedikleri mesajı direkt verdikleri için çok hoşuma gidiyor.

Şimdi benden öyle aman aman bir yorum beklemeyin sevdiğim,sevmediğim yanları direkt dümdüz yazmayı planlıyorum.

-Öncelikle Şey'i oynayan Melis Kolçak güzel iş başarmış. Dümdüz bir şekilde hiçbir duygu belirtmeden durmanın,boşluğa bakmanın sanıldığından çok daha zor olduğunu biliyorum.
-Robotik sex işçileri gelecekte olmasına hiç şaşırmayacağım şeyler arasındadır. Hatta bu yönde baya bir ilerleme var ama şimdi bunu konuşmayacağım.
-Sadece sex için tasarlanmış bir robotun sahibinin kalp atışlarını ve göz bebeğini analiz etmesi hoş olmuş.
-İnsan olan karakterimiz aslında bir insanın eline bir imkan geçtiğinde içinde bastırdığı duyguları,fetişleri ve istekleri nasıl ortaya çıkardığını gayet güzel hissettirmiş. Özellikle kırbaçla arka arka çok sert vurduktan sonra karşısındakinden bir tepki,bir acı beklemesi bunu göz önüne seriyor. Hatta istediği tepkinin sıradan bir tepki değil de "gerçek" bir tepki olması iliklerime kadar hissettirdi bu duyguyu.
-Robotun ise köle olduğunu bilmesi ve adam ne yaparsa yapsın yapması gerekenin adamı mutlu etmek olduğunu bilmesi,adam ona zarar verince içten içe aynılarını adama da yaşatmak istemesi fakat kodlanması şekli yüzünden bunu yapamadığını anladım ben son sahnede.

Yazılacak daha felsefik şeyler de var ama benim yazıya aktarma bildiklerim en azından bu kadar.
 
İspanya'da Yağmur Filmi Hakkında Yorumlar:

@amaneden öncelikle seçimin baya başarılı olmuş benim gözümde. Kısa filmler vermek istedikleri mesajı direkt verdikleri için çok hoşuma gidiyor.

Şimdi benden öyle aman aman bir yorum beklemeyin sevdiğim,sevmediğim yanları direkt dümdüz yazmayı planlıyorum.

-Öncelikle Şey'i oynayan Melis Kolçak güzel iş başarmış. Dümdüz bir şekilde hiçbir duygu belirtmeden durmanın,boşluğa bakmanın sanıldığından çok daha zor olduğunu biliyorum.
-Robotik sex işçileri gelecekte olmasına hiç şaşırmayacağım şeyler arasındadır. Hatta bu yönde baya bir ilerleme var ama şimdi bunu konuşmayacağım.
-Sadece sex için tasarlanmış bir robotun sahibinin kalp atışlarını ve göz bebeğini analiz etmesi hoş olmuş.
-İnsan olan karakterimiz aslında bir insanın eline bir imkan geçtiğinde içinde bastırdığı duyguları,fetişleri ve istekleri nasıl ortaya çıkardığını gayet güzel hissettirmiş. Özellikle kırbaçla arka arka çok sert vurduktan sonra karşısındakinden bir tepki,bir acı beklemesi bunu göz önüne seriyor. Hatta istediği tepkinin sıradan bir tepki değil de "gerçek" bir tepki olması iliklerime kadar hissettirdi bu duyguyu.
-Robotun ise köle olduğunu bilmesi ve adam ne yaparsa yapsın yapması gerekenin adamı mutlu etmek olduğunu bilmesi,adam ona zarar verince içten içe aynılarını adama da yaşatmak istemesi fakat kodlanması şekli yüzünden bunu yapamadığını anladım ben son sahnede.

Yazılacak daha felsefik şeyler de var ama benim yazıya aktarma bildiklerim en azından bu kadar.
Filmi izledim. Açıkçası ne beğendim, ne de beğenmedim. İzleyip birkaç gün sonra unutulacak bir kısa film diyeyim.

Öncelikle senaristin yapay zeka ve robotlar hakkında pek teknik bilgisi yok sanırım. Bu tarz filmlerin alayı bu şekilde olduğu için bu konuyu sorun etmiyorum.
Şey'i canlandıran kadının oyunculuğu iyi idi. Diğer adamın pek bir olayı yok ama. :(
Senarist, adamın üzerinden insanlar ile ilgili bir şeyler anlatmak istemiş, bir kısa filmde bunu direkt göstermeden anlatmak normal filme göre daha zordur ama, böyle de çok gözümüze sokmuş gibi.
Adamın birden robotun acı çekmesini isteyecek birine dönüşümü de çok kısa bir süre içinde gerçekleşti. Filmi izlerken içimden altı üstü robot, konuşurken bu kadar heyecanlı olmasına ne gerek var diye düşündüm. Hemen ardından adamın heyecanı falan kayboldu, tamamen farklı bir kişiliğe büründü.
Sonu da klişe bir şekilde bitti.

Bir de Hollywood havası yaratmaya çalışılmış sanki, geçenlerde Netflix'te zombi dizisi yapmışlardı, orada da Hollywood taklit edilmişti.
Bu şeyi anlamıyorum. Biz Amerika değiliz. Hollywood'tan etkilenmek çok normal ama, tamamen onu taklit etmeye çalışırsak, en iyi ihtimalle Hollywood'un basit bir kopyası oluruz. (Bu kısmı biraz filmden bağımsız yazdım.)

@amaneden biraz fazla gömmüş olabilirim, kusura bakma. :üzgünüm:
Gereksiz kısa film diyorum.

Son 30-40 yıl da yapılan insan, robot filmlerinden hiçbir farkı yok. Kullanıcı büyük hevesle robot'u alır, ama bir noktadan sonra istediği gerçeklik duygusunu alamaz sonra fiziksel zarar verme durumu başlar en nihayetinde ise robot kullanıcısına zarar verir. Büyük tekrar, büyük klişe diyorum.

Edit: En son da hayelmi ediyor yoksa yapıyormu anlamadım.
Filmi izledim. Yorumumu yapayım. :D
Öncelikle; filmin başındaki “ispanya’da yağmur genellikle ovalara yağsa da kimsenin ispanya kadar küçük elleri yoktur.” cümlesi ile başlayalım. Bu bilgiyi ekşiyi okurken buldum. Bu cümle; iki farklı cümleden oluşuyormuş. İlki, pygmalion isimli tiyatro oyununda; dil bilimci profösörün kıza ezberlettiği cümlelerden biri olan: ''the rain in spain falls mainly on the plain'' cümlesi. Bu arada oyun güzel bayağı. Okuyun bence.Türkiyede gönülçelen diye bir dizi yapılmıştı geçmişte. Tamamen o oyunun çakması diyebilirim. :D İkincisi ise, bir abimizin yazdığı bir şiirin son mısrası olan Nobody, not even the rain has such a small hands cümlesi.

Şimdi Pygmalion tiyatro oyunundan kısaca bahsetmem gerekecek. Oyunda bir dil bilimcisi var ve çicekçi bir kızı, bir iddiaya girmesi ile beraber yanına alıyor. Kızı eğitiyor ve altı ay içinde kimsenin durumu çakamayacağı kadar elit bir kadın haline getiriyor. Lakin; balonun ardından, kadın çıldırıyor ve tüm bu zorlamalardan dolayı adamla kavga ediyor vs. Yani kadın dünyanın eğitimini alsa da; değişse de benliğinde hala aynı kadın. İkinci cümlenin geçtiği şiiri bilmiyorum; fakat ekşide okuduğum kadarı ile, şair kendisini bir çiçeğe benzetiyormuş ve yağmurun bile kendisine aşk fikri kadar iyi gelmediğinden bahsediyormuş.

Şimdi benim yorumum şu. Bu adam, garip bir yerde yaşayan, değişik fantazileri olan bir dayımız. Kendisine bir robot alıyor ve amacı kuru seks değil. Robottan değişik beklentileri var. Sadece fiziksel değil de duygusal hazlar peşindeymiş gibi geldi bana. Lakin ne kadar gerçek bir kadın gibi gözükürse gözüksün(pygmalion) robot hala robot. Davranışları ve konuşması bir robot gibi soğuk. Yani neden bu kadar gerçekçi gözüken bir robot salak salak konuşuyor, adam için iyi olduğunu düşünüp adamın kafasını deliyor demeyin. Zaten filmdeki amaç o. Ayrıca adam da hala aynı adam. Robotu alsa da hayatında bir şey değişmedi. Robotu alma fikri; robotun kendisinden daha iyi çıktı(ikinci şiir). Aradığı gerçekçiliği bulamayınca hemen soğudu. Kısaca ispanyada yağmur ismi buradan geliyor sanırım. Filmin ismi bu şekilde seçilmiş gibi.


Robotun adının şey olmasında da bir gönderme var sanırım ama anlamadım. Ayrıca yorumlardan anladığım kadarı ile deli gibi blade runner göndermeleri varmış ama filmi izlemediğimden onları da anlamadım. Ayrıca; kadının kafası delindiği sırada gözlere falan bir dakika boyunca zoom yapıldı. Orada da bir gönderme var kesin ama entel biri olmadığım için onu da anlayamadım. :(

Robotun sahibi için iyi olduğunu düşünüp adamın kafasını delmesi güzeldi. Gerçi orada onu hayal mi etti yoksa gerçekten mi yaptı onu da anlamadım. Arkadaşlar, yorum yapacağım diye girdim ama filmi anlamadım sanırım. :D
Filmin senaristi ve yönetmeni olan İlker Canikligil'in yazısı:

IFA’da öğrencilerle birlikte çektiğimiz “İspanya’da Yağmur” adlı kısa film yarın (7 Aralık 2018) 16:00’da Youtube’un yeni özelliği Premiere (ilk gösterim) sistemiyle “sanal gala” yaparak gösterime giriyor. Gösterim sayfasında canlı konuşma odası da olacak ve gösterim saatinden önce ben de orada olacağım.

Başta ben de Nazım gibi Youtube’da film göstermeye karşıydım. “Filmler mutlaka sinemada gösterilmelidir” diyordum ama geçen iki senede yaşadığım deneyimlerden sonra festival kapısı aşındırmaktan vazgeçtim diyebilirim. Tabi hala filmlerin sinemada izlenmesi gerektiğine inananlar vardır ve haklı da olabilirler ancak gerçekçi olursak sonuçta önemli olan filmin insanlara ulaşmasıysa Youtube ve benzerleri daha makul görünüyor.

Açıkçası bence festivaller de eski önemlerini kaybettiler. Daha doğrusu rekabet o kadar fazla ki iş bir tür oyuna ve ticarete dönüşmüş durumda. İstatistiksel olarak on binlerce filmin arasından 80-100 filmin arasına seçilmeye çalışmak ve bu başarılsa bile sadece bir kaç bin kişinin izleyeceği bir platformla vakit ve para ve umut kaybetmek çok akılcı görünmüyor (en azından benim gibi aşırı düşük bütçeli işler yapan biri için)

Kısaca “İspanya’da Yağmur” 9 dakikalık bir deneme sayılabilir. Elbette finans olmadıkça bu tür işleri uzun vadede sürdürülebilir kılmak imkansız ama zamanın ruhu da değişiyor diyebilirim. Yakında daha fazla projenin kitlesel fonlama ile yapılması ve net üzerinden dolaşıma girmesi beklenebilir.

Film için karşılık beklemeden destek olan oyuncularımız Melis Kolçak ve Anıl Çağlar Tel, yapımcı Veysi Sala, kameraman ve marangoz Nazım Yılmaz, IFA öğrencileri Fatma, Arzu, Sibel, Post prodüksiyon için Emre Aypar ve Otomat, kamera ekipmanı için Yasin Eksi ve Dijitalist, Göker Gören, Hüseyin Acar, robot dublajı için Murat Şen ve Ayşegül Bingöl’e, ses miksajı için Celal Kıvanç’a ve unuttuğum herkese teşekkürler.
Filmi beğenmedim. Bu konuyla ilgili şimdiye kadar yapılan işlerden farklı bir şey düşünmemiş, katmamışlar. :(
Filmde öncelikle dikkatimi çeken ilk şey adamın saçı oldu, gördüğüm gibi aklıma Jimmy Neutron geldi. Onun resimlerine bakarken Jimmy Neutron' un kız arkadaşının da aynı filmdeki sex robotu gibi sarışın ve saçlarının arkadan bağlı oluğunu gördüm. İlginç bir tesadüf olmuş. İf yu nov vat ay miğn. :oleyo2:

İkinci dikkatimi çeken şey robotun paketini açtıktan sonra adamın robotun gerçekçiliğini test etmek adına yanağını ellemesi ve tatmin olmasıydı. Ancak ilerde bunun yeterli olmadığını, adamın aradığının bundan fazlası olduğunu anlayacağız ki bu da filmin vermeye çalıştığı mesajın başlangıç noktası, insanlardaki tatminsizlik. Yönetmen belki de Platon' un hedonistik haz arayışında olan insanları kevgire benzetmesine atıf yapıyordu tüm film boyunca.

Haz ve acı kavramları bu filmin odak noktası.

Haz vermek için üretilmiş gerçekçi bir sex robotunun sahibini tatmin edememesinin sebebi neydi? Filmde tekrar tekrar robotun dediği gibi; robotun, sahibine sadece haz vermek için programlanmış olması ve robot ne kadar gerçekçi bir dış görünüşe sahip olsa da aslında bunun sahte bir gerçeklikten ibaret olmasından dolayı.

Robotla işini yaptıktan sonra görüyoruz ki adamımız tatmin olmamıştı. Aradığı şey gerçeklikti ve umduğunu bulamamıştı çünkü haz dediğimiz şey sahteydi, gerçek değildi. Bunun üzerine robota çeşitli şekilde acı vermeye çalışan adamımıza en son robot hanım şu soruyu yöneltiyor, "Gerçek nedir?". Sizin de fark edeceğiniz üzere bunun üzerine adam robota "acı" sözler sarf ediyor ve üzerine bir de silahla kafasını yakıyor, tüm yaptıkları acı verme odaklı . Kısaca burada söylenmek istenen şey şu: gelip geçici hazlar yalancı, sahte bir gerçeklikten ibarettir, bizi gerçekliğe bağlayan şey acıdır, acı gerçekliktir. Aynı Platon' nun mağara hikayesinde mağaradan çıkan ve bir anda ışığı gören kişinin gözlerinin acıması gibi.

En sonunda robot hanımımız sahibinin aradığı şeyin gerçeklik olduğunu bunun da acıdan geçtiğini "anlıyor" belki de. Kafasında canlandırdığı olayda da "sizi mutlu etmek için her şeyi yaparım" dedikten sonra kafasını aynı silahla yakıyor. "Gerçek" hazzı, gerçeklikle sonra da gerçekliği, acıyla ilişkilendirip bunun sahibini tatmin edebileceğini düşünüyor bana kalırsa. Ancak böyle karmaşık düşünmeye ve kendi kendine harekete geçmeye değil de sırf haz vermeye programlanmış robotumuz harekete geçmiyor.
Gerçekliği acı ile tanımlarsak, adaletsizlik etmiş oluruz. Dengenin olmadığı yerde düzen de olmaz, o halde gerçeklik karmaşıklığa yol açar. Bu da gerçekliği eksik tanımlamışız demektir. Eğer filmin amacı "gerçek nedir" sorusuna cevap aramak ise, tam olarak cevap bulunamamış, zira yarım bırakmış. Mercury tarafından edit: Bu mesajta Fejugod'a cevap verilmiş.
İlker Canikligil'i pek sevmem, kendisinin ekşi sözlüğe verdiği bir röportaj vardı. Bilimkurgu ile ilgili, yapabilmek için o teknolojiye hakim olmak gerekir gibi bir şey demişti. Kısa da olsa, filmin bir anlamı olsa daha iyi olur bence. Ben burda zorlamalar gördüm daha ziyade. Blade Runner esintisi denmiş. Nerde? Benim aklıma Ex Machina geldi biraz. Robotun isminden de Şey filmini düşünmedim değil. Bir de Japon Gelin var, bir Kemal Sunal harikası.

Kadın oyuncu başarılı. Ama erkek oyuncu olmamış. Bir de karakter o robotu alabilecek bir profil çizmiyor. Daha orta yaşlı bir adam oynasa daha iyi olurdu ve tabi daha iyi rol yapacak.

Bir adamın iktidarsızlığı bir robot üzerinden anlatılacaksa daha farklı şekilde anlatabilirdi. Heyecan katayım, imge kasayım durumuna pek gerek yok bence. O gerilim ses efektleri, robota zum yapılan anlar... İçi doldurulamamış. Acı çekmeyi anca taklit edebilen robot 1 dka kalmadan acı içinde kıvranıyor. Sinemada uzuvlara yakın çekim ölümü, parçalanmayı akla getirmek, pekiştirmek için kullanılır genelde. Burda aletle kadının içine giren ışın ve gözünün parlaması bir orgazmı resmediyordu ise yine de bir robotun emir dışı mutlu etmeye çalışması zorlama geldi bana. Erkeğin ruh geçişleri de hiç ikna edici değil. Sen bir girişimin başarısızlığıyla, ne ara kırbaç durumuna geldin, kelepçe takmada ne gerek gördün birader.
Filmi az önce izledim. Açıkçası ne düşünmem ya da ne hissetmem gerektiği konusunda çok fazla bir fikrim yok. İnsan, vahşi ve yeri geldiğinde kötü bir canlıdır ve bunu her fırsatta gösterme eğilimine sahiptir gibi uçuk bir çıkarımda bulunup geçeyim en iyisi. Yalnız şu gerçek ki amaneden'den bu tarz bir film bekliyordum.:rolleyes:;)
Filmi izledim
ispanyada yağmur genellikle ovalara yağsa da kimsenin ispanya kadar küçük elleri yoktur kısmını anlayamadığım gibi film ile bağlantısında kuramadım muhtemelen bir yerden alıntıdır filmdeki detaylara hiç girmiyorum bence ana fikir insanın sexe olan isteğinden ziyade içinde bastırdığı duyguyu istediği olmayinca vahşice dışarı çıkarıp karşıdakine zarar verme isteği uyanıyor ayrıca robotun ona zarar vermek istemesi onunda duyguları olduğunu gösterir ve programlanması yüzünden zarar verememesi insanların duygularını bastırmasını temsil ediyor daha nice detaylar var fakat ben bu kadarını söylemeyi yeterli buluyorum
Muhtemelen amacı bu değildir @amaneden açıklayınca anlarız
İspanya'da Yağmur.

Canikligil film için, 10 saatte çekilmiş 10 dakikalık bir film için saatlerce konuşmaya gerek yok demiş. Zaten başyapıt çekme kasdıyla da yapmamış adam. Kendisinin de dediği gibi film bir robotla insan arasındaki duyguyu anlatıyor. Öz fikir bu. Diğer bütün unsurlar bu fikre eklemlenmiş tali parçalar.

O halde filmde bakılacak iki şey var.
1. İnsan ile robot arasındaki yapay doğal karışımı duygunun psikanalizi. Burası benim alanım değil.
2. Sinematografik ve dramaturjik öğeler.

Burada da öyle üzerine konuşulacak çok bir şey yok. Ama yine de son sahne üzerine biraz konuşulabilir (Robotun uzun uzun baktığı sahne). Ben bir filmin ruhunun boşluklarda yattığını düşünüyorum. Bittiğinde başlayan film iyi filmdir diyebiliriz. Son sahnede bunu rahatlıkla yaşayabiliyorsunuz. Canikligil filmi bize kapalı bir kutu halinde vermemiş. Sonunu boşlukla bitirmiş; doyuma ulaşmıyorsunuz. Bu en azından Canikligilin klasik (anaakım) Aristocu dramaya teslim olmuş bir yönetmen olmadığını gösterir ki bu benim en önem verdiğim şeylerden biridir.

Gördüğüm kadarıyla Canikligil hiç uzun metraj çekmemiş. Keşke çekse de izlesek; neyi var neyi yok görsek. Kısaca ortalama olmadığına inandığım, bende bu izlenimi bırakan bir yönetmenden ortalama bir film olmuş diyorum.
İspanya'da Yağmur.

Film çok kısa ve özdü.

Yani robot'un adının ''Şey'' konulmasında bile farklı bir durum yaşanıyor. ''Şey'' kelimesi aslında hani derler ya ''Ne pislik bir şey bu'' diye he aslında robot kendini aslında bu noktaya koyuyor bir yerde. Fakat aslında kendini de koymuyor, koyulmak zorunda bırakıyor... Nasıl bir cümle oldu bu ya :(

Son sahnede bayağı iyiydi. Yani üzerinde düşündürdü, yapacak mı yapmayacak mı diye?
Güzeldi, beğendim.
"İspanya'da Yağmur"u İlker Canikligil, Nazım Yılmaz ve Veysi Sala ile birlikte izlemek ve onların da yorumunu dinlemek isteyenler buyursun:
İspanya'da Yağmur;

İnsanların sürekli kendini üstün görme çabaları, sırf robot diye akılsız bir köle muamelesi yapılması, nasılsa makine yenisi elbet alınır diye zarar verme çabası vs. Hiç sevmediğim bir durumdur ne yazık ki. Hele robotla direk yatağa girmek ne bileyim çok tuhaf ve rahatsız ediciydi. Her ne kadar filmde olsa ileride bu tarz şeyler mutlaka olacaktır. Kısa ve mesaj içerikli bir filmdi diyebilirim. Tek etkilendiğim sahne en sonunda robotun intikam almayı aklından geçirmesiydi.

@amaneden'e de film için teşekkürler diyeyim ve şimdi 3. filme geçeyim. Sırf ayıp olmasın diye üstünden günler geçmesine rağmen izledim. Biraz geç kaldım ama sağlık olsun. Hiç izlemediğim iki film izlemiş oldum böylece. :sapkali:
Başta okunan uzun cümleden A. I. referansını yakalayamadığım için üzüldüm. Daha sonra mandalina açılımında yönetmen söyleyince yani üzüldüm. Film kısa ama bilimkurguyu çok izleyen benim için bile hiç karşılaşmadığım robotun acı çekmesini işlemiş o kısalıkta. Yani şimdi genel görüşte ben de acı çekemeyeceğini, acı çekildiğinde verilen tepkiye benzer tepki vermeye programlı değilse, mümkün görmüyorum. O yüzden biraz yadırgadım bunu. Ama bu konu o kısalığa yedirilmiş. Hani filmlerden güzel sahneleri kesip internete yüklerler ya bu kısa film de sanki uzun bir filmden bir klip gibiydi. Mandalina açılımı çok hoş sohbetti bu arada.
 
Son düzenleme:
Öyle çok film izleyen biri olmadığım için(izlediklerim de genelde herkes tarafından izlenmiş oluyor) geniş bir film bilgim yok. Olur da benim önereceğim film önceden söylenirse(bu pek izlenmemiş sanırım o yüzden ihtimali düşük) birkaç filmi sadece konusuna göre seçebilmem rahat etmeni sağlar
Anladım. Bir an dalga geçiyorsun gibi gelmişti. :ehe:
 
Filmi izledim. Açıkçası ne beğendim, ne de beğenmedim. İzleyip birkaç gün sonra unutulacak bir kısa film diyeyim.

Öncelikle senaristin yapay zeka ve robotlar hakkında pek teknik bilgisi yok sanırım. Bu tarz filmlerin alayı bu şekilde olduğu için bu konuyu sorun etmiyorum.
Şey'i canlandıran kadının oyunculuğu iyi idi. Diğer adamın pek bir olayı yok ama. :(
Senarist, adamın üzerinden insanlar ile ilgili bir şeyler anlatmak istemiş, bir kısa filmde bunu direkt göstermeden anlatmak normal filme göre daha zordur ama, böyle de çok gözümüze sokmuş gibi.
Adamın birden robotun acı çekmesini isteyecek birine dönüşümü de çok kısa bir süre içinde gerçekleşti. Filmi izlerken içimden altı üstü robot, konuşurken bu kadar heyecanlı olmasına ne gerek var diye düşündüm. Hemen ardından adamın heyecanı falan kayboldu, tamamen farklı bir kişiliğe büründü.
Sonu da klişe bir şekilde bitti.

Bir de Hollywood havası yaratmaya çalışılmış sanki, geçenlerde Netflix'te zombi dizisi yapmışlardı, orada da Hollywood taklit edilmişti.
Bu şeyi anlamıyorum. Biz Amerika değiliz. Hollywood'tan etkilenmek çok normal ama, tamamen onu taklit etmeye çalışırsak, en iyi ihtimalle Hollywood'un basit bir kopyası oluruz. (Bu kısmı biraz filmden bağımsız yazdım.)

@amaneden biraz fazla gömmüş olabilirim, kusura bakma. :üzgünüm:
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık