Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Dilin Tarihi

Uzun zamandır okumak istediğim bir kitap olan “Dilin Tarihi”ni elime almadan önce bu konuyu iyice özümsemek istediğim için süreci ağırlaştırmaya karar verdim. Ardından da meseleyi bir adım daha öteye taşımayı ve kitabın genel çerçevede bir özetini burada paylaşmayı düşündüm. Bu sebeple de bu konuyu kaleme alacağım.



Antik Yunan'dan beri üzerinde düşünülen pek çok konuda olduğu gibi zaman içinde Dünya sahnesinde rolünü kaybeden dil, 19. ve 20. yüzyıllarda sahneye bir kez daha çıkmayı başarmıştır. Öyle ki sahneye çıktığı ilk anlardan itibaren perdelere öyle sıkıca tutunur ki inmeye hiç mi hiç niyeti olmadığını anlamak mümkündür. Günümüzde dilbiliminin babası olarak kabul edilen Wittgenstein'ın bu alanda bir çığır açtığı ilgililer tarafından bilinmektedir. Ancak bugün bu tür kapsamlı konulara girmeyecek ve kitabın bizlere sunduğu perspektif doğrultusunda keyifli bir yola çıkacağız. Bunu yaparken dilin insanlara özgü bir yeti olmadığını öğrenecek ve canlılar dünyasında eşsiz bir devriâlem yapacağız. Ne dersiniz, başlayalım mı?

Not: Elimde bulunan kitabın ilk baskısı 1999 yılında yapıldığı için içinde bulunan bazı bilgiler eskimiş olabilir. Örneğin insanın duyma eşiği günümüzde 20 ile 20.000 hertz arasında kabul edilirken kitapta 30 ile 18.000 hertz arasında ele alınmış.


Hayvanlar Arası İletişim ve Dil

Milyonlarca yıllık evrimin neticesinde günümüzdeki hâline dek ulaşabilen dil, evren perspektifiyle bir kum tanesinden farksız olan Dünya isimli gezegende filizlenmeye başlayan ilk organizmalar için kimyasal bir iletişim aracı olarak ortaya çıkmıştır. En basit anlamıyla “bilgi alışveriş aracı” olarak kabul edilebilecek olan dil; jestleri, mimikleri, beden duruşlarını, ıslıkları, el işaretlerini, yazıları, matematiksel dili, programlama dilini ve benzerlerini de kapsamış olur.

Çatalkuyruklu balinalar, mavi balinalar, filler ve timsahlar gibi insanın duyma eşiğinin altında ve böcekler, yarasalar, yunuslar ve kır fareleri gibi insanın duyma eşiğinin üstünde sesler çıkartan pek çok hayvan bulunur. Uçsuz bucaksız kavramsal bir evrende dili, kendine ait bir odaya tıkayan da insan tanımlamalarından başka bir şey değildir.

Bir dişiyi yumurtlaması için kendi yuvasına çekmeye çalışan bir denizalası erkeği yaklaşık bir saat boyunca “mırıldanır”. Bir yığın denizalasının “mırıldanması” ise California’nın yüzen evlerde yaşayan halkını rahatsız edip uluslararası basında manşet olana dek bilinmez. Henüz anlam vermekte zorlandığımız ya da nasıl iletişim kurduğunu bilmediğimiz pek çok canlı türü olsa da hayvan iletişimi söz konusu olduğu zaman akla gelen ilk canlılara şöyle bir göz atalım.


Karıncalar

Her karınca, beden dilini ve feromonlarını kullanarak en az 50 mesaj iletebilmektedir. Karıncaların alt çene tiroidleri tehlikeyi bildiren koku yayar; arka bağırsaklar rektal bir salgı bezinde son bulur, buradan iz oluşturmak için koku sızdırırlar; sternal salgı bezinden çıkan sızıntılar yakındaki işçileri çağırmak için kullanılır, vb. Feromon diline indirgenmiş olan karıncaların iletişim yöntemlerinin bununla sınırlı olmadığı düşünülmektedir. Biyo-akustik araştırmalar karıncaların cırlayabildiklerini de gösterir.

Bu konuya ilave olarak şu video’yu eklemeden edemedim:


Bal Arıları
Yiyecek tedarikçisi bal arısı, “sallanma dansı” yaparak yuvadan uzaktaki yiyeceklerin türü (yiyecek numuneleri aracılığıyla), niteliği (180 derecelik “dans” dönüş sayısı) ve yeri (mesafe ve doğrultu için sekiz şekli çizerek) hakkında etrafındakileri bilgilendirir.

Yiyecek toplayan cüce arıların, sadece açıkta, yuvalarının tepesinde dans ettiklerini ve etrafındakilerin ise yalnızca izledikleri görülür.

Karanlık yuvalarında dans eden türlerin tedarikçileri ise hav akımını üretmek için kanatlarını titreştirirler; bu, takipçilerin birkaç sekiz figürü izledikten sonra yakın mesafeden duyargalarıyla algıladıkları bir “ses”tir.

Yapılan “robot arı” deneyleri hem sallanma dansı hem de akustik mesajın iletişim için gerekli olduğunu ortaya koyar zira pek çok tür bu ipuçlarından birinin eksik olması hâlinde yiyecekleri bulamaz.




Kuşlar

Bazı kuşlar ara vermeksizin bir şeyler anlatırken bazılarının tek bir kelam dahi ettiği duyulmaz. Kimileri tarafından hayvanlar âleminin en olağanüstü “dilci”leri (Wittgenstein’ı mı yani?) olarak kabul edilen Afrika gri papağanları ve Amazon papağanları işitsel bir şölen sunar.

Haziran 1997’de, Irene Pepperberg; Alex adlı 13 aylık bir Afrika gri papağanına kendisiyle iletişim kurması için, yeni tekniklerle ve insan sosyal öğrenme araştırmalarından yararlanarak İngilizce öğretme başlamış ve bu deneyin sonuçları oldukça etkileyici olmuştur. Alex, “papağan gibi tekrar etmemiş”, kavramsal sözleri anlamış ve benzer anlamlar içeren yanıtlar vermiştir.

Alex’in kendisine öğretilenler dışındaki bazı nesneler de dahil olmak üzere 100’den fazla nesneyi tanımlamak, istemek, reddetmek, sınıflandırmak ve saymak için sesleri birleştirdiği de görülmüştür.

Alex ile ilgili bir video:

Atlar

Atların, birbirleriyle çok uzak mesafelerden bile iletişim kurmak için çıkardıkları belirli seslerle bağlantılı olarak gelişkin bazı vücut dili biçimlerini (jest, yönelim, göz teması ve kaçınma) kullandıkları uzun bir süredir bilinmektedir. Eyerlemek ve at binmek gibi amaçlarla “at dilini” gözlemleyen araştırmacılar atların terbiye edilme süresini birkaç günden dakikalara indirmeyi başarmıştır.

Not: Matematik problemlerini çözebilen Akıllı Hans’ı duyan vardır belki. Uzun bir süre boyunca belki de onu eğiten kişi olan matematikçi William von Osten’i dahi yanıltmayı başaran bu durumun arkasında farklı bir gerçek yatıyor. Toplama, çıkarma, çarpma ve bölme sorularına cevap verebilen atı incelemeye gelen Dr. Oskar Pfungst vakit kaybetmeden hem atı hem de eğiticisini izlemeye koyuldu. William von Osten’in olup da tepki vermediği ya da olmadığı durumlarda da at daima doğru cevap vermeye devam etti. Çünkü atın tek ihtiyacı olan şey cevabı bilen bir kişinin varlığıydı. Doğru cevabı bilen kişinin bedensel dilini harikulade bir şekilde okutabilen Akıllı Hans ne zaman durması gerektiğini anlıyordu. (Matematik sorularına ön ayağını yere vurarak cevap veriyordu.) Evet, Hans belki bu soruları sayısal hesaplamalar yaparak çözmüyordu fakat bu onun akıllı olmadığı anlamına da gelmezdi. Zira bu denli üst düzey bir beden okuma yeteneği oldukça eşsizdi.

Google’a “Akıllı Hans” yazarak detaylara ulaşabilirsiniz.

Filler

Filler inlemeler, kükremeler, hırlamaları, homurtular, böğürmeler ve hırlamalar gibi çeşitli sesler kullanırlar. Aynı zamanda olağan duyulabilir eşiğin altındaki infra-sesleri uzaktaki fillerle iletişim kurmak amacıyla da kullanırlar ve bu açıdan kara memelileri içinde benzersizlerdir. Erkek ve dişi filler arasında dört kilometreden uzak bir mesafede iletişim kurulduğu kanıtlanmıştır.

Dişi filler, kızışma döneminde, “çiftleşme şarkısı” olarak tanımlanabilecek, benzersiz bir dizi infra-ses “çağrısı” yaparlar: Dişi filler, “şarkı”larına yavaş ve derinden gelen seslerle başlarlar, bu sesler giderek güçlenir ve tizleşir, en sonunda filler sessizliğe gömülürler. “Konser” yarım saat sürebilir.

Dişi fil seslenmelerinin sürünün nereye kadar dolaşacağını, emzirme vaktinin ne zaman yapılacağını, grupta hangi hayvanların bulunduğunu belirtmek gibi pek çok farklı anlamı bulunur.

Fillerin en güçlü infra-ses kayıtlarından bazılarında, muhtemelen panik sinyali olan homurtular bulunur. Bu “panik çağrılarının” sürüsünden uzak kalan fil tarafından sürüsünden yardım istemek amacıyla yapıldığı ileri sürülür.

Ormanlık arazilerde aralarında kilometrelerce mesafe olmasına rağmen infra-sesler aracılığıyla yiyecek arayacakları yönleri neredeyse mükemmel bir eşzamanlılık içerisinde sürekli olarak ayarlayabilen filler oldukça eşsiz canlılardır.


Balinalar (Deniz Memelileri)
Bildiğimiz kadarıyla, dünyada kuşlar ve hominidlerden başka, kolaya işitilebilir, kendiliğinden, karmaşık, sese dayalı alışverişte bulunan yegâne yaratıklar deniz memelileridir.

Balina sesleri 256.000 hertz’e kadar ulaşabilir. İnsan kulağının algılayabildiği seviyenin neredeyse 13 katı. Balina dilleri cinsine bağlı olarak da değişim göstermektedir.

1970’li yıllardan itibaren katil balinalar üzerinde yapılan araştırmalar katil balinaların seslerinin tıkırdatmalar, vınlamalar ve “çarpıntı sesleri” olarak adlandırılan kısa keskin çığlıklardan oluştuğunu ortaya koymaktadır. Tıkırdatmalar yankı aracılığıyla yer belirler, vınlamalar cinsel etkinlik ya da oyun içindir. Paslanmış menteşe gıcırtısına benzeyen sesleri ise sürü üyeleri sekiz kilometre uzaklığa dek duyabilir. Her sürünün aynı bölgede bulunan diğer sürülerle ortak sesleri bulunduğu gibi her birinin ayırt edici çarpıntı sesleri de bulunur. Burada mevzubahis lehçedir.

Genellikle infra-seste olan mavi balina şarkıları aralıklı mükemmel ayarlanan notaları içerir, bu notalar 128 saniyelik aralıklarla tekrarlanır. Yılın büyük bir kısmında, bir mavi balina, değişik kombinasyonlarda bu periyodik notaların yalnızca beş tanesini tekrarlayarak aralıksız sekiz gün şarkı söyler. Kesinti olması hâlinde ise bir sonraki nota tamı tamına 256 saniye sonra gelir.

Kambur balinalar ise doğanın belki de yegâne bestekârlarıdır. Sosyal anlamlar, özgül davranışlarla ilişkilendirilebilen hırıltılar, iniltiler, homurtular, böğürmeler… Ancak insan bakış açısından “dil”e en yakın olan şey, bu canlıların söyledikleri şarkılardır. Yapılan araştırmalar bu şarkıların, çiftleşme için çıkarılan, düzenli bir şekilde tekrarlanan “uzun aşk şarkıları” olduğunu ortaya koydu. Farklı perde ve sürelerde söylenen bu şarkıların 14 kat hızlandırılması hâlinde ise kuş cıvıldamasına benzediği ortaya çıkmıştır. Solo, düet, üçlü, hatta koroları dahi vardır. Zaman içerisinde bu şarkılar evrim geçirir ve her bir kambur balina da bu değişime ayak uydurur.

Birbiriyle teması olmayan Bermuda ve Hawaii kambur balinalarının şarkılarında kambur balinalara özgü ortak temel “dil kuralları” tespit edilmiştir. Bu da kambur balinaların dil üretim kurallarını evrensel kılar.

Öğrenilen her bir cümlenin daha hızlı bir tempoyla seslendiği, kimi zamansa cümle sonlarının bir sonraki cümlenin başıyla bağlandığı görülmüştür. “Ne haber?” yerine “N’aber?” yazılmasına benzer bir şekilde kısaltmalar kullandıkları tespit edilmiştir. Bu süreç, insan toplumlarında dillerin evrimine de benzetilmiştir.

İspermeçet balinaları ile kambur balinalar arasında ortak bir dil olmadığı da tespit edilmiştir. Lakin ispermeçet balinalarının dili henüz çözülememiştir. İspermeçet balinalarının 23 kodu kullandığı tespit edilmiştir. “Merhaba”ya benzeyen diyalog başlatıcı beş-tıkırdatmalı kodları olduğu gibi birbirini takip eden farklı sayıda tıkırdatmalı kodları da bulunur. Rakipleri sindirmek ve dişilerin ilgisini çekmek için olduğu düşünülen ve erkekler tarafında her 7 saniyede bir tekrarlanan “Büyük Tıkırdatma” bir hapishane kapısının çarpılarak kapatılmasına benzeyen bir sese sahiptir.

Yunuslar

1960’larda Amerikalı nörofizyolog ve psikanalist John C. Lilly yunusların hâlihazırda gelişkin doğal bir dile sahip olduklarına inanmış ve onlara İngilizce öğretmeye çalışmıştır. Lilly’nin Janus Projesi’nin amacı 64 sesten oluşan bir kodu kullanarak insan ve yunusun ses alışverişi yapabilmesiydi. Ancak bu ve buna benzer çabalar sonuçsuz kalmış, insan-yunus iletişim bir düzine kodlanmış İngilizce kelimeyi aşamamıştır.

Yunusların ses repertuarının bazı duygusal mesaj türlerini kapsadığı kesindir. Uzmanlar, neredeyse kuş sesine benzer şekilde yükselen-alçalan, “imdat” gibi bir şeyi ima ettiği tahmin edilen bir çığlığı da tespit etmiştir. Ancak yunus “dili” gerçek bir “dilden” ziyade kıkırdama, inilti ve iç çekmelere benzer.

Deniz memelilerinde lehçelere rastlansa da bildiğimiz anlamıyla diyaloglar henüz tespit edilememiştir.

Orangutanlar

İşaret dili orangutanlara Borneo’daki doğal ortamlarında ilk defa 1970’li yılları sonunda öğretildi. Onlara verilen dersler, aynı dönemde ABD’deki goril ve şempanzelerle yapılan deneyler örnek alınarak hazırlanmıştı. Bir yıldan kısa bir süre içinde iki orangutan yirmi işareti öğrendi. Yapılan deneyler tüm büyük maymunların “dil” yeteneklerinin aynı olduğu, tek tek maymunlar arasında ise dalgalanmalar olduğunu ortaya koydu.

Goriller

1960’lardan 1985’te öldürüldüğü güne dek goriller üzerinde çalışan Fossey, “goril dilinde konuşma” girişiminde bulunmuş ve tarihte ilk defa, insan ile vahşi doğadaki bir goril arasında -bizim dilimizi değil onların dilini kullanarak- güven kurmuştur.

Washoe adındaki dişi bir şempanzeyle yapılan deneylerden etkilenen Francine Patterson, 13 aylık Koko adında bir ova goriline Temmuz 1972’de işaret dilini öğretme girişiminde bulunmuştur. Altı yıl içinde dünya Koko’yu işaretlerle konuşma “beceresini göstermiş ilk goril” olarak kabul etmiştir. 500’den fazla kelimeyi kullanan Koko, 500 işaretlik edilgin bir kelime hazinesine de sahiptir. Yeni yürümeye başlayan bir çocuğun sözcük dağarcığına sahip olan Koko’nun zekâ seviyesi 85 ile 95 arasında, yani insan yavrusu ortalamasının biraz altındadır. Ancak bu test inşa-merkezli olduğu için Koko’nun gerçek zekâsının biraz daha yüksek olduğunu düşünülmektedir.

Koko ağzında gem olan bir at gördüğünde “at üzgün” işareti yapar. Patterson bunun sebebini sorduğunda “dişler” cevabını aldı. Michael adında üç buçuk yaşında olan bir ova gorili, Koko’nun yanında eğitime alınacağı zaman Patterson, Koko’ya yeni bir bebeğin geleceğini söyledi. Koko yaklaşık 25 kiloluk Michael’ı görünce “Yanlış. Yaşlı.” cevabını vererek tepki göstermiştir.

Ses bireşimcisi ile birlikte kullanılmak üzere yapılan özel bir klavye vasıtasıyla özellikle Koko bir insan yavrusu gibi duygularını, espri anlayışını ve zekâsını gösterebilmiştir.

Koko’nun geçmişteki bir duygusal durumu anlatabilmesinin yanı sıra, geçmişteki bir ısırma olayı hakkında da konuşabildiği anlaşılmıştır. Koko’nun suçlanmaktan kurtulmak için söylediği yalanlar olduğu gibi küstahlık etmek ya da espri yapmak için yalan söylediği de olmuştur.

Goriller ve şempanzelerin zekâ düzeyleri denk sayılsa da gorillerin işaretleri daha bilinçli ve dikkatli bir şekilde kullandığı tespit edilmiş, işaretleri daha sık kullandığı ve daha geniş bir faaliyet yelpazesine sahip olduğu görülmüştür.

1971 yılında dünyaya gelen Koko 46 yaşında 2.000 İngilizce kelimeyi anlayabilen, işaret dilini 1.000 kelime ile kullanarak konuşabilen bir hayvan olarak hayata gözlerini yumdu. Koko'nun insanlara verdiği oldukça popüler bir mesaj da bulunuyordu: "Ben gorilim. Ben çiçeğim, hayvanım. Ben doğayım. Koko insanı seviyor. Koko dünyayı seviyor. Ama insan aptal. Koko üzgün, koko ağlıyor. Zaman akıyor. Dünyayı düzelt. Dünyaya yardım et. Acele et! Dünyayı, doğayı koru. Doğa sizi görüyor! Teşekkürler.”

Bir video:

Şempanzeler

1967 yılında şempanze Washoe işaret dili vasıtasıyla “Bana şeker ver.” cümlesini kurmuş ve bu olay, insan-maymun iletişiminde bir kilometre taşı olmuştur.

Viki ve Sarah ile yapılan deneyler az sayıda kelime ile sınırlı kalsa da Washoe yaklaşık 4 yıl içinde 132 işaret öğrenmiştir. Şempanzelerin dudak ve dillerini kontrol edememeleri sebebiyle dil edinme konusunda zorluklar yaşadığı tespit edilmiştir. Bünyeleri yalnızca gırtlak yoluyla hırıltılar, çığlıklar, mırıltılar ve benzeri bazı sesleri çıkarmaya uygundur. Washoe’nin eğitmenleri Allen ve Beatrix Gardner, primatlarla işaret dilini ilk kullanan kişilerdir ve pek çok kişiye ilham olmuşlardır.

Bazı maymunlar işaret dilini öğrenirken, bazıları da icat edilmiş sembolik dilleri kullanmıştır. Büyük maymunlar insan eğitmenleriyle bilgi alışverişinde bulunmayı öğrenmiştir, hatta bazıları bu konuda şaşırtıcı ilerlemeler kaydetmiştir. Bu da büyük maymunlarda -henüz tam saptanamamış olsa da nöral yolları zaten mevcut olduğunu kanıtlamıştır.

Bonobolar

İnsanın genetik yapısı şempanzeninkiyle %99 oranında ortaktır. Hatta bonobolarda bu oran daha da yüksektir. Doğada, bonoboların eşzamanlı seslerle vücut dilini (jestler, yüz ifadeleri, duruşlar, yönelimler) kullanarak birbirleriyle iletişim kurdukları gözlenmektedir. Örneğin çiftleşme arzusunu göstermek için en az yirmi jest ve ses vardır.

Bonobo Kanzi’ye kelime ve eylemleri temsil eden sembollerden oluşan leksigram adı verilen bir klavye kullanarak insanlarla iletişim kurması öğretilmiştir. Terbiye edilmiş bir maymun olmayan Kanzi’nin davranışları şartlanmış olmayıp motivasyonlara bağlıdır. Yapılan yapay eğitim sonucunda İngilizce sözlü komutları, soruları ve ibareleri anlamayı öğrenen Kanzi, leksigramını kullanarak yanıt dahi vermeye başlamıştır. Kanzi, insanların kavramı anladığı anlamında “dil” kullanımının eşiğinde görünmektedir.

Kanzi’nin eğitmeni olan Sue Savage-Rumbaugh bir sabah anahtarı çalınmış bir şekilde uyandı ve Kanzi’den anahtarları bu işten sorumlu olan şempanzeden alıp getirmesini istedi. Kanzi, hırsızın yanına gitti, kulağına bir şeyler “fısıldadı” ve çalınan anahtarla birlikte geri döndü.

İnsanların telefonda söylediklerini de anlayabilen Kanzi, duyduklarına uygun yanıtlar dahi verebiliyor. Eğitmenleriyle neredeyse bir insan gibi anlaşabilen Kanzi, ister istemez ya elektronik ya da sembolik yollarla yanıt veriyor. Bununla birlikte başka şempanzeler de leksigram kullanmayı öğreniyorlar. Bu süreç öylesine ilginçtir ki bugün öğrenme engelli çocuklar bonobonun leksigramının uyarlanmış bir versiyonunu kullanıyor ve bundan yararlanıyorlar.

Kanzi ve bir çocuktan “Elmayı şapkaya koy” gibi ilk defa verilen 660 komuta tepki vermeleri istenmiştir. Kanzi, iki yaşındaki bir çocuktan daha yüksek puan elde etmiştir. Görünüşe göre Kanzi, iki buçuk yaşındaki bir çocuğun doğuştan yeteneğiyle tepki verme ve kendiliğinden dil üretme becerilerine sahip.

İki yaşındaki insanın dil yetisini “dil” olarak tanımlayacak olursak, bonobo Kanzi de bizimle “konuşuyor” diyebiliriz.

Ludwig Wittgenstein bir keresinde şöyle demiştir: “Eğer bir aslan konuşabilseydi, biz onu anlayamazdık.” Büyük maymunların laboratuvardaki insan-maymun iletişimi, doğadakine kıyasla oldukça farklıdır. Laboratuvar ortamına kıyasla doğada maymunların iletişimi vücut dili ve seslerden oluşan zengin bir kombinasyondur. Buna rağmen hayvanlar, zaten mevcut olan nöral yolları kullanarak anlamlı bir tarzda bizimle konuşur.

Ancak yapılan bu deneyler, hayvanların kendi doğal ortamında birbirlerine ne anlattıkları konusunda neredeyse hiçbir bilgi sağlamamıştır. İnsanlar Afrika gri papağanlarına ve bonobolara insanlar gibi iletişim kurmayı öğretebilirler ama Afrika gri papağanı ve bonobolar insanlara insan-dışı tarzda iletişim kurmayı öğretemiyorlar.

Bugün, hayvanların doğada gerçekten “bir tür dil” kullandığı, yapay ve/veya doğal olmayan ortamlar kullanılarak kendiliğinden ve yaratıcı bir şekilde insanlarla ve insan-dışı varlıklarla iletişim kurmak üzere eğitilebildikleri ve böylesi insan-hayvan iletişiminin (insan-tanımlı) zekâ düzeyinin bazen çok küçük çocuklarınkine yaklaşabildiği kabul ediliyor. Ancak insan dışı varlıkların karşılaştırmalı zekâ düzeyleri konusunun, üzerinde durulmaya değer bir mesele olmayabileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.



Not: Yalnızca ilk bölümün özet kısmı.
 
Son düzenleme:
Konuya tesadüfen denk geldim, yorumsuz kalmış burası. :/
Ellerine sağlık.

Balinalar hakkında bir iki belgesel izlemiştim ama şunu ilk kez duyuyorum, bayağı ilginçmiş.
Birbiriyle teması olmayan Bermuda ve Hawaii kambur balinalarının şarkılarında kambur balinalara özgü ortak temel “dil kuralları” tespit edilmiştir. Bu da kambur balinaların dil üretim kurallarını evrensel kılar.
Keza bonobolar da bayağı ilgimi çekti.

Ek olarak birkaç tane harf hatası var, onları koyayım şuraya. Bir ara düzeltirsin belki. :p
bir denizalası erkeği yaklaşık bir saat boyunca “mırıldanır”.
tek tek maymunlar arasında ise dalgalanmalar olduğunu ortaya kodu.
Onlara verilen dersler, aynı dönemde ABD’deki goril ve şempanzelerle yapılan deneyler örnek alınarak hazırlanmışı.
1971 yılında dünyaya gelen Koko 46 yaşında 2.000 İngilizce kelimeyi anlayabilen, işaret dilini 1.000 kelimei le kullanarak konuşabilen bir hayvan
Yiyecek tedarikçisi balı arısı,
 
Konuya tesadüfen denk geldim, yorumsuz kalmış burası. :/
Ellerine sağlık.

Balinalar hakkında bir iki belgesel izlemiştim ama şunu ilk kez duyuyorum, bayağı ilginçmiş.

Keza bonobolar da bayağı ilgimi çekti.

Ek olarak birkaç tane harf hatası var, onları koyayım şuraya. Bir ara düzeltirsin belki. :p
Ekrana bakmadan yazdığım için kaynamış arada birkaç şey, teşekkürler. :D Genel olarak maymunlar üzerine kitap okumak istersen "Frans de Waal" tarafından yazılan kitapları tavsiye edebilirim. Bir de Marian Stamp'ın kitaplarını okumuştum.

Bonobolar epey ilgi çekiciler diğer yönleriyle de.
 
Ekrana bakmadan yazdığım için kaynamış arada birkaç şey, teşekkürler. :D Genel olarak maymunlar üzerine kitap okumak istersen "Frans de Waal" tarafından yazılan kitapları tavsiye edebilirim. Bir de Marian Stamp'ın kitaplarını okumuştum.

Bonobolar epey ilgi çekiciler diğer yönleriyle de.
Okunmayı bekleyen 20-30 kitaptan sonra sıra gelirse artık bakarım onlara da, teşekkürler önerin için. :sapkali:
 
Güzel kitapmış, ilgimi çekti. Böyle konular gerçekten ilgi çekici oluyor.

Bahsi geçen hayvanların hepsi ilginç ama en çok büyük insansı maymunlar ilgimi çekiyor. İşaret dili öğrenip, epeyce kelimeyi de öğrenebiliyorlar. Üstelik Koko, tam da sohbet edebileceğin biri gibi geliyor. :D Bu arada Koko ölmüştü değil mi?
 
Güzel kitapmış, ilgimi çekti. Böyle konular gerçekten ilgi çekici oluyor.

Bahsi geçen hayvanların hepsi ilginç ama en çok büyük insansı maymunlar ilgimi çekiyor. İşaret dili öğrenip, epeyce kelimeyi de öğrenebiliyorlar. Üstelik Koko, tam da sohbet edebileceğin biri gibi geliyor. :D Bu arada Koko ölmüştü değil mi?
1971 yılında dünyaya gelen Koko 46 yaşında 2.000 İngilizce kelimeyi anlayabilen, işaret dilini 1.000 kelime ile kullanarak konuşabilen bir hayvan olarak hayata gözlerini yumdu.
Ne yazık ki. :(
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık