Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Her Güne Bir Film Önerisi

Mart Ayı Film Listesi


24 Mart - Yojimbo - (Akira Kurosava)



Yojimbo'da gezgin bir samurayın yolu küçük bir kasabaya düşer. Bu küçük kasaba iki azılı çete tarafından yönetilmekte ve iki tarafın arasındaki güç gösterileri ve üste çıkma savaşlarıyla bölünmektedir. Samuray bu karışıklığın içerisine düştüğünde, geç olmadan kasabayı terk etmesinin iyi olacağı uyarılarına rağmen geri adım atmaz. Parlak zekasını kullanarak iki düşman tarafı birbirine düşürüp böylece iki grubun da yok olmasını sağlamak için zekice bir plan tasarlar.

25 Mart - Badlands - (Terrence Malick)



"Badlands", 1973 tarihi bir gerilim filmi. Charles Starkweather ve Caril-Ann Fugate’in 1958 yılında işledikleri vahşi cinayetler beyazperde'ye aktarıldı. Gerçek olaylardan ilham alınan bu yapımda, gençlerin içlerindeki büyük boşluk ve bunaltı, sarsıcı bir biçimde gözler önüne seriliyor. Terrence Malick'in yönetmenlik koltuğunda oturduğu filmde, genç bir çöp toplayıcısı olan Kit Carruthers ve kız arkadaşı Holly Sargis'in Güney Dakota’dan Montana’ya doğru yaptıkları kanlı yolculuk anlatılıyor. Tüm amaç, Holly’nin ilişkilerini onaylamayan babasını ortadan kaldırmaktır. Bu yolculuk sırasında kendilerini kaybeden çift, yol boyunca karşılaştıkları insanları öldürmeye başlarlar. Herhangi bir amaç gütmeden, düşünmeden yaptıkları bu eylemler onlar için yalnızca birer oyundan ibarettir. Çok geçmeden eğlenceli oyunları polisin dikkatini çeker.

26 Mart - Nema-ye Nazdik - (Abbas Kiyarüstemi)



Bazen ortak ilgi alanları insanları umulmadık yerlerde ve biçimlerde kesiştirir. Hele ki bu bir sanatsa. Bir yönetmenin hayranlarından olan Ali, onun filmleştirdiği eserini bir yolculuk sırasında okurken, bunu fark edip aşırı derecede ilgi gösteren bir yolcu ile tanışır. Yönetmen Mohsen Makhmalbaf’ın hayranı olan bu kadın, aynı duyguları paylaştığını tahmin ettiği bu kişi ile sohbet etmek ister. Bu ilgiden hoşlanan Ali, kendini yönetmenin adı ile tanıtır. Hatta yeni film çalışmalarından söz eder. İran’ın en zengin ve tanınmış ailelerinden birine mensup olan kadının hayatına süzülerek kendi filmini yapmak için bir kapı arar. Elbette ki yalan, eninde sonunda ortaya çıkacaktır.

27 Mart - Life of Brian - (Terry Jones)



Brian’ın Hayatı'nda iki bin yıl önce üç bilge adam bir yapıya girip kralları için dua edeceklerdir. Yanlış bir odaya giren adamlar burada kundağa sarılmış bir bebek bulurlar. Bebeği kutsal sayan adamlar ona İsa ismini verirler. Kutsal bir varlık olarak görülen bu bebek, Brian, çevresi tarafından hayatı boyunca Mesih olarak saygı görecek; bu süreç boyunca din, siyaset, iktidar ve insanoğlu ile ilgili trajikomik olaylar yaşanacaktır.

28 Mart - Faust - (Jan Švankmajer)



Jan Svankmajer, animasyon sinema türünün en büyük ustalarından biri olarak kabul ediliyor. Çek usta kuklacı olarak başladığı kariyerini canlandırma sinema alanında sürdürmüş ve dünyanın bu daldaki en önemli isimleri arasına girmişti. Kukla karakterlerle gerçek oyuncuları bir arada kullandığı ?Faust? uyarlaması Svankmajer'in en önemli filmlerinden biri. Kendine özgü fantastik bir dünya kuran Svankmajer izleyiciyi tekinsiz ama olağanüstü bir yolculuğa davet ediyor.

29 Mart - Caro Diario - (Nanni Moretti)



Üç bölümden oluşan bu film, birbirine sıkı sıkıya bağlanmış ve hayatın içinde olan olaylar silsilesini anlatmaktadır. İlk bölüm “Vespa'mda”, ikinci bölüm “Adalar” ve son bölüm ise “Doktorlar” adını taşımaktadır. Nanni Moretti, ilginç metaforlar ve eleştiriler içeren, kendi halinde görünen fakat aslında derin anlamları barındıran bir geziye çıkar. İtalya için ilginç bir karakter olan Moretti’nin bu gezide yazdığı günlükleri onun filmine ilham olur ve hem yönetmenliğini hem de başrolünü üstlendiği bir gezi filmi çeker. Filmin her bölümünde farklı farklı duygular hissedilir.

30 Mart - A Heart in Winter - (Claude Sautet)



İki kanka olan Maxime ve Stephane bir müzik dükkanı işletmektedirler. Bu mütevazı mekanlarında kemanlar tamir ederler. Stephane, alımlı bir görüntüye sahip olmasına rağmen pek dışa dönük bir kişiliği yoktur. En büyük ilham aldığı şey ise müziktir. Ancak müzik üretmeyi değil tınılara kulak vermeyi seçmiştir. Maxime ise Stephane'ın tersine, güler yüzlü ve sosyaldir. Maxime'in güzel sevgilisi Camille ise çok yetenekli bir kemancıdır. Aşk üç kişiliktir lafını doğrularcasına Camille ile Stephane arasında da bir yakınlık doğacaktır. Bu çarpraz aşkın varacağı yol, üçü için de farklı ve hüzünlü bir mecra anlamına gelecektir.

31 Mart - Die Wand - (Julian Pölsler)



Frau adında bir kadın bir gün gözlerini bir dağ kulübesinde açar. Dahası görünmez bir duvarın ardında bir köpek, bir kedi ve inekle birlikte burada mahsur kalmıştır. Duvarın neden ve nasıl orada olduğu tam bir muammadır. Korkularını yenmek için yanındaki hayvanlarla birlikte yaşadıklarını gün gün kaleme alır. Mevsimler açar ve kadın kendisini yeni sürprizler beklediğini fark eder.

Julian Roman Pölsler’in yönetmenliğini üstlendiği Alman yapımı film, Marlen Haushofer’in kült romanından uyarlandı. Günümüze dair bir Robinson Crusoe öyküsü sunan film 2012 Berlin Film Festivali’nden "Kiliseler Birliği Ödülü" ile dönmüştü.

Nisan Ayı Film Listesi


1 Nisan - Sans Soleil - (Chris Marker)



Japonya’dan, Gine’nin Bijago Adaları’ndan, Capa Verde’den görüntüler ve sesler... Dünyanın dört bir yanını dolaşan anlatıcı, ilgisini tek çeken şeyin sıradanlık olduğunu söyleyerek bizi bambaşka yerlerde en sıradan gündelik hayatların içine sokarak , en sıradan yerlerde, harika manzaralar eşliğinde gezdirir. Dinsel ayinlere, sokak gösterilerine, kutlamalara tanık eder. Marker’ın başyapıtı Güneşsiz, aynı anda hem antropolojik bir araştırma, hem zaman kavramı üzerine felsefi bir deneme, hem de şiirsel bir sinema örneği olan eşsiz bir yapım.

2 Nisan - İl Postino - (Michael Radford)



Sıradan bir İtalyan postacı, ünlü bir şairin mektuplarını taşırken şiir sevmeyi öğrenir. Bu durumu Beatrice adındaki güzeli etkilemek için kullanacaktır. Mektupların sahibi Pablo Neruda’dır. Onun gönderilerinden sorumlu postacı Mario, kısa sürede kendisi ile bir bağ kurar. Ondan aldığı destekle Mario, kendi içindeki cevheri açığa çıkartmayı öğrenir. Ardından da aşka davet zamanı gelir. Film, Antonio Skarmeta’nin 1983 yapımı filminin yeni versiyonudur. Orijinalinde 1970’lerde Şili’deki bir sahil kasabasında geçen olaylar bu kez 1950li yıllarda İtalya’da yaşanıyor. En İyi Film Oscarına aday gösterilen çok az sayıdaki yabancı filmden biridir.

3 Nisan - Smoke - (Paul Auster, Wayne Wang)



Bu filmin ilginç bir öyküsü var. 1990 yılında 'The New York Times' gazetesi, yazar Paul Auster’den bir Noel hikayesi yazmasini ister. Bu istek sonucunda ortaya çıkan 'Auggie Wren’s Christmas Story' isimli hikaye, Smoke’un senaryosu için temel oluşturur.

Wayne Wang’ın yönettiği ve Brooklyn’deki bir tütün dükkanında geçen film için, Auster öyküyü, hayatları Auggie Wren ile kesişen dört yeni karakter ekleyerek genişletti. Mahallenin buluşma yeri olan dükkanın işletmecisi Auggie rolünde, Harvey Keitel, muhteşem bir performans sergiledi.

Diğer karakterleri oluşturan; önü kesilmiş bir yazar olan Paul (William Hurt), başbelası bir delikanlı Rashid, Auggie’nin eski sevgilisi Ruby ve diğerleri, yazın bir kaç günü boyunca bir arkadaşlık ağı kurarlar.

Bundan önce, romanı Şans Müziği’ni oldukça sıkı bir stilde sinemaya uyarlayan Auster bu kez epey gevşek ve doğaçlamaya açık bir üslup tutturuyor; karakterlerini kendi hayatları hakkında konuşmak üzere serbest bırakıyor.

Asıl noel hikayesi ise en sonda Tom Waits müziğinin önünde ve siyah beyaz olarak oynuyor.

4 Nisan - The Bride Wore Black - (François Traffaut)



Siyah Gelinlik, nişanlısı beş adam tarafından vahşice öldürülen Julie'nin intikam öyküsünü anlatıyor.

Katillerin her birini tek tek öldürmek için yemin eden Julie'yi ünlü oyuncu Jeanne Moreau'nun canlandırdığı filmin müzikleri yine bir Hitchcock müdavimi olan Bernard Herrmann'a ait. Bu arada film Kill Bill'in de ilham kaynağı...

5 Nisan - The Perfect Circle - (Ademir Kenović)



Sırp Kuşatması altındaki Saraybosna`da insanlar kenti gruplar halinde terkederken geride kalanlar yokluk umutsuzluk ve ölüm korkusuyla yüzyüzedir. Bu kargaşa arasında bencil, duyarsız bir şair, iki evsiz çocuğa rastlar.

6 Nisan - The Stolen Children - (Gianni Amelio)



Polis memuru Antonio, Rosetta ve erkek kardeşi Luciano’yu Milano’dan Sicilya’daki bir yetimhaneye götürmekle görevlidir. Çocukların anneleri 11 yaşındaki Rosetta’yı fuhuş yapmaya zorladığı için tutuklanmıştır. Antonio ve çocukların başta mesafeli olan ilişkileri zamanla değişir ve birbirlerinin geçici birer dostu olurlar.

7 Nisan - Let The Right One İn - (John Ajvide Lindqvist)



Sürekli hor görülen bir ergenin kankası vasıtasıyla hayattan, kaderden ve berbat okul arkadaşlarından hesap sormasının hikayesi "Gir Kanıma". Son dönem korku sineması örneklerinden klişe kullanmaması ve bir hayli özgün içeriğe sahip olmasıyla öne çıkan "Låt den rätte komma in", Stockholm'ün varoşlarında annesiyle birlikte yaşayan küçük Oskar'ın tuhaf hikayesini anlatıyor. Kahramanımız Oskar, sık sık da şehir dışında yaşayan babasını ziyarete gitmektedir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman aşağılanan ve sürekli alay edilen bir çocuk olan Oskar öc alacağı günlerin hayalleriyle yaşamaktadır. Bir gece soluk benizli bir kızla tanışan Oskar, Eli adındaki bu "değişik" kızla çok yakın arkadaş olur. Birlikte güzel zaman geçirseler de Eli'ın bir sırrı vardır. Bir vampir olan Eli, Oskar'la arasındaki arkadaşlığa bunu yansıtmasa da zamanla ikilinin başına büyük dertler açılır. Son dönem Kuzey Avrupa sinemasından çıkan en çarpıcı yapıtlardan biri olan 'Gir Kanıma', sanat sinemasıyla vampir filmleri janrının başarıyla harmanlandığı yapımlardan biri.

8 Nisan - My Dinner With Andre - (Louis Malle)



Film, o dönemde New York'un tiyatro camiasında aktif olan Wallace ve Andre'nin bir akşam yemeğindeki sohbetlerini içeriyor. Andre, her şeyden vazgeçip dünyayı dolaşmasıyla ve tanıdığı farklı insanlarla ilgili deneyimlerini paylaşıyor. İkili film boyunca, dünyaya, gerçekliğe ve insana ilişkin derinlemesine sorular soruyorlar.

9 Nisan - Lovers of the Arctic Circle - (Julio Medem)



Ana ve Otto’nun tüm hayatları, nerede olurlarsa olsunlar, sanki bir şekilde birbirleriyle bağlantılı gibi sürmektedir. Çok önceden Madrid’teki bir okulun çıkışında tanışan ikiliyi aralarına giren zaman ya da mesafe ayıramayacaktır. Bir zamanlar sadece bir kaçamak zevkten can bulan bu ilişki gün geçtikçe derin bir aşka dönüşecektir. İkisi de zamanla asla ayrı kalamayacakları ‘o’ günün bir gün geleceğini bilerek, hayata dair umutları yükleneceklerdir. İspanyol sinemasının en tanınmış yönetmenlerinden biri olan Julio Medem’in zaman içerisinde popülerliğini arttıran filminin başrollerinde Najwa Nimri ve Fele Martinez var.

10 Nisan - Paris, Texas - (Wim Wenders)



Paris, Texas, toplumdan uzaklaşan bir adamın hayata ve ailesine yeniden bağlanmasını konu ediyor. Travis, içine kapanık bir adamdır. Ruhunda gizlediği şeyleri dışavurmaktan büsbütün kaçınmaktadır. Kimsenin gitmeyi bile düşünmeyeceği yollardan yürümektedir. Bir gün Travis'in kardeşi onu tekrar modern dünyaya davet eder. Kendi oğlu dahil herkes onu beklemektedir. Travis yeniden yollara düşecektir elbette ki; ancak önceki hedefi uzun bir zamandır görmediği eski karısını bulmak olacaktır. Wim Wenders'ın başyapıtı yol filmi kalıplarını bambaşka bir boyuta taşıyor.

11 Nisan - The Discreet Charm of the Bourgeoisie - (Luis Buñuel)



Seçkin sınıf üyesi bir grup burjuva bir yemekte buluşmak ve son dönemin modasını, politik olaylarını, taze dedikoduları paylaşmak istiyor. Fakat öyle durumlarla karşılaşıyorlar ki, amaçlanan buluşma ve yemek bir türlü gerçekleşmiyor. Onun yerine son derece 'saçma' ve komik olaylar ortaya çıkıyor.

12 Nisan - Quatre nuits d'un rêveur - (Öykü: Dostoyevski, Yönetmen Robert Bresson)



Jacques genç hayalci bir ressamdır. Şans eseri Paris'te köprüden atlamak üzere olan Marthe'ye rastlar .Konuşurlar ve birbirlerini ertesi akşam tekrar görmeye karar verirler. Zaman içerisinde aşığının onunla bu köprüde buluşma sözü verdiğini ve gelmemiş olduğunu anlayan Jacques sonraki gecelerde Marthe'ye aşık olur, ama 4. gecede Marthe'nin eski aşığı geri döner.

13 Nisan - Sonatine - (Takeshi Kitano)



Çok yüzlü Japon Çılgını Takeshi Kitano'nun dördüncü filmi "Sonatine", daha önceki işleri üzerine özetlenmiş kısa bir caz teması gibi görünüyor, cehenneme tek gidiş biletiyle delidolu Yakuza'nın öyküsü, rastlantısal bir şiddete karışır. Film, düşünmeye iten bir güldürü ile birden patlak veren şiddetin bir karışımıdır ve hayat yorgunu bir romantizm içerir.

14 Nisan - Stranger Than Paradise - (Jim Jarmusch)



Birbirine son derece yabancı ve bir o kadar da farklı iki kuzenin bir araya gelmesi ile aralarında büyüyen nefret ve uzaklaşma hissinin hikayesi olarak karşımıza çıkıyor, sıradışı yönetmen Jim Jarmusch’un 1984 tarihli çalışması.

Bireyler arası yabancılaşmanın Jim Jarmusch ’ağzı’ ile sunulan en önemli örneklerinden olan Stranger Than Paradise, ne kadar Batı toplumlarına ait bir sorunu merkezine alıyormuş gibi görünse de evrensel duruşunu da kaybetmiyor.

15 Nisan - The Song of Sparrows - (Mecid Mecidi)



Karim, Tahran'ın dışındaki bir devekuşu çiftliğinde çalışmaktadır. Küçük evinde ailesi ile sade ve mutlu bir hayat sürmekteyken bir gün devekuşlarından biri kaçar. Karim bundan sorumlu tutulur ve çiftlikten kovulur. Kısa bir süre sonra, büyük kızının işitme cihazını tamir ettirmek için şehre iner, ama motosikletli taksi sürücüsü olduğu sanılır. Karim böylece yeni mesleğine başlamış olur; sıkışık trafiğin içinde insan ve yük taşır. Ancak her gün uğraştığı insanlar ve malzemeler Karim'in cömert ve dürüst karakterini değiştirmeye başlar ve karısı ile kızlarının mutsuzluğuna yol açar. Karim'in bir zamanlar o kadar el üstünde tuttuğu değerleri geri kazanmasını sağlamak en yakınlarına kalmıştır.

16 Nisan - Shadows in Paradise - (Aki Kaurismäki)



Shadows in Paradise, Aki Kaurismakinin İşçi Sınıfı Üçlemesi adını verdiği üçlemenin ilk ayağı. Ariel filmiyle üçlemeye devam eden ve Match Factory Girlle de üçlemeyi sonlandıran yönetmen, bu üçlemede; başkent Helsinkinin varoşlarında yaşamaya çalışan sıradan insanların hayatlarına odaklanır. Yönetmen üçlemesiyle; ülkesinin bütün iyi imajını da yerle bir eder. Dışarıdan bakıldığında, her İskandinav ülkesi gibi Finlandiyada bir düşler ülkesidir. Toplumsal bir refahın sağlandığı, insan haklarının en üst seviyede olduğu, sosyal kurumların tıkır tıkır işlediği, işsizlere bile para ödendiği ve herkesin birbiriylemutlu mesut yaşadığı cennetten bir parçadır; Finlandiya. Ama yönetmen, bu üçlemeyle birlikte başkent Helsinkinin romantik ve ütopik imajının arkasındaki gerçekleri gösterir.

Üçlemenin ilk filmi olan Shadows in Paradisede, çöpçülük yaparak hayatına devam eden Nikander ve sürekli iş değiştiren Ilona arasındaki ilişki üzerinden, geniş bir toplumsal bakış açısı yakalanır. İki karakterde tipik bir Kaurismaki kaybedenidir. Nikander sıradan bir kaybeden görüntüsünde; yalnız yaşayan, tutkusu olmayan, asosyal bir adamdır. Ilona ise, sürekli iş değiştirmesine rağmen, aslında hep sınıf atlamanın peşindedir. Bu yüzden de, Nikanderi kabul etmesi kolay olmaz.

17 Nisan - Dreams - (Akira Kurosava)



Ünlü yönetmen Akira Kurosawa'nın yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı 1990 tarihli Yume (Düşler) isimli film, insanoğlunun geçmişten bugüne doğada yarattığı yıkıma dair çarpıcı metinler sunuyor. "Düşler" isimli film, Kurosawa'nın hepsi doğayla ilişkili farklı rüyalarını anlattığı 8 kısa filmden oluşuyor. Her biri bize, bugünkü manzaraya bakıp doğayı yeniden düşünme fısatı veren bu kısa filmlerden "Su Değirmenleri Köyü" başlıklı kısa filmin sunduğu ise oldukça noktasal ve çarpıcı bir etki yaratıyor.

18 Nisan - Zerograd - (Karen Shakhnazarov)



Özgün adı “Gorod Zero” olan “ Sıfır Kenti”, 9. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilmiştir., Kafka hikayelerinianımsatan konusuyla “ Sıfır Kenti “ Moskova’dan bir iş için trenle küçük bir kasabaya gelen mühendis Aleksey Varakin’in burada başından geçen tuhaflıkları anlatmaktadır. Washington Post bu filmi “ Sovyet tarzı bir alacakanlık kuşağı” (The Twilight Zone) olarak değerlendirmiştir. Sıfır Kenti İtalya'da düzenlenen Bergamo Film Günlerinde Bronz Rosa Camuna, Sovyetler Birliğinde ise en iyi yapım tasarımı dalında Nika Ödülünü kazanmıştır.

19 Nisan - Shock Corridor - (Samuel Fuller)



Johnny Barrett hırslı bir gazetecidir. Hayatında en çok istediği, yaptığı haberle bir Pulitzer ödülü kazanmaktır. Bu ödülü kazanmak için de oldukça sıradışı bir yola başvurur. Dr. Fong ve sevgilisinin yardımıyla bir psikiyatri kliniğine sızar. Burada bir hasta gibi davranan Johnny'nin tek istediği, klinikte işlenen gizemli bir cinayeti aydınlatmak ve suçluyu bulmaktır. Cinayetin üç tanığıyla konuşabilmek için Johnny elinden geleni yapacaktır ancak bu iş düşündüğünden daha tehlikelidir.

20 Nisan - L'Appât - (Bertrand Tavernier)



L'appât (Fresh Bait) - Yem, Paris'te yaşayan üç genci anlatıyor. 18 yaşındaki Natalie bu üç gençten biridir. Kolay yoldan para kazanmanın yollarını arayan gençler bir plan geliştirir. Buna göre Natalie gözüne kestirdiği insanlarla birlikte onların evine gitmekte, daha sonra da Eric ile Bruno'yu içeri alarak evi soymalarını sağlamaktadır. Ancak bu üç gencin başına hiç ummadıkları olaylar gelecektir...

21 Nisan - Au Revoir les Enfants -(Louis Malle)



İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransa'da şehir dışında rahipler tarafından yürütülen bir yatılı okulunda iki küçük çocuk arkadaş olur. Bunlardan biri Fransız Julien Quintin, diğeri ise Almanlardan okul görevlileri tarafından saklanan Yahudi Jean Bonnet'tir. Başlarda birbirine düşman olan bu iki çocuğun zamanla aralarında duygusal bir bağ doğar ve bir sırrı paylaşırlar. Hoşçakalın Çocuklar, bu iki çocuğun ilişkisine tanıklık eden Louis Malle'in perspektifinden yaklaşır

22 Nisan - A Pure Formality - (Giuseppe Tornatore)



Uzun zamandır yeni bir romanı yayınlanmamış ünlü yazar Onoff (Gerard Depardieu), evinin yakınlarında işlenen bir cinayet nedeniyle karakola getirilir. Komiser Onoff'un olayla ilgisi olabileceğinden şüphelenmektedir ve bu gizemli cinayet çözülene kadar o odadan çıkış yoktur.

23 Nisan - Kiss of the Spider Woman - (Manuel Puig)



Manuel Puig’in aynı adlı romanından uyarlanan film Güney Amerika ülkelerinden birinde aynı hücreye kapatılan bir devrimciyle bir eşcinselin sıra dışı dostluk öyküsünü anlatan etkileyici bir drama...

Bu filmle Oscar kazanan William Hurt, Cannes’da da en iyi aktör seçildi.

24 Nisan - Jean De Florette - (Claude Berri)



Uzun bir aradan sonra doğduğu köye dönen Ugolin'in en büyük hayali karanfil yetiştirmektir. Bu işte yüksek bir kâr olabileceğini gören amcası Le Papet yeğenine karanfil ekmesi için bir tarla aramaya başlar ve komşusu Jean Cadoret'nin çiftliğinde karar kılar.

25 Nisan - Manon Des Sources - (Claude Berri)



Claude Berri’nin Marcel Pagnol’un romanından yola çıkarak çektiği iki filmden sonucusu olan Manon Des Sources, Florett’in ölümüyle noktalanan Jean De Floretein devamı niteliğinde. Babasının ölümünün ardındaki sırrı öğrenen Manon, babasının intikamını almakta kararlıdır.

26 Nisan - El día de la bestia - (Álex de la Iglesia)



Günah işleyerek ruhunu şeytana satıp böylece Deccal’ı engelleyebileceğine inanan bir rahip, O’na yardım etmeye çalışan satanist metalci genç, dolandırıcı bir medyum ve büyükbabanın ekseninde gelişmekte.

27 Nisan - Un homme qui dort - (Georges Perec)



Modern yaşamın ağırlığını kaldıramayan, "tutunamayan" bireyler üzerine bir film. Artık hiçbir şey hissetmeyen isimsiz baş karakterin hikayesi, diyalog olmayan, sadece bir dış sesin konuştuğu film boyunca anlatılıyor.

28 Nisan - Er Ist Wieder Da - (Timur Vermes)



Timur Vermes'in, Adolf Hitler hakkında aynı adlı en çok satan romanından uyarlanan, David Wnendt tarafından yönetilen 2015 Alman yapımı komedi filmi. Film, Hitler'in günümüz Almanları ile etkileşime girmesini konu alıyor.

29 Nisan - Baran - (Mecid Mecidi)



Tahran'da kış mevsimi gelmiştir. 17 yaşındaki genç Lateef, bir firmanın inşaatında kendi halinde çalışmaktadır. İnşaatta çalışan işçilere çay dağıtmak ya da yemek hazırlamak gibi küçük bir işi olan Lateef, bu halinden son derece mutlu ve de memnundur. Ancak bu güzel zamanlar kısa bir süre sonra sona erer. İranlı insanlardan ve Afganistan'daki savaştan kaçan mültecilerden oluşan işçilere bir yenisi eklenir. Rahman isimli Afgan da bunlardan biridir. Lateef'in işi artık Rahman'ındır ve bu durum Lateef'i fazlasıyla rahatsız etmektedir. Eski kolay işini kaybetmeyi kendine yediremeyen Lateef, Rahman isimli genci rahatsız etmeye ve ona zulmetmeye başlar. Ta ki Rahman'ın küçük sırrı ortaya çıkana dek...
İran'ın ünlü yönetmenlerinden Majid Majidi'nin yazıp yönettiği film gösterildiği sene çeşitli festivallerde onlarca ödüle layık görülmüştü.

30 Nisan - Dellamorte Dellamore - (Michele Soavi)



Kuzey İtalya’nın küçük bir kasabasında bulunan buffalora mezarlığının bekçisi Francesco Dellamorte’nin işi sadece mezarlığı beklemek değildir. Aynı zamanda mezarından kalkan huzursuz ölülerin kellesini uçurmak da görevleri arasındadır.

Ölülere ve ölüme karşı duyarsızlaşan Dellamorte için aşkın anlamı ölümden çok farklı olacak ve fakat aşk ve ölüm birbirine yakın yürüyecektir.

Kült çizgi roman kahramanı Dylon Dog’a en yakın beyazperde kahramanının bu filmde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Komik, tuhaf ama sonuna kadar romantik bir zombi filmi. En unutulmaz sahnesine Sezen Aksu’nun bir şarkısı eşlik ediyor.

(Özetler alıntıdır)

İzleyip beğendiğim filmleri listelemek istedim. Mayıs ayında güncellerim artık. Çok piyasa filmi eklemedim. :)
 
Contratiempo ve el cuerpo gizem türünde favori filmlerim. Gizem türünü sevenlere öneririm. Kaliteli filmler.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık