Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Operation Case Blue (Mavi Durum)

Operation case blue, aslında 1941 yılında başlayan Barbarossa Harekatı'nın bir devamıdır. Alman Ordusu’nun güney ordular grubu, bu harekat için iki gruba ayrılmıştır, bunlardan ilki ordu grubu ''a'' ve ikincisi ordu grubu ''b'' olarak isimlendirilmiştir. Bu harekatta Almanların üstesinden gelmesi gereken iki temel problem bulunmaktaydı. Bunlardan ilki Volga nehrinin batısında yerleşik bir savunma hattında devam eden kızıl ordu direncidir. Volga, bir suyolu olarak bu bağlamda son derece önemli bir ikmal hattı olarak öne çıkmaktadır. İkincisi ise Hitler’in Kafkasya petrol sahalarının ele geçirilmesini ısrarla istemesiydi. Sovyetler birliği savaştan önce petrol ihtiyacının %70'ini Kafkaslardaki Bakü petrol yataklarından karşılıyordu. Geri kalan %30'luk kısmını yaklaşık %12'lik kısmı ise yine Kafkas bölgesinde olan Grozni ve Maykop petrol sahalarından karşılanıyordu. Hitlerin görüşüne göre bu petrol yataklarının ele geçirilmesi Sovyetler için tam bir felaket olacak ve kızıl ordunun yakıtsız kalması dirençlerini ciddi manada azaltacaktı. Hitler savaşın petrol yataklarının kontrolünün ele geçirilmesiyle kazanılacağını düşünüyordu. Hitler'de petrol konusu saplantılı haline gelmiş, petrolün nasıl çıkartıldığı ve rafine edildiğini dahi öğrenmişti.

WEHRMACHT'IN HAREKAT ÖNCESİ DURUMU

1941-1942 kışında, Wehrmacht doğu cephesinde bir çıkmazın içine düşmüştü. 1941 yılı sonlarında Moskova önlerinde durdurulmuşlar, aynı gün başlayan, Rhzev Muharebesi olarak da bilinen ve 1942 yılının ilk aylarında devam eden kızıl ordu’nun karşı taarruzuyla bu cephe hatlarından yer yer 250 kilometre geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Sadece cephenin orta kesimi olan Moskova civarlarında değil, daha güneydeki Harkov’daki rus karşı saldırısı da alman cephe hattında 100 kilometrelik bir girinti oluşturmuştu. Ayrıca kuzeydeki kızıl ordunun karşı saldırıları alman kuvvetlerine kritik anlar yaşatmıştı. Örneğin Demyansk’da iki alman kolordusu üç aylık bir süre boyunca kuşatılmış durumda kalmış ve ikmalleri hava köprüsüyle sağlanmıştı. Öte yandan alman kuvvetleri ağır kış şartları, ikmal hatlarının uzamış olması ve cephe gerisindeki ikmal hatlarını vuran partizan etkinlikleri (partizan savaşı) gibi olumsuz koşulların sonucunda ciddi ikmal sorunları yaşamaktaydı.

1942 yılının ilk aylarında doğu cephesinde inisiyatif tümüyle kızıl ordunun eline geçmiş gibidir. Ne var ki Mart ayı sonlarında kızıl ordunun da soluğu kesilmiş ve cephe istikrara kavuşmuş ve Almanlara karşı olan baskıları azalmıştır. Kızıl ordu'nun 1941 - 1942 kışındaki bu karşı taarruzları çok büyük kayıplara yol açmıştı. Özellikle 1942 mayıs ayında girişilen İzyum köprübaşı taarruzunun (ikinci harkov muharebesi) neden olduğu 200 binin üzerindeki kayıplar, Kızıl Ordu’nun ihtiyatlarını neredeyse tümüyle tüketmişti. Almanlar ve müttefiklerinin taarruzunun ilk evrelerinde bu ihtiyat kuvveti eksikliği savunmayı önemli ölçüde zayıflatmıştı. Diğer tarafta, alman orduları Moskova taarruzu durdurulup taarruz çıkış hatlarına çekildiklerinde kızıl ordu'nun karşı saldırıları başlamış, pek çok alman generali savunulabilir hatlara çekilmek gerektiğini düşünmüştü. Fakat hitler, geri çekilmeyi yasaklamıştı. Aynı generaller bunun bir felakete yol açacağından emindiler. Ancak generallerin beklediği bir felaket olmamış, mevziler stratejik bölgelerde tutulabilmişti. Bütün bu olayların ardından alman üst komutanlığı doğu cephesi'nde tutunabileceğinden artık emindi. Öte yandan kuzey ve güney ordular grubu cephesinde kış boyu ağır bir sovyet baskısı yaşanmamıştı. Merkez ordular grubu cephesinde ise piyadenin sadece % 65'i muharebe görmüş, geri kalanı dinlenmiş, gerekli bakımları yapmıştı. Öte yandan 30 mart 1941 tarihli bir ordu raporu, doğu'daki 160 tümenden sadece 8'inin bir taarruza hazır olduğunu bildirmektedir. Ayrıca 16 panzer tümeninin toplam panzer sayısı 140'a düşmüştü.

HAREKATIN AMACI VE İLK HAZIRLIKLAR

Barbarossa Harekatı, kızıl ordu'nun bir tek askeri seferle imha edilemeyeceğini, Sovyetler Birliği’nin tek bir darbeyle çökertilemeyeceğini açıkça göstermişti. Bu durumda hitler, savaşın ikinci yılında doğu cephesi'nde zaferin yolunu Kafkasya’da ve aşağı Don - Donets bölgesinde aramaya karar verdi. Aşağı Don - Donets bölgesi, temel besin maddeleri yönünden önemli bir tarımsal potansiyele sahip olmasının ötesinde, özellikle Alman savaş endüstrisi açısından stratejik nitelikteki maden rezervlerine sahipti. Kuzey Kafkasya ise petrol havzasıydı ve Sovyetler Birliğinin petrol ihtiyacının çoğu bu bölgeden temin ediliyordu. Bu ürünlerin ele geçirilmesi kadar, Sovyet ekonomisinin bunlardan ve kömür rezervlerinden mahrum edilmesi de amaçlanmaktaydı. Ayrıca bu bölge ve Volga su yolu üzerinden müttefik yardımlarının ülkeye giriş hattını oluşturmaktaydı. Almanya'nın savaşı sürdürebilmek için Kafkasya'nın petrolüne ve Kuban buğdayına şiddetle ihtiyacı vardı. Hitler, general paulus'a 1942 stratejisini çok net şekilde ifade etmiş ve "Maykop ile Grozni petrollerini alamazsam bu savaşa son vermem gerekir" demişti. Dahası kış muharebelerindeki kayıpların sayısı 1.167.835 düzeyine ulaşmıştı. Asker sayısındaki açığın kısa sürede kapatılması olanaksızdı. Gereken asker ancak müttefiklerden sağlanabilecekti. Bu amaçla Mareşal Keitel Romen ve Macar, Mareşal Goering de İtalyan yetkililerle bu konuyu görüşmek için ziyaretlerde bulundular. Bu girişimler sonunda Almanya’nın müttefiklerinden takviye olarak 52 tümen sağlandı. Bu tümenlerin 27'si Romanya’dan, 13'ü Macaristan’dan, 9'u İtalya’dan, 2'si Slovakya’dan ve biri de İspanya’dan gönderilecekti. Hitler'in 1942 stratejisinin genel hatları, 5 nisan 1942 tarihli 41 sayılı "führer emri" ile çizilmiştir. Bu emre göre doğu Cephesi’nin merkez kesimi savunmada kalacak, kuzey kesimi leningrad'ı düşürecek, güney kesimi ise Kafkasya üzerine ilerleyecekti.

HAREKAT KARARINI BELİRLEYEN ETKENLER VE TAARRUZ PLANI

Yukarıda zikredildiği gibi harekat planının ana amacı maden rezervleri ile birlikte petrol yataklarına ulaşma gerekliliğiydi. Harekatın başarısı için ana etkenler dışında harekat kararında bazı yan etkenlerde göz önüne alınmıştı. Bu etkenlere baktığımızda aşağıda ki maddeler karşımıza çıkmaktadır.

1- güney rusya'nın (ukrayna) büyük bir bölümünü işgal etmiş olan diğer orduların ve 6. Ordu'nun başarılı bir harekat geliştireceğine güven duyulmaktaydı ve bu harekatında bu veriler ışığında başarılı geçeceği düşünülmekteydi.

2- hava ve deniz kuvvetlerinin harekata desteği yönünden Odessa ve Kiev’in işgal edilmiş olması.

3- Volga’nın güneyindeki Kuban steplerinin panzer ve motorize birlikler için uygun arazi koşulları sağlıyor olması ve uygun mevsim.

4- Tüm bu kazanımlarla birlikte Sovyetler Birliği’nin Avrupa topraklarındaki sanayi bölgeleri işgal edilerek kesin bir zafer elde etmek ve böylelikle Barbarossa Harekatı'nın hedeflerine ulaşmak. Bu bağlamda Operation Case Blue'nun (mavi durum) Barbarossa Harekatı'nın bir devamı olarak görmek gerekmektedir.

5- Son olarak daha önce olduğu gibi bu manevraların büyük Sovyet birliklerini kuşatacağı umuluyordu.

1942 senesinde gerçekleştirilecek büyük taarruz, güney Rusya’nın Donets - Don havzası ve Kuban stepleri üzerinden yürütülecekti. Alman planı üç koldan yapılacak taarruzları öngörmekteydi.

1- Kuzey Ordular Grubu’ndan aktarılan, general Hermann Hoth komutasındaki 4. Panzer ordusu ve 2. Ordu, Macar 2. Ordusu desteğinde Kursk'tan Voronej'e taarruz edecekti ve Don Nehri’nin batı kıyıları boyunca güney yönünde taarruzlarını sürdüreceklerdi.

2- General Friedrich Paulus komutasındaki 6. Ordu, Harkov üzerinden 4. Panzer Ordu’suna paralel bir hatta taarruz edecek, bu arada cephe hattının gerisindeki Sovyet ordularının kuşatılmasında güney kıskacı oluşturacaktı. Bu ordunun esas görevi ise Don'un doğudaki kollarından biri olan Chir nehrini geçerek Stalingrad üzerine taarruz etmekti.

3- General Von Kleist komutasındaki 1. Panzer ordusu, Donets'i geçerek güneye dönecek, esas olarak Rostov ve doğusu yönünde taarruz edecekti. Bu taarruzda 1. Panzer Ordusu’nun sağ kanadında 17. Ordu, sol kanadında ise Romen 4. Ordusu yer alacaktı.

TAARRUZ HAZIRLIKLARI

Operation Case Blue'nun (mavi durum) uygulamaya konulması yönünden bazı pürüzler bulunmaktaydı. Almanlar, kırım yarımadasındaki Sivastopol kentinde ve hemen karşısındaki Kerch Yarımadası’ndaki kızıl ordu birliklerinin varlığı bir tehdit olarak görülmekteydi. Bu bölgelerdeki kızıl ordu birliklerinin imha edilmesi, bu operasyonun kanat ve geri güvenliği açısından olası sorunların ortadan kaldırılması için askeri bir zorunluluktu. Bu nedenlerle hitler, operasyona başlama emrini vermeden önce Kırım’daki operasyonlara öncelik vermiştir. Bu bölgedeki kızıl ordu tehdidi ortadan kaldırıldıktan sonra Operation Case Blue başlanacaktı. Bölgede görevli alman kuvvetleri komutanı general Von Manstein, Kerch Yarımadası’ndaki Sovyet ordularına karşı taarruza mayıs ayı girer girmez başladı. Bölgedeki Sovyet birliklerinin imhasının hemen ardından da Sivastopol’e yöneldi. Kent kuşatıldı ve 7 haziran 1942 tarihinde Sivastopol’e taarruz başladı. Her ne kadar kentteki sovyet birlikleri henüz imha edilmemişse de planlanan taarruza haziran ayı sonlarında başlanmasına karar verildi.

Bir başka hazırlık taarruzu daha kuzeyde İzyum'un hemen güneyinde 10 Haziran’da başlatıldı. Taarruz, 22 haziran'a kadar devam etti ve almanlar Orel nehri kıyısındaki Kupyansk şehrini ele geçirdi. Harekât, bir yönden yanıltma taarruzu iken bir yandan da hazırlık taarruzuydu. Asıl taarruz için çok önemli bir kanat desteği sağlamıştı.

STAVKA'NIN DEĞERLENDİRMELERİ

Sovyet yüksek komutanlığı stavka, 1942 yazında alman genel taarruzunun yönelimi konusunda tümüyle yanlış bir beklenti içindeydi. Stalin, alman stratejik hedefinin bu yıl da geçen seneki gibi Moskova olacağını düşünüyordu. Alman üst Komutanlığı’nın "kremlin durumu" (fall kremel) adını verdikleri yanıltıcı planın kuşkusuz bunda payı olmuştu. Bu itibarla; kızıl ordu kuvvetlerinin % 57'si moskova civarında toplanmıştır. Moskova yönündeki alman taarruzuna karşı cephe Sovyet Bryansk cephesi, güneybatı cephesi ve batı cephesi tarafından savunulmaktaydı. Bu üç Sovyet cephesi emrindeki kuvvetler, tüm Sovyet silahlı kuvvetlerinin % 25'ini, tüm Sovyet topçusunun % 30'nu, tüm Sovyet tanklarının % 38'ini ve tüm kızıl ordu hava kuvvetleri uçaklarının % 42'sini oluşturmaktaydı.

TAARRUZUN BAŞLAMASI

Almanların 1942 genel taarruzunun cephenin güney kesiminde iki operatif hedefi vardı. Bu hedefler ise Stalingrad ile Volga nehir yolunun kesilmesi ve Kafkasya’nın istilasıydı. Donets ve don nehirleri geçildikten sonra harekatın iki kola ayrılması kaçınılmazdı. Hitler, 9 temmuz 1942'de güney ordular grubunun iki grup olarak yeniden organize edilmesi emrini vermişti. Bu konuyla ilgili "führer emri" 23 temmuz 1942 tarihinde 44 sayılı "führer emri" olarak çıkarılmıştır. Bu emre göre, ordu grubu ''a'', mareşal Wilhelm List’in komutasında Kafkasya üzerine yürüyecektir. Ordu grubu ''b'' ise mareşal Bock komutasında Stalingrad yönünde hücum edecektir. Bu bağlamda Operation Case Blue'u izleyen savaşlar, daha güneyde Kafkasya savaşları ve hemen kuzeyinde de Stalingrad muharebesi olarak sürecektir. Mareşal Bock, kısa süre sonra 13 temmuz'da görevden ayrıldı ve ordu grubu ''b'' komutanlığı'na mareşal Maximilian Von Weichs atandı.

6. Ordu'nun harekatının başlarda başarılı ilerlemesi nedeniyle hitler, 4. Panzer ordusu'na, güneye yönelerek 1. Panzer ordusu'na aşağı don geçişinde destek olmasını emretmiştir. Bu bütün bir ordunun taarruz yönünde yapılan ani değişiklik büyük lojistik sorunlara yol açtı. Zaten Rusya’nın bu bölgesinde ulaşım ağı yetersizdi. Ortaya çıkan ikmal trafiğindeki sıkışıklık her iki ordu grubunun da ilerlemesinde gecikmelere yol açtı. Üstelik 6. Ordu'nun zırhlı desteği de elinden alınmış oldu. Sonuçta 6. Ordu'nun ileri hareketi yavaşladı ve kızıl ordu'ya mevzilerini pekiştirmek için daha fazla zaman sağlandı.

24 temmuz 1942 tarihinde alman ordu grubu ''a'' Kafkasların giriş kapısı olan Rostov şehrini ele geçirdi. Almanların gerçekleştireceği operasyon (operation case blue) bu şehir üzerinden başlayacaktı. Alman 4. Panzer ordusunun Stalingrad saldırısını desteklemek için Kafkaslardan Stalingrad’a gönderilmesi buradaki Sovyet birlikleri için iyi bir haberdi. Taarruzun başladığı günlerde kuzey Kafkas cephesi komutanı mareşal Semyon Buddyony Staline bir rapor göndermişti. Bu raporda Buddyony birliklerini hızlı şekilde terek nehri ve Kafkas dağlarına çekilmesini istiyordu. Sovyet ordusunun Kırım, Kharkov ve Donbas'da yaşadığı bozgunların ardından almanlar Kafkaslarda Sovyetlerden sayıca üstün bir hale gelmişti. Buddyony bu durumda yapılacak en doğru hareketin güneye çekilmek olduğunu inanıyordu. Stalin ertesi gün 227 numaralı emri verecek ve ''tek bir adım dahi geri çekilmeyeceksiniz'' diyecekti. Fakat emir içerisinde geri çekilme talebini de onaylayacaktı. Bu bir çelişki gibi görünüyordu. Ancak askeri mantaliteye göre Kafkaslarda yapılacak tek bir şey vardı. Bu da terek nehri ve Kafkas dağlarına doğru çekilmekti. Ancak bu geri çekilme sırasında Almanların hızlarını kesecek veya yararlanabileceği her şeye zarar vererek geri çekinilecekti. Dolayısıyla kızıl ordu geri çekilirken çeşitli sabotaj ekipleri oluşturarak Almanların önünü kesmeye ve zaman kazanmaya çalışacaktı. Buna en iyi örneklerden birisi ise sabotaj birliklerinden küçük bir grup 27 temmuz 1942 tarihinde Manych nehri üzerinde bulunan Veselovskoe barajını havaya uçurmuş ve nehrin aşağı kısımlarındaki su seviyesini yükselmesine neden olmuştu. Nehrin su debisinin yükselmesi yüzünden 40 metre genişliğindeki nehir geçişi 4 kilometre genişliğe ulaşmıştı. Dolayısıyla alman tankları nehrin karşısına kolaylıkla geçecekken sal ve gemilerle taşınmak zorunda kalmış ve ileri harekatlarında ciddi yavaşlama söz konusu olmuştu.

Kızıl ordunun geri çekildiği terek nehri ve Kafkas dağları aşılması zor doğal bir savunma hattı oluşturmaktaydı. Almanlar Sovyet birliklerini çember içine alıp yok etmeden önce birliklerin bu bölgelere çekilmeleri gerekiyordu. Bu dönemde Sovyetler bütün takviye birliklerini savaşın en önemli muharebelerinden biri olan Stalingrad muharebesine gönderiyordu. Bu durumda kuzey Kafkas cephesine gönderilecek tek bir asker dahi yoktu. Buddyony ve askerleri geri çekilerek Terek nehri boyunca siperler kazmaya başlamıştı. Alman ordu grubu ''b'' ise Kafkasların petrol yataklarına doğru ilerleyen ordu grubu ''a''nın kuzey kanadını koruyabilmek için Stalingrad üzerine ilerlemekteydi. Sovyet petrol kaynaklarına ulaşmak için alman ordu grubu ''a'' Sovyet hatlarını yararak ilerlemeye başlamıştı. Bu birliklere Von Kleist'ın 1. Panzer ordusu da eşlik ediyordu. Ewald Von Kleist 1941 yılında Ukrayna’da yine 1. Panzer ordusunu komuta etmekteydi. Savaşın ilk haftasında Brody'de yaşanan 4 günlük tank muharebesini Buddyony karşısında kazanmıştı. Von Kleist'ın Buddyony'e karşı şimdiki görevi ise kafkas petrol yataklarını ele geçirmekti.

Sovyet birlikleri sabotaj ve pusularla geri çekilirken ordu grubu ''a'' Don Nehri’ni geçti ve 25 temmuz'da geniş bir cepheye yayılarak ilerledi. Alman 17. Ordusu, 11. Ordu'ya bağlı unsurlarla birlikte batı yönünde çark ederek Karadeniz’in doğu kıyılarına ilerledi. Bu arada 1. Panzer ordusu güneydoğu yönünde taarruz etmekteydi. Alman panzerleri kızıl ordu tarafından büyük ölçüde boşaltılan Kuban'ı boydan boya geçti. İki haftadan daha kısa bir sürede 480 kilometreden fazla ilerleyen 1. Panzer ordusu, 9 ağustos'ta kafkas dağ sırasının eteklerine ulaştı. Bu arada Maykop civarındaki petrol sahasının bir komando harekatıyla ele geçirilmesi girişiminde bulunuldu. Yine de bu komando grubunun başarısı çok sınırlı olmuştur. Kafkas dağlarını incelediğimizde, bu dağlar hazar denizinden karatenize 1300 kilometre boyunca uzanan 3 parça sıra dağlardan oluşmaktadır. Doğu Kafkas dağları Absheron'dan Kazbek dağına kadar uzanmakta, orta Kafkas dağları Kazbek'den elbruz dağına kadar ve batı kafkas dağları ise elbruz'dan Anapa'ya kadar uzanmaktadır. Bu dağların yüksek zirveleri yıl boyunca kar ile kaplıdır. Alman ordusu grozni kentine ulaşmak için suları oldukça şiddetli akan terek nehrini geçmesi gerekmekteydi. Alman panzer birlikleri doğruca orta kafkas dağlarına yönelerek dağ geçitlerinden Tiflis’e ilerleyen bir yolu takip etmeyi planlıyordu. Ordu grubu ''a'' 20 ağustos'ta batı yönünde Karadeniz kıyılarına ilerleyerek Kafkasya’nın üçüncü büyük petrol sahası olan Maykop'u ve Kuban'ın başkenti Krasnodar'ı ele geçirme emri almıştı. Bu arada Wehrmacht, diğer önemli petrol merkezleri olan Grozni ve Bakü yönünde ilerliyordu. Almanların hızlı ilerlemesi yüzünden birçok tesis ve endüstri merkezi, kızıl Ordu’nun çekilmesiyle sağlam ya da çok az hasar görmüş olarak Almanların eline geçti. Aynı ay için de alman kuvvetleri Taman Yarımadası’nı ve Novorossisk deniz üssünü ele geçirdiler. Bu kuvvetler, Sovyetler Birliği’nin Karadeniz kıyısındaki gerçekten önemli bir limanı olan Tuapse yönünde ilerledi. Von kleist'ın ileri hareketi ise Grozni ve Tiflis yönünde olmuştu. Ancak Von Kleist birliklerini bir arada tutmak için de batı Kafkaslardaki dağ geçitlerini dikkate almamıştı. Ancak hitler bu planı uygun bulmadı ve 49. Dağ birliği batı Kafkaslara sevk edildi. Hitler ordu grubu ''a''nın iddialı hedeflerine bir yenisini eklemişti. Bu hedef Sovyetlerin karatenizdeki son donanma üstlerini ele geçirmekti.

Bu dönemde mareşal Buddyony'nin elinde çok az tank bulunmaktaydı. Ancak birlikleri hareket halinde olmadığından ağır toplardan faydalanabiliyordu. Üstelik Sovyet mareşal küçük ama etkili hava desteğine de sahipti. 1942 yılı yazında kızılordu hava kuvvetleri yeniden düzenlenmişti. Bu düzenlemeye göre hava birlikleri kızılordu cephelerine bağlanmıştı. Bu yeni düzenleme alman hava kuvvetlerinin sistemine çok benzemekteydi. Böylece hava kuvvetlerinin komutası merkezileştiriliyor ve daha düzenli akınlar gerçekleştirilebiliyordu. Bu düzenlemeden önce Sovyet uçakları düzensiz ve küçük birlikler halinde savaşıyordu. Kafkas cephesindeki Sovyet hava kuvvetleri Karadeniz filosuna bağlı hava birliklerinden ve tüm general Konstantin Andreevich Vershinin komutasındaki 4. Hava ordusundan meydana geliyordu. Konstantin Andreevich Vershinin askeri kariyerini Rus iç savaşında piyade olarak başlamıştı. Uçmayı hava kuvvetleri akademisine transfer edildiğinde yani 30'lu yaşlarında öğrenecekti. Buddyony komutasındaki cephenin ağustos 1942'de ayakta kalması Vershinin komutasındaki pilotların başarılarına bağlıydı. Bu uçaklar alman konvoylarının üzerine bomba ve roket yağdırıyordu. Ayrıca bu hava birlikleri Buddyony'nin çekilen birliklerine de gözcülük yapıyordu. Almanların 1. Ve 4. Dağ birlikleri ise geri çekilen Sovyet askerlerini takibini sürdürüyordu. Bu iki birlik avusturya troll ve bavyera alplerin'den gelen askerlerden oluşuyordu. Bu dağ birliklerinin yanlarında tırmanış ekipmanları, yük hayvanları ve sökülerek bir katırın sırtında taşınabilen hafif toplar gibi özel teçhizatlar bulunmaktaydı. Bu birliklerin görevi Elbruz'un batısındaki geçitlerde savaşarak Tiflis’e ulaşmaktı. Kış bastırarak araziyi geçilmez hale getirmeden bu birliklerin görevini yerine getirebilmesi için birkaç haftalık süreleri vardı. Ayrıca bu birlikler geçitleri ele geçirerek aşabilirse Sovyetlerin Karadeniz de bulunan son limanları da Almanların eline geçmiş olacaktı. Bölgedeki Sovyet komutanları bu dağların aşılması güç bir engel teşkil ettiğini ve geçitlerin küçük birliklerce korunmasının yeterli olacağını düşünüyordu. Ancak Sovyet komutanlar alman dağ birliklerinin uzmanlığını hesaba katmamışlardı. Alman dağ birlikleri 15 ağustos 1942 tarihinde kafkas dağlarında ilerlemeye başlamıştı. Bu birliklerden birisinin amacı ise Kryukov geçidine ulaşmaktı. Otomatik silah ve top taşıyan askerler saatlerce geçide doğru tırmanmış ve Sovyet birliklerinin arkasına sarkmıştı. Sovyet birlikleri ise bunun farkına varamamış ve biranda düşmanlarının arkalarından dolandığını çatışma başladıktan sonra fark etmişti. Ayrıca Sovyet birliğinin karargahla iletişim sorunları da bulunmaktaydı ve bu durum birliğin destek almamasından dolayı daha zor durumda kalmasına neden olmuştu. Sovyet karargahı bu baskından 2 gün sonra haberdar olmuştu. Bu haber üzerine stavka içişlerine bağlı askerler ve askeri okul öğrencilerinden meydana gelen takviye kuvvetleri hızla bölgeye sevk edilmesine karar verdi. Ayrıca stavka telsizle acil bir mesaj yollamış ve bu mesajda ''düşmanın elinde iyi eğitimli dağ birlikleri bulunmaktadır. Bu birlikler güney Kafkaslara ulaşmak için her patikadan ve yoldan faydalanacaktır. Daha önce dağların geçit vermez bir engel olduğunu düşünen komutanlar yanılmış gözüküyor. Bu durumda düşmana geçit vermez tek engel hazır durumda bulunan ve iyi bir savunma yapan askerlerimiz olacaktır.'' belirtilmiştir. Bu uyarı Kryukov geçidindeki askerlere oldukça geç ulaşmıştır. Sovyet takviye kuvvetleri çatışma alanına ilk saldırıdan 1 hafta sonra ulaşmıştır. Bu sırada alman birlikleri dağların güney yamacına ulaşmıştı. Alman birliklerinin ilerleyişi durdurulsa da bulundukları mevzileri ele geçirerek geri çekilmelerini sağlamak oldukça zor gözüküyordu. Bu arada Almanların 1. Dağ birliği Kafkasların en yüksek dağı olan Elbruz'a saldırı düzenlemekteydi. Bu birlik 18 ağustos 1942 tarihinde ''11. Sığınak'' adlı turist kampına ulaşmıştı. Bahsi geçen 11. Sığınak deniz seviyesinden 4130 metre yüksekte bulunmaktaydı ve o dönemde tüm dünyada en yüksek rakımda yer olan otel olarak biliniyordu. Bu otel 1932 yılında ahşap bir yapı olarak inşa edilmiş; 1938 yılında 3 katlı bir yapıya dönüştürülmüş ve cephesi bir zeplini andıracak şekilde metal plakalarla kaplanmıştı. Alman birlikleri bu noktadan zirveye çıkmış ve dağın zirvesine nazi bayrağını dikmişlerdir.

Kafkaslardaki alman birliklerinin ilerleyişi Moskova yönetimini tedirgin etmeye başlamıştı. Bunun üzerine Sovyet içişleri halk komiserliği (nkvd) şefi Lavrenti Beria memleketi olan Skumy'ye uçakla ulaştı ve 46. Ordu komutanı general Vasiliy Sergatsov'u görevinden azletti. Bu sırada Von Kleist'ın panzer ordusu doğu Kafkaslarda Terek nehri kıyısında ki tüm bölgeleri ele geçirmişti. Ancak bu bölgede araziyi iyi bilen yerli halktan oluşturulmuş birliklerin sert direnişi ile karşılaştılar. Yüksek noktalarda gözlem yapan gözcüler katyuşa ve ağır topları terek kıyılarındaki alman birliklerine doğru yönlendirmeyi başarabiliyordu. Ayrıca almanlar daha önce görülmemiş bir tansavar bariyeri ile karşılaşmıştı. Sovyet askerleri siperleri petrol ile dolduruyor ve lav silahlarıyla petrolü ateşe veriyordu. Böylece siperler alevlerden ve zehirli dumanlardan meydana gelen aşılmaz bir bariyer görevi görüyordu. Bu bölgede Sovyet savunmasının direncinden dolayı köyler pek çok kez el değiştirmişti. Bu dönemde 13. Alman panzer birliği gizlice terek nehrini geçip bölgeyi nihayet sağlama almayı başardı. Ayrıca bu birliğe ss motorize birliği ‘de destek vermekteydi. Bu bağlamda almanlar 27 eylül 1942 günü Elkhotovo şehrini ele geçirmişti. Ancak Sovyet taarruz ve direniş noktalarından dolayı fazla ilerleyemeyerek bu şehirde savunma pozisyonu almak zorunda kalmıştı. Aynı günlerde Kafkaslar ‘da görev yapan alman avcı ve bombardıman uçaklarının kuzeye Stalingrad şehrine sevk edilmiş olması Sovyet hava kuvvetlerinin hava üstünlüğünü ele geçirmesine neden olmuştu. Vershinin komutasındaki 4. Hava ordusu terek nehri üzerinden geçen alman birliklerini rahat şekilde hedef alıyor ve alman birliklerine önemli kayıplar verdiriyordu. Vershinin personeline kara birliklerini desteklemenin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor ve personeline ''biz onlar için varız. Onlar bizim için değil'' diyordu. Rus fabrikalarında üretilen tankların Kafkas cephesine ulaştırmak ise bir hayli güçtü. Bu sırada Ruslarla müttefik olan Amerika ve İngilizler İran üzerinden takviye kuvvetler göndermişti. Bu takviyenin sonucu olarak cephedeki tankların büyük kısmı Amerikan ve İngiliz tanklarından meydana geliyordu. Ekim 1942'de kafkas cephesinin elinde 300 tank bulunmaktaydı. Bu tankların %42'si Amerikan M3 stuart ve İngiliz Valentine MK-3 tanklarından, %20'si T-34 tanklarından ve %2'si KV-1 tanklarından meydana geliyordu. Geri kalan %36'lık kısım ise T-26 ve BT-7 gibi hafif tanklardan oluşuyordu. Amerikalıların ve İngilizlerin göndermiş olduğu tanklar çoğu alman tankıyla boy ölçüşebilecek durumda değildi. Bu tankların zırhları alman tanklarından ateşlenen mermilere dayanamazdı. Ancak bu takviye grubu Sovyetlerin t-26 ve bt-7 hafif tanklarına destek olmak konusunda yeterliydi. Vershinin'e bağlı 4. Hava ordusuda müttefik kuvvetlerden destek almıştı. Ordu pilotları ilk olarak çift motorlu Amerikan A-20 boston bombardıman uçaklarını kullanacaktı. Bu uçaklarda zorlu hava şartlarında ve dağ geçitleri arasında kolayca uçmayı sağlayan seyrüsefer sistemi Sovyet pilotları tarafından çok beğeniliyordu. Ayrıca Sovyet hava kuvvetlerinin elinde dağ yamaçlarında kolay uçuş sağlayan çift kanatlı Polikarpov I-153 Seagull uçakları da bulunmaktaydı. Bu uçakların yüksek manevra kabiliyeti ve düşük hızlı olması dağ geçitlerinde etkili bir bombardıman uçağı olmasını sağlıyordu. İçişleri bakanlığına bağlı özel birimlerde dağlardaki savaşa dahil olmuştu. Bu birimler eylül ayı başlarında Sovyetlerin bozgun yaşadığı Kylukov geçidinde durumu Almanların aleyhine çevirmeye başlamıştı. Sovyet dağ birimleri alman asker ve yük hayvanlarından oluşan konvoylara pusularla ciddi kayıplar verdiriyordu. Eylül 1942'de Almanların batı Kafkaslardaki ilerlemesi durdurulmuş ve bir beraberlik söz konusuydu. Alman dağ birlikleri ilk başarılarını tekrarlamayı ve sahile ulaşmayı bir türlü başaramamıştı. Sovyet birlikleri de ağustos ayında kaybettikleri yüksek geçitleri ele geçiremiyordu.

28 Eylül 1942 günü deniz seviyesinden 4000 metre yükseklikte savaş tarihinin en sıra dışı muharebelerinden biri yaşanmıştır. Sovyetler Elbruz zirvesi yakınındaki 11. Sığınağı ele geçirmek için 100 askerden meydana gelen özel bir birlik kurmuştu. Bu birlik otomatik silahlara, toplara ve suikast silahlarına sahipti. Bu birliği teğmen Grigoryan komuta ediyordu. Alman dağ birlikleri Sovyet saldırısının şiddeti karşısında şaşkına dönmüş. Ancak kısa sürede toparlanarak karşılık vermeye ve direnmeye başlamıştı. Sovyetlerin baskını sonucu çatışmalar saatlerce sürmüştü. Durum Teğmen Grigoryan ve ekibinin aleyhine dönmeye ve kayıplar çoğalmaya başlaması üzerine ekip geri çekilmek zorunda kaldı. Çatışma neticesinde bu birlikten sadece 4 asker hayatta kalabilmişti. Bu çatışmadan sonra dağdaki sıcaklık hızla azalmaya başladı ve bu dönemden sonra soğuk ısırığı ile çığlar her iki tarafın çok sayıda asker kaybetmesine neden oldu. Dolayısıyla bu koşullarda savaşmak neredeyse olanaksızdı. Almanların 1942 yılında bu dağları aşamayacağı anlaşılmıştı.

Almanlar Kafkaslarda bulunan yerel halk arasındaki milliyetçilerden ve komünizm karşıtlarından destek bulmuş ve lejyonlar oluşturmuştu. Kafkaslardaki güçlü milliyetçilik akımları ile Almanların hızlı ilerlemesi bu bölgede kolayca adam toplayabilmesini sağlıyordu. Bu askerler Sovyetler birliğine karşı savaşmak üzere ''doğu lejyonları'' adı altında toplanmıştı. Ancak almanlar bu birliklere güvenilmemesi gerektiğini kısa sürede öğrenecekti. Ekim ayında 23. Panzer birliğinin komutanları, Gürcü gönüllülerin taraf değiştirerek Sovyetlere katılacaklarına dair bir istihbarat alır. Almanlar bu istihbarat üzerine Gürcüleri silahsızlandırmak ve cepheden uzaklaştırmak için hemen harekete geçer. Ancak bazı Gürcüler almanlar ile çatışarak Sovyet saflarına geçmeyi başarır. Dolayısıyla bu durum alman subaylar arasında doğu lejyonlarının ne kadar güvenilir olduğu sorusunu doğurmaya başlamıştır.

Almanların terek nehrinde ele geçirdikleri köprübaşı Sovyet komutanları çok endişelendiriyordu. Bu durumu ortadan kaldırmak için Sovyet komuta kademesi ezici bir piyade ve tank saldırısıyla köprübaşını ele geçirerek Almanları terek nehrinin kuzeyine atmak gerektiğine kanaat getirdiler. Fakat Sovyet birlikleri harekete geçmeden önce Von Kleist elindeki son cephane ve yakıtı kullanarak 25 ekim 1942 tarihinde taarruza geçti. Von Kleist'ın planı baksan ve Nalchik arasında geçen yoldan ilerleyerek Vladikavkas'a ulaşmaktı. Hava saldırılarıyla desteklenen 1. Panzer ordusunun tankları hızlı bir ilerleme kaydediyordu. Görünüşe göre almanlar Blitzkrieg ruhuna yeniden kavuşmuştu. Bu hızlı ilerlemeyle almanlar Vladikavkas'ın dış mahallelerine 2 gün gibi kısa sürede ulaştı. Ancak bu hızlı ilerleme pek uzun ömürlü olmayacaktı. Sovyetlerin güney Kafkas cephesindeki kuvvetler terek köprübaşını yok etmekle görevlendirilmişti ve bu birlikler Gizel köyü yakınlarında 2 alman panzer birliği çember içine alınacaktı. Bu çemberi yararak kaçmak için alman piyadeleri araç ve ağır silahlarını geride bırakmak zorunda kalacaktı. Almanlar için Tiflis’e ulaşmak artık söz konusu bile değildi.

WEHRMACHT'IN GERİ ÇEKİLMESİ VE KIRIM YARIMADASININ TAHLİYESİ

Kasım ayına gelindiğinde alman 6. Ordusunun Stalingrad’da çember içine alınması Kafkas cephesinde devam eden harekatı iyice zora sokmuş gözüküyordu. Kafkas cephesinde bulunan alman birlikleri geri çekilmediği taktirde kızıl ordu Boston’a ulaşabilir ve ordu grubu ''a'' çember içine alınabilirdi. 22 kasım 1942 günü Von Kleist ordu grubu ''a''nın komutanlığına getirilmişti. Von Kleist göreve gelir gelmez vakit kaybetmeden panzer ordusuna rosto kentine doğru geri çekilmeyi emretti. Bu sırada 17. Orduda Taman yarımadasının doğusunda bulunan Kuban köprübaşına doğru geri çekilmeye başlamıştı. 17. Ordunun Kuban köprübaşını elde tutmasının tek yolu hava desteği almasına bağlıydı. Ancak 6. Ordunun Stalingrad da direnmeye devam etmesi bu desteği olanaksız hale getiriyordu. Ancak 6. Ordunun teslim olmasıyla alman nakliye uçaklarının Kuban köprübaşına destek getirmesine olanak sağlamıştır. Alman üst komuta kademesi 13 mart 1943 tarihinde ordu grubu ''a''ya yeni emirler göndermiştir. Bu emirler de Kuban köprübaşı ve Kırım'ın ne olursa olsun elde tutulması belirtilmişti. Von kleist kuban köprübaşının önemiyle ilgili alman üst komuta kademesine bir rapor göndermiş ve şunu belirtmiştir :

''pozisyonun avantajları, rus kuvvetlerinin önü kesiliyor. Karadeniz filosunun etkili saldırılar düzenlemesi engelleniyor ve kırım yarımadasının savunulmasını kolaylaştırıyor.''

1943 ilkbaharında doğu cephesinin büyük çoğunluğu sessizliğe gömülmüştü. Çünkü her iki tarafta kursk savaşına hazırlanıyordu. Ancak hareketli ve çatışmanın yoğun olduğu bölgelerde bulunmaktaydı. Bu bölgelerden biriside Kuban köprübaşıydı. Bu dönemde Vershinin cepheye yakın bir noktaya hava kuvvetleri karargahı inşa edilmesini emretmişti. Çünkü düşman hava araçlarının hareketini buradan değerlendirerek anında emirler vermek istiyordu. Bu dönemde Kuban köprübaşında yaşanan it dalaşlarına 30 ile 40 uçak dahil oluyordu. Vershinin pilotlarına düşman bombardıman uçaklarını kendi hatlarından uzak tutmaları emrini vermişti. Dolayısıyla kuban hava muharebesi doğu cephesindeki en ünlü muharebelerden biri haline gelecekti.

Kızıl ordunun sürekli saldırıları sonucu Almanların Kuban köprÜbaşındaki direnişi ağustos 1943 tarihinde kırılmaya başladı ve cephe çöktü. Burada bulunan alman birlikleri kuzeydeki Sovyet birlikleri ve Novorosisk çıkartmalarıyla kıskaca alınmıştı. Dolayısıyla 17. Ordunun ekim ayında kırımdan tahliye edilmesine karar verilmişti. Artık hitlerin petrol planları bir felakete dönüşmeye başlamıştı.

Nisan 1943 tarihine geldiğimizde Sovyet ağır topları kırımın girişindeki Perekop geçitlerini bombalamaya başlamıştı. Bu bombardımanla kırım taarruzu için hazırlıklar başlamıştı. Bu tarihlerde kızıl ordunun Ukrayna’ya doğru ilerlemesiyle alman ve Romanya birlikleri kırım adasında mahsur kalmıştı. Kırımı anakaraya 3 dar geçit bağlıyordu. Perekopta ki geçidin genişliği 14 km. İdi. Dolayısıyla bu geçitte manevra yapmak neredeyse imkansızdı. Almanlar ‘da 2 sene önce bu geçidi ele geçirmek için çok ciddi kayıplar vermişti. 17. Orduya bağlı alman ve Romanya birlikleri Perekop geçidini 5 ay boyunca güçlendirmişti. Koruganlara yerleştirilmiş otomatik silah birimleri geçide ilerleyen Sovyet birliklerini adeta biçiyordu. Ayrıca vadilere ağır toplar yerleştirilerek gizlenmişti. Romanya diktatörü Antonescu hitlerden kırımda bulunan birliklerinin tahliye edilmesini istemişti. Ancak hitler Sovyetlerin kırımda bulunan hava üslerini kullanarak Romanya ploiesti'de ki petrol yataklarını bombalamasından çekiniyordu. Amiral Dönitz gerekli olduğu takdirde donanmanın 17. Orduyu tahliye edebileceği konusunda hitlere garanti vermişti. Ancak hitler Odessa limanındaki alman birliklerine çok güveniyordu. Bu birlikler hitlerin güvenini boşa çıkartarak 10 nisan 1944 tarihinde limanın Sovyetlerin eline geçmesine engel olamamıştı. Hitler bu kayıptan 10 gün önce Von Kleist'ı ordu grubu ''a''nın komutanlığından alarak yerine general Ferdinand Schörner'i atamıştı. Schörner kırıma varır varmaz birlikleri denetlemiş ve hitlere bir rapor göndermişti. Bu rapora göre kırımdaki durum istikrarlıydı ve birlikler aylarca direnişe devam edebilirdi. Sovyet birlikleri 8 nisan 1944 tarihinde Perekop, Syvash ve Kerch'de harekete geçti. Sovyet topçuları ahşap koruganları ve diğer yapıları kısa sürede yerle bir etti. Piyadeler ise kızıl ordu siperlerinden çıkarak saldırıya geçti. Bu hareketlenme üzerine almanlar da savaş düzeni almaya başlamıştı. Almanlar tarafından kamufle edilmiş silahlarda ateş etmeye başlamıştı. Sovyet topçu gözcüleri ise alman toplarının nerede parladığını tespit ediyor ve koordinatları kendi bataryalarına iletiyordu. Sovyet topçuları gelen koordinatlara göre yerlerini belli eden alman mevzilerini bomba yağmuruna tutuyordu. Hücum eden piyadelere 2. Muhafız ordusuna bağlı t-34 tankları da destek oluyordu. Bu birlikte t-34 tanklarıyla birlikte lav silahına sahip ot-34'ler de düşman mevzilerine cehennemi yaşatıyordu. Bu sert saldırılar karşısında 17. Ordu komutanlarından olan general Erwin Jaenecke geri çekilme için ordu karargahından izin istedi. Geri çekilme izninin verilmesinden sonra almanlar Sivastopol’e doğru geri çekilmeye başladı. Hitler burada konuşlu alman birliklerinin Sovyetlerin 1942 yılında yaptığı gibi aylarca direnebileceğini öngörüyordu. Alman ve Romen askerleri Sivastopol’den tahliyelerine ise bu dönemde başlanmıştı. Bu taşıma işlemi düşmanın saldırıları altında yapılacaktı. 1942 yılında alman hava kuvvetlerinin saldırısı sonucu 1 muharebe gemisi ile 2 kruvazör kaybeden Sovyet Karadeniz filosuna alman uçaklarından sakınmaları talimatı verilmişti. Ayrıca Sovyet deniz altı filosu da Karadeniz savaşında ağır kayıplar vermişti. Dolayısıyla Almanların bu tahliye işini engelleyecek birim hava kuvvetleri olacaktı. Karadeniz filosuna bağlı pilotlar 1944 yılında İngilizlerden öğrendikleri yeni ve ölümcül bir saldırı şekli geliştirmişlerdi. Bu saldırı şekline ''seken bomba'' adı verilmişti. Uçakların gerçekleştirdiği bu saldırı şeklinde yüksek hızlarda ve alçak irtifalarda gerçekleştiriliyordu. Bomba uçaktan bırakıldığında tıpkı bir taş gibi sekerek düşman gemisinin su üstündeki yan kısmına isabet ederek patlıyordu. Bu manevrayı yapan pilot gemiye veya gemi direklerine çarpmamak için hızla yükselmek zorundaydı. Bu bombalama şekli torpido saldırılarına göre daha avantajlıydı. Uçaklar tarafından gerçekleştirilen torpido saldırılarında hedeflenen gemi torpidoyu tespit ettikten sonra hızlı ve sert bir manevrayla torpidodan kurtulabilirdi. Ancak seken bomba manevrası ile yapılan saldırılar saniyeler içerisinde hedefi bulduğu için daha fazla isabet oranına sahipti. Ayrıca seken bombalar torpidolara göre daha az maliyetliydi. Bu tür saldırıları yapan en etkili uçaklar ise A-20 Boston bombardıman uçaklarıydı. Ancak bir süre sonra aynı yöntemi uygulayan Lavochkin LA-5, İlyushin İL-2 ve İlyushin İL-4 uçakları da bu taktikle başarılı olacaklardı. 4. Ukrayna cephesine bağlı birlikler Almanları Sivastopol kapılarına kadar kovalamıştı. Ayrıca kuşatma için bölgeye ağır toplar sevk ediliyordu. Hazırlıkların bitmesini müteakip Sovyet piyadeleri 5 mayıs 1944 tarihinde 90 dakika süren şiddetli top atışından sonra taarruza geçti. Kızıl ordu bu yarımadada 1941 yılında 9 ay boyunca sivastopol savunmasını gerçekleştirmişti. Sovyet saldırısının başlamasından 3 gün sonra sivastopol'un kuzey kıyısı ele geçirilmiş ve şehirde bulunan limanlar Sovyet toplarının menziline girmişti. Bu dönemde Romanya’nın Konstanta Limanı’ndan yola çıkan alman gemileri Sovyet uçak ve denizaltıları tarafından birçok saldırıya uğrayarak yol aldı. 10 mayıs 1944 günü SS. TOTİLA ve SS. TEJA Sivastopol limanına ulaştı. Sovyetlerin top menzili limana ulaştığı için limana yanaşmak çok tehlikeliydi. Dolayısıyla gemiler kıyıdan 3 kilometre açıkta demir attı. Yarımadanın güneyindeki limanlardan hareket eden gemiler yaklaşık 10.000 askeri nakliye gemilerine taşımaya başladı. Askerlerin gemilere alınmaya başladığı sırada Sovyet hava kuvvetlerine bağlı 20'den fazla İlyushin İL-2 Sturmovik saldırıya geçti. Bu saldırıda 3 bombanın isabet ettiği SS. TOTİLA birkaç dakika içerisinde sulara gömüldü. Diğer nakliye gemisi SS. TEJA ise saldırı üzerine demir alarak kaçmaya başladı. Ancak Sovyet uçakları kaçan geminin peşine düştü ve bombalamaya başladı. Bu saldırı sırasında ss. Teja her biri 100 kilogram olan ''FAB-100'' bombaları tarafından 6 kere vuruldu. Bu bombalardan bir tanesi geminin kazan dairesine hasar vermiş ve geminin durma noktasında yavaşlamasına sebep olmuştu. Geminin kaderini ise A-20 Boston bombardıman uçakları belirlemiş ve geminin su altında kalan kısmına 2 bomba isabet ettirerek kısa sürede batmasına neden oldular. Bu iki nakliye gemisinin batması 8000 cana mal olmuştu. Dolayısıyla sivastopol tahliyesi sırasında en büyük can kaybı bu iki nakliye gemisinin batırılmasıyla yaşanmıştır. Ancak bu kayıplara rağmen 17. Ordunun 3/1'lik kısmı tahliye edilebilmişti. Sivastopol'den tahliye edilemeyen ve mahsur kalan birlikleri general Walther Hartmann komuta edecekti. Ancak tahliye edilemeyen bu birliklerin elinde ağır silahlar olmadığı için kızıl ordu karşısında çok fazla dayanmaları söz konusu olamazdı. 12 mayıs 1944 günü kızıl ordunun saldırısı üzerine 17. Ordunun tahliye edilemeyen ve mahsur kalan bu birlikleri ağır bir yenilgi aldı. Böylece hitlerin kabusu gerçek oldu ve kırım yarımadası kısa zamanda kızıl ordunun eline geçti. Kızıl ordunun bu saldırısından sonra Sivastopol’e giden İngiliz savaş muhabiri Alexander Werth yaşanan vahşeti şu şekilde belirtmiştir:

''yarımadadaki durum gerçekten çok kötüydü. Kentin her köşesi top mermileri ve katyuşa roketlerinin neden olduğu yıkımla doluydu. Her tarafta alman miğferi, tüfeği ve kasaturası bulunmaktaydı. Ayrıca cesetlerin tamamı yanmış durumdaydı. Büyük hasar görmüş deniz fenerinin yakınlarında da cesetlerin suya batıp çıktıklarını görebiliyorduk.''

Kafkas seferini gerçekleştiren 17. Alman ordusunun büyük kısmı kızıl ordu tarafından kırım yarımadasında yok edilmişti. Kızıl ordu tarafından kuşatılan almanlar 1 ayda 70.000 askerini kaybetmişti. Bununla birlikte pek çok alman askeride esir alınmıştı. Kırım adası gibi stratejik öneme sahip bir bölgenin kaybedilmesi almanlar için en büyük darbelerden birisi olmuştu. Hitler, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştu. Almanların Grozni ve Bakü petrol sahaları için başlattığı bu harekat sonucunda 6. Ordu ile birlikte 17. Orduyu kaybetmesi ve en önemlisi kırım yarımadasını kaybetmesi sonucu Romanya'nın Ploiesti bölgesinde bulunan petrol üretim sahaları da büyük riske girmişti. Çünkü kırımda bulunan pistlerden kalkacak Sovyet bombardıman uçakları rahatlıkla Romanya'da ki tesisleri bombalayabilecekti. Dolayısıyla Almanların geri çekilmesi süresince yaşadığı benzin sıkıntısı bu tesislerin bombalanması sonucu daha da artacaktı. Herkesin bildiği üzere Barbarossa Operasyonu ve yukarıda bahsettiğimiz operasyon sonucu almanlar elit birliklerinin çoğunu bu harekatlar sırasında kaybetmiştir. Bunun doğal sonucu olarak Almanları hızlı bir geri çekilme ile birlikte ağır bir bozgun beklemekteydi.
 
Anladığım kadarıyla almanlar orda sadece rusya ile değil ingiltere ve amerika ile de savaşmış. Rusların teknik olarak çoğu makine ve teçhizat amirikan ve ingiliz malıymış.
Şu inat olmasaymış mission complete olurmuş da şu petrol sevgisi adamı rezil eder.
 
Anladığım kadarıyla almanlar orda sadece rusya ile değil ingiltere ve amerika ile de savaşmış. Rusların teknik olarak çoğu makine ve teçhizat amirikan ve ingiliz malıymış.
Şu inat olmasaymış mission complete olurmuş da şu petrol sevgisi adamı rezil eder.
aslında dediğiniz tam olarak doğru değil. hitler, sovyetlerin petrole ulaşımını engelleyerek savaşı kazanabileceğini düşünüyordu ve bu konuda bence haklıydı. ancak yazımda anlattığım gibi 6. orduyu stalingrad gibi sembolik öneme sahip bir şehri ele geçirmek için yollaması ve bu kuvvetin bu şehri alamayacağı anlaşılınca geri çekilmesini reddetmesi hitlerin en büyük hatasıydı. kısaca operation case blue için daha kalifiye kuvvetler ayrılmış olsaydı almanlar başarılı olarak ruslar kadar kendileri içinde mühim olan petrol kuyularına ulaşmış olabilirdi. ancak sayın ilber ortaylı hocamızın dediği gibi ''şöyle olsaydı böyle olabilirdi ile maalesef tarih yazılmıyor.'''

aslında almanlar tam olarak o cephede amerikan ve ingilizlerle çatışmadı. stalin'in amerikan ve ingiliz yetkililerden istediği batıda almanlara karşı yeni cephe açılması isteğini yerine getiremedikleri için ruslar biraz daha dayansın diye teçhizat yardımında bulunmak zorunda kalmışlardır. tabi ki bu teçhizatlar ruslara büyük avantaj sağlamıştır. ancak stalin gibi bir lider yapılanı ve yapılmayanı unutmadığı için ileride gerçekleştirilecek yalta konferansında batılı müttefiklere yapmadıklarını kat be kat ödetmiştir. yalya konferansı ile ilgili ayrı bir yazım var. inşallah bir gün onuda sizlere sunarım.
 
aslında dediğiniz tam olarak doğru değil. hitler, sovyetlerin petrole ulaşımını engelleyerek savaşı kazanabileceğini düşünüyordu ve bu konuda bence haklıydı. ancak yazımda anlattığım gibi 6. orduyu stalingrad gibi sembolik öneme sahip bir şehri ele geçirmek için yollaması ve bu kuvvetin bu şehri alamayacağı anlaşılınca geri çekilmesini reddetmesi hitlerin en büyük hatasıydı. kısaca operation case blue için daha kalifiye kuvvetler ayrılmış olsaydı almanlar başarılı olarak ruslar kadar kendileri içinde mühim olan petrol kuyularına ulaşmış olabilirdi. ancak sayın ilber ortaylı hocamızın dediği gibi ''şöyle olsaydı böyle olabilirdi ile maalesef tarih yazılmıyor.'''

aslında almanlar tam olarak o cephede amerikan ve ingilizlerle çatışmadı. stalin'in amerikan ve ingiliz yetkililerden istediği batıda almanlara karşı yeni cephe açılması isteğini yerine getiremedikleri için ruslar biraz daha dayansın diye teçhizat yardımında bulunmak zorunda kalmışlardır. tabi ki bu teçhizatlar ruslara büyük avantaj sağlamıştır. ancak stalin gibi bir lider yapılanı ve yapılmayanı unutmadığı için ileride gerçekleştirilecek yalta konferansında batılı müttefiklere yapmadıklarını kat be kat ödetmiştir. yalya konferansı ile ilgili ayrı bir yazım var. inşallah bir gün onuda sizlere sunarım.
Anladım hitler stratejik olarak batırdı diyorsun yani.

Yalya konferansı konusu güzel olur iyi fikir beklemedeyim :good:
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık