Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Tuhaf Bir Kafe (Hikaye)

İlk yazdığım hikayeydi galiba. Tam hatırlamıyorum üzerinden uzun zaman geçtiğinden dolayı. Umarım beğenirsiniz.


Kadın sevimli bir şekilde sırıtıyordu, sevgilisinin yanında.Adam da eliyle yüzünü kapatıp başını sallıyordu.Yapılan saçma espri hoşuna gitmişti ama hoşuna gitmemiş gibi davranmayı tercih etti. Kadın devam etti:

-Come on dude!..

Ve daha fazla kendini tutamayıp kahkahayı salıverdi.Kafedekiler, çiftin masasına garip garip bak- maya başlamışlardı.Erkek ilk önce sırıttı, sonra rahat bir nefes alıp öksürdü:

-Hadi ama, sen de fazla abarttın Nihal!Alt tarafı, bir karakterin silahlı beş kişiyi sadece ortaya çıkar-

ak etkisiz hale getirdiği bir sahnede seslendirme yaptım.

Nihal, kendini toparladı:

Vaay artist!..

-Tabii!

Ama genç daha lafına başlayamadan yanına endişeli gözüken bir garson geldi:

-Efendim, müşterileri rahatsız ediyorsunuz.Lütfen ya susun, ya da dışarı çıkın!

Nihal' in de Kazım' ın da suratları düştü.Nihal, tam garsonun suratıına kafenin ortasında bas bas bağıracakken Kazım nişanlısını durdurdu.Ardından tipinden beklenmeyecek ince bir zarafetle garsonu tuttu.Sonra onunla bir kenara çekilip biraz hasbihal etti.Garson, biraz tereddütlü, kafenin müdürünü çağırmaya gitti.Bu bekleme süresinde etrafa göz gezdirmeye koyuldu.Bu sırada elinde mektup açacağı bulunan bir eleman, hızla önünden geçince irkildi.Müdürün acil bir işi olduğunu anladı.Nikahlısı Nihal' in ne yaptığına bakmaya başladı.Kız, canı sıkkın bir şekilde masadaki çatal bıçakla oynuyor, etrafına bakınıyordu.Birden Nihal' in telefonunun çalıp cevap verdiğini gördü.

Kimin aradığını merak etmişti.Ama sonra masanın birinde oturan kendisi gibi tuhaf bir tip dikkatini çekti.Masası, yiyecek-içecekle donatılmıştı.Zengin ve ukala tiplerden birine benziyordu besbelli.Bu tip, hem atıştırıyor hem de çevresine bakınıyordu.Birden yazı yazdığını da farketti.Kazım, şaşırmış- tı buna.Çünkü çocuk kendisine bir ahmak gibi görünmüştü.Sonra başka tarafa bakmaya başladı.

Müdür, hala gelmemişti.Nihal ise kontörü bittiğinden olacak, masanın başında bulunan telefon kulübesine dadanmış, konuşmasına ordan devam ediyordu.Şikayet edildiğini hatırlayınca aniden siniri yükseldi.Çünkü nişanlısıyla güzel güzel muhabbet ederken bütün bu kafedeki ahmaklar sürüsü

tipinden ve davranışlarından rahatsız olmuşlardı.Halbuki küçüklüğünden beri, bu nedenler yüzün- den sürekli eziyet görüyordu.Tabii ne bileceklerdi bu ahmaklar, bu gibi şeyleri.Yesinler içsinlerdi sadece.Gitgide geçmişinin derinliklerine dalmaya başladı.Öğrenim hayatı boyunca fazla konuşma- masına rağmen sesinin güzelliğini farkeden müzik öğretmeni bile ona yardım etmemişti.Bu onun en büyük hayalkırıklıklarından biriydi.Belki de müzik öğretmeninin maaşının azlığından ve okula sadece bir gün gelmesinden dolayı da olabilirdi.Ona yardım eden tek kişi, okulun zorba geçinenler- inden biriydi.Lise hayatı boyunca birbirlerinden nefret etmişler, ama liseyi sağ salim bitirebilmek için de birbirlerine yardım etmişler, zorba ve ezik rolü yapmışlardı.Kazım, üniversiteyi bitirince tekrar eski zorbasıyla karşılaşmıştı.Ama zorba, Kazım' ın önünde gözyaşlarına boğulup yerlere kapanmış ve kendisiyle evlenmek istediğini bildirmişti.Kazım da ne diyeceğini bilememiş, bir süre sonra da eski zorba Nihal' le nişanlanmıştı.Şimdi ise Youtube' a attığı videolar ve sokakta yaptığı müzisyenlikle meşhur bir seslendirme ajansından teklif almıştı.Kazım, geçmişini şöyle bir düşünün- ce keyifle sırıttı ve geçmişinin o kadar da berbat olmadığını farketti.Nihal, Kazım' ın sırıttığını gör- ünce ona ters ters bakmaya başladı.Mektup açacağını müdüre götüren eleman, korka korka Kazım' ın yanına yanaştı.Sesi titriyordu az da olsa:

-Kazım bey, müdür sizi çağırıyor.

-Allah Allah, onu anladık ta niye bu kadar geç çağırıyorsunuz ki?!

Eleman, kendini toparlayıp cevap verdi:

-Acil bir iş çıkmıştı, ama müdür ısrar etti.İlk Kazım Can beyin işini halledelim diye!..

Kazım, keyiflendi.Müdürün odasına doğru yola koyuldu, elemanla birlikte.Ahmak gibi görünen çocuk ise hareketlenip ayağa kalkmış, etrafta gezinip bakınmaya başlamıştı.Nihal de bir kadına gözlerini dikmiş, kuşkuyla bakıyordu.Müdür odasına giren Kazım' a şöyle bir baktı, gözlüklerini çıkarıp.Sonra yerinden Kazım ile tokalaştı:

-Vallahi Kazım bey, benim oğlan size hayran.Televizyonlarda gördüğümüzden daha yakışıklıymış- sınız.Bir de sesiniz de çirkin olsa!..

Kazım, bu espriye ne yapacağını bilemeyen bir tebessümle karşılık verdi.

-Estağfurullah efendim!O sizin teveccühünüz.

Müdür şaşırmıştı.Bu tipteki birinin bu kadar ince ruhlu olmasını beklemiyordu.Sevindi ve bir miktar tebessüm etti:

-Sevdim sizi!

Birden aklına Kazım' ın oynadığı rollerden biri geldi:

-Ama şu da var ki feministliğin bu kadar meşhur olduğu dönemde, bunun arkasına sığınan o sapık karakteri seslendirmiş olmanız, sizin için bir lekedir kanımca.

Kazım, kariyerindeki o dönemeci hatırlayınca ister istemez eli titrediği için kendisine ikram edilen çayı bir miktar döktü:

-Ama bakın, bu siz izleyicilerin kararı.Yeni başlayanların kaderi budur.Kötü olsun iyi olsun, kendi-

mizi geliştirmek için ayırt etmeden yapmak zorundayız.

Müdür, lafı değiştirme gereği duydu:

-Şimdi, özel bir imza alabilir miyim benimki için?

-Niye olmasın?!

Kazım, ortalama yarım bir kağıda kendi imzasını kendine has bir biçimde atmaya başladı.Masalar-

ın orada da Nihal, gözüne kestirdiği kadını masasına oturtmuş, birlikte konuşuyorlardı:

-Evet, aynen öyle oluyor, o keki kabartma işi.

Gizemli kadın, kendilerine yan yan bakan çocuğun bakışlarından kurtulmak için yeni bir konu açma gereği duydu:

-Bak, bagaja nasıl eşya sığdırılacağını hiç duydun mu?!

Nihal' le öbür kadın birbirleriyle samimi bir şekilde muhabbet etmeye devam eder.Ama son açılan konu Nihal' in tuhafına gitmiş, kuşkularını arttırmıştır.Çocuk ise hem bir yandan kadınları kesiyor, hem de içeceğini içip çalıştığı kurum için gerekli notlar çıkarıyordu.Aslında bu çocuk, istihbarat- tandı.Gezmeyi sevdiği için babasından izinli izinsiz dışarılara çıkıyor, gece geç vakitlerde geldiği için de babasından azar işitiyordu.Birgün bir suçu işlenirken görüp polise haber vermiş, yakalatmış-

tı.Bu onun ilk başarısıydı.Onsekiz yaşını aştığı zaman da MİT' e başvuru yapmış, başvurusu kısa bir süre sonra kabul edilmişti.Şimdi ise bu kadının bir kiralık katil olduğunu farketmişti.Lakin önünde iki soru duruyordu.Birincisi bu kadın niye buradaydı ve kim tarafından kiralanmıştı?

Birden aklına mektup açacağı geldi, çalışanlardan birinin ecza dolabını karıştırmasını seyrederken.

Şöyle bir tahmin yürüttü aklından.Zaten bu kadının burada uzun süre durması hayra alamet değildi,

bir takım aksilikler çıkmış olmalıydı ki bu kadının işi uzasın.Kiralık katilin karşısındaki kadın, bir şeylerden kuşkulanmış olacak ki katili lafa tutuyordu besbelli.Lafa tutan kadına daha bir dikkatli bakınca birden kafasında şimşekler çaktı.Heyecanından eli titredi.Bu kadını tanımıştı, Kazım Can' ın sevgilisiydi.Tam bağırıp o masaya doğru koşacakken kendini zor tuttu.Kazım Can' ın sesini ve pek iyi olmasa da oyunculuğuna hayran olsa da şu an bir iş üstündeydi.Hayranlıkla işini karıştırma- sa iyi olacaktı.Hem kiralık katil ürkebilirdi.Kiralık katille ilgili düşüncelerine devam etti.Kadının tuvalete gidiyorum ayağına müdürün odasına girdiğini hatırladı.Baş elemanın, kendisine el salladığı

nı ve elindeki ecza dolabından alınmış şişeyi farketti.Elemanlardan birinin ofise götürdüğü mektup açacağını da göz önünde bulundurunca puzzle' ı çözdüğünü hissetti.Önündeki puzzle' a bakınca cidden çözmüş olduğunu gördü.Katil odaya girmiş, zehirli bir mektup bırakıp çıkmıştı.Aniden omzuna bir el dokununca şaşırdı, sevgilisi gelmişti.Sevgilisi, oturdu ve sakince sırıttı:

-Naber, ajan efendi, işler nasıl?!

Çocuk, sevgilisinin ellerindeki birkaç poşet elbiseyi görünce kızmıştı:

-Evet te güzelim, böyle de olmaz ki!Paket paket elbise almışın.

Kız ilk somurttu:

-Yaa, beğenmedin yani...

-Öyle demek istemedim.Hani birlikte alışveriş yapacaktık ya!

-Dayanamadım, aldım işte.

-Her neyse, Kazım Can gelmiş, babamın odasında.Acele edek.

Kız, giysilerden birinin elbise askısını çıkarıyorken duyduğu haberle şaşırdı.

-Aa, hani şu senin sevdiğin seslendirmen.Ama onun oyunculuğu da pek bir berbat ya!

Çocuk, ters ters bakmaya başlayınca kız güldü.Atari ustası sevgilisini, atari makinesinin başında bırakan çocuk, ofise girdi.Ofiste yeni gelmiş müdür yardımcısından başka kimseyi göremedi.Müdür yardımcısının şaşkın bakışları altında, masanın üzerini kontrol etti.Ellenmemiş mektubu görüp rahat bir nefes aldı:

Oh, çok şükür!

-Hayırdır Ekrem, ne iş?!

Müdür yardımcısına gülümseyip selam veren Ekrem, babasının nerede olduğunu sordu.Arka bahçe- de olabileceği yanıtını alınca da bir kağıda birşeyler karalayıp müdür yardımcısına verdi.Ardından sevgilisiyle birlikte arka bahçeye doğru yola koyuldu.Tuvaletin yanında geçerlerken, Ekrem ve sevgilisi hızlı hızlı yürüyorlardı.Oysa ki dönüp tuvaletten çıkan kişiye bir baksalardı, o kişinin Kazım Can olduğunu göreceklerdi.Ekrem ise Kazım Can' ı halen babasıyla beraber sanıyor, sevgili- siyle birlikte onla biraz muhabbet edip fotoğraf çektirebilmek için hızlı hızlı yürüyordu.Müdür yardımcısı okudukları karşısında biraz afallamış ve sevinmişti:

-Ne adamsın be Ekrem?!

Ardından notu masaya bıraktı, ellerine geçirdiği plastik eldivenlerle mektubu aldı ve açık havada yakmak için dışarı çıktı.Notta yazılanlar ise şöyleydi:''Kadri abicim, mektup zehirli.Büyük ihtimal babamı öldürdükten sonra arsaya konmak isteyen holding sahibinin işidir.''



Ekrem ve sevgilisi, arka kapıyı açıp yangın merdivenini geçtikten sonra müdürü gördüler.Müdür, yalnız başına sigara tüttürüyordu.Oğlunu ve sevgilisini görünce selam verdi.Ekrem, Kazım Can' ı göremeyince geç kalmış olmanın verdiği sıkıntıyla biraz hüzünlendi.Ama babasının hayatını da erken kurtarmıştı gene de!Kız, Ekrem' in halini görünce atıldı:

-Hemen ağlama ya!

Müdürün yanına vardıklarında müdür, ceketinin cebindeki imzayı çıkardı, oğluna uzattı:

-Al, Kazım Can' dan sana özel bir imza aldım.

Ekrem, imzaya bakarken ağzı kulaklarına varıyordu.Müdür, kıza döndü:

-Naber, Sude, işler nasıl?Oğluma sakın benzeme ha bu arada!..

Ekrem ile Sude, kimbilir kaçıncı kez bu lafı duymuş olacaklar ki birbirlerine bakıp manidar şekilde güldüler.Sude:

-İyi iyi de ne benzeyecem ayol, o bana benzesin!..Ekrem telefonunu çıkaracakken Sude engel olup kendi telefonunu çıkardı:

-Herkes telefona baksın.

Ardından hep bir ağızdan bağırdılar:

-SELFİİE!



Kazım Can ise tuvaletten çıkmış, masaların olduğu alana geri dönmüştü.Kendi masasına bakınca Nihal' i göremedi.Etrafına bakınıyorken kendisinden şikayetçi olan ve onu tanımayan müşteri, Kazım' ı görünce yüzünü ekşitip bağırmaya başladı:

-LAN GENE Mİ SEN?!İNSANLARI RAHATSIZ ETMEYE UTANMIYOR MUSUN?

Kazım irkildi.Gerzek müşteriyi görünce, ister istemez yüzünde ironik bir gülümseme oluştu.Çünkü tuvaletteyken, aynaya bakarken tekrar kendisini geçmişini düşünürken bulmuştu.İnsanların savaş yarası zannettiği fakat aslında parkta oynarken bir korkuluğa çarpmaktan oluşan yarayı, aynada görünce ironik bir şekilde gülmüş ve dışarı çıkmıştı.Bu sırada baş eleman, elinde bahçe hortumuyla içeri giriyordu.Kazım' ın üstüne yürüyen müşteriyi görünce, koşup müdahale etti:

-Beyefendi, lütfen sakin olun.Kazım bey de zaten çıkıyordu, di mi?

-Çıkıcam da bu ahmak, kendine hakim olsa iyi olur!

Müşteri iyice sinirlendi ve baş elemanın elindeki bahçe hortumunu almaya çalıştı:

-Lan ben senin!..

Neyse ki kavga büyümeden ahmak müşteri dışarı atıldı.Kazım da Nihal' i dışarda aramaya başladı. Sonra Nihal' i çıkmaz bir sokağın başında görünce, hala kendisine dik dik bakmaya devam eden adama el hareketi çekerek Nihal' in yanına gitti.Adam, sinirden köpürmeye başladı.Kazım, Nihal' in yanına varınca çıkmaz sokağın içindeki manzarayı görünce şok oldu.Nihal' e soru sorarcasına baktı, lakin Nihal, az önce konuşup lafa tuttuğu kadını anlatmamayı seçti.Çünkü kadın, tam alnından vurulup öldürülmüştü.İkisi de birbirlerine bakıp dudak büktüler, ardından hızlıca uzaklaşmaya baş- ladılar.Karşı kaldırımdaki adam ise merakla çıkmaz sokağa girdi.Cesedi görünce o da bir nebze şok oldu.Ama kendince, o şerefsizi şikayet ederim, düşüncesiyle sırıttı.Lakin böyle bir şey asla gerçekleşmeyecekti.Çünkü oradan geçen bir polis, durumu farkedip adamı tutuklamıştı.Ve böylece kendi ahmaklığının cezasını ağır ödemişti.
 
Hepsini anladım da Come on dude ne alaka onu anlamadım :) yine de eline sağlık
"bir karakterin silahlı beş kişiyi sadece ortaya çıkarak etkisiz hale getirdiği bir sahnede seslendirme yaptım " Biz hikayeye espriden hemen sonra dahil oluyoruz bu yüzden esprinin önemli kısmı tekrar vurgulanıyor. Dublaj yaptığı ve dublajın yapıldığı yerin absürt bir sahne olması sebebiyle muhtemelen kötü bir Amerikan aksiyon filmi. O cümlede bunu belirtme amacı güdüyor gibi.
 
Kısa çizgileri silseydin keşke. :D

Konu biraz fazla kopuk gitmiş. Anlatış tarzı da sürekli değişiyor. Giriş var gelişme var hatta birden fazla gelişme var ama sonuş yok.

Kontörden vurgusundan kaynaklı 15-20 sene önce yazılmış herhalde dedim ama feminizm etkisi son yıllarda olan bir şey. Kafam karıştı. :D
 
"bir karakterin silahlı beş kişiyi sadece ortaya çıkarak etkisiz hale getirdiği bir sahnede seslendirme yaptım " Biz hikayeye espriden hemen sonra dahil oluyoruz bu yüzden esprinin önemli kısmı tekrar vurgulanıyor. Dublaj yaptığı ve dublajın yapıldığı yerin absürt bir sahne olması sebebiyle muhtemelen kötü bir Amerikan aksiyon filmi. O cümlede bunu belirtme amacı güdüyor gibi.
Evet aynen öyle
Kısa çizgileri silseydin keşke. :D

Konu biraz fazla kopuk gitmiş. Anlatış tarzı da sürekli değişiyor. Giriş var gelişme var hatta birden fazla gelişme var ama sonuş yok.

Kontörden vurgusundan kaynaklı 15-20 sene önce yazılmış herhalde dedim ama feminizm etkisi son yıllarda olan bir şey. Kafam karıştı. :D
10 15 sene önce yazmıştım
 
İlk yazdığım hikayeydi galiba. Tam hatırlamıyorum üzerinden uzun zaman geçtiğinden dolayı. Umarım beğenirsiniz.


Kadın sevimli bir şekilde sırıtıyordu, sevgilisinin yanında.Adam da eliyle yüzünü kapatıp başını sallıyordu.Yapılan saçma espri hoşuna gitmişti ama hoşuna gitmemiş gibi davranmayı tercih etti. Kadın devam etti:

-Come on dude!..

Ve daha fazla kendini tutamayıp kahkahayı salıverdi.Kafedekiler, çiftin masasına garip garip bak- maya başlamışlardı.Erkek ilk önce sırıttı, sonra rahat bir nefes alıp öksürdü:

-Hadi ama, sen de fazla abarttın Nihal!Alt tarafı, bir karakterin silahlı beş kişiyi sadece ortaya çıkar-

ak etkisiz hale getirdiği bir sahnede seslendirme yaptım.

Nihal, kendini toparladı:

Vaay artist!..

-Tabii!

Ama genç daha lafına başlayamadan yanına endişeli gözüken bir garson geldi:

-Efendim, müşterileri rahatsız ediyorsunuz.Lütfen ya susun, ya da dışarı çıkın!

Nihal' in de Kazım' ın da suratları düştü.Nihal, tam garsonun suratıına kafenin ortasında bas bas bağıracakken Kazım nişanlısını durdurdu.Ardından tipinden beklenmeyecek ince bir zarafetle garsonu tuttu.Sonra onunla bir kenara çekilip biraz hasbihal etti.Garson, biraz tereddütlü, kafenin müdürünü çağırmaya gitti.Bu bekleme süresinde etrafa göz gezdirmeye koyuldu.Bu sırada elinde mektup açacağı bulunan bir eleman, hızla önünden geçince irkildi.Müdürün acil bir işi olduğunu anladı.Nikahlısı Nihal' in ne yaptığına bakmaya başladı.Kız, canı sıkkın bir şekilde masadaki çatal bıçakla oynuyor, etrafına bakınıyordu.Birden Nihal' in telefonunun çalıp cevap verdiğini gördü.

Kimin aradığını merak etmişti.Ama sonra masanın birinde oturan kendisi gibi tuhaf bir tip dikkatini çekti.Masası, yiyecek-içecekle donatılmıştı.Zengin ve ukala tiplerden birine benziyordu besbelli.Bu tip, hem atıştırıyor hem de çevresine bakınıyordu.Birden yazı yazdığını da farketti.Kazım, şaşırmış- tı buna.Çünkü çocuk kendisine bir ahmak gibi görünmüştü.Sonra başka tarafa bakmaya başladı.

Müdür, hala gelmemişti.Nihal ise kontörü bittiğinden olacak, masanın başında bulunan telefon kulübesine dadanmış, konuşmasına ordan devam ediyordu.Şikayet edildiğini hatırlayınca aniden siniri yükseldi.Çünkü nişanlısıyla güzel güzel muhabbet ederken bütün bu kafedeki ahmaklar sürüsü

tipinden ve davranışlarından rahatsız olmuşlardı.Halbuki küçüklüğünden beri, bu nedenler yüzün- den sürekli eziyet görüyordu.Tabii ne bileceklerdi bu ahmaklar, bu gibi şeyleri.Yesinler içsinlerdi sadece.Gitgide geçmişinin derinliklerine dalmaya başladı.Öğrenim hayatı boyunca fazla konuşma- masına rağmen sesinin güzelliğini farkeden müzik öğretmeni bile ona yardım etmemişti.Bu onun en büyük hayalkırıklıklarından biriydi.Belki de müzik öğretmeninin maaşının azlığından ve okula sadece bir gün gelmesinden dolayı da olabilirdi.Ona yardım eden tek kişi, okulun zorba geçinenler- inden biriydi.Lise hayatı boyunca birbirlerinden nefret etmişler, ama liseyi sağ salim bitirebilmek için de birbirlerine yardım etmişler, zorba ve ezik rolü yapmışlardı.Kazım, üniversiteyi bitirince tekrar eski zorbasıyla karşılaşmıştı.Ama zorba, Kazım' ın önünde gözyaşlarına boğulup yerlere kapanmış ve kendisiyle evlenmek istediğini bildirmişti.Kazım da ne diyeceğini bilememiş, bir süre sonra da eski zorba Nihal' le nişanlanmıştı.Şimdi ise Youtube' a attığı videolar ve sokakta yaptığı müzisyenlikle meşhur bir seslendirme ajansından teklif almıştı.Kazım, geçmişini şöyle bir düşünün- ce keyifle sırıttı ve geçmişinin o kadar da berbat olmadığını farketti.Nihal, Kazım' ın sırıttığını gör- ünce ona ters ters bakmaya başladı.Mektup açacağını müdüre götüren eleman, korka korka Kazım' ın yanına yanaştı.Sesi titriyordu az da olsa:

-Kazım bey, müdür sizi çağırıyor.

-Allah Allah, onu anladık ta niye bu kadar geç çağırıyorsunuz ki?!

Eleman, kendini toparlayıp cevap verdi:

-Acil bir iş çıkmıştı, ama müdür ısrar etti.İlk Kazım Can beyin işini halledelim diye!..

Kazım, keyiflendi.Müdürün odasına doğru yola koyuldu, elemanla birlikte.Ahmak gibi görünen çocuk ise hareketlenip ayağa kalkmış, etrafta gezinip bakınmaya başlamıştı.Nihal de bir kadına gözlerini dikmiş, kuşkuyla bakıyordu.Müdür odasına giren Kazım' a şöyle bir baktı, gözlüklerini çıkarıp.Sonra yerinden Kazım ile tokalaştı:

-Vallahi Kazım bey, benim oğlan size hayran.Televizyonlarda gördüğümüzden daha yakışıklıymış- sınız.Bir de sesiniz de çirkin olsa!..

Kazım, bu espriye ne yapacağını bilemeyen bir tebessümle karşılık verdi.

-Estağfurullah efendim!O sizin teveccühünüz.

Müdür şaşırmıştı.Bu tipteki birinin bu kadar ince ruhlu olmasını beklemiyordu.Sevindi ve bir miktar tebessüm etti:

-Sevdim sizi!

Birden aklına Kazım' ın oynadığı rollerden biri geldi:

-Ama şu da var ki feministliğin bu kadar meşhur olduğu dönemde, bunun arkasına sığınan o sapık karakteri seslendirmiş olmanız, sizin için bir lekedir kanımca.

Kazım, kariyerindeki o dönemeci hatırlayınca ister istemez eli titrediği için kendisine ikram edilen çayı bir miktar döktü:

-Ama bakın, bu siz izleyicilerin kararı.Yeni başlayanların kaderi budur.Kötü olsun iyi olsun, kendi-

mizi geliştirmek için ayırt etmeden yapmak zorundayız.

Müdür, lafı değiştirme gereği duydu:

-Şimdi, özel bir imza alabilir miyim benimki için?

-Niye olmasın?!

Kazım, ortalama yarım bir kağıda kendi imzasını kendine has bir biçimde atmaya başladı.Masalar-

ın orada da Nihal, gözüne kestirdiği kadını masasına oturtmuş, birlikte konuşuyorlardı:

-Evet, aynen öyle oluyor, o keki kabartma işi.

Gizemli kadın, kendilerine yan yan bakan çocuğun bakışlarından kurtulmak için yeni bir konu açma gereği duydu:

-Bak, bagaja nasıl eşya sığdırılacağını hiç duydun mu?!

Nihal' le öbür kadın birbirleriyle samimi bir şekilde muhabbet etmeye devam eder.Ama son açılan konu Nihal' in tuhafına gitmiş, kuşkularını arttırmıştır.Çocuk ise hem bir yandan kadınları kesiyor, hem de içeceğini içip çalıştığı kurum için gerekli notlar çıkarıyordu.Aslında bu çocuk, istihbarat- tandı.Gezmeyi sevdiği için babasından izinli izinsiz dışarılara çıkıyor, gece geç vakitlerde geldiği için de babasından azar işitiyordu.Birgün bir suçu işlenirken görüp polise haber vermiş, yakalatmış-

tı.Bu onun ilk başarısıydı.Onsekiz yaşını aştığı zaman da MİT' e başvuru yapmış, başvurusu kısa bir süre sonra kabul edilmişti.Şimdi ise bu kadının bir kiralık katil olduğunu farketmişti.Lakin önünde iki soru duruyordu.Birincisi bu kadın niye buradaydı ve kim tarafından kiralanmıştı?

Birden aklına mektup açacağı geldi, çalışanlardan birinin ecza dolabını karıştırmasını seyrederken.

Şöyle bir tahmin yürüttü aklından.Zaten bu kadının burada uzun süre durması hayra alamet değildi,

bir takım aksilikler çıkmış olmalıydı ki bu kadının işi uzasın.Kiralık katilin karşısındaki kadın, bir şeylerden kuşkulanmış olacak ki katili lafa tutuyordu besbelli.Lafa tutan kadına daha bir dikkatli bakınca birden kafasında şimşekler çaktı.Heyecanından eli titredi.Bu kadını tanımıştı, Kazım Can' ın sevgilisiydi.Tam bağırıp o masaya doğru koşacakken kendini zor tuttu.Kazım Can' ın sesini ve pek iyi olmasa da oyunculuğuna hayran olsa da şu an bir iş üstündeydi.Hayranlıkla işini karıştırma- sa iyi olacaktı.Hem kiralık katil ürkebilirdi.Kiralık katille ilgili düşüncelerine devam etti.Kadının tuvalete gidiyorum ayağına müdürün odasına girdiğini hatırladı.Baş elemanın, kendisine el salladığı

nı ve elindeki ecza dolabından alınmış şişeyi farketti.Elemanlardan birinin ofise götürdüğü mektup açacağını da göz önünde bulundurunca puzzle' ı çözdüğünü hissetti.Önündeki puzzle' a bakınca cidden çözmüş olduğunu gördü.Katil odaya girmiş, zehirli bir mektup bırakıp çıkmıştı.Aniden omzuna bir el dokununca şaşırdı, sevgilisi gelmişti.Sevgilisi, oturdu ve sakince sırıttı:

-Naber, ajan efendi, işler nasıl?!

Çocuk, sevgilisinin ellerindeki birkaç poşet elbiseyi görünce kızmıştı:

-Evet te güzelim, böyle de olmaz ki!Paket paket elbise almışın.

Kız ilk somurttu:

-Yaa, beğenmedin yani...

-Öyle demek istemedim.Hani birlikte alışveriş yapacaktık ya!

-Dayanamadım, aldım işte.

-Her neyse, Kazım Can gelmiş, babamın odasında.Acele edek.

Kız, giysilerden birinin elbise askısını çıkarıyorken duyduğu haberle şaşırdı.

-Aa, hani şu senin sevdiğin seslendirmen.Ama onun oyunculuğu da pek bir berbat ya!

Çocuk, ters ters bakmaya başlayınca kız güldü.Atari ustası sevgilisini, atari makinesinin başında bırakan çocuk, ofise girdi.Ofiste yeni gelmiş müdür yardımcısından başka kimseyi göremedi.Müdür yardımcısının şaşkın bakışları altında, masanın üzerini kontrol etti.Ellenmemiş mektubu görüp rahat bir nefes aldı:

Oh, çok şükür!

-Hayırdır Ekrem, ne iş?!

Müdür yardımcısına gülümseyip selam veren Ekrem, babasının nerede olduğunu sordu.Arka bahçe- de olabileceği yanıtını alınca da bir kağıda birşeyler karalayıp müdür yardımcısına verdi.Ardından sevgilisiyle birlikte arka bahçeye doğru yola koyuldu.Tuvaletin yanında geçerlerken, Ekrem ve sevgilisi hızlı hızlı yürüyorlardı.Oysa ki dönüp tuvaletten çıkan kişiye bir baksalardı, o kişinin Kazım Can olduğunu göreceklerdi.Ekrem ise Kazım Can' ı halen babasıyla beraber sanıyor, sevgili- siyle birlikte onla biraz muhabbet edip fotoğraf çektirebilmek için hızlı hızlı yürüyordu.Müdür yardımcısı okudukları karşısında biraz afallamış ve sevinmişti:

-Ne adamsın be Ekrem?!

Ardından notu masaya bıraktı, ellerine geçirdiği plastik eldivenlerle mektubu aldı ve açık havada yakmak için dışarı çıktı.Notta yazılanlar ise şöyleydi:''Kadri abicim, mektup zehirli.Büyük ihtimal babamı öldürdükten sonra arsaya konmak isteyen holding sahibinin işidir.''



Ekrem ve sevgilisi, arka kapıyı açıp yangın merdivenini geçtikten sonra müdürü gördüler.Müdür, yalnız başına sigara tüttürüyordu.Oğlunu ve sevgilisini görünce selam verdi.Ekrem, Kazım Can' ı göremeyince geç kalmış olmanın verdiği sıkıntıyla biraz hüzünlendi.Ama babasının hayatını da erken kurtarmıştı gene de!Kız, Ekrem' in halini görünce atıldı:

-Hemen ağlama ya!

Müdürün yanına vardıklarında müdür, ceketinin cebindeki imzayı çıkardı, oğluna uzattı:

-Al, Kazım Can' dan sana özel bir imza aldım.

Ekrem, imzaya bakarken ağzı kulaklarına varıyordu.Müdür, kıza döndü:

-Naber, Sude, işler nasıl?Oğluma sakın benzeme ha bu arada!..

Ekrem ile Sude, kimbilir kaçıncı kez bu lafı duymuş olacaklar ki birbirlerine bakıp manidar şekilde güldüler.Sude:

-İyi iyi de ne benzeyecem ayol, o bana benzesin!..Ekrem telefonunu çıkaracakken Sude engel olup kendi telefonunu çıkardı:

-Herkes telefona baksın.

Ardından hep bir ağızdan bağırdılar:

-SELFİİE!



Kazım Can ise tuvaletten çıkmış, masaların olduğu alana geri dönmüştü.Kendi masasına bakınca Nihal' i göremedi.Etrafına bakınıyorken kendisinden şikayetçi olan ve onu tanımayan müşteri, Kazım' ı görünce yüzünü ekşitip bağırmaya başladı:

-LAN GENE Mİ SEN?!İNSANLARI RAHATSIZ ETMEYE UTANMIYOR MUSUN?

Kazım irkildi.Gerzek müşteriyi görünce, ister istemez yüzünde ironik bir gülümseme oluştu.Çünkü tuvaletteyken, aynaya bakarken tekrar kendisini geçmişini düşünürken bulmuştu.İnsanların savaş yarası zannettiği fakat aslında parkta oynarken bir korkuluğa çarpmaktan oluşan yarayı, aynada görünce ironik bir şekilde gülmüş ve dışarı çıkmıştı.Bu sırada baş eleman, elinde bahçe hortumuyla içeri giriyordu.Kazım' ın üstüne yürüyen müşteriyi görünce, koşup müdahale etti:

-Beyefendi, lütfen sakin olun.Kazım bey de zaten çıkıyordu, di mi?

-Çıkıcam da bu ahmak, kendine hakim olsa iyi olur!

Müşteri iyice sinirlendi ve baş elemanın elindeki bahçe hortumunu almaya çalıştı:

-Lan ben senin!..

Neyse ki kavga büyümeden ahmak müşteri dışarı atıldı.Kazım da Nihal' i dışarda aramaya başladı. Sonra Nihal' i çıkmaz bir sokağın başında görünce, hala kendisine dik dik bakmaya devam eden adama el hareketi çekerek Nihal' in yanına gitti.Adam, sinirden köpürmeye başladı.Kazım, Nihal' in yanına varınca çıkmaz sokağın içindeki manzarayı görünce şok oldu.Nihal' e soru sorarcasına baktı, lakin Nihal, az önce konuşup lafa tuttuğu kadını anlatmamayı seçti.Çünkü kadın, tam alnından vurulup öldürülmüştü.İkisi de birbirlerine bakıp dudak büktüler, ardından hızlıca uzaklaşmaya baş- ladılar.Karşı kaldırımdaki adam ise merakla çıkmaz sokağa girdi.Cesedi görünce o da bir nebze şok oldu.Ama kendince, o şerefsizi şikayet ederim, düşüncesiyle sırıttı.Lakin böyle bir şey asla gerçekleşmeyecekti.Çünkü oradan geçen bir polis, durumu farkedip adamı tutuklamıştı.Ve böylece kendi ahmaklığının cezasını ağır ödemişti.
Hikayeni yarı uykulu halde okudum. Uyanınca tekrar okuyacağım. İlk öncelikle güzel bir yazımın var. Ayrıyeten klasik bir hikaye anlayışını yeterince karşılaşıyorsun. Güzel olmuş.
 
Hikayeni yarı uykulu halde okudum. Uyanınca tekrar okuyacağım. İlk öncelikle güzel bir yazımın var. Ayrıyeten klasik bir hikaye anlayışını yeterince karşılaşıyorsun. Bir soru sormak istiyorum. Hikayeyi yazarken (kullandığın isminden bağımsız soruyorum) Gintama tarzında absürt durum komedisini mi hedefledin ?
Beğendiğin için teşekkürler. O zamanlar daha Gintama'ya başlamamıştım işin doğrusu
 
Beğendiğin için teşekkürler. O zamanlar daha Gintama'ya başlamamıştım işin doğrusu
Evet, aşağıda 15 yıl yazmışsın. Sonra sildim. Ancak güzel bir önerim var. Bu yazdığın hikayeyi çokça varyasyonlarını oluştur. Kaynak olarak ZAZ komedi filmlerini izlemeni tavsiye ederim. Sana güzel bir hayal kapısı açar. Bununla beraber; absürt durum komedisi yazacaksan dili; yaşanılan diyalog ve cümleleri abartmadan sade dille tutma. Kafandaki o mizahı sade dil, etkisini oldukça düşürmüş. En temel motton Abartman olsun.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık